Cilt 10 Bölüm 17: Yuvaya Dönüş

avatar
7232 10

Coiling Dragon - Cilt 10 Bölüm 17: Yuvaya Dönüş


Kitap 10 (Baruch)  Bölüm 17  – Yuvaya Dönüş

Çeviri : Gin    Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

 Osenno’nun çalışma odası.

“Lord Pretor?” Altın saçlı adam usulca seslendi. Linley ve Bebe tarafından yenilip, kaçmak zorunda kaldığından beri Osenno daha da soğuk ve gaddar olmuştu. Adamları ona yaklaşmaya bile cesaret edemiyordu.

Osenno başını kaldırıp, altın saçlı adama soğuk gözleriyle baktı.

Orta yaşlı adam zoraki bir gülümsemeyle, “Lord Pretor, Linley’le nasıl ilgilenmeliyiz?”

“Linley?” Osenno, dalga geçer bir şekilde sırıttı.

Orta yaşlı adamın kalbi sıkıştı. Odadaki sıcaklığın hızla azaldığını hissediyordu. Osenno soğuk bir tonda devam etti “Hemen ‘Kutsal Ada’ya birilerini gönderip Kutsal İmparator’u bilgilendirin. Eğer Linley yok edilmezse... Eğer gelecekte Işık Kilisesi yok olursa, sebebi büyük ihtimalle Linley olacak!”

Osenno, Linley’in gelişim hızından gerçekten de korkmuştu.

Geçen yıl, ağustosta, Linley Haydson’la düello yaptığında, gücü ona denkti. Ancak şimdi, nisan ayında, yalnızca sekiz ay sonra... Linley’in gücü şaşırtıcı derecede artmıştı.

Geçmişte mor kılıç Haydson’a hasar veremiyordu. Ancak şimdi onu, Osenno’yu yaralamıştı!

“O… o henüz otuz bile değil!” Osenno içten içe endişeyle doluydu.

“Emredersiniz, Lord Pretor. Hemen birini gönderip sözlerinizi Kutsal İmparator’a ileteceğim.” Orta yaşlı adam aceleyle konuştu.

Osenno iç çekti. “Eğer... eğer geçmişte Işık Hükümranına sunduğumuz kurbanların içinde Linley’in annesi olmasaydı o zaman belki de... belki de Linley Işık Kilisesi’nin temelini oluşturan uzmanlardan biri olurdu ve onun yardımıyla Gölge Tarikatını yok edebilirdik.”

Ancak artık çok geçti.

Linley ve Işık Kilisesi şu an açıkça savaş halindeydi.

 

---

 

Anarşik Topraklar. Şu an bölgede üç ana kuvvet vardı. Biri Işık Kilisesiydi. Bir diğeri Gölge Tarikatı. Sonuncusu ise Linley’in güçleriydi. Sherry Dükalığının İdari Şehrinde yaşanan dövüşten sonra, Işık Kilisesi şu an sessizdi ve düşük bir profil çiziyordu.

Gölge Tarikatı karışmamayı seçmişti. Linley ve Işık Kilisesi’nin birbirleriyle savaşmaya devam etmesini istiyorlardı. Doğal olarak sessizce izlemeyi seçmişlerdi. Linley onları kızdırmadığı sürece, onlar da kesinlikle Linley’e sorun çıkarmayacaktı.

Bu durumda...

Linley’in güçleri bu üç gücün arasındaki en ihtişamlısıydı ve giderek büyüyorlardı. Şu anda Baruch Dükalığı’nın kurulma kutlamalarına hazırlanıyorlardı. Şu an Baruch Dükalığı üç idari şehre ve on dokuz küçük şehre sahipti. Kontrol ettikleri nüfus 20 milyonu geçmişti. Böyle büyük bir güç, normal bir krallığın yarısı demekti.

Bu son derece büyük bir dükalıktı.

Ve Linley? Adı bir kez daha kitlelerce söylenen şarkılara konu olmuştu… Adının konu olduğu efsanelere altı ‘dört kanatlı meleği’ öldürmek ve Işık Kilisesinin ‘Kilise Mahkemesinin’ Pretor’unu yenmek de eklenmişti. Linley’in ünü pek çok savaşçı ve büyücünün ona tapmasına neden olacak kadar büyümüştü. Bu savaşçı ve büyücüler Baruch Dükalığı’na katılmaya geliyordu.

Linley için savaşmak onlar için bir şerefti!

 

---

 

Yulan İmparatorluk Başkenti.

Üstat Longhaus’un Konağı. Delia her zamanki gibi avluda, güneşin ve temiz havanın tadını çıkarırken, Üstat Longhaus’un büyü üzerine notlarını okuyordu.

“Bayan Delia, Dawson Şirketler Grubu’nun temsilcisi burada.” Bir muhafız koşarak ona rapor verdi.

Delia’nın gözleri ışıldadı.

 

“Ben, Koca Sarı, bahse girerim ki bu mektup Linley’den.” Delia’nın yanındaki Evren Ayısı kıkırdadı. Delia ona  yandan bir bakış atıp, konuştu. “Çabuk, onu içeri alın.”

“Emredersiniz.” Muhafız saygıyla cevap verdi.

Kısa bir süre sonra, gülümseyen, orta yaşlı bir adam avluya girdi. Delia’yı görür görmek, cübbesinin içinden bir mektup çıkarttı. “Bayan Delia, işte mektubunuz. Anarşik Topraklar’dan geliyor.” Bu adamın Delia’ya ilk mektup getirişi değildi.

Delia bu adamı görür görmez, mektubun Linley’den geldiğine emin olmuştu.

“Bayan Delia, hoşçakalın.” Orta yaşlı adam son derece kibardı.

Delia heyecanla güldü. Adam ayrıldıktan sonra, mektubu çabucak açıp, okumaya başladı. Yakındaki Evren Ayısı da koca kafasını uzatıp gizlice okumaya çalışmıştı. Delia çaresizce ona döndü “Koca Sarı, kızmaya başlıyorum.”

Evren Ayısı hemen garip, derinden gelen bir şekilde kıkırdadı.

Delia da güldü, ancak sonra okumaya devam etti. Okurken, vücudu hafifçe titremeye başladı.

“Harika, Harika!” Delia o kadar heyecanlanmıştı ki doğruca ayağa fırladı. Kalbinin hızla attığını ve terlemeye başladığını hissedebiliyordu.

 

“Delia, neden bu kadar mutlusun?” Evren Ayısı şaşırmıştı. Yakındaki Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini bile şaşkın bir ifadeyle Delia’ya bakıyordu. Tam o sırada, orta yaşlı bir adam avluda belirdi. Bu rüzgar stili Baş Büyücü Aziz, Üstat Longhaus’tu.

“Usta.” Delia saygıyla selam verdi.

Üstat Longhaus gülümseyerek Delia’ya baktı. “Hatton, bana Linley’den bir mektup aldığını söyledi. Mutluluk verici bir şeyler olmuş gibi?”

Delia, neşeyle gülmeye başlayan Evren Ayısı’na bir bakış attı.

“Usta.” Delia hala oldukça heyecanlıydı. “Mesele Linley’in mektubu. Bana... Baruch Dükalığı’nın bu yıl, Nisan’ın 16’sında kurulacağını yazmış. Yani bügün. Linley sonunda kendi Dükalığını kuruyor. Bu... bu harika.”

Üstat Longhaus Delia’nın ilişkisi hakkındaki tüm detayları biliyordu.

“Bu mu seni bu kadar mutlu etti? Yoksa sonunda Linley’i görebilecek olmak mı?” Üstat Longhaus çırağına sataştı.

Delia’nın yüzü kızarmaya başladı. Utandığı için miydi, yoksa fazla heyecanlı olduğundan mı?

“Tamam, usta. Şu an konuşacak vaktim yok. Eve gidip aileme bundan bahsetmeliyim. Daha önce söylediklerine göre, Linley, kendi dükalığını kurduğuna göre, Linley ve benim birlikte olmama daha fazla karşı çıkmamaları gerek.”

Üstat Longhaus başıyla onayladı.

“Güzel. Git hadi.”

Delia arka arkaya başını salladı. Hemen Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini ‘Parry’nin sırtına atlayıp, ustasının konağından ayrıldı. Delia’nın uçtuğunu gören Üstat Longhaus başını sallayıp iç çekti. “Korkarım ki Delia’nın babası fikrini o kadar kolay değiştirmeyecek.”

 

---

 

Leon Klanı Malikanesi..

Dylla Leon ve karısı son derece şaşkındı. Neden Delia onları bu sessiz odada bir şeyler konuşmak için toplamıştı?

“Baba, anne, size söylemem gereken bir şey var.” Delia derin bir nefes aldı.

Delia’nın annesi gülmeye başladı. “Bu kadar heyecanlanmana sebep olan mutluluk verici şey de nedir?”

Delia da gülmeye başladı. “Doğru. Baba, anne, Linley ve ben birlikte olursak bu durumun Majesteleri’nin Leon Klanına duyduğu güveni azaltabileceğini söylememiş miydiniz? Ancak şimdi Linley, Anarşik Topraklarda kendi dükalığını kurdu.”

“Bir dükalık mı kurdu?” Dylla Leon ve karısı birbirlerine baktılar.

“Delia, canım kızım, umarım babana yalan söylemiyorsundur. Ne de olsa bunu daha önce hiç duymadım.” Dylla Leon konuştu.

Delia gizlice güldü.

Linley’in Baruch Dükalığı daha bugün kurulmuştu. Haberlerin binlerce kilometre uzaklıktaki Yulan İmparatorluğuna ulaşması en az on – on beş gün sürerdi. Eğer babası konudan haberdar olsaydı, bu garip olurdu.

“Doğru söylüyorum. Bilgileri önden aldım diyelim. Linley’in dükalığının adı Baruch Dükalığı.” Delia kendinden emin bir tavırla konuştu.

Dylla Leon ve karısı bir kez daha bakıştılar.

“Bu doğru. Baba, anne, bana inanmıyor olabilir misiniz?” Delia kaşlarını çattı.

Dylla Leon kıkırdayarak başını salladı. “Sana inanıyorum. Ancak neden Linley’le evlenme konusunda ısrar ediyorsun? Linle bir dükalık kurmuş olsa da... Bir Dük’ün karısı olmak, bir İmparator’un Kraliçesi olmakla karşılaştırılabilir mi?”

Delia’nın gülümsemesi dondu.

“Baba, ne söylemeye çalışıyorsun?” Delia’nın yüzü daha önce hiç olmadığı kadar ciddiydi.

Dylla Leon elini uzatıp, Delia’nın omzuna koydu. İç çekerek konuşmaya başladı, “Delia, Linley’in güçlü bir aziz olduğu doğru. Ancak İmparator Rande, Yulan İmparatorluğumuzun imparatoru. Onunla evlenirsen, bu harika olur. Ve... bu tüm klanımızın yararına olur.”

Delia babasına inanamayan gözlerle baktı.

“Baba. Sen hala beni her şeyden çok seven aynı adam mısın?” Delia’nın sesi boğuk çıkıyordu.

Dylla Leon irkilmişti ve karısı da şaşkındı.

“Baba. Ben Linley’i seviyorum, hem de çok. Ancak bu bir aziz olduğu için değil. Onu, Ernst Akademisi’nde ilk gördüğümde aşık oldum. O zaman bir aziz miydi? Siz, kızınızın ne çeşit bir insan olduğunu düşünüyorsunuz?”

“Ayrıca, Akademiden döndüğümden beri geçen 8-9 yılda, neden başkentteki hiçbir gence şans vermedim? Neden? Anlamamış olabilir misiniz?”

Delia gerçekten de ailesinin aklından geçenleri anlamıyordu.

“O’Brien İmparatorluğu’ndan dönüp size Linley’den bahsettiğimden beri, tek istediğim sizin onayınızdı. Ancak… siz beni durdurmaya çalıştınız.” Delia’nın gözleri yaşlarla dolmaya başlamıştı. “Kabul ediyorum, sözleriniz mantıklıydı. Daha önce Linley’le birlikte olsaydım, bu gerçekten de İmparator Rande’nin ailemize olan güvenini azaltabilirdi.”

“Baba. Anne. Sizi seviyorum. Ailemi seviyorum. Sizi zor bir duruma sokmak istemememin sebebi de buydu. Uzun süredir Linley’in yanına dönmek istesem de, sizin hatırınıza, kendimi tutuyordum. Başkentte kaldım çünkü size ve klanıma değer veriyorum.”

“Ancak tek yaptığınız beni ‘şununla evlen’ ‘bununla evlen’ diyerek ikna etmeye çalışmak oldu. Niçin? Linley o bahsettiğiniz soylulardan daha mı kötü? Neden böylesiniz?” Son yedi sekiz aydır Delia kendini tutmuştu.

“Tüm kalbimle bu anı bekliyordum. Linley sonunda kendi dükalığını kurdu. Bu gün, heyecanla size koştum. Umdum... umdum ki ailemin onayını alabileyim. Ancak..” Delia konuştukça gözyaşları akmaya başladı. “Beni hayal kırıklığına uğrattınız. Bunu gerçekten yaptınız..”

Dylla Leon ve karısı sessizce kızlarına bakıyordu.

“Baba, anne. İkinizi de çok seviyorum ve size tahmin edemeyeceğiniz kadar değer veriyorum.” Delia derin bir nefes aldı. “Eğer beni hala seviyorsanız, umarım ki Linley’le evleneceğim gün siz de yanımda olursunuz. Ama kızınızı artık umursamıyorsanız... unutun gitsin.”

Sözlerini bitirdikten sonra Delia arkasını dönüp çıktı.

Dylla Leon ve karısı donup kalmıştı.

Ancak kızları çıkıp gittikten sonra kendilerine gelebildiler.

“Delia!” Arkasından bağırsalar da Delia çoktan Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini’nin sırtına binip uçmuştu.

 

---

 

Delia Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini’nın sırtında, giderek küçülen başkente bakıyordu. Ustasıyla vedalaşıp, imparatorluk başkentini terk etmişti. Rüzgar Delia’nın altın rengi saçlarını savurup, aynı zamanda göz yaşlarını kuruttu.

Şu anda, Delia’nın kalbi yalnızca Linley’i görmek istiyordu. Ancak Linley’in kollarında huzur bulabilirdi.

Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini kendi dilinde bir iki çığlık atarak Delia’yı teselli etmeye çalıştı.

Vahşi Yıldırım Fırtına Şahini ve Delia yavaşa ufukta kayboldular..

 

---

 

Kara Çamur Şehri. Kara Kuzgun dağının etekleri...

“Linley şu an Kara Kuzgun dağında eğitim yapıyor.” Zassler gülerek dağı işaret etti. Kara Kuzgun dağının şahane manzarasını gören Delia, heyecanını bastırmaya çalıştı. “Bay Zassler, Linley daima burada mıdır?”

Zassler güldü. “Neredeyse tüm zamanını burada eğitimde geçirir. Ayrıca Bebe de burada.”

Konuşurken, daha doğru yürüdüler...

Dereyi takip eden Zassler, Delia’yı gölün kenarına kadar getirdi... Delia, Linley’i gördü. Linley şu an uzun, gök mavi bir cübbe giyiyordu. Saçları toplu değildi ve elinde mor bir kılıçla, suyun üzerinde durmuş, kılıç saldırılarını deniyordu.

Mor kılıç nereden geçse, oradaki uzay titreşip, Linley’in belirsiz ve puslu görünmesine neden oluyordu.

Linley’in şu an kendini tamamıyla eğitime verdiği belliydi.

“Ah! Delia. Geldin demek. PATRON!!!!” Suyun içinde oynamakta olan Bebe, Delia’yı gördüğünde heyecanla bağırmaya başladı.

Linley hareket etmeyi bırakıp, Delia’ya doğru döndü.

Onu gördüğünde, ruhuna ağır bir darbe almış gibi olmuştu. Tüm vücudu bir anlığına dondu... ancak sonra, son hız ona doğru uçtu. Delia mı? Yüzünde bir gülümseme yayılırken, gözleri yaşlanmaya başladı…

 

###

DN : Aşıklar buluştu. Bakalım ne olacak :)

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr