Cilt 3 Bölüm 25: Gece Melteminin Morları

avatar
6575 15

Coiling Dragon - Cilt 3 Bölüm 25: Gece Melteminin Morları


 

Kutsal Birliğin bir üyesi olan Fenlai krallığının başkenti, Fenlai şehrinin Yesilyaprak yolunda, pek cok asilin malikânesinin ic ice geçtiği bir yer vardı. Suan bu yerin önünde on kişi beraber durmaktaydı.

 

“ Linley, yardımlarınız için Debs klanı size teşekkür eder. Eğer siz olmasaydınız bu çocuk, Kalan, muhtemelen ağır bedeller ödeyecekti.“ Gümüş sacları rüzgârla dalgalanan, seçkin görünümlü yaşlı bir adam Linley`e doğru gülümsedi. Kalan, Alice, Tony ve Niya yaşlı adamın yanında duruyordu. Arkalarında da Debs klanının hizmetçileri vardı.

 

Yaşlı adam arkasını döndü ve hizmetçilerden birine kafa işareti yaptı. Hizmetçi hemen elbiselerinden küçük bir altın kesesi çıkardı.

 

Yaşlı adam altın kesesini alarak, tekrar yüzünde bir gülücükle Linley`e döndü. `Burada yüz altın var. Cok olmasa da, Debs klanının size olan minnetlerini gösteriyor. Umarım, kabul buyurursunuz.“

 

“Gerek yok. Önemli herhangi bir şey yapmadım.“ Linley kibarca cevapladı. “Benim simdi yola çıkmam lazım.“

 

Yaşlı adam ısrar etmedi. Gülmeye devam ederek, Linley`nin ayrılışını izledi.

 

“Tony, siz ucunuz eve gitseniz iyi olacak. Muhtemelen anne babanız epey endişelenmiştir.“ Vedalaştıktan sonra Alice, Niya ve Tony evlerinin yolunu tuttu.

 

Kalan ve gümüş saçlı yaşlı adam kendi oturma odalarına döndüğünde, yaşlı adamın yüzü bir anda soğuk bir hal aldı. Kan dondurucu bir sesle bağırdı, “Dizlerinin üstüne çök!“

 

Kalan hemen çöktü. “İkinci Büyükbaba, benim hatamda. Büyülü Yaratık Sıradağlarının tehlikelerini tamamen araştırmadan, yüzsüz bir şekilde üç arkadaşımı oraya götürdüm. Lütfen beni cezalandır.“

 

“Yüzsüz?“

 

Yaşlı adam delici bakışlarıyla bakmaya devam ediyordu. “Kalan artık bir yetişkin sayılırsın. Ek olarak Debs klanımızın varisisin. Nasıl bu kadar şalakça bir hata yaparsın? Büyülü Yaratık Sıradağlarının ne kadar tehlikeli olduğunu sen nerden hayal edeceksin? Klanı bile bilgilendirmeden nasıl böyle bir şeye kalkışırsın? Sana hangi cezanın uygun olduğuna bırakalım baban karar versin. Sana sadece sunu söyleyeyim… Gelecekte, eğer böyle aptalca davranmaya devam edersen, klan sana verilse bile onu bir enkaza çevirirsin!“

 

Kalan, kafası asık bir şekilde, konuşmaya bile cesaret bulamıyordu.

 

Debs klanı Fenlai Krallığının zirvedeki üç klanından biri sayılırdı. Debs klanının bu kadar güçlü olmasının nedeni cok yüksek derece asil olmaları filan değildi. Bunun nedeni Fenlai`deki Dawson Şirketler Grubuyla direk ortak olmasıydı. Yulan kıtasındaki uc büyük ticaret birliğinden biri.

 

Dawson Şirketleri`nin sahip olduğu mal varlığı bütün krallığın hazinesine denkti. Is sahası bütün kıta boyunca yayılmıştı.

 

Büyük üç ticaret birliğinden herhangi biri Yulan kıtası boyunca, elinde inanılmaz güç ve para bulunduruyordu. Burada, Fenlai Krallığında, pek cok klan onlarla is yapmak istiyordu. Çünkü Dawson Şirketleriyle ortaklık

 

demek titanik bir savaş makinesinin üstünde durmak demekti.

 

Debs klanının Dawson Şirketleriyle beraber is yapabilmesi inanılmaz etkileyici bir şeydi.

 

Sonuçta iki önemli birleşim ve Dört Büyük Krallık bile bu ticari birlikleri mutlu edebilmek için attığı adımları düzgün seçiyordu.

 

…..

 

Fenlai Şehrinden ayrıldıktan sonra, Linley, Ernst Enstitüsünün yolunu tuttu. Bebe`de her zamanki gibi Linley`nin omuzunda tünemiş, etrafı izliyordu. Doehring Cowart`ta disardaydi, Linley`e yürürken eşlik ediyordu.

 

“Büyükbaba Doehring, hiç bu dünyanın korkunç bir yer olduğunu hissettin mi?“ Linley zihinsel olarak sordu.

 

Doehring Cowart kafa salladı, fakat konuşmadı. Sessizce dinledi.

 

“Geçmişte, Fenali Şehrini ziyaret ettiğimde, hiçbir sey fark etmemiştim. Fakat Büyülü Yaratık Sıradağlarından döndükten sonra çok fazla şey öğrendim. Apaçık, ortada duran merhametsiz ve zalim dağlar. Herhangi bir saklama olmadan kanla dolu.“

 

“Eğer Fenlai Şehrinin yüksek seviyeli savaşçılarına, büyücülerine ya da asillerine bakacak olursak, görünürde hepsi gayet nazik ve cömert. Bütün Fenali şehrini müthiş bir şehir haline getiriyorlar. Fakat Fenlai Şehrinin sınıf sistemi cok şiddetli ve zalim.“

 

“Yasaların kendisi bile asillere normal halktan daha fazla ayrıcalık veriyor. Şehir her ne kadar zengin, süs püslü olsa da, konuşulmayan kuralları bu dağlardan cok daha bağlayıcı. Büyülü Yaratık Sıradağlarında asil veya sıradan halk diye bir sey yok, yalnızca güçlüyle zayıf.“

 

Linley yavaşça dünyayı anlamaya başlamıştı.

 

Bu dünyada, asiller bütün avantajlara sahiptiler, sıradan halk ise hor görülüyordu. Asiller ne kadar nazik ve düzgün davransa da veya ne derece cömert olursa olsunlar, bu dünya üzerindeki şiddetli eşitsizliği değiştiremeyeceklerdi. Eğer sıradan biri olarak statüye kavuşmak istiyorsan, tek seçeneğin güçlü bir savaşçı ya da buyucu olmaktı.

 

Eğer dişini tırnağına takarak çalışmazsan, sende kaybolur gidersin.

 

“İnsan toplumu Büyülü Yaratık Sıradağlarından cok daha karmaşık. Dağlardaki ayni zalimliği burada, sadece o güzel elbiselerinin altına saklamışlar. Fakat bazen bu güzel elbiseler bile ise yarıyor.“ Gerçekte nazik olmadıkları halde öyleymiş gibi davranan asillerden Linley aşırı derecede iğreniyordu.

 

Dağlardaki zalimliği ve Fenlai Şehrindeki görkemli yaşamı gördükten sonra, Linley`nin zihinsel yapısı inanılmaz bir değişime uğramıştı.

 

“Mücadele etmekten mi korkuyorsun?“ Doehring Cowart aniden sordu.

 

Linley hafifçe güldü. “Korkmak? Hayır, hoşuma bile gider. Eğer bu dünyada mücadele olmasaydı ve her şey sakin, huzur dolu olsaydı, ne kadar sıkıcı olurdu? Mücadeleyi severim ben, özelliklede heyecanlı mücadeleleri. Bıçak sırtında yasayarak gecen bir hayat… İste öyle bir hayat geçekten yaşadığını hissettirir.“

 

“Cyak cyak!“ Bebe de sanki onaylar gibi iki kez cıyakladı.

 

….

 

Ernst Enstitüsüne girmişlerdi.

 

Büyülü Yaratık Sıradağlarında seyahat edip ve insanların zalimliğine şahit olduktan sonra, Linley enstitüdeki arkadaşlarının değerini artık çok daha iyi biliyordu. Yurda girdiği gibi duyduğu ilk sözler…

 

“Patron Yale, Linley hala gelmedi. Acaba Büyülü Yaratık Sıradağlarında tehlikeli bir olayın içine mi atladı?“

 

“Kapa o şom ağzını, dördüncü kardeş. Üçüncü kardeş kesinlikle güvenli bir şekilde geri gelecek. Hadi, yemeğe gidelim…“ Kafasını kaldırdığında, Yale kapıda duran tanıdık simayı gördü. Bir anlık dondu kaldı. George, Reynolds, hiçbiri kıpırdamıyordu. Fakat sonra anında hepsi Linley`e doğru koştu.

 

“Haha, üçüncü kardeş, sonunda geri döndün!“ Yale Linley`e ilk varan oldu. Kollarıyla sıkıca bir sarıldı.

 

Reynolds da sevinçle bağırıyordu, “ Linley, bu ikisinin her gün senden bahsedip durduklarını biliyor musun?

 

Endişeden ölüyorlardı. Senin sağ salim geri geleceğinden şüphesi olmayan bir ben vardım.“

 

“Dördüncü kardeş.“ George ona bir bakış atti. “Daha az önce acaba Linley ne gibi bir belaya düştü diyen sen değil miydin?“

 

“Ben mi?“ Reynolds kafası karışmış gibi davrandı. “Öyle bir şey dedim mi ben?“

 

Üç kardeşini beraber görünce Linley`nin kalbini bir sıcaklık sardı. Yale hemen gösterişli bir şekilde ellerini salladı ve “Pekâlâ, bu kadar gevezelik yeter. Üçüncü kardeşin Büyülü Yaratık Sıradağlarından güvenli şekilde dönüşü gerçekten büyük bir olay. Bunu iyi bir kutlamamız lazim!“

 

“İkinci kardeş, dördüncü kardeş.“ Linley de gülmeye başladı. “Gidelim. Patlayana kadar içeceğiz. Ben ısmarlıyorum.“

 

“Whoah.“ Reynolds Linley`e bakakaldı. “Sen mi ısmarlıyorsun?“

 

Yale iyi kahkaha patlattı. “Doğru. Aslında üçüncü kardeş ısmarlamak zorunda! Unuttunuz mu Proulx Galerisi`nin temsilcisi bize ulaşıp davetiye göndermedi mi. Üçüncü kardeşin heykelleri 4.000 altından daha çok paraya satılmış. İyi bir kutlama yapmalıyız.“

 

“Proulx Galerisinden davetiye mi?“ Linley sasırdı.

 

Yale aceleyle açıkladı. “Üçüncü kardeş, heykellerin gerçekten iyi bir miktara satıldı. Proulx Galerisi çoktan yeteneklerini bir uzman heykeltıraş olarak tanıdı. Bu yüzden `Uzmanların Salonu`nda özel sergi açman için seni davet ediyorlar. Doğru, dur sana mektubu getireyim..“ Yale hemen yurdun iç kısmına koştu.

 

Reynolds gizemli bir tonla, “Linley, sana bir şey diyeyim mi? Proulx Galeri`sinin temsilcisi enstitüye geldiğinden beri, senin özel sergi açman için davet edildiğinin haberi hızla yayıldı. Şuanda enstitüdeki şanın aldı yürüdü.“

 

“Bütün Enstitüye mi yayıldı?“ Linley ufak bir şok yaşıyordu. Sonuçta kendisi bile yeni öğrenmişti.

 

“Doğru, bütün enstitü biliyor. Muhtemelen son öğrenen sensin.“ George kıkırdamaya başladı.

 

“Linley, bu Proulx Galerisinin gönderdiği davetiye.“ Yale, üstünde altın bir mühür olan beyaz bir zarfla koşarak geldi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr