Şubat ayının 3. günü gece vaktinin 6/3'ü dolmuşken kraliyet tümülüsünün denize bakan arka kayalıklarında;
Tümülüsün denize açılan arka kayalıklarında bir sandalın içinde 4 kişi oturuyordu. Bu alan aynı zamanda kanalizasyon atıklarının denize atıldığı bölgeydi buradan anlaşıldığı üzere zengin kraliyet piçlerinin ölüleriyle pek bir işi yoktu.4 Kişilik ekip 2 yetişkin 1 genç ve 1 çocuktan oluşuyordu.
Hardy ortalama boylarda kirli sakallı, gözleri içeri çökük sürekli sarhoş bir adamdı sandala tutunmasa düşecek gibi oturuyordu matarasından bir yudum aldı ve ağzını geveleyerek
"Burası çok kötü kokuyor, ve ben girişi göremiyorum "
"Gecenin kalanında içmeye devam edeceksen son göreceğin yüzüne indirdiğim yumruğum olacak" dedi Boris.
Boris grubun lideriydi Hardy'den 10 parmak uzundu uzun saçları çenesini örten bir sakalı vardı aşık olduğu kız için ettiği bir kavga da burnu kırılmış yanlış kaynadığı için kemerli eğri bir burunla yaşamak zorunda kalmıştı.Genç Arden onun tanıdığıydı
"Seni bir ayyaşa güvenmemen konusunda uyarmıştım"dedi Arden, Boris'e bakarak
"Sözlerine dikkat et çocuk" dedi Hardy iğrenç bir bakışla
Genç Arden Hardy'den korkmuyordu o sarhoşlardan ve dilencilerden korkmazdı.
"Ben çocuk değilim ve sen olman gerekenden biraz fazla sarhoşsun?' dedi Arden
Hardy çürük dişleriyle gülümseyerek "Sadece biraz"
Genç Arden daha 20 yaşındaydı sakalları yeni yeni çıkmaya başlamıştı yüz hatları keskin saçları kıvırcıktı biraz daha bakımlı olsa yakışıklı bile sayılabilirdi.Boris'i şehirden tanıyordu ama Alwin'i getirdiği için kızmıştı ona, genç Arden Boris'i zorla ikna etmişti.Boris en azından bir erkek getirebilirdin demişti ona.
Alwin annesini küçük yaşta kaybettikten sonra sokaklarda yaşamak zorunda kalan küçük bir kızdı ekmek çalıp yakalandıktan sonra Arden ona yardımcı olmuştu.Birazdan yapacakları iş için bir çocuk gerekiyordu onu bulması da genç Arden'e düşüyordu oda Alwin'i bulmuştu.Alwin Arden için hiç sahip olmadığı küçük kız kardeşi gibiydi.Açıkcası Alwin bu haliyle daha çok erkeğe benziyordu
Alwin kürekle mağaranın üstüne örtülmüş bir dalı denize doğru attı dengesini kaybedip düşecekken genç Arden onu tutarak "Dikkatli ol' diye uyardı.
Boris küreğin birisini ayyaş Hardy'e atarak "girişi kapatan dalları uzaklaştıracağız"
Hardy zar zor kalkarak dalları ayırmaya başladı biraz oyalandıktan sonra genç Arden'e dönerek
"eğer buraya düşersem benimle sende düşersin"
Arden iğrenç bir tiksintiyle Hardy'e baktı bir süre sonra dalların hepsi ayıklanmış giriş açılmıştı
Boris "giriş açıldı burada biraz ilerlememiz gerekiyor" dedi.
Sandalda bir kaç kürek darbesi vurulduktan sonra Tümülüsün içinde ki toprak alana ulaştılar.
ilk inen Alwin oldu daha sonra Arden sandalın bağlı olduğu ipi çekerek sağlam gördüğü bir yere bağladı.
Boris içinde kazma ve kürek olan bir çuvalı sırtlanarak indi
Hardy inerken ayağı takıldı ve yere düştü Arden onun düşüşünü gördüğünde güldü
Hardy Arden' e bağırarak "gel beni kaldır" dedi Arden Hardy'i kaldıracakken Hardy Arden'i yere çekerek düşürdü "şimdide o kadar komik mi?" sordu
Boris sinirlenerek "siz iki gerizekalı nerede olduğumuzu sanıyorsunuz" diye azarladı "eğer burada yakalanırsak kral üçümüzü de taşşaklarından baş aşağı asar farkında değil misiniz? " sordu
Arden tam "onun yüzünden.." diyecekken Hardy Alwin'i parmağıyla işaret ederek "evet üçümüzü taşşaklarından sallandırır ama yanımdakinin topları olduğunu sanmıyorum dedi"
Boris çuvalı yere atarak "ceza olarak çukuru siz kazacaksınız"
Alwin genç Arden'e üzülerek ona elini uzattı ve onu kaldırdı
Hardy Alwin'e dönerek "beni de kaldır çocuk" dedi.
Alwin "hayır" diyerek sandaldan meşaleyi alıp Boris'e doğru yürüdü
"Burası çok karanlık bunu yakmalıyız"
Boris meşaleyi yakarak demir parmaklıklara sıkıştırdı parmaklıklar kare şekilde birbirine geçikti parmaklıkları kesemez kıramazlardı sessiz olmaları gerekiyordu bu yüzden parmaklıkların altını kazacaklardı ve Alwin oradan geçecekti bir çocuk bu yüzden gerekliydi.
Arden kazmaya başladı çok geçmeden Hardy de ona eşlik etti kısa bir süre sonra Alwin'in geçebileceği kadar bir çukur kazılmıştı
Boris hadi Alwin dedi Alwin çukurdan geçerek parmaklığın diğer yüzüne geçti
Boris Alwin'i yukarıdan aşağı süzdü ve gözlerine kitlendi
"Bundan sonrası çok tehlikeli orada birileri olabilir" dedi Boris
"Olabilir ama bu kız onlara yakalanmayacak" dedi Alwin
"Seni yakalayıp canını yakabilirler" "eğer seni yakalarlarsa ne olacak?' dedi Boris
"Sizin duyabileceğiniz şekilde bağıracağım daha sonra da onlara tek başıma girdiğimi söyleyeceğim"
Boris cevaptan memnun bir şekilde "Aferin küçük kız içeride dikkatli ol" diye yanıtladı.
Arden meşaleyi parmaklıkların karşısına yere atarak
Önce sen dedi Arwill'e "herşeyden önce sen" dedi.
Alwin başıyla onayladı meşaleyi aldı ve duvarın kenarından tutarak yürümeye başladı meşale küçük kollarına ağır geliyordu yine de tek eliyle tutmaya devam etti önce bir adım sonra birkaç adım daha arkasına bir kez baktı sonra bir daha da bakmadı önce ben dedi kendine önce ben.
Biraz yürüdükten sonra aralanık demir bir kapıya vardı demir kapının üzerinde hiçbir süs yoktu sadece demirdi ne kadar süredir böyle aralıktı Alwin bilmiyordu.Kapıdan geçti ve yukarıya doğru uzanan merdivenleri gördü hala kimse yok dedi kendisine eliyle taş duvara tutunarak merdivenleri çıkmaya başladı merdivenlerin sonunda büyük bir koridor vardı.Koridor çevreye asılan mumlarla aydınlatılıyordu koridor boyunca taş sutunlar zemin ile tavan arasına sabitlenmiş yapıyı koruyordu .Birsürü kapı gördü Alwin ve kapıların önünde 2 şerli 3 erli lahitler boyuna uzanıyordu gariptir ki kimi kapının önünde de sadece 1 tane lahit bulunuyordu.Alwin kendisine yakın olan bir lahite giderek kapının önünde durdu meşalesini kaldırıp okumaya çalıştı 3. Baldin diye okudu ama sonra bunun Baldwin olması gerektiğine kanaat getirdi Alwin'in okuması çok iyi değildi annesi ona öğretiyordu ama annesi o 5 yaşındayken ölmüştü.
Alwin akıllıydı bu kapının kralın mezarına gittiğini anlamıştı kapının önünde ki lahitlerde kralların çocuk yaşta ölen çocukları ve eşleri olmalıydı cariyelere böyle lahitler yapılmazdı bunlar kralların nikahlı eşleriydi.
Alwin meşaleyi yere bırakarak kralın kapısını zorlasa da açamadı kapı kilitliydi. sonra kralın eşinin lahitini ittirmeyi denedi, tüm gücüyle kımılda dedi kendi kendine ama bu lahitide açamadı.Bu lahitler taştandı fayans yada ağır metallerden oluşmuyordu ama Alwin bir çocuktu sadece bir kız çocuğu, birden aklında bir fikir belirdi.
Ben bir çocuğum bir çocuk lahiti bulmalıyım dedi kendi kendine biraz ilerledikten sonra küçük bir lahit buldu son olarak bunu deneyeceğim dedi yakalanmayı göze alamazdı. Annemin yanına bu kadar çabuk dönemem daha hiç yaşamadım dedi kendine bacaklarından güç alarak elleriyle ittirmeye başladı ve lahitin kapağını açmayı başardı lahitten toz bulutuyla iğrenç kokular yükseldi
Alwin kazağıyla ağzını ve burnunu kapattı sonra lahite tırmanarak lahitin içine baktı meşalesini lahitin içine koyarak iskeleti inceledi bunun bir çocuğa ait olduğunu düşünüyordu ama sandığının aksine bu bir bebek lahitiydi bebeğin boynunda demiri kopmuş yakut taşlı küçük bir kolye vardı kolyeyi aldı avucunda sıktı sonra cebine koydu bebek iskeletine bakarak
"Özür dilerim uykunu böldüm ama beni anlamalısın" dedi. meşalesini aldıktan sonra tüm gücüyle lahiti kapadı.Alwin korkuyordu hem de çok bu yaptığı küçük pazarlardan ekmek çalmaya benzemiyordu bu sefer kraldan çalıyordu küçük yaşının bile onu korumayacağından emindi Alwin çünkü mezar soyguncularının affı olmazdı hele de eşya krala aitse.
Sessiz adımlarla merdivenlere doğru yürüdü Alwin bu sefer bir yere tutunmuyordu kolyesinin cebinden düşeceğinden korktuğu için eliyle sımsıkı tutmuştu onu, bu onun hakkıydı kimse buna karşı çıkamazdı acaba ne kadar eder diye sordu kendine Alwin, bunun parasıyla istediğim zaman istediğim kadar yemek yiyebilir miyim yada sıcak kıyafetler alabilir miyim? Alwin'in ayakkabıları parçalanmıştı her yağmur yağdığında hasta oluyordu bundan bıkmıştı aslında herşeyden bıkmıştı kolyeyi sıkarak daha değil anne biraz daha diye mırıldandı kendine merdivenleri hızlıca indi aralık demir kapıdan geçti ve diğerlerinin yanına doğru yürüdü onların karanlıkta ki silüetlerini ufak ufak görebiliyordu sonunda parmaklıklara vardı.
Arden onu gördüğünde gülümsedi
Boris şüpheci gözlerle küçük kıza baktı
"Geciktin"
"Temkinli olmak zorundaydım sessizce yürüdüm önce demir bir kapı gördüm ardından da yukarıya tırmanan merdivenler onları tırmandığımda aydınlık uzun bir koridor beni karşıladı kimse yoktu sadece lahitler ama kralların lahitleri değil onlar odalarda kilitli kapı açılmıyor çocuk ve eşlerin lahitleri"
Gardiyansız bekleyen lahitleri duyunca Boris'in şüpheleri ortadan kalktı "Aferin küçük kız vazifeni tamamladın" dedi.
Çukur herkesin geçebileceği kadar büyüktü şuan
"ilk ben geçeceğim beni geride bırakmanıza izin vermem" dedi Hardy ve ilk geçen o oldu sonra da
"Kimsenin seni bıraktığı yok sarhoş" Boris de Hardy nin arkasından çukurdan geçti
en son da Arden çukurdan geçti.
Alwin zor taşıdığı meşalesiyle gruba önderlik ediyordu.
Boris Arden'e çıkışarak "Kızın elinden meşaleyi al,nasıl bir centilmen böyle birşeye izin verir"
Alwin "hayır taşıyabilirim" dese de Arden " bu sefer o haklı" diyerek meşaleyi Alwin'in küçük ellerinden kaptı demir kapıya kadar yürüdüler.
Boris kapıyı inceledi ve Alwin'e dönerek
"bu kapıyı sen mi açtın?"
Alwin "hayır ben açmadım sadece geçtim"
Boris "Kapanmasına izin veremeyiz yoksa içeriye sıkışırız" dedi sıkıştıracak birşeyler aradı kılıcını koyamazdı ne zaman lazım olacağı belli olmazdı
herkes aynı anda Hardy'nin içki matarasına baktı
Hardy niyetlerini anlayıp birkaç adım geri gitti
"şimdi" dedi Boris
Arden kollarından Alwin bacaklarından tuttu ve Boris zorla Hardy'nin matarasını aldı
"hayır" diye yakındı ayyaş adam
"Yeterince içtin lahitler için ayık kalmalısın dönerken geri alacaksın üzülme" dedi Alwin
Boris matarayı kapının eşiğine koydu ve merdivenlere çıkışta gruba öncülük etti
Merdivenlerin sonu demişti küçük kız birazdan lahitleri göreceklerdi.
merdivenleri çıktılar aydınlık koridora geldiler
herkes etkilenmişti daha önce hiçbiri bu kadar uzun bir koridor görmemişti
Boris bile kendisini tutamayarak "çok fazla lahit" dedi.
Hardy diliyle dudaklarını yalayıp "çok fazla altın" dedi.
Arden gülerek "belki bir kale bile alacak kadar zengin olabilirim" diye ekledi
Alwin herkesin aksine olumsuz bir cevap verdi "Asıl hazineler kralların odasında ve kralların odaları kilitli"
Boris eğildi ve Alwin'in gözlerinin içine bakarak "Unutma küçük kız en çok ölenler her zaman açgözlü olanlardır ve biz şuan oldukça aç gözlüyüz anlıyor musun?" dedi
Onaylar biçimde başını yukarı aşağı salladı Alwin.Herkesin yanında torbalar vardı, hazineler için
"Herkes" dedi Boris
"vaktimiz çok kısa, birlikte lahitleri kontrol edemeyiz tek tek ayrılmamız gerekiyor sessiz olmalıyız bir hatanın sonucunda hepimizin başları şehir meydanında süs esyası olarak durur derimizi yüzerek bizleri öldürseler bile merhametli sayılırlar o kadar merhametli bir kral ne zaman hükmetti hatırlamıyorum"
Hardy sarhoş olabilirdi ama Boris'in şaka yapmadığını biliyordu Kral'ın hainlere yaptıkları şehirde dedikodular halinde dolanıyordu.
"Ben şişko ve sarhoşum ilk kısımlar benim olsun" dedi Hardy normalde Boris karşı çıkardı ama adam zaten sarhoştu risk almaya gerek olmadığını düşündü fazlasıyla lahit vardı
"Orta kısımlar benim" dedi Boris "ve siz ikiniz son kısımları paylaşacaksınız"
Arden ağzından "adilsizlik" diye kaçırdı.
Boris bir hışımla Arden'i yakaladı "burada bir ömür sahip olamayacağımız kadar değerli eşya bulacağız süremiz az ve zaman ilerlemeye devam ediyor yürümeye başla"
Alwin Arden'in kolundan çekerek hadi gidelim dedi.
Hardy ilk lahitini açtı çıkan toz ve kokudan rahatsız olarak geriye çekildi sonrasında tozu uzaklaştırmak için kollarını çırpmaya başladı salak bir çocuk gibi hareket ediyordu.
"Hazieleri nereye sakladın siktiğimin prensesi" diyordu eli küçük bir hançere çarptı hançere tükürerek üstünü ovaladığında kabza ile hançerin birleştiği kısımda yakut ve yanlarında da küçük elmaslar olduğunu gördü hançeri donuyla göbeği arasına sıkıştırarak diğer lahitlere yöneldi.
Çok geçmeden Boris'te bir lahiti açtı koku gözlerini yaşarttı ince zırhının üstünde ki bez parçasıyla ağzını kapatarak öksürdü gözlerini lahitin içine diktiğinde kuru iskeletin parmaklarında ki yüzükleri gördü 3 tane mücevherli yüzük hızlıca onları çıkartarak cebine attı kafatasına baktığında ise demir bir taç gördü elini attığında taç buz gibiydi üstünde bir düzine beşgen safir taş vardı Boris hızlıca onuda cuvala göndererek yok etti.
Arden ve Alwin de ilk lahitlerini çoktan açmıştı altın bir halhal bulmuşlardı hatta Arden bu halhalı Alwin e uzatarak bu senin olsun ve sana şans getirsin dedi.
"Teşekkür ederim bunu saklayacağım " Alwin.
yarım saat bile olmadan bütün lahitlerin yarısı yağmalanmıştı havada uçuşan tozlardan birbirlerini göremiyorlardı.Ama duyuyorlardı Yüzükler kolyeler bileklikler küpeler birbirlerine çarptıkça şıngırdıyorlardı.
Alwin "yeteri kadar çaldık burada duralım" dedi .Torbaları da dolmuştu.
Arden başıyla onayladı
ikisi birlikte Boris'e doğru yürüdüler Boris kafasını bir lahitin içine sokmuş hala hazine arıyordu torbasının ağzı çoktan taşmıştı.
"O torbayı kapatamayacaksın" dedi Arden gülerek Boris kafasını lahitten çıkartarak
"galiba" dedi.
"Bizim burada işimiz bitti" dedi Alwin
Sözlerinin üzerine Hardy gözükerek "hala açılmamış birkaç lahit görüyorum" dedi
Arden "Hepsini açmadık"
"o zaman ben açarım" dedi Hardy.
Boris Arden'e doğru bakarak Hardy 'i işaret etti Arden imayı anlayarak Hardy'nin peşinden gitti
"torban sonuna kadar doldu artık gitmeliyiz" dedi ona. Hardy arkasına doğru "bakarak bir kaç lahit daha sonra gideceğiz" ileriye doğru adım atarken Hardy'nin ayağı takıldı açık bir lahitin içine düştü bu esnada ağzı açık lahitin kapağı şiddetli bir biçimde yere düşerek
taşın taşa çarpma sesi duyuldu
"Siktir" dedi Boris
"Kaçalım" dedi Alwin
Taşın çıkardığı ses yetmiyormuş gibi Hardy bağırarak ekibe sesleniyordu
"Sıkıştım orospu çocukları yardım edin"
Merdivenlerden demirin demire çarpma sesi duyuldu bunun anlamı zırhlı askerler geliyordu burada olmak üzereydiler.
Arden "onu bırakıp kaçalım" dedi Boris'e
"Herşeyi anlatır" dedi Boris
Arden Boris'in elini üstünden ayırmadığı kılıcına bakarak "Alwin'i güvenle kaçırabilir misin?" sordu
Boris'in bir saniyeliğine gözleri titredi ağır bir nefesle "evet" dedi.
Arden torbayı fırlattı Boris'te kılıcını
Arden arkasını döndüğünde Alwin olacakları anca anlamıştı "Hayır" dedi bağırarak Boris kızı sırtına alarak "çok geç gitmeliyiz küçük kız"
Alwin "hayır" dedi yine bağırarak
bağıra bağıra direniyordu Boris'e ama nafileydi.
yaşlı gözlerinden Arden'in görüntüsü giderek kayboluyordu.
iki muhafız salona vardıklarında genç bir çocuğun, yarısı gözüken bir adama kılıç sapladığını gördüler
Fenerlerini kaldırarak "Kimsin silahını bırak yoksa ölürsün" diye bağırdılar.
Genç adam Hardy'nin kalbine sapladığı kılıcı çıkararak ölü bedene baktı
"Ben onu öldürmeyi seçtiğimde zaten öldüm" diye bağırdı sesi titriyordu, gözleri ıslanıyordu.
2.Raven muhafızları olarak tekrar söylüyoruz "kılıcını bırak" dedi muhafızlar ama genç adam dinlemeyerek muhafızlara doğru koşarak saldırdı.
Muhafızlar birbirinden ayrılarak Arden'in önünü ve arkasını kapadılar.
Arden önümdekini haklarsam arkadakine dönebilirim diye düşünüyordu yarım saniye sonra ensesine bir kılıcın kabzasının çarptığını hissetti gözleri kapandı son duyduğu bir muhafızın diğerine
"takip et onları hazinelerle kaçarlarsa kral bizi de öldürür" dediğiydi.
Boris ve Alwin çoktan merdivenlerden inmişti.Boris demir kapının önünde duran matarayı alarak ağır kapıyı kapattı.
kısa bir zaman sonra
Muhafız koşarak merdivenleri indi demir kapıyı ne kadar çekse de açamadı sahip olduğu anahtarlar buraya ait değildi küfürler ederek indiği merdivenlere baktı.
Bu sırada Alwin Boris'in sırtına vurarak ağlıyordu "sana sarhoşa güvenme demişti"
sana sarhoşa güvenme demişti
sesi kısılana kadar
sarhoşa güvenme demişti
güvenme demişti
şarhoşa güvenme.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..