Cilt 13 Bölüm 24 - Ölümün Sıra Dağları

avatar
4195 6

Coiling Dragon - Cilt 13 Bölüm 24 - Ölümün Sıra Dağları


 

Linley ve Bebe Ejderkanı Kalesinden gizlice ayrılmışlardı. Kimse nereye gittiklerini bilmiyordu. İlk önce, Wharton, Taylor ve diğerleri Linley’in Ejderkanı Kalesinde olmadığını fark ettiklerinde durumu garipsemediler. Linley’in cep boyutta eğitimde olduğunu düşünmüşlerdi.

Yalnızca on beş gün geçtikten sonra, Linley ve Bebe’nin gittiğini Delia’dan öğrendiler.

Ejderkanı Kalesindeki sıradan muhafız ve hizmetçilere gelince, bunu ancak çok uzun bir süre sonra öğrenebildiler.

‘Ölü Şehir’ vakalarından sonra Rohault imparatorluğunun nüfusu çok azalmıştı ve artık bir ‘imparatorluk’ olarak adlandırılamazdı, ancak yine de eski imparatorluğun sınırları içinde yaşayan pek çok kişi vardı. Özellikle son yirmi yılda, Rohault İmparatorluğunun nüfusu gözle görülür biçimde artmıştı.

Rohault İmparatorluğu. Küçük, sessiz bir kasaba. Kasabanın merkezinde aşırı büyük bir konak vardı ve konağın muhafızları çakı gibi dimdikti. Genç hizmetçiler bile şakalaşıp kıkırdamaya cesaret edemiyorlardı.

Süslü kıyafetler içinde acımasız görünüşlü orta yaşlı bir adam konağın önüne yürüdü.

“Lord Anras!” Muhafızlar saygıyla selam verdiler.

Anras başıyla hafifçe karşılık vererek yürümeye devam etti. Kısa süre sonra, sessiz küçük bir avluya ulaştı. Altın işlemeli bir cübbe giyen bir adam bir sandalyeye oturmuş, elindeki bş santimetre kalınlıktaki kitabı okuyordu.

“Lord Sadista!” Anras saygıyla eğildi.

Kitap okuyan adam Sadista’ydı. Sadista Yulan Kıtasındaki son yirmi yılını bu küçük sessiz kasabada geçirmişti. Ancak, Yulan Kıtasında olan her şeyden haberdardı. Anras’a gelince, Sadista’nın emrindeki üç Tanrıdan biriydi.

“Anras, mesele nedir?” Sadista okumaya devam ederken sakince sordu.

Anras saygıyla konuştu. “Lord Sadista, Ejderkanı Kalesinden gelen haberlere göre Linley uzun süre önce kaleden ayrılmış.” Sadista Ejderkanı Kalesine kendi adamlarını yerleştirirken fazla zorlanmamıştı.

Sadista iki yerle çok ilgileniyordu; O’Brien İmparatorluğunun İmparatorluk sarayı ve Ejderkanı Kalesi.

Adkins’in yaptıklarından haberdar olmak için O’Brien İmparatorluğunun İmparatorluk sarayına birilerini yerleştirmişti. Ne de olsa, tüm Yulan Kıtasında, Sadista’yı endişelendiren iki kişi vardı. Biri Adkins, diğeri ise Beirut’tu. Ancak Beirut’un Metalik Kalesi diğerlerinin içeri girmesine izin vermiyordu.

Bu yüzden, Sadista oraya casus yerleştirememişti. Tek yapabildiği bir adım geri çekilip Ejderkanı Kalesine birilerini yerleştirmek olmuştu.

Ejderkanı Kalesine casus yerleştirmesinin bir sebebi Beirut’tu, diğeri ise oradaki Ölümsüz Savaşçılar ve Ejderkanı Savaşçılarıydı.

“Şlak!” Elindeki kitabı aniden kapatıp kafasını kaldırarak Anras’a baktı. “Linley Ejderkanı Kalesinden ayrılmış mı? Yalnız mı?”

“Hayır. Bebe denilen Tanrı Yiyen Fare de onunla birlikte gitmiş.” Anras saygıyla cevapladı.

“Hıhh.” Sadista mutsuz bir şekilde homurdandı. “Bu Linley her zaman Tanrı Yiyen Fareyle birlikte. Onu öldürmek zor olacak.” Sadista Dört İlahi Canavar Klanı soyundan gelenleri öldürme arzusundan vazgeçmemişti.

“Bu Linley yüz yıldan az süredir yaşamasına rağmen çoktan böyle bir seviyeye ulaşmış. Dört İlahi Canavar Klanında bile üst düzey bir yetenek sayılır. Dahası, bu Dört İlahi Canavar Klanının ata salonuna gidip vaftiz olmamış hali. Eğer ata salonunda vaftiz olursa, onun gibi bir yetenek kısa sürede Indigo İdari Bölgesinin önemli bir figürüne dönüşür ve klanımız büyük bir düşman daha kazanmış olur.” Sadista’nın yüzünde ciddi bir ifade vardı.

Dört İlahi Canavar Klanının efsanelerini biliyordu.

“Linley daha Dört İlahi Canavar Klanının ata salonuna gitmediği halde bu kadar güçlenmiş. Eğer oraya giderse, bizim için sorun çıkartabilir.” Anras da başıyla onayladı.

“Eğer Dört İlahi Canavar Klanının Yulan Kıtasında böylesi bir yeteneğe sahip olduğu Indigo İdari Bölgesinde duyulursa,  Linley’i geri getirebilmek için her şeyi göze alırlar.” Sadista soğuk bir şekilde devam etti. “Ejderkanı Kalesindeki diğer insanlar, şu Wharton, Barker ve her ne haltlarsa, çok önemli değiller. Dört İlahi Canavar Klanına geri dönseler bile, yalnızca toplam sayıyı biraz arttırmış olurlar. Büyük şeyler başaramazlar. Ancak şu Linley…”

Anras gizlice başını salladı.

Genel olarak konuşmak gerekirse,  Dört İlahi Canavar Klanının üyeleri yalnızca atadan kalma vaftiz törenini yaşadıktan sonra hızla güçlenebilirdi. Linley’in vaftiz törenine girmeden bu kadar güçlü olması, eğer vaftiz olursa… gelecekteki yeteneğinin Sadista’yı endişelendirecek kadar artacağı kesindi.

Ne de olsa, yalnızca yüz yılda kendi başına İlah seviyeye ulaşmıştı. Bu çoktan Linley’in potansiyelini gözler önüne sermişti.

“Ancak, bir numaralı önceliğimiz hala Tanrıların Mezarlığına girmek.” Sadista kaşlarını çatarak konuştu.

Eğer Tanrıların Mezarlığına girmek istiyorlarsa Beirut’u kızdıramazlardı.

Eğer Linley’i Bebe’nin yanındayken öldürürlerse, Bebe kesinlikle Linley’i öldüren kişinin aurasını ezberlerdi. Zamanı geldiğinde… katilin Sadista’nın grubundan olduğunu kesinlikle keşfederdi.

“Ne olursa olsun, Bebe denen Tanrı Yiyen Fare’yi öldüremeyiz.” Sadista onun Beirut’un soyundan gelen tek Tanrı Yiyen Fare olduğunu iyi biliyordu. Beirut Bebe’yi korumak için iki oğlunu bile Ejderkanı Kalesine göndermişti.

Buradan bile Beirut’un Bebe’ye ne kadar önem verdiği ortadaydı.

Eğer Bebe’yi öldürürlerse, o zaman…

Beirut’un öfkesi Sadista’nın karşısında durabileceği bir şey değildi.

“Dahası, Beirut’un arkasında sıradan biri durmuyor. Eğer Beirut’la ilişkilerimizi gerçekten batırırsak, büyük ihtimalle tüm klanımız büyük bir felakete sürüklenir.” Sadista Beirut’un arkasındaki güç hakkında az da olsa fikir sahibiydi.

“Linley’i öldürmek için, o ve Tanrı Yiyen Fare, Bebe’nin birlikte olmadıkları bir anı kollamalıyız. O zaman görünüşümüzü değiştirip, fırsattan istifade Linley’i öldürebiliriz!” Sadista’nın gözleri soğuk bir ışıkla parladı. “Hıhh. Linley ve Bebe ruhsal olarak bağlı olsalar bile, en fazla kendisine saldıranların neye benzediğini tarif edebilir. Karşısındakinin aurasını gönderme şansı yok.”

Sadista öyle bir durumda Beirut tarafından keşfedilmekten korkmuyordu.

Çünkü…

Bir Hükümran kadar yüce biri bile geçmişte ne olduğunu ya da gelecekte neler yaşanacağını bilemezdi. Beirtu katili bulamadığı sürece, Sadista neden korkacaktı ki?

“Şu Linley neredeymiş görmek istiyorum!” Sadista ilahi sezgisini anında tüm Yulan Kıtasına yaydı. Ancak tabi ki bilerek Karanlık Orman ve O’Brien İmparatorluğunun başkentinden uzak durmuştu.

“Doğunun büyük çayırları!” Sadista soğuk bir kahkaha atıp Anras’a döndü. “Anras.”

Anras hemen başını eğdi.

“Anras, hemen doğunun büyük çayırlarına git.” Sadista emir verdi.

“Emredersiniz, Lord Sadista.” Anras karşılık verdi.

Sadista sakince başıyla onayladı. “Doğunun büyük çayırlarına giderken özellikle Linley’i arıyormuş gibi görünme. Ben ara sıra Linley’in yerini kontrol edeceğim. Linley ve Bebe’nin birlikte olmadığını gördüğüm anda, sana hemen ilahi sezgimle haber verip Linley’i öldürmeni söyleyeceğim. Unutma, önce görünüşünü değiştir.”

“Emredersiniz.” Anras hemen görünüşünü kısmen değiştirdi.

İlah seviyesinde biri ilahi gücünü kullanarak vücudunu iyileştirebilir, eksik parçalarını yeniden oluşturabilirdi. Doğal olarak, aynı şeyi dış görünüşünü değiştirmek için de kullanabilirdi.

“Bu Linley görünüşe göre Ejderkanı Kalesinden sebepsiz yere ayrılmış. Belasını arıyor. Tüm zamanını Ejderkanı Kalesinde geçirirse onu öldürme şansı bulamamaktan korkmuştum.” Sadista kendi kendine soğuk bir biçimde dudak büktü.

Linley ve Bebe üç aydır doğunun büyük çayırlarında zaman geçiriyorlardı. Bu üç aylık süre boyunca, Linley ve Bebe seyahat etmek için bacaklarını kullanmış, Baruch İmparatorluk sınırından doğunun büyük çayırlarına kadar yürüyerek gelmişlerdi. Tüm bu süreçte güneye doğru ilerlemiş, dağları, dereleri ve ovaları aşmışlardı.

Üç ay sonra, Linley çoktan pek çok yöre insanıyla tanışmıştı. Linley tamamen sıradan bir insan gibi davranmış ve sıradan bir hayat yaşamıştı.

Doğunun büyük çayırlarının güney bölgesinde, Yanan Çöle oldukça yakındılar. Çölün yakınlarında bazı dağlar da vardı. Linley ve Bebe şu anda o ıssız sıra dağlardan birindeydi.

“Demek burası yöre sakinlerinin bahsettiği efsanevi ‘Ölümün Sıra Dağları’.” Linley çevresine bakarak iç çekti. “Ancak henüz bu yerin ‘Ölümün Sıra Dağları’ olarak anılmasına neden olacak bir tehlike göremedim.” Linley şu an kolsuz bir gömlek giyiyordu ve güçlü kasları gömleği germişti.

Üç aylık seyahatin ardından, Linley bir kez daha geçmişte hissettiği heyecanı yakalamıştı.

Bu çeşit ilginç, eşsiz tecrübeleri seviyordu.

Bebe hasır şapkasını takmış, ağzında bir saman çöpünü çiğniyordu. Çevresine bakarak konuştu, “Patron, sıradan insanlar burayı Ölümün Sıra Dağları olarak biliyor olabilir, ancak tabi ki bizim için tehlike arz etmiyor.”

“Bizim için tehlikeli olmayabilir ancak en azından özel bir şeyler olmalı.” Linley bir kez daha yürümeye koyuldu. “Gel, dağın daha içine gidip yakından bakalım.” Tek bir adımda birkaç metre sıçrayan Bebe hemen Linley’e yetişti.

İkisi omuz omuza yürüdüler.

Efsaneye göre, Ölümün Sıra Dağları inanılmaz tehlikeli bir yerdi. Ölümün Sıra Dağları, özellikle de doğunun büyük çayırlarının güney bölgesi, diğer adıyla ‘Casale’ Bölgesi son derece ünlüydü. Pek çok kişi bu sıra dağlara adım atmaya cesaret edemezdi.

“Çocuğum!”  “Çocuğum!”…..

Dağın derinliklerinden kısık, umutsuz bir yakarış yükseldi.

“Hmm?” Linley ve Bebe birbirlerine baktılar. Hiç tereddüt etmeden birer rüzgar gibi ileri doğru sesin geldiği yöne doğru atıldılar. Önlerine çıkan çukur ve kayaları kolayca aşarak ilerlediler.

Kısa süre sonra, Linley ve Bebe o yakarışları çıkaran kişiyi buldular.

“Ölümün Sıra Dağlarına girmeye cesaret eden biri mi var?” Linley ve Bebe oldukça şaşırmışlardı.

Haykıran adam yöre halkından biriydi. Adam şu anda çaresiz biçimde ağlıyordu. Kıyafetleri parçalanmıştı ve berbat durumda gözüküyordu. Adamın çaresiz hıçkırıklarını duyan Linley ve Bebe adamın acısını ve telaşını hissedebiliyordu.

“Hey, sorun nedir?” Bebe doğruca adamın önüne atladı.

Bebe’nin birden ortaya çıktığını gören adam irkildi. Ancak ardından telaşla, “Çocuğum, Ölümün Sıra Dağlarında ne arıyorsun? Çabuk git buradan. Bu yer çok tehlikeli.” Bebe’yi gören adam onun genç bir çocuk olduğunu düşünmüştü.

“Boom.” Bebe zayıf kollarıyla çevresini sarmalamak için iki adamın kollarını birleştirmesi gereken bir ağaca şöyle bir vurdu. Ağaç anında parçalanmıştı. Ardından yerdeki ağaç gövdesine hafifçe bir vurup dağın boş bir bölgesine doğru yüzlerce metre savrulmasına neden oldu.

“Ve benim için endişeleniyor musun?”

Adamın ödü kopmuştu. O devasa ağaç inanılmaz ağırdı. Bildiği uzmanlar, hatta klan lideri bile böyle ağır, dev bir ağacı tek bir tokatla göremeyeceği kadar uzağa gönderemezdi.

“Neler olduğunu sorabilir miyim? Neden Ölümün Sıra Dağlarındasın? Korkmuyor musun?” Linley de yanlarına yürüdü.

Adam önce Linley’e ardından da yanındaki hasır şapkalı gence baktı. Gerçek uzmanlarla karşı karşıya olduğunu anlamıştı. Adam bir ‘küt’ sesiyle dizlerinin üzerine çöktü. “Lordlarım, size yalvarıyorum, çocuğumu kurtarın.”

“Konuş, neler oldu?” Linley sordu.

“Oğlum dağda kayboldu.” Adam aceleyle konuştu.

“Eğer buranın tehlikeli olduğunu biliyorsan, neden oğlunu da getirdin?” Bebe mutsuz bir şekilde konuştu.

Adam aceleyle açıkladı. “Lordlarım, anlamıyorsunuz. Diğerleri Ölümün Sıra Dağlarının ölümcül olduğuna inansa da, gerçekte, o kadar korkunç bir yer değildir. Ölümün Sıra Dağlarında gerçekten tehlikeli olan tek bir yer vardır. Diğer bölgeler oldukça güvenlidir. Civarda yaşayanlar bunu bilir ve ağaç kesmek için sıkça dağa geliriz. O tehlikeli bölgeye girmediğimiz sürece sorun olmaz. Geçmişte, ağaç keseceğim zaman oğlumu da getirdiğim zamanlarda, oğlum hep yanımda kalırdı. Ancak bu gez, arkamı dönüp baktığımda onun kaybolduğunu gördüm. Nereye gittiğini bilmiyorum.”

“Lordlarım, size yalvarırım, oğlumu bulmama yardım edin.” Adam hıçkırdı.

Linley başıyla onayladı.

“Oğlun yedi sekiz yaşlarında, kırmızı pamuk kıyafetler mi giyiyor?” Bebe sordu.

“Sen… bunu nereden biliyorsun?” Adam şok olmuş bir şekilde bakakaldı.

Linley ve Bebe birbirlerine bir bakış atıp güldüler. İlahi sezgileri tek bir anda tüm dağı kaplamıştı. Doğal olarak çocuğun nerede olduğunu biliyorlardı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr