Cilt 11 Bölüm 12: Ba Yılanı Uyanıyor mu?

avatar
5657 10

Coiling Dragon - Cilt 11 Bölüm 12: Ba Yılanı Uyanıyor mu?


Kitap 11 (Tanrıların Mezarlığı)  Bölüm 12 – Ba Yılanı Uyanıyor mu?

Çeviri : Gin   Düzenleme: Dr.Hiluluk

 

 

Tanrıların Mezarlığının üçüncü katında, tüm azizler pür dikkat hareket ediyor, uykudaki bu korkunç yaratığı… Ba-Yılanını uyandırmaktan korkarak tek bir ses bile çıkarmamaya çalışıyordu. Tüm üçüncü katta duyulan tek ses, uyuyan Ba-Yılanının hafif, yumuşak horultularıydı.

“Hııııp. Tısssss. Hııııp. Tısssss.”

Ba-Yılanının aldığı her nefeste, çevresindeki buz parçaları ağzına doluyordu. Ne zaman nefes verse, siyah gaz dışarı çıkıyordu.

“Şansımıza, üçüncü katta Ba-Yılanı haricinde başka bir sihirli canavar yok.” Linley ötedeki Ba-Yılanına bir bakış attı.

Ba-Yılanının on kilometre uzunluğundaki vücudu devasa bir buzdağının etrafını sarmıştı. Devasa kafası altı yedi katlı bir bina büyüklüğündeydi. Kapalı göz kapaklarından metalik, keskin bir ışık yayılıyordu. Bu soluk ışıklar bile Azizlerin korkuyla titremesine yetecek güçteydi.

Uzun bir süre boyunca aradıktan sonra.

“Dördüncü katın geçişi nerede?” Linley sabırsızlanmaya başlamıştı.

Yalnızca Linley de değildi. Üçüncü kattaki diğer azizler de telaşlanmaya başlıyordu. Eğer birinci ya da ikinci katta on gün ya da bir ay kalmak zorunda kalsalar, bundan fazla korkmazlardı, ancak burası üçüncü kattı. Birkaç saate dayanmak bile sinir bozucuydu.

Eğer biri herhangi bir gürültü yaparsa, Ba-Yılanı kesinlikle uyanırdı.

Sesten uyanmasa bile, Ba-Yılanının her an kendi kendine uyanabilme ihtimali de vardı. Eğer Ba-Yılanı uyandığında burada olurlarsa, bu azizlerin ölmeden önce bağırma fırsatı bile olmazdı.

“Üçüncü kata giderek daha fazla insan geliyor. İddiaya varım ki sayımız otuzu geçmiştir.” Linley arkasını dönüp bir bakış attı. Birinci ve ikinci kattaki uzmanların her biri şimdiye üçüncü kata ulaşmaya başlamıştı. Üçüncü kattaki kimse henüz dördüncü katın girişini bulamamıştı.

Doğal olarak üçüncü kattaki kalabalık büyümeye devam etti.

“Vızzz.”

Ba-Yılanının nefes alıp verişi çok ses çıkarmasa da, buradaki her bir azizin yüreğine vuran bir çekiç gibiydi.

“Desri, Tuliliy ve Fain önce geldiler, ancak henüz onları göremedim.” Linley dikkatle yakınındaki bir buzdağına doğru yayılan siyah gazın çevresinden dolandı. Buzdağı anında toza dönüştü.

Ba-Yılanının soluduğu bu siyah gaza dokunmamalıydılar.

“Desri ve diğerleri tecrübeliler. Büyük ihtimalle dördüncü katın girişini bulup çoktan oraya çıkmışlardır.” Linley, daha birinci katın girişini ararken Desri ve Fain’in büyük olasılıkla çoktan üst katlara ilerlemiş olduklarını tahmin etmişti.

Yapacak bir şey yoktu. Tecrübeli olmanın faydası buydu.

Biri ona doğru yaklaştı. Bu Eddins’ti. Linley soran gözlerle Eddins’e baktı.

Eddins parmağıyla bir noktayı işaret etti, arından da bir başka noktayı. O ve birkaçının o ilk tarafı araştıracağınız, diğer tarafı ise Linley ve Barker’a bıraktıklarını anlatmaya çalışıyordu.

Linley başıyla onayladı.

Eddins gülümsedi ve ardından diğer iki azizle birlikte ilk işaret ettiği yöne doğru uçtu. Linley ve Barker bakıştıklarında, bir diğerinin ne düşündüğünü anlayabilmişlerdi. İkisi diğer yöne doğru uçtular. Şu an önemli olan girişi bulmaktı!

Zaman an ve an akmaya devam etti.

Üçüncü kattaki uzmanların sayısı giderek daha da artıyordu. Linley’in gördüğü kadarıyla, şimdiye kadar sayıları kırkı bulmuş olmalıydı. Ne de olsa toplamda atmış civarı insan aziz varken, sihirli canavarların sayısı yirmi civarıydı. Desi ve Fain çoktan dördüncü kata girmişti.

Ancak bu şekilde zaman kaybetmeye devam ederlerse, buradaki insanların sayısı doğal olarak daha da artacaktı.

“Eddins.” Linley uzaktaki Eddins’e baktı.

Eddins ve diğer ikisi kafalarını salladılar.Girişi bulamadıkları açıktı. Linley de kafasını salladı. O ve Barker da henüz bir şey bulamamıştı.

Birbirini tanıyan pek çok aziz yüz ifadeleriyle anlaşmaya çalışıyordu. Henüz hiçbirinin geçidi bulamadığı açıktı. Zaman akmaya devam ettikçe… Linley, Eddins ve diğerleri giderek daha da geriliyordu. Ancak bu büyük grup hala girişi bulamıyordu.

“İmkansız.” Linley kaşlarını çattı. “Bu üçüncü kat büyük sayılır, ancak bu kadar çok uçan azizle ve bu kadar aramaya onu hala bulamamış olmamız imkansız.”

“Tek olası açıklama…”

Linley Ba-Yılanına doğru baktı. “Giriş Ba-Yılanının vücuduna yakın olmalı!”

Üçüncü kata girdiklerinden beri, her bir Aziz, Ba-Yılanını görür görmez hemen dehşete düşerek ondan uzaklaşmıştı. Hiçbiri ona yaklaşmaya cesaret edememişti. Öncelikle, Ba-Yılanı çok korkunçtu. İkinci olarak… Ba-Yılanının vücudu çok miktarsa siyah gazla çevriliydi.

O siyah gazın gücü muazzamdı. Son derece sert olan buzdağları bile ona dokunur dokunmaz parçalanıyordu.

Kimse Ba-Yılanının yakınına gitmeye cesaret edememişti!

“Ancak özellikle kimse onun yakınına gitmeye cesaret edemediği için, girişin onun vücuduna yakın bir yerde olma ihtimali çok yüksek.” Linley yanındaki Barker’ı dürttü. Barker soran gözlerle ona baktı.

Linley, Ba-Yılanını işaret edip, doğruca ona doğru uçmadan önce Barker’a anlamlı bir bakış attı. Barker tereddüt bile etmeden hemen Linley’i takip etti. Kısa süre sonra ikisi Ba-Yılanının vücudunun yakınına vardılar.

Pek çok aziz Barker ve Linley’in bunu yaptıklarını gördüklerinde, telaşla onlara uzak durmalarını işaret ettiler.

Bunun nedeni bu azizlerin onlar için endişelenmesi değildi. Linley ve Barker’ın Ba-Yılanını uyandırarak buradaki bütün azizlerin ölümüne sebep olmalarından korkuyorlardı!

“Şu an Ba-Yılanına oldukça yakın olduğumuza göre, vücudu boyunca uçup girişi bulmak için elimizden geleni yapalım.” Linley, Barker’ı çekip onun Ba-Yılanına daha fazla yaklaşmasına müsaade etmedi, ardından ikisi Ba-Yılanın devasa vücudunun çevresinde uçarak o açıklığı bulmaya çalıştılar.

En güvenli bölgeden, yılanın kuyruğundan başlamışlardı.

Azizler son derece zekilerdi. Linley ve Barker’ın yaptıklarını görünce azizlerin çoğu birden anlamıştı. Onlar da tahmin etmişti ki… Belki de aradıkları giriş yılanın vücudunun çevresindeydi. Diğer azizler de dikkatle yaklaşıp aramaya başladılar.

“Gümbür…”

Ba-Yılanı hareket etti. Yılanın devasa vücudu gerçekten de hareket etmişti!!

“Ba-Yılanı uyandı!” Linley’in yüzü birden berbat bir ifadeye dönüşmüştü. Barker’ın yüzü de kireç kadar beyazlamıştı. Ba-Yılanının devasa vücudunun çevresini aramakta olan Azizler neredeyse aynı anda sinekler gibi kaçışmış, Ba-Yılanından mümkün olduğunca uzaklaşmaya çabalamışlardı.

Hiç tereddüt göstermeden…

Linley ve Barker son hız ikinci katın geçidine doğru atıldılar. Ne de olsa, şu an kaçabilmenin yalnızca iki yolu vardı. Birisi geldikleri geçidi kullanarak ikinci kata dönmekti. Diğeri ise hemen dördüncü kata kaçmaktı.

“Ancak…”

Kimse dördüncü katın girişinin nerede olduğunu bilmiyordu. Başka bir seçenekleri olmadığı için mümkün olduğunca hızlı bir şekilde ikinci kata dönmeliydiler!

“Çabuk, çabuk!” Linley panik halindeydi. “Zamanımız kalmadı!”

Tam o sırada Linley’in aklına birden onu hala Yulan Kıtasında bekleyen Delia ve iki çocuğu, Taylor ve Sasha geldi. Linley korkan tek kişi değildi; diğer tüm azizler de aynı durumdaydı.

Ancak…

“Dur bir saniye.” Linley birden durdu.

Bir kez daha bir horlama sesi duymuştu, Ba-Yılanının horlamasını. Linley durduktan sonra, Barker kısa bir süre daha uçup, Linley’in gelmediğini fark ederek geri döndü.

“Ba-Yılanı uyanmamış.” Linley şaşırmıştı.

Linley bunu fark eden tek kişi değildi. Kaçışan azizlerin çoğu da bunu fark etmişti. Hepsi geri dönmeye başladılar. Eğer Ba-Yılanı gerçekten uyanmış olsaydı, onların vücudunun çevresinden ikinci katın girişine kadar olan bu mesafeyi bu kadar kolay aşmalarına izin verir miydi?

Ba-Yılanının hala uyukladığını gören azizlerin çoğu ağlasa mı gülse mi bilememişti.

Linley ve Barker sırıtarak birbirlerine baktılar.

“Demek yalnızca uykusunda yer değiştirdi.” Linley, Ba-Yılanının pozisyonunu hafifçe değiştirdiğini fark etmişti.

Azizlerin çoğu Ba-Yılanının vücuduna bir kez daha yaklaşıp aramaya başlamadan önce kısa bir tereddüt yaşadı. Kısa bir süre sonra azizler girişin yerini tespit ettiler. Linley ve Barker yedi azizin havada öylece durup Ba-Yılanının kafasının yanındaki bir bölgeye baktıklarını açıkça görmüşlerdi.

“Orada olabilir mi?” Linley ve Barker o tarafa doğru uçtular.

Gerçekten de…

Ba-Yılanının kafası o devasa buzdağının zirvesine doğru bakıyordu. Ba-Yılanının siyah nefesi buzdağının tepesini hızla eritiyor ve içindeki geçidi ortaya çıkarıyordu. Merdivenleri fark etmek kolaydı.

“Demek buradaymış. Bu korkunç.” Linley ve Barker birbirlerine baktılar. İkisi de berbat hissediyordu.

Az önce, Ba-Yılanı uykusunda yer değiştirmeden evvel, yılanın başı öteki tarafa bakıyordu. Eğer geçidi o zaman bulmuş olsalardı, Ba-Yılanının kafasına yaklaşmak zorunda kalacaklardı, bu doğru, ancak kafasının arkasında olacaklardı. Linley ve diğerleri yine de sessizce geçip gidebilirdi.

Ancak şimdi…

Ba-Yılanı doğruca geçide doğru bakıyordu ve her bir nefeste, o siyah gazı merdivenlere doğru üflüyordu. Dahası çok miktarda siyah gaz o bölgede toplanmaya başlamıştı.

Dördüncü katın girişine ulaşmak çok zor olacaktı!

“Şu anda dördüncü kata girebilmenin iki yolu var.” Linley kaşlarını çattı. “Birincisi hızımıza dayanarak siyah gazı savuşturarak doğruca merdivenlere fırlayıp hızlıca dördüncü kata girmek. İkinci yöntem ise…” Linley kafasını kaldırdı.

Buzdağı dev gibiydi.

Merdivenlerin tepesine kadar devam ettiği belliydi.

Linley merdivenlerin bu buzdağının ortalarında bir yerde bittiğini tahmin ediyordu. Buzdağında bir delik açıp doğruca dağın içine ulaşarak dördüncü katın girişini arayabilirlerdi.

“Ancak buzdağını delmek kesinlikle biraz ses çıkartacaktır.” Linley bu konuda endişeliydi.

Linley tereddüt ettiği sırada, iki siyah gölge birden siyah gazla dolu girişe doğru fırladı. Bu iki siyah gölge son derece çevik ve hızlıydı. Siyah gazın yoğunluğuna rağmen…  gölgelerden biri gaza yakalanırken, diğeri merdivenlere ulaşmayı başardı.

“Gölge Formu Görsel İkiz Tekniği!” Linley kendi kendine konuşmuştu.

Az önce, o kişi Gölge Formu Görsel İkiz Tekniğini kullanarak canını tehlikeye atmış ve merdivenlere ulaşmayı engelleyen siyah gazın içinden geçmişti.

“Bu şekilde zaman kaybetmeye devam edemeyiz. Eğer zaman harcarsak, Ba-Yılanı daha çok siyah gaz solumuş olacak ve tüneli dolduran siyah gazın yoğunluğu daha da artacak. Girişi tamamen doldurduğu anda içeri girme şansımız ortadan kalkmış olacak.” Linley dişlerini sıktı.

Yanındaki Barker’a bir bakış attı ve Barker da başıyla onayladı.

Buradaki kırkın üzerinde uzman daha fazla zaman kaybedemeyeceklerini anlamıştı. Ne kadar zaman kaybederlerse şansları o kadar azalacaktı.

“Vızz!” Bir ışık huzmesi birden son hız girişe doğru fırladı. Tek bir hamlede o kişi tünele daldı. Bir başka aziz daha geçmeyi başarıp dördüncü kata girmişti.

Siyah gaz oldukça yoğun olsa ve tehlikeli gözükse de, buradaki her aziz kendi özel yeteneğine sahipti ve hala orayı geçme şansları vardı.

O ikisi geçtikten sonra, kalkan kırk kusur aziz kendilerine olan güvenlerinin arttığını hissetti. Başka azizler de birer gölgeye dönüşüp tünelin girişine doğru atıldı. Linley, bu azizi tanıyordu, Savaş Tanrısı’nın çırağı Eddins.

Eddins son derece hızlıydı ancak birden bir ‘puff’ sesiyle iki gaz bulutunun arasında sıkışıp kaldı. Savuşturabilmesine imkan yoktu.

Anında…

Korkan Eddins ağzını açtı, sanki acıyla çığlık atmak istemişti, ancak tek bir ses bile çıkaramadı. Siyah gaz onu çevreledi ve arından anında küçük parçalara ayrıldı. Geride ruhu bile kalmamıştı.

“Eddins, o…” Linley’in kalbi sıkıştı. Bu siyah gaz inanılmaz korkutucuydu.

Diğer kırk kusur azizin yüzleri bembeyaz olmuştu. Bu siyah gazın güçlü olduğunu tahmin etmişlerdi, ancak Eddins gücünde birinin bile yarım saniye dayanamayacağını hayal edemezlerdi. Ruhu bile yok olmuştu.

Ortam öncekinden daha da kasvetliydi. Üçüncü katta tek işitilen, Ba-Yılanının horultularıydı.

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr