Cilt 5 Bölüm 13: Yaşlı Usta

avatar
7112 13

Coiling Dragon - Cilt 5 Bölüm 13: Yaşlı Usta


 

“Linley`i mi öldürelim?“ Bernard oğluna baktı. “Kalan, Linley`i neden öldürelim ki? O sadece usta bir heykeltıraş. Debs klanına etkisi ne olabilir?“

 

Linley`nin yedinci seviye magus olduğu haberleri henüz Fenlai Şehrinde resmi olarak yayınlanmamıştı. Ek olarak Bernard son zamanlarda tamamen klanın işlerine gömülmüştü. Bu yüzden Linley ile ilgili hiçbir şey bilmiyordu.

 

“Baba, Linley bu yıl on yedi yaşında fakat çoktan Büyük­usta seviyesinde heykel üretmeyi başardı. Sanki yetmiyormuş gibi… şuan Yulan kıtasının bir numaralı dâhisi. Bütün tarihteki ikinci en büyük dahi. O…o su anda on yedi yaşında yedinci seviye dual­element magus.“

 

“On yedi yaşında dual­element yedinci seviye mi?

 

Bernard derin bir nefes aldı. Kalan`ın yüzünde tuhaf bir gülümseme vardı. Bernard suratını iyice asarak, “Bekle! Yulan tarihinin iki numaralı dâhisi gelecekte inanılmaz bir kişi olacaktır. Nasıl olurda Işığın Kilisesi, Gölgelerin Tarikatı veya Dört Büyük İmparatorluk onu ellerinden kaçırmış olabilir? Büyük ihtimalle Linley çoktan Işığın Kilisesiyle ilişki içerisine girmiştir.“

 

Kalan`a bakarak ciddi bir tonda “Kalan, bu Linley, bizim tarafımızdan öldürülemez.“

 

“Baba, o sadece yedinci seviye bir dual­element magus.“ Kalan`ın yüzünde bir telaş vardı. Aniden sesini alçalttı, “Baba, bizim illa da ellerimizi kirletmemize gerek yok. Biraz parayla başkalarına da yaptırabiliriz. Meclis Bakanına yaptığımız gibi.“

 

Bernard biraz sessiz kaldı; “Kalan, artık bu konuyla ilgilenmene gerek yok. Ben her şeyi halledeceğim.“

 

Bernard Linley`i öldüreceğini söylemiyordu. Bu da Kalan`i inanılmaz huzursuz ve sinirli bir hale getirdi.

 

……

 

Gecenin karanlığında Bernard önceden ayarlanmış bir otelin şık bir odasına vardı ve beyaz saçlı bir adam da orada bekliyordu.

 

“Bay Bernard“ Bernard`ı görünce yaşlı adam biraz güldü.

 

“Bay Bayonet. Bu kez sizden yardım istemek amacıyla geldim.“

 

“Tabi, buyur. Sen eski bir müşterisin.“

 

Bernard dobra bir sekilde söze girdi “İki şey var. İlki, umuyorum ki benim için Proulx Galerisinde sergilenen Rüyadan Uyanış heykelini yok edersiniz.“ Bernard gayet iyi biliyordu ki bu heykeli Proulx Galerisinin dışına kaçırmak neredeyse imkânsızdı. Ama onu yıkmak çok daha kolay olurdu.

 

“Rüyadan Uyanış heykelini yıkmak mı?“ Beyaz saçlı adam tereddüt etti.

 

“Ne oldu, yoksa sizin Saber organizasyonu böyle bir görevi yapacak güçte değil mi?“ Bernard hafifçe güldü.

 

Yulan kıtasında dört büyük suikastçı birliği vardı ve hepsi kendine has yöntemlere sahipti. Saber, inanılmaz bir güce sahipti. Para yeterli olduğu sure Kardinal`e bile suikast düzenlemeye cesaret edebilirlerdi.

 

Fakat tabii ki anlaşma bir Aziz­seviye dövüşçüye suikast düzenlemekse bunun gerçekleşme zorluğu epey yüksek olacaktı.

 

“Yoksa siz bile Proulx Galerisi`ni karşınıza alamıyor musunuz?“ Bernard azda olsa şüpheliydi.

 

“Hayır. Tabii ki Proulx Galerisinin bir şubesi çokta umurumuzda değil. Devam et, ikinci isteğini söyle.“

 

Bir suikastçı birliği olarak tabii ki pek kişiyi kızdırıyorlardı. Işığın Kilisesini bile karşılarına almaya cesaret etmişlerdi. Daha kimden korkacaklardı?

 

Bernard kalbindeki şüpheyi bastırdı, “İkinci mevzu ise, Linley`nin öldürülmesi.“

 

Beyaz saçlı adam çaresizce güldü. Kafasını sallayarak, “Bay Bernard lütfen bizi bağışlayın, iki isteğinizi de kabul edemiyoruz. Özürlerimi kabul edin.“

 

“Kabul edemiyor musun?“ Bernard hiddetle ayağa kalktı. İnanamayan bir şekilde beyaz saçlı adama baktı, “Bay Bayonet organizasyonunun ne kadar güce sahip olduğunu biliyorum. Ne zamandan beri böyle küçük görevleri kabul etmemeye başladınız?“ Bernard ziyaretinin böyle sonuçlanmasını kesinlikle kabul edemiyordu.

 

Sonuçta bu organizasyon Dört Büyük İmparatorluğun bakanlarına ve Işığın Kilisesinin Kardinallerine bile suikast düzenlemişti. Fakat Linley`e düzenlenecek bir suikasta cesaret edemiyorlardı?

 

“Cesaret edemediğimizden değil, biz sadece bu görevleri kabul etmek istemiyoruz. Nedenine gelirsek, bunu size söylemek zorunda değilim.“ Beyaz saçlı adamın yüzündeki ifade iyice soğuklaştı.

 

Bernard aceleyle güldü, “Bağışlayın beni Bay Bayonet. Mademki görevleri kabul etmek istemiyorsunuz, o zaman ben ayrılıyorum.“

 

Bernard ayrıldıktan sonra beyaz saçlı adam kendi kendine homurdandı; “Bu Bernard, o kadar isteyebileceği görev varken, neden bir heykelin yıkılmasını istemek zorunda ki? Bunu kesinlikle ‘Yaşlı Ustaya’ rapor etmeliyim. Eminim ki bu görevi geri çevirdiğim için epey memnun olacak.“

 

Beyaz saçlı adam Saber organizasyonunun kurucu üyelerinden biriydi.

 

Fakat çok yaşlı olduğu için artık görevlere çıkmıyordu. Zamanının çoğunu bu devasa şehirde hayatin tadını çıkararak geçiriyordu. Ara sıra da zengin, asil ailelerin ziyaretçilerini karşılıyordu.

 

Fakat bahsettiği `Yaşlı Usta`…

 

Saber organizasyonu içinde bir efsaneydi. Birliğin lideri bile Yaşlı Ustayla karşılaşsa, saygıyla onu överek ve `Yaşlı Usta` lakabıyla hitap ederdi. Bütün Saber organizasyonunda belki de Büyük Usta`dan daha yukarıda kimse yoktu.

 

…..

 

Proulx Galerisinde, Rüyadan Uyanış heykelinin sergilendiği dördüncü gündü.

 

Ustalar salonunun ortasında çok tuhaf bir şey olmaktaydı. Proulx Galerisinin kurallarına gore her ziyaretçinin üç dakika kalma hakki vardı ve sonra başkasını içeri almalıydılar. Eğer tekrar görmek istiyorlarsa yeniden sıraya girmeliydiler.

 

Fakat ustalar salonunda biri neredeyse iki saattir orada duruyordu. Bu tüm kurallara karşıydı.

 

Bu misafir otuzlu­kırklı yaşlarda görünüyordu. Bol bir elbise giyiyordu ve kolları elbisenin içinde, göğsünün üstünde bağlanmış durumdaydı. Kendini tamamen heykele bakmaya kaptırmıştı.

 

Ve şu anda pek çok inanılmaz güçlü görünen koruma Rüyadan Uyanış heykelinin önünde durmuş bu siyah saçlı adamı tartışıyordu.

 

“Bu adamın Bay Austoni ile nasıl bir ilişkisi var? Ona hiç dokunmama emri aldık. Ustaların salonunda bu kadar uzun sureli kalması kurallara aykırı.“

 

“Takma ona kafanı. Biz heykeli sessizce korumaya devam edelim.“

 

“Neden korkuyorsun ki? Galeri heykelin etrafına büyülü defansif bariyer kurdu. Boyutuna baksana, birinin onu çalmasına imkân yok. Gözümüzün önünden bu kadar büyük bir heykeli nasıl çalabilirler?“

 

Korumaların hepsi gayet rahat bir durumdaydı.

 

Sonuçta bu boyutta bir heykeli çalmak aşırı zor bir işti. Zarar vermekse kimseye bir çıkar sağlamıyordu. Neden biri böyle bir şey yapsın?

 

“Ne kadar harika bir heykel. Gerçekten kendine has bir tadı var.“ Orada dikilen adam kaşlarını çatmış dikkatle heykeli inceliyordu. Ve sonra bir kez daha bilgi kâğıdına baktı, “On yedi yaşında bir çocuk. Gerçekten gelecekte yapacağı şeyleri merakla bekliyorum.“

 

Zaman akıp gitti, insanlar gruplar halinde salona girip çıktı.

 

Fakat bu adam ayni noktada heykelin tadını çıkarmaya devam etti.

 

“Ne kadar pürüzsüz çizgiler ve işaretler, o kadar temiz ki hiç tereddüt eseri yok.“ Yüzünde mest olmuş bir bakış vardı. “Ne kadar büyüleyici. Ve bu kız! Emsalsiz özellikleri heykeltıraş tarafından öyle bir yansıtılmış ki gerçek bir insandan daha çekici.“

 

Gruplar hâlâ ilerlemeye devam ediyordu.

 

Pek çok ziyaretçi defalarca sıraya girip yeniden bakıyordu. Bunun gibi bir Büyük Usta heykeli bu orijinal heykel meraklıları için bütün gün sıkılmadan hayranlık içinde izleyebilecekleri bir şeydi.

 

“Zaman doldu! Diğer grup!“ Proulx Galerisi çalışanı yüksek sesle bağırdı. Anında geniş bir insan grubu çıkışa doğru giderken, diğer bir grupta içeri girmeye başladı. Fakat tam bu karışıklık anında…

 

“Boom!” “Boom!” “Boom!”

 

Pek çok patlama sesi duyuldu ve aniden ustaların salonu bir sis tabakasıyla kaplandı. Oradaki misafirler telaşa kapıldı, korku içinde bağırıyor veya küfür ediyorlardı. Sesler havada uçuşuyordu.

 

Korumalar tedirgin bir şekilde heykeli korumak için ileri atıldı.

 

“Bu hiç iyi değil.“ Bir şeylerin olacağının farkındaydılar.

 

“Lanet olsun.“

 

Bol giysiler içindeki adam somurttu ve küfretmeye başladı. Az önceki uykulu gözleri gitti ve keskin gözlerle etrafı taramaya başladı. Tam bu anda dört tane bulanık figür Rüyadan Uyanış heykeline doğru atıldı.

 

Bu dört kişi harekete geçtiğinde korumaların hepsi silahlarını çekmişti bile. Ayni zamanda o an Proulx Galerisinde saklı duran dövüşçülerin çoğu da oraya doğru fırlamıştı. Eğer şu an Proulx Galerisinde sergilene heykel yıkılırsa, bu felaketin daniskası olurdu.

 

“Whoosh!”

 

Dört bulanıklıktan biri inanılmaz tuhaf bir şekilde hareket ediyordu. Sanki bir beyaz kâğıt parçasıymış gibi onu engellemeye çalışan korumaları kolayca geçti. Ayni anda da siyah hançerini heykele saplamak için ileri uzattı.

 

Onun gücüne bakılırsa tek bir saplamada heykel parçalanabilirdi.

 

“Pat!“ Rüyadan Uyanış heykeli aniden parladı. Hançer heykeli kaplayan parıldamaya saplandı ama heykel hiç hasar almadı.

 

“Işık­koruma?“ Beyaz bulanık figür mırıldandı. Elindeki hançer aniden kan kırmızısı bir renkle parladı ve bir kez daha heykele sapladı. Anında acık bir çınlama sesi duyuldu ve Işık­koruma bir anda tamamen dağıldı.

 

“Eyvah!“ Dört koruma çaresiz bir durumdaydı. Yedinci derece büyücünün yaptığı ışık­koruma büyüsü bile kolayca kırılmıştı. Durumun karışıklığı yüzünden galeride bulunan dövüşçülerin çoğu zamanında ulaşıp bloklayamamıstı.

 

Fakat bu heykelin yanındaki korumalar ise diğer üç kişi tarafından tutuluyordu.

 

Geniş elbiseli adam ise bunca zaman boyunca hiç kıpırdamamıştı. Aniden gözlerinden keskin bir ışık çıktı.

 

“Swish!”

 

Çok yumuşak bir ses duyuldu ve beyazlı figür biraz sallandı. Ve biraz sonra başka bir ses daha çıktı ve adam ikiye ayrıldı. Vücudundan kanlar fırlamaya başladı. Korumaları tutan üç kişi bile iki parçaya ayrılmıştı. Hepsi ölmüş yerde yatıyordu.

 

…..

 

Kısa sure sonra her şey normale döndü ve geniş elbiseli adamda Proulx Galerisinden ayrıldı. Galerinin dışında ise içinde başka bir adam olan bir vagon onu beklemekteydi.

 

Bu kişi Kalan`ın babası Bernard`ın `Bay. Bayonet diye hitap ettiği adamdı.

 

Galerideki adamın üstüne geldiğini görünce dışarı çıktı ve saygıyla “Yaşlı Usta“ dedi.

 

“Mm. Bu sefer iyi is çıkardın.“ Gülerek övmeye başladı. Fakat sonra mutsuz bir sesle. “Bloodrose organizasyonunun bu derece alçalacağını hiç beklemiyordum. Yoksa böyle bir sanat eserini yok etmenin ne derece büyük bir günah olduğunu bilmiyorlar mı?“

 

Bloodrose organizasyonu da Saber gibi dört büyük suikastçı birliğinden biriydi.

 

“Yaşlı Usta, bu gün nereye gidiyorsunuz?“

 

Yaşlı Usta biraz düşündükten sonra cevap verdi. “Yeşim Su Cennetini ziyaret etmeyeli iki yıl oldu. Geçmişte bu kızları hep kendi mekânıma çağırırdım. Bu sefer… ben kendim bir ziyarette bulunayım. Ancak genç kızlarla zaman geçirince, kalbimi tekrar genç hissedebiliyorum. Haha..“ Yüksek sesle gülmeye başladı.

 

“Evet. Yaşlı usta.“ Beyaz saçlı adam saygıyla cevap verdi. Bay Bayonet kalbinde her zaman bir şeyi merak etmişti: Bu orta yaşlı görünen adam aslında kaç yaşındaydı. Çünkü Saber organizasyonun yetiştirdiği suikastçılara arasında Yaşlı Ustanın bizzat eğittiği son grup arasında yer alıyordu.

 

Önceki gruplara gelirsek; ya hepsi öldürülmüştü ya da yaşlanarak ölmüşlerdi.

 

“Ne düşünüyorsun? Gidelim!“

 

Bay Bayonet hemen vagonu Yeşim Su Cennetine doğru ilerletmeye başladı.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44250 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr