Cilt 4 Bölüm 18: Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm

avatar
6666 12

Coiling Dragon - Cilt 4 Bölüm 18: Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm


 

Onur`a bagisi icin tesekkür ediyorum. Bakarsınız bu gun bir sürpriz daha olur.

 

Yeraltı mağarasında, Linley yatarak biraz dinlendi. Kendini biraz toparlayınca yeniden ayağa kalktı.

 

Yüz ejderin saldırısı Linley`nin şuana kadar yaşadığı en korkunç olaydı. Neredeyse her saniye hayatını kaybetme korkusuyla yüz yüzeydi. Bu felaketten canlı olarak çıktıktan sonra, biraz nefes almayı başarmıştı. Kalbinde ise gücünü daha da artırmanın arzusu vardi.

 

Bu devasa ejderlerinin önünde bir oyuncaktan başka bir sey değildi. Herhangi bir şekilde direnemezdi.

 

“Patron, artık yukarıdan çıkmamızın imkânı yok. Tek çaremiz aşağı gitmek. İlerimizde geniş bir yol var.“ Bebe hemen Linley`nin omuzuna sıçradı.

 

Gerçekten de ileride, geniş, kıvrılan bir yol vardı. Onlarca metre genişliğinde ve neredeyse on metre yüksekliğindeydi. Fakat bu yol kavis ve kıvrımlarla doluydu. Doğuya doğru, nereye gittiği belli olmayan bir yol. Biraz düşündükten sonra Linley kasvetli karanlığın içine atılma riskini göze aldı.

 

Tünel ilerledikçe daha da karanlıklaşıyordu. Bir sure sonra karanlıktan başka bir sey kalmadı. Linley artık tünelin kendisini bile göremiyordu. Bu yüzden duvarları hissederek dikkatlice ilerlemeye başladı.

 

“Patron. Hangi cehennemdeyiz. Neden bu tüneli tepeyle sakladılar?“

 

Linley kafa salladı.

 

“Üstümüzde yüzden çok uçabilen ejder var. Eger yukarı gidersek, bu sadece intihar olur. Aşağı gitmekten başka çaremiz yok zaten.“ Linley`nin bu labirentimsi kayalık tünelden kazarak çıkma gibi bir yeteneği de yoktu. Tek seçeneği nereye gittiği belli olmayan bu tüneli takip etmekti.

 

Bebe de tam olarak alarm durumundaydı. Her an bir yerlerden büyülü yaratık fırlayabilir korkusuyla sürekli çevresine bakınıyordu.

 

“İllerde isik var.“ Linley karanlığın içinde zayıf bir isik gördü. Bilinçsiz bir şekilde hızını artırıp ona doğru gitmeye başladı. Yavaşça, tünelin cikisini fark etti. Çıkış zayıf kırmızı bir ışıkla parlıyordu.

 

Aniden…

 

“Haha, Sartius, ne oldu o kadar kibrine? Üç yüz yil önce bana yaptıklarını bu gün sana misliyle ödeteceğim.“ İnanılmaz derin bir ses, gök gürlemesi gibi çıkıştan yankılandı.

 

Linley sok olmuştu. “Bir insan!“

 

“Ne olursa olsun, bir insanla anlaşmak büyülü yaratıktan daha kolay olacaktır. Zaten gidecek başka yol da yok. Fakat bu arkadaşın sesi amma da yüksekmiş.“ Tünelin duvarlarına yapışmış şekilde çıkışa doğru yürüdü. Fakat çıkışa 20 metre kala, çıkışın diğer tarafında neler olduğunu gördü.

 

Burası tünelin sonuydu. İnanılmaz büyük bir mağara.

 

En azından bir kaç kilometre genişliğinde ve onlarca metre yüksekliğindeydi. Fakat Linley`i asil şaşırtan…

 

Baktığı yerden, Linley acik bir şekilde devasa siyah bir ayinin havada durduğunu görüyordu. En azından on metreydi ve vücudundaki tüyler sanki çeliktendi. Bedenini saran sayısız mor dövmeye benzeyen desenler onu çok tuhaf gösteriyordu.

 

Havada duran bu ayi, Linley`nin duyduğu `insan` seslerinin kaynağıydı.

 

“Bu… bu…“ Linley nefes alamıyordu.

 

Sanki kafasına sürekli simsek çakıyordu.

 

“Aziz seviye bir büyülü yaratık!“ Linley direk ne olduğunu anlamıştı.

 

Aziz seviyesine çıktıktan sonra büyülü yaratıklar genelde uçabiliyordu ve de insan dilini konuşabiliyorlardı. Bunlar aziz seviye yaratıkları tanımlayan özelliklerdi. Aziz seviye yaratıklar inanılmaz korkunç varlıklardı. Çoğu Aziz­seviye insan dövüşçü aziz seviye büyülü yaratığı öldüremezdi. Sadece en güçlü Aziz­seviye insanlar aziz­ seviye büyülü yaratıkları öldürebilirdi.

 

Aziz­seviye bir büyülü yaratık kendi vücudunu küçültebilme yeteneğine sahiptir. Yüz metrelik bir aziz­seviye büyülü yaratık kendini küçük bir yılan boyutuna indirebilir.

 

Doğal olarak, gerçi… Aziz­seviye büyülü bir yaratığın insan seklini almasına imkân yoktu.

 

Belki de sadece tanrı seviyesine ulaşabilenler insan formuna dönebilirdi.

 

“Aziz­seviye bir yaratık. Şansıma sokayım! Çıka çıka aziz­seviye yaratık cikti karşıma.“ Linley düzgün nefes almaya bile cesaret edemiyordu. Dikkatle mağaranın çıkışına bakıyordu. “Bu Mor Dövmeli Ayi. Mor Dövmeli Ayılar genelde dokuzuncu seviye olmaz mı?“

 

Mor Dövmeli Ayılar gerçekten güçlü büyülü yaratıklar olarak bilinirdi. Doğal olarak bazıları Aziz­seviyesine çıkabiliyorlardı.

 

“Fakat bu Mor Dövmeli Ayinin bir gözü kör.“ Linley aniden havda duran ayinin yüzündeki korkunç yarayı fark etti. Açıkça bu ayı yarı kördü.

 

“Sartius, bütün bu yıllar, senden intikam alma şansımı bekliyordum. Haha, bu yeri kendine aldın da ne oldu? Buradaki elemental esans yoğunluğu dışarıdan yüz kat daha fazla olsa da, yine ben senden önce aziz seviyesine çıktım. Haha.“

 

Mor Dövmeli Ayının heyecanı çok net görülüyordu.

 

“Bu ayının sürekli konuştuğu Sartius nerede?“ Linley fark edilmeden geri çekildi, sonrada tünelin diğer duvarına süründü. Gerçekten de diğer taraftan bakınca bir büyülü yaratık daha görebiliyordu. Kalbindeki ürpertiyi daha da artıran başka bir yaratık…

 

On metre uzunluğunda üç metre yüksekliğindeydi.

 

Tüm vücudu, sıkı bir şekilde kapkara pullarla çevriliydi. Pullar inanılmaz düzenli bir şekilde dizilmişti. Her bir pul neredeyse bir insanın avuç ici büyüklüğündeydi.

 

Fakat pullar öyle yoğun tuhaf bir şekilde dizilmişti ki, görenlerin korkmamasına imkân yoktu.

 

Sırtında ise boyları otuz santim olan dikenler vardı. Boynundan başlayarak bütün sırtına yayılmışlardı.

 

En korkunç kısmı gözleriydi…

 

Bakanları yerinde donduracak, karanlık altın renginden gözleri vardı.

 

“Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm, en korkunç dokuzuncu seviye ejder türü.“ Linley ona dair bilgilerini hatırlarken kalbi kafayı yemiş bir şekilde atıyordu.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm; karanlık türü büyülü yaratık, dokuzuncu seviye. Fiziksel olarak en küçük ejder türüydü. Ayni seviyedeki ejder türleri arasında en dehşet defansa, en yüksek çevikliğe sahip türdü. Ayrıca inanılmaz keskin pençeleri olağan dışı bir saldırı gücü sağlıyordu.

 

Hiç şüphesiz, ayni seviyedeki ejder­türleri arasında Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm kesinlikle bir numaralı konumdaydı.

 

“Bu bir Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm!“ Sonunda Linley olan biteni anlamıştı.

 

Bir Mor Dövmeli Ayı aşırı derecede korkunç bir dövüşçüydü. Sadece tüm ayı türlerinde zaten olan güce sahip olmakla kalmıyor, inanılmaz da atikti.

 

Dokuzuncu seviye yaratıklar arasında Mor Dövmeli Ayı’dan daha güçlü yaratık sayısı çok değildi… fakat Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm hic şüphesiz bunlardan biriydi.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm Linley`nin tarafına doğru soğuk bir bakış attı.

 

Linley için sanki bir anda kış gelmişti ve o kişin ortasında kafasından aşağı soğuk sular dökülüyordu. Simdi hissettiği korku çocukken Wushan şehrinde dokuzuncu seviye Siyah Ejderin yarattığı korkuyu bile geçmişti.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm Linley`i keşfetmiş olsa da hic umursamıyordu. Çünkü şuan önünde Mor Dövmeli Ayı gibi bir düşman vardı. Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm dokuzuncu seviye büyülü yaratıklar arasında yenilmez bir zorba olsa da şuan önünde aziz­seviye bir büyülü yaratık duruyordu…

 

“Rawr…“ Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm derin bir kükredi.

 

“Sartius, Ne? Yeni yetme bir Aziz­seviye miyim? Korkmuyor musun? Haha, doğru, daha yeni Aziz­seviye oldum. Olur, olmazda seni öldürme isteğiyle doldum. Yine de benim dengim değilsin.“ Mor Dövmeli Ayı kendisine kesinlikle güveniyordu.

 

“ Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm`ler kesinlikle ejderlerin yavaş ilerleyen bir türü. Bu kadar uzun zamandır buraya hükmediyorsun ve dışarıdan yüz kat daha fazla elemental esans yoğunluğundan faydalanıyorsun. Fakat hala dokuzuncu seviyenin zirvesinde kalmış, o son adimi atamıyorsun. Fakat bu gün sana Aziz­seviye bir yaratığın gücünü göstereceğim.“ Mor Dövmeli Ayinin yaydığı auranin gücü bir anda önemli ölçüde artmaya başladı…

 

Mor Dövmeli Ayi disardan bu kadar kolay atip tutsa da, kalbinde o da Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm`in ne kadar korkunç olabileceğini biliyordu.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm sonuçta ejderler arasında en sağlam defansı olanıydı. Dahası Sartius dokuzuncu seviyenin zirvesindeydi ve tek bir adim daha atarsa aziz­seviye olacaktı. Defansif acıdan Sartius kesinlikle aziz­ seviye ejderlerle baş edebilirdi. Fakat sadece bu yetmiyormuş gibi saldırılarına da dikkat etmek gerekiyordu.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm`in iki pençesi eşsiz bir keskinliğe sahipti.

 

“Yine de… aziz­seviyesine giren ben oldum sonunda.“ Mor Dövmeli Ayi`nin yüzündeki özgüven görünüyordu.

 

“Aziz seviyesine çıkınca artık uçabiliyorum. İkinci avantajım ise ruhumun gücünü artık vücudum dışına çıkarabilirim. Çoğu büyülü yaratık savaşta kendi görüsüne güvenir fakat aziz­seviye yaratıklar kendi ruhlarını kullanarak acık bir şekilde rakibinin hareketlerini saptayabilir. Bu yüzden savaşta sağlam bir avantajim var.“

 

En önemlisi ise, biri aziz­seviyesine çıkınca saldırı gücü de artıyordu.

 

Zar zor nefes alırken Linley iki korkunç büyülü yaratığın bakışmasını izlemeye devam etti.

 

Dokuzuncu seviyenin zirvesinde bir Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm, aziz seviye bir Mor Dövmeli Ayıya karşı. Linley kanının hızla aktığını hissedebiliyordu. Her nedense Linley ne zaman Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm”in soğuk merhametsiz gözlerini görse, onun ayıdan daha korkutucu olduğunu hissediyordu.

 

“İşte başlıyor.“ Linley gözlerini sonuna kadar açtı.

 

Mor Dövmeli ayı yere indi ve ayni anda bir kükreme sesi yayıldı. Vücudundaki bütün kaslar şişmeye başladı. Kırılma, patlama sesleri geliyordu. Az önce on metre civarı olan Mor Dövmeli Ayi boyunu iki metre daha artırmıştı. On iki metre olmuş ayinin beli hala ayni boydaydı ama bacakları şuan iki katına çıkmıştı.

 

“`Geber, Sartius!“

 

Güçlü bir kükremeyle, bir anda bulanıklaşarak Sartius`a doğru atıldı ve direk Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm `in önünde ortaya cikti. Bunca zamandır harekete hazır bekleyen Wyrm aniden sertçe kuyruğunu yere vurup bütün vücudunu geri fırlatan bir tepme gücü yarattı.

 

Devasa bir pençe sertçe, saliseler önce Wyrm`in olduğu yere indi. “Bam!“ Linley net bir şekilde ayının pençesinin indiği yerdeki toprağın iki üç metre çapında dalgalandığını görüyordu. Yarım metrelik taş toza dönüşmüştü. Çevresindeki alanda ise onlarca metre ilerleyen yedi sekiz tane korkunç büyük çatlaklar oluşmuştu.

 

“Ne kadar korkunç.“ Linley`nin yüreği ağzına gelmişti.

 

Mor Dövmeli Ayi hemen dönüp o tuhaf kızıl bakışlarını Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm`e cevirdi.

 

Wyrm hiç saldırmadan sadece soğuk bir şekilde bakıyordu.

 

“Sartius. Ne oldu? Yemedi mi?“ Mor Dövmeli Ayi memnun bir şekilde gülüyordu. Pesinden bütün vücudu soluk bir şekilde siyah bir ısık yaymaya başladı. “Whoosh!“ Zemine sağlam bir tekme atarak kendini havaya sıçrattı ve sonra acayip bir şekilde direkt Wyrm`in üstüne doğru inişe geçti.

 

Wyrm üzerine gelen Dövmeli Ayiya ters bir bakış attı ve sonra demir kırbaca benzeyen kuyruğunu sertçe salladı…

 

“Swish!“ Kuyruk havayı yırtarak ilerlerken öyle bir ses çıkarıyorduk gerideki Linley`nin kulakları acıdı. Bebe`de gözleri yusyuvarlak izliyordu “Kuyruğu Velocidragon`unkilerden çok çok daha güçlü. Bahse girerim ben, Bebe, bile ondan alacağım bir darbeyi karşılayamam.“

 

Mor Dövmeli Ayi`nin tuhaf siyah ışıkla parlayan pençesi hemen kuyruğu yakalamaya çalıştı. Aziz seviye bir Mor Dövmeli Ayi`nin pençesi hem saldırı hem de defans olarak gerçekten güçlüydü.

 

“Pat!”

 

Ejderin kuyruğuyla ayinin pençesi çarpıştı ve derin bir çarpışma sesi etrafa yayıldı. Mor Dövmeli Ayinin pençesi hafifçe titredi ve ejderin kuyruğu hemen geri çekildi.

 

Fakat vuruşmalar biter bitmez. Mor Dövmeli Ayinin sağ pençesi Wyrm`in vücuduna varmıştı bile. Wyrm kaçmayı denemedi bile, tam tersine vücudunu eğdi ve keskin çivilerini gelen pençeye cevirdi.

 

Mor Dövmeli Ayı ile Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm eski düşmanlardı. Doğal olarak ayı Wyrm`in bu taktiğinin ne derece dehşet olduğunu biliyordu.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm`in vücudu harika defansının yani sıra vücut tasarımı olarak inanılmaz iyiydi. Eğer rakipleri pençeleriyle üstten aşağı vurmaya kalkarsa Wyrm kolayca vücudunu ayarlayıp, gelen gücü bütün vücuduna yayabilirdi.

 

“Sartius. Ben artık o tanıdığın dokuzuncu seviye yaratık değilim.“ Mor Dövmeli Aynin gözlerinde şeytanca, zalim bir bakış vardi. Aniden sağ pençesinden dondurucu siyah bir ışık çıktı ve zaten inanılmaz hızlı hareket eden pençe daha da hızlandı. Vahşi bir şekilde Wyrm”e daha da şiddetli bir şekilde vurdu.

 

“Bam!“ Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm”in bütün vücudu darbenin etkisiyle toprağa gömüldü ve yüz metre çevresindeki taş zemin paramparça oldu. Sırtındaki yoğun çivi sıralarından sadece bir çivi kırıldı.

 

Zırhlı Bıçak­sırt Wyrm agiz dolusu kan kustu.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr