Cilt 8 Bölüm 2: Uluyan Toprak Kurdu

avatar
7151 7

Coiling Dragon - Cilt 8 Bölüm 2: Uluyan Toprak Kurdu


  Çeviri:  IHATEPANDA Düzenleme: H-Sadik Kontrol: Kharsmi   Ağır kılıç eğitiminin temelinde savaş-ki’sini fiziksel güç ile birleştirerek kullanmak yatıyordu.

Adamantin ağır kılıcının Hess kentinde dövülmesinden hemen sonra, Linley, mor giyimli özel gelişimcilere saldırmak için adamantin ağır kılıcı kullandığında, Ağır kılıcını düzgün bir şekilde kullanamamış, kılıcını kullanırken gücünü ve savaş ki’sini birleştirmeyi başaramamıştı.

Ağır kılıcını sadece kaba kuvvetle kullanmıştı.

Ağır kılıcı mümkün olan en yüksek hızda kullanmanın yolu yolu fiziksel gücünü ve savaş ki’sini en uygun düzeyde birleştirmekte yatıyordu.

Linley, bir yıldan fazla bir süre kılıcını kullandıktan sonra adamantin ağır kılıcını, güç kaybetmeden kullanabilir hale geldi. Gücü ve savaş-ki’si sınırlı olmasına rağmen, adamantin ağır kılıcının gücünü oldukça yüksek bir seviyeye getirmişti.

Ancak bunlar sadece bu işin temelleriydi.

Bu temel seviyenin üstünde, farklı olasılıkları olan ikinci bir seviye vardı. Bu Linley, dağ mağarasındaki şelaleleri görünce aniden aklına gelen bir şeydi.

Ağır bir kılıcı hafif bir kılıç gibi kullanmak, söylemesi kolay ama yapması zor bir şeydir.

Normalde, kullanıcı savaş-ki’sini ve fiziksel gücünü mükemmel bir şekilde kullanabildikten sonra aniden gücünü sonsuz şelaleler gibi, ortaya çıkarabilirdi. Böyle bir darbeden doğan güç son derece fazla olacaktır.
(Ç.N: Patlayıcı güç.)
(Ç.N: Benim bildiğim patlayıcı güç hareketin sonunda değil başında olur ama… )

Linley'in "Thunderbolt" tekniğinin altındaki ilke buydu.

Bunu söylemesi yapmasından daha kolaydı. Sadece gücü ve savaş ki’si üzerinde kontrolü mükemmel olanlar bunu yapabilir. Eğer bir kimse gücü ve savaş-ki’si üzerinde yeterince kontrole sahip değilse, bu tekniğin ilkelerini anladıktan sonra bile bunu kullanamaz.

“O kadar güçlü mü? Patron, bu ağır kılıcı kullanmanın en güçlü yolu mu?” Bebe şaşkınlıkla söyledi.

Linley gülerek başını iki yana salladı. "Yakınında bile değil. Benim klan kayıtlarımda bulunan bilgilere dayanarak, ağır silahları kullanımı üç seviyeye ayrılır. Birincisi, temelleri anlamak ve onları mükemmelleştirmek ikincisi, hafif kılıç gibi ağır kılıç kullanabilmek ve üçüncüsü "Empoze" etmek olarak bilinir."

"'Empoze'?" Bebe’nin kafası karıştı. "O nedir?"

"Ben de bilmiyorum." Linley başını iki yana sallayarak cevapladı. "Sonuçta, Gizli Ejderkan Kılavuzunda, klanımın kayıtları genellikle klan tarihinin genel bilgileri ve atalarımın bazı hikâyelerinden ibaret. Kayıtlarda ‘Ağır kılıcı hafif kılıç gibi kullanabilmek' fikrini açıklayan birkaç satır vardı. Bu kayıtlarda, üçüncü düzeyin 'empoze' olduğunu belirtiliyor ancak empozenin ne olduğu hakkında detaylı bir açıklama bulamadım, dolayısıyla da bilmiyorum."

Linley anlamamıştı.

“Empoze” derken heybetli bir şeye atıfta bulunulmuş olabilir mi?

Adamantin ağır kılıcı kullanırken ne kadar heybetli bir şey saldırı gücüne katkıda bulunabilir?

“Ne yazık ki aydınlanma anını henüz yaşamadım. Anlamanın yolu yok.” Linley başını iki yana salladı.

Linley, şu anki seviyesinde ‘Ağır kılıcı hafif kılıç gibi kullanabilmek' fikrine henüz hakim olmadığını çok iyi biliyordu. Çünkü 'Thunderbolt' tekniğinin püf noktası, mevcut gücünü bir anda serbest bırakmaya dayalıydı.

Bu tekniğin gücünü nasıl daha çok artırabilir ki?

Şuanda, Linley tüm gücünü ve savaş-ki’sini ve fiziksel gücü serbest bırakıyordu. Linley bunun aptalca ve kaba bir yöntem olduğunu biliyordu.
(Ç.N: Yun Che’den ders verelim sana bebek.)

“Maalesef eğitim yolunda hiç tabela bulunmuyor” Linley güldü ve aklından saçma sapan kurgular üretmeyi kesti.
(D.N: Ben anlamadım burayı ama elimden geldiğince düzenledim.)

Derin sonbahar. Büyülü Yaratık Sıradağları'nın ormanları sararmış yapraklarla kaplanmıştı.

Yulan takviminin 10001 yılında sonbaharın son demleriydi. Linley, bir buçuk yıldır Büyülü Yaratık Sıradağlarındaydı, ancak bugüne kadar sadece beş ya da altı bin kilometre yol kat etmişti.

Her gün zamanının çoğunu eğitime harcadığı için Linley günde sadece birkaç düzine kilometre ilerleyebilmişti.

Gecenin ıssız saatlerinde hiç ses duyulmuyordu. Büyülü Yaratık Sıradağları’nın içinde, gövdesinin etrafını sarmak için beş altı adamın el ele tutuşması gereken dev bir ağacın altında Linley meditasyon yaparak sessiz bir şekilde oturuyordu.

Yavaşça ...

Gökyüzü aydınlanmaya başladı. Linley gözlerini açtı, yüzünde bir gülümseme vardı.

Hafifçe bir rüzgâr esti. Birkaç yaprak yavaşça dallardan koptu ve yere düştü. Linley yaprakların düşüşlerini sessizce izledi.

“Patron?” Bebe gözlerini yavaşça açtı ve merakla sordu, “Uyandın mı? Neden beni uyandırmadın?”

Normalde her gün Linley uyandığında Bebe de onun çıkardığı seslerden dolayı uyanırdı. Fakat her gün uyuma numarası yaparak, Linley'in onu uyandırmasını beklerdi. Ancak bugün, Linley onu uyandırmamıştı.

“Bebe, bir atılım yapmışım gibi görünüyor.” Linley aniden Bebe'yle zihinsel olarak konuştu.
“Atılım?" Bebe hemen ayağa fırladı. “Ne tür bir atılım?” diye sordu heyecanla.

Linley güldü. “Ruhsal enerjim sonunda sekizinci seviye bir magus seviyesine ulaştı.”

“Sekizinci seviye bir magus?!” Bebe şaşkına dönmüştü.

Linley on altı yaşındayken kışın on gün ve on gece boyunca ‘Rüya'dan Uyanış’ heykelini hazırlamıştı ve kazandığı hızlı gelişim ile Linley’in manevi enerjisi on kat artmıştı, yedinci seviye son aşama bir magi’nin sahip olduğu manevi güç seviyesine çıkmıştı.

O yılın kış aylarında on altı yaşındaydı ve yedinci seviyenin son aşamasındaydı!

O zamandan beri üç yıl geçti.

Fenlai Şehrindeyken, Linley'in ruhsal enerjisi çok hızlı bir şekilde artmamıştı ve Linley muhtemelen bu gelişme hızına dayanarak, yedinci seviyenin son aşamasından sekizinci seviyeye geçmek için beş-altı yıla ihtiyaç duyacaktı. Ancak bu yıl Büyülü Yaratık Sıradağları'nda, Linley tamamen kendini doğayla birleştirmişti ve her heykel yapmaya başladığında, O doğal ve kısıtlanmamıştı.

Ruhsal enerjisindeki gelişme oranı oldukça belirgindi.

Ama şimdi…

Linley'in Ruhsal enerjisi nihayet sekizinci seviyeye geldi.

“Patron, Sekizinci seviyedeki büyüler ne kadar güçlü?” Bebe meraklı bir şekilde sordu.

“Bu kadar istekliysen üstünde deneyebiliriz.” Linley'nin yüzünde bir gülümseme belirdi. Bebe ona baktı, sonra gururla dedi ki, “Gel bakalım! Ben, Bebe, sekizinci seviye büyülü yaratıktan bile korkmazken senin kıytırık sekizinci seviye büyünden hiç korkmam.”

Linley hemen büyülü sözcükleri söylemeye başladı.

Kısa bir süre sonra, büyük miktarda toprak elementi özü hızla katılaşmaya ve Linley'in yakınında yoğunlaşmaya başladı. Linley'in bedenindeki büyü gücü uyanmaya başlamıştı.

“Whoosh.” Aniden Linley'in önünde bir rüzgar ortaya çıktı, etrafındaki dökülen yaprakları savurdu. Linley'in yanında üç metre uzunluğunda bir kurdun birdenbire ortaya çıkmasıyla aniden öfkeli bir uluma duyuldu.

Sekizinci seviye Toprak tipi büyü - Howling Worldwolf!
(Ç.N: Howling Worldwolf = Uluyan Toprak Kurdu.)

“Hooooooowl!”

Uluyan Toprak Kurdu, öfkeyle hırladı, ardından Bebeye atıldı, Ancak Bebe, Uluyan Toprak Kurt'a bakarak gülümsedi ve hiç hareket etmeden beklemeye başladı.

“Swish!” Birdenbire, Bebe'nin altındaki yerden bir Toprak Mızrak Dizisi patladı.

“Whoah!” Bebe aniden bir çığlık atıp havaya fırladı.

Toprak Mızrak Dizisi, Bebe'nin kılına bile dokunmayı başaramadı, fakat Bebe’nin dikkatini üzerine çekerek Uluyan Toprak Kurdu’nun ona yaklaşmasını sağlamıştı. Bebe aniden tiz bir çığlık attı ve vücudu büyüdü.

“Hoooooooowl!”

Uluyan Toprak Kurt bebeye kıçını döndü ve alay etti. Bunu gören Bebe son hızla Uluyan Toprak Kurt'a atıldı. Bebe, "çatırdama" sesinin ardından Uluyan Toprak Kurt'un boğazını parçaladı.

Fakat Uluyan Toprak Kurt, Bebe’nin pençelerinden hasar almış gibi görünmüyordu.

“Whap!”

Uluyan Toprak Kurt bir pençe darbesi ile Bebe’yi duvara fırlattı. Bebe’nin uçtuğu yerde kocaman bir göçük oluşmuştu. Bebe, öfkeli bir şekilde Uluyan Toprak Kurt'a bakarak göçükten çıktı. Uluyan Toprak Kurt pençelerinde muazzam bir güç taşıyordu.

“Bebe Uluyan Toprak Kurt büyülü bir yaratık değil. Tamamen büyü gücünden ve element özünden oluşan bir Toprak elementi canavarı. Hayati veya zayıf noktaları yok.” Linley'nin sesi gururlu bir şekilde duyuldu.

Bebe’nin jeton düştü.

Yalnızca büyü gücü ve element özünden oluşturulmuş bir canavarın, ister kuyruğuna saldır istersen de boğazına yapılan saldırıların zarar bakımından hiçbir fark yoktu.

“Shkreeeee!”

Bebe aşırı öfkelenmişti. Siyah bir bulanıklığa dönüşen Uluyan Toprak Kurt, dişleriyle Bebe'ye doğru saldırdı. Fakat bebe onun saldırısından çevik bir şekilde sıyrıldı ve ve Uluyan Toprak Kurt'a pençeleri ile çizik attı. Göz açıp kapayıncaya dek, Bebe, Uluyan Toprak Kurt'a neredeyse yüz kez çizik atmıştı ve rakibini kırılma noktasına kadar zorlamıştı.

“Bam!” Uluyan Toprak Kurt'un vücudu bir ışığa dönüşüp parlamaya başladı ve aniden patladı.

Bebe patlamanın kuvveti ile uçarak yakındaki bir ağaca sertçe çarptı, ağacın yarısını kırdıktan sonra anca durabilmişti.

“Bebe ne düşünüyorsun?” Linley, Bebe'nin ne kadar güçlü olduğunu biliyordu. Bu güç Bebe'ye zarar vermek için yeterli değildi.

Bebe çabucak ona koştu. İncinmiş bir sesle, “Patron Uluyan Toprak Kurt'un saldırıları sekizinci seviye sıradan büyülü yaratıklardan daha düşük değil. Herhangi bir zayıf yanı da yok. Ölmek üzereyken dahi, intihar amaçlı bir patlama yaptı.” dedi.

Vücudu çökmek üzereyken, büyü gücü ve element özünden oluşan bir yapı doğal olarak patlayacaktı.

Sekizinci seviyedeki iki elementli bir magus. Artık, Linley sadece insan formunda olsa bile oldukça büyük bir güçtü. Sekizinci seviyedeki büyülerin gücü çok şaşırtıcıydı.

Örneğin, 'Vahşi Kasırga'. Vahşi Kasırga büyüsü binlerce askerden oluşan bir orduyu efsanevi rüzgar gücüyle kolaylıkla yok edebilir. Normalde, Uluyan Toprak Kurt’un pençe darbesi bile küçük bir orduyu yok edebilir. Aynı zamanda Uluyan Toprak Kurt, şaşırtıcı bir defansa sahiptir. Sadece Bebe gibi bir CANAVAR, Uluyan Toprak Kurt'un savunmasını kolayca delip geçebilirdi.
(Ç.N: Brutal Tornado = Vahşi Kasırga.)

Uluyan Toprak Kurt son derece hızlıydı ve ilginç bir savunması sahipti. Ve zayıf noktası yoktu.

Bir orduya ne kadar büyük bir hasar verebileceğini tahmin edebilirsiniz.

“Bir krallık için, sekizinci seviye bir magus 10.000 kişilik askeri bir ordudan daha önemlidir.” Linley bunu biliyordu. Dokuzuncu seviye magus, 100.000 kişilik bir ordudan daha önemli. Aziz seviye Grand Magus ise milyonlarca askerlik bir ordudan daha önemliydi.

Tek bir yasak büyü atarak, ‘Yok Eden Fırtına’ Bir milyon askerden oluşan bir ordu hemen Yok edebilirdi.
(Ç. N: Annihilating Tempest = Yok Eden Fırtına)
(D.N: Anlamayan varsa burda yasak büyü atan Aziz seviye Grand magus)

……

Linley'in elementsel öze yatkınlığı olağanüstüydü. Dolayısıyla, büyü gücü arıtmak için çok fazla zaman harcamıyordu. Düz Keski Okulu’nun sağladığı ek katkı göz önüne alındığında, Linley'in kendini magus olarak eğitmesi için çok fazla zaman harcaması gerekmiyordu.
(Ç.N: Straight Chisel School of Sculpting = Düz Keski Yontma Okulu.)

Artık Ejder formuna sahip olduğu için, bir savaşçı olarak eğitimin hızı da bir hayli yüksekti.

……

Linley adamantin ağır kılıcı elinde, büyük bir dağın tepesinde yürüyordu. Adamantin ağır kılıcını her yöne rahatça salladı. Büyük. Hızlı. Her hareket çok doğal ve zarifti.

Ancak adamantin ağır kılıç her kayaya dokunuşunda, kayalar hemen paramparça oluyordu.

Ya düzinelerce parçaya ayrılıyorlar ya da patlayıp toz oluyorlardı...

Linley kendi gücünü sürekli kullandı ve 'Thunderbolt' tekniğinin daha fazla gücü nasıl serbest bırakabileceğini anlamaya çalıştı.

“Whew.” Linley Ejderkan savaş-ki’sinin yarısından fazlasını tükettiğini hissedince, adamantin ağır kılıcını kınına koydu.

Ağır kılıcı yerine koyduktan sonra Bloodviolet’ı eline aldı.

Linley hızlıca sıçrayınca, elindeki Bloodviolet esnek kılıcının her yeri zarifçe yanıp sönmeye başladı. Bloodviolet kılıcının gücü, hızı ve tahmin edilemeyecek bir şekilde saldırma kabiliyetiydi.

“Swoosh!”

Bloodviolet kılıcını yakındaki küçük bir ağaca savurdu. Yarı yolda, Bloodviolet aniden bir yılan gibi kıvrıldı ve bir anda kendisini ağacın etrafına sardı. Başka bir mor parlama ile ağaç kesildi.

Hafif bir titreme ile Bloodviolet kılıcı tekrar düzleşti.

“Swish.”

Bloodviolet kılıcını öne saplandı. Keskin kenarı, yeşilimsi-siyah bir ışık ile yoğrulmuştu, kılıç kolayca düz bir taş duvarın içine daldı.

“Hmm?”

Linley aniden kaşlarını çattı, Bloodviolet’ı çıkardı. Bloodviolet kılıcına kuşkuyla baktı. “Kılıcın içinde… Ne dünyada…” Tam o sırada Linley, ruhsal enerjisini Bloodviolet üzerine yoğunlaştırarak dalgalanmaları ve çarpıklıkları kontrol ediyordu.

“Bu olabilir mi?” Linley'in kalbi aniden sıkıştı.

Daha önce, Radiant Kilisesi’nde tehlikeli durumdayken, Coiling Dragon yüzüğü muazzam derecede güçlü bir patlama yapmıştı. Bu Bloodviolet esnek kılıcı ilahi bir eserdi, ancak Linley'in sandığı kadar basit değildi. Linley, Bloodviolet esnek kılıcının bazı gizli bilgileri olup olmadığını merak etmişti.

Linley, hemen ruhsal enerjisiyle Bloodviolet içini kontrol etmeye odakladı.

Geçmişte Linley, sekizinci seviyesi bir magus olmadan önce bunu yapmaya denedi, ancak bir şey bulamamıştı. Ama şimdi, sekizinci seviye bir magustu.

"Hrm?” Linley'nin ruhsal enerjisi nihayet bir şey tespit etmiş görünüyordu.
(Ç.N: Ne? Ne tespit ettin?)

Kana susamış, deli bir aura aniden Linley'in manevi enerjisiyle temas etti. Linley’e aniden sınırsız bir kan denizi gördü. Sayısız ceset. Bitmeyen sayıda kemik…

Bu delirmiş, kana susamış, şiddetli aura doğrudan Linley'in manevi enerjisini istila etti ve sonra yıldırım kadar hızlı bir şekilde Linley'in ruhunu sarsmaya başladı...
(Ç.N: Lan amk burda kesilir mi?)
(D.N: Nolamaz burda kesemezsin!)  





Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr