Bölüm 93: Ayrı Düşme

avatar
4294 59

Desolate Era - Bölüm 93: Ayrı Düşme



Bölüm 93: Ayrı Düşme

 

Kendi topraklarını terk edip gitmek mi?

 

Ji Ning, kalbindeki isteksizliği bastırmaya çalışıyordu. Genç adam gerçekten burayı terk etmek istemiyordu lakin başını çevirdiğinde babasının, Ji Dikduran’ın, Gölge Nine’nin ve diğerlerinin tek bir kelime bile etmediklerini görmüştü. Bu insanlar, Ji Klanı var olmaya devam ettiği sürece kendi topraklarını bile terk etmeye razıydılar!

 

“Karejderi Dağı bize resmi bir rozet verdiği takdirde,” Dokuzateş konuştu: “Ji Klanı’mız derhal On Bin Kılıç Şehri’nin resmi rozetini verecektir!”

 

“Resmi rozet mi?”

 

Mesafede, Dong Ziqi ve diğerleri birbirlerine bakıyor, meseleyi tartışıyorlardı.

 

“Büyük kardeş Ziqi, ne yapacağız?” Yeşil saçlı kadın zihinsel yoldan söyleniyordu: “Resmi rozet verecek miyiz?”

 

“Vermek mi?” Ziqi yeşil saçlı kadına baktı: “Küçük kardeş He Xing, rozetini vermek istiyor musun?”

 

Yeşil saçlı kadın anında susmuştu.

 

Burada bulunan Zifu Öğrencileri, ana tarikatı terk ederek özgürce yan oluşumlar kuran ve aslen potansiyel konusunda pek de gelecek umutları bulundurmayan kimselerdi. Büyük Xia Hanedanlığı’ndan aldıkları eyalet şehirleri, aslen kendi temelleriydi! Bizzat kendi elleriyle kurdukları kabileleri bu bölgeye yerleştirmişlerdi. Durum böyle olunca hiçbiri meseleye istekli yaklaşmıyordu!

 

Resmi rozet vermek mi?

 

Kim verecekti peki?

 

Element madeni, Karejderi Dağ Tarikatı’na, yani ana tarikata verilecekti. Bu durumda, neden fedakârlık yapmaları gerekiyordu? Kendi kurdukları kabileleri niye feda edeceklerdi? Her eyalet şehrinde üç Zifu Öğrencisi bulunuyordu. Resmi rozeti vermeden önce herkesle anlaşılması gerekiyordu lakin nasıl olur da insanlar onca yıldır uğraştıkları bu kabileleri başkasına vermeye yeltenebilirlerdi?

 

“Aramızda rozetini vermek isteyen yok lakin acaba diğer bölgelerdeki kardeşlerimizin arasından bu duruma istekli yaklaşan olabilir mi?” Ziqi başını iki yana salladı: “Karejderi Dağı’mızın bir sürü yan oluşumu var ve diğer yan oluşumlardaki öğrenci kardeşlerimizin de bizleri umursamadığını biliyorsunuz. Nasıl olur da isteye isteye bize eyalet şehirlerini verebilirler?”

 

“En azından, Ju Klanı’m için bu imkânsız. Ben onaylamıyorum ve amcamın da onaylayacağını sanmıyorum.” Kaslı adam konuştu: “Unut gitsin, Ji Klanı’nın direnmeye cüret edeceğini sanmıyorum.”

 

“Haklısın.”

 

Yeşil saçlı adam onayladı: “Ji Klanı’nı zorlayalım! Eğer direnirlerse klanlarını yok ederiz! Eğer bize boyun eğerlerse hayatta kalabilirler! Ji Klanı’nın doğru seçeneği seçeceğini düşünüyorum.”

 

“Evet, sonuçta böyle bir şeyi ilk kez yapmıyoruz.” Kaslı adam Ju San da onayladı.

 

 “O zaman öyle yapalım.” Gri cübbeli Muse da onlara katılıyordu.

 

Dong Ziqi diğer dörtlüye baktı. Her ne kadar Kırlangıç Dağı’ndaki yan oluşumun bütün öğrencileri buraya gelmemiş olsa da o kadar insanı buraya çağırmalarına imkân yoktu. Burada bulunan beşli, aslen farklı farklı kabileleri temsil ediyordu.

 

“Öyle olsun.” Ziqi onayladı: “O zaman dediğiniz gibi yapacağız. Zaten Ju San’ın dediği gibi, ilk kez böyle bir şey yapmıyoruz ya?”

 

Karejderi Dağı’nın bir sürü yan oluşumu bulunuyordu.

 

O kadar yan oluşuma yetecek kadar eyalet şehri nasıl bulacaklardı? Her biri için savaşarak mı?

 

Saçmalık…

 

Direkt olarak güçlerini kullanıp diğerlerini korkutuyorlardı. Gerçeği söylemek gerekirse bu durumla karşı karşıya kalan kabilelerin çoğu, nihayetinde dişlerini sıkıp öfkelerini bastırarak resmi rozetlerini onlara teslim ediyordu! Lakin tabii, arada sırada bazı savaşlar da yaşanmıyor değildi. Yine de Dong Ziqi yanında getirdiği grubun Ji Klanı’nı alt edebileceğine inanıyordu.

 

……..

 

 Ji Klanı bekliyordu…

 

Her ne kadar kalplerinde acı ve isteksizlik hissiyatları yoğunlukta olsa da Ning ve diğerleri çoktan kendilerini, topraklarını terk etmek için hazırlamaya başlamışlardı. Ji Klanı yaşamaya devam ettiği takdirde bunun için ne gerekiyorsa yapılmalıydı.

 

“Evet.” Ziqi konuştu: “Ji Dokuzateş.”

 

 Ji Klanı üyeleri Ziqi’ye bakıyordu. Dokuzateş hemen seslendi: “Bu bizim son, en alt sınırımız.”

 

“En alt sınırınız mı?” Ziqi soğuk bir kahkaha savurdu: “Sınırlar aşılmak için yok mudur zaten! Ji Dokuzateş, eğer On Bin Kılıç Şehri’nin resmi rozetini bir başka rozetle takas edebileceğini düşünüyorsan hayal görüyorsun demektir. Sana iki seçenek vereceğim. İlk seçenekte, eğer Ji Klanı Karejderi Dağı’na karşı çıkarsa klanınızı dağıtacağız. İkinci seçenekteyse, resmi rozeti bize vererek bu bölgede yaşamaya devam edebileceksiniz. Söz veriyoruz ki, Karejderi Dağı’mız madeni çıkarmayı bitirdiğinde On Bin Kılıç Şehri’nin rozetini size geri teslim edecektir. Buna bizzat bendeniz Dong Ziqi kefilim!”

 

Ji Klanı üyelerinin suratları değişmişti.

 

Ne yani?

 

Söz vermek mi?

 

Dalga mı geçiyorsunuz! Bu söze kim inanacaktı peki? Böyle ufak ve boş sözlerle Ji Klanı’ndan resmi rozeti mi istiyorlardı?

 

“Ziqi.” Dokuzateş sinirli ve telaşlıydı.

 

“Kapa çeneni.” Ziqi keskin, soğuk sesiyle konuştu: “Yaşayacak mısınız, ölecek misiniz… Seçin! Ji Dokuzateş, bu kararı sen vereceksin! Eğer ölmeyi seçerseniz, yani ne diyebilirim ki…Sekiz Diyagramın Kan Ejderi kan görmeyeli uzun zaman olmuştu!”

 

Diğer dört Zifu Öğrencisi de vahşi bakışlarla Ji Klanı üyelerini süzüyordu. Ana tarikatta doğdukları için hepsi güçlü tekniklere sahipti. Sıradan, yerel kabilelere kıyasla daha kaliteli teknikleri biliyorlardı. Eğer gerçekten ölümüne bir mücadeleye tutuşsalar… Ana üslerinde üç Zifu Öğrencileri daha vardı!

 

“Seçin!” Dong Ziqi kükredi.

 

Ji Klanı’nın tarafında, bazı üyeler o kadar sinirlenmişlerdi ki herifler adeta titriyordu.

 

“Patrik!!” Klan üyeleri kükredi.

 

“Aaaaaaaaaaaaaahhhh!” Dokuzateş başını geriye atarak gökyüzüne doğru bir kükreme savurdu: “Bendeniz, Ji Dokuzateş, Ji Klanı’nın atalarına layık bir adam olamadım!”

 

Ning dişlerini sıkmış, genç adamın bütün vücudu titremeye başlamıştı.

 

 Mesafedeki Dong Ziqi ve diğer dörtlüyse manzarayı soğuk gülümsemelerle izliyorlardı. Atalarının diyarlarını, topraklarını terk etmek onlara karşı yapılacak büyük bir hakaretti! Lakin bu yerli bozuntuları karşı çıkmaya cüret edebilecekler miydi? Eğer karşı çıkarlarsa… Öleceklerdi!

 

“Geber!” Dokuzateş aniden altı siyah küre fırlatmış, küreler ışık hüzmelerine dönüşerek Dong Ziqi’nin grubuna doğru atılmıştı.

 

“Yıldırımalevi İncileri!!”

 

Dong Ziqi ve diğer dörtlü bir hayli şaşırmıştı. Ana tarikattan geldikleri için, bu oldukça sıradan ve olağanüstü derecede keskin Yıldırımalevi İncileri’ni tanıyabilmişlerdi. İncilerin içinde bulunan yıldırım ve alev parçaları patlayıcı bir güce sahipti. Ki kullanarak bu incileri patlattığınızda… Ortalık resmen kan gölüne dönüyordu. Altı Yıldırımalevi İncisi’nin anlık patlaması, Zifu Öğrencileri’ni bile öldürebilecek güce sahipti!

 

“Bu yerli bozuntularının birkaç hazinesi varmış… Tek seferde altı Yıldırımalevi İncisi fırlatabiliyorlar.” Ziqi telaşla incileri atlatmaya çalışıyor olsa da aklından bu düşünceler geçmeden edememişti.

 

 Karejderi Dağı’ndan gelen beş Zifu Öğrencisi çabucak farklı yönlere atılmıştı.

 

Boom…

 

Beraberinde yıldırımı ve alevi taşıyan akılalmaz patlamalar yaşanıyordu. Gökyüzünde saçılan yıldırımlar bulutları titretiyor, yere savrulan ateşler toprağı kavuruyordu.

 

“Yüksel!!” Dokuzateş’in gözlerinde akılalmaz derecede vahşi birer ifade duruyordu.

 

Swoosh!

 

Aniden, ıssız dağ ormanının dört bir yanını sis dalgası kaplamaya başlamıştı. Ortaya çıkan bu kalın sis dalgası, Ning’in bile çıplak gözlerle yalnızca 10 metre önünü görebilmesine sebep oluyordu.

 

“Sıkıntı.” Daha demin saldırıyı savuşturan Dong Ziqi, gayet kendine güvenen ve kibirli hissiyatlar yaşıyordu lakin aniden ortaya çıkan bu formasyondan sebep surat ifadesi değişmişti: “Formasyon!!”

 

“O kurnaz bunak, Yıldırımalevi İncileri’ni bizi öldürmek için değil, birbirimizden ayrılmamız için fırlatmış!” Ziqi’nin surat ifadesi tamamen değişmişti. Etrafındaki kalın, sonsuz görünen sis dalgasını izliyordu. Çıplak gözüyle yalnızca altı metre önünü görebiliyordu. Daha önce, Yıldırımalevi İncileri’yle karşılaşır karşılaşmaz bütün güçleriyle kaçmaya çalışmışlardı.

 

Bu yüzden, birlikte gelen beş öğrenci farklı yönlere ayrılmıştı. Birbirlerinden on beş metreden daha uzakta oldukları sürece bu şaşırtıcı ve sersemletici formasyonda, formasyonun efendisi tarafından manipüle edilecekler ve gitgide birbirlerinden daha da uzaklaşacaklardı.

 

“Dokuzateş bizi ayırmak istiyor.” Ziqi telaşlı ve öfkeliydi.

 

“Kıdemli öğrenci kardeşim!” Mesafeden bir ses yankılandı: “Aldatıcı bir formasyondayız. Dört bir yana dağıldık. Ji Dokuzateş, bizi birer birer öldürmek istiyor! Kesinkes bizlere toplanarak saldıracaklardır!”

 

Her ne kadar sesi duyabiliyor olsa da bu aldatıcı formasyonda yönler sürekli değiştiğinden tam olarak sesin kaynağını kestiremiyordu.

 

“Ju San, Muse, He Fang ve He Xing, birlikte misiniz?” Ziqi telaşla seslendi.

 

“Abimleyim.” Bir kadın sesi yankılandı.

 

“Tek başımayım.”

 

“Ben de tek başımayım.”

 

Diğer iki ses Ziqi’nin kalbini adeta alevlere fırlatmıştı. He Fang ve kardeşinin bir arada olduğunu biliyordu. Ju San, Muse ve Ziqi’yse tek başlarınaydı. He kardeşleri birleşseler bile… Ji Klanı bütün gücüyle onlara saldırdığında, kurtulmaları mucize olacaktı.

 

“Bu sefer, o kurnaz bunağın tuzağına düştük.” Ziqi telaşlı ve öfkeliydi: “Lakin bu formasyonu ne ara yerleştirdi?”

 

………..

 

 Aldatıcı sis formasyonundan sebep birbirlerinden ayrılan Karejderi Dağı’nın beş Zifu Öğrencisi panik içindeydi. Onlara karşılık Ji Klanı tam tersine keyifli ve heyecanlıydı.

 

“Patrik, neden aniden saldırdınız?”

 

“Ve bu… Bu… Bu formasyon da ne böyle?”

 

Klan üyeleri şoke olmuştu.

 

Dokuzateş klan üyelerini süzerek kükredi: “Ji Klanı’m öyle kolayca çiğneyebilecekleri bir lokma değildir. Herifler resmen suratımıza tükürmeye başlamışken nasıl olur da daha fazla buna dayanabilirdim? Korkaklar gibi yere süneceğimize, kalbimizdeki arzulara yanıt vererek mücadele edelim. Nihayetinde, Ji Klanı’mızın elbet bir şansı olacaktır!”

 

“Emirlerimi dinleyin!” Dokuzateş konuştu.

 

Klan üyeleri bekliyordu.

 

“Kuzeyrüzgarı, sen Ji Mo ve diğerleriyle direkt olarak Kırlangıç Dağı’nı üç farklı nehirden terk edeceksin.” diye konuştu Dokuzateş: “Ji Klanı’mızın soyunu onlara emanet ediyorum!”

 

“Emredersiniz.”

 

“Ji Kışgölü, derhal Kırlangıç Dağı Şehri’ne gidip Ji Klanı’nın bölgesinde bir element madeni belirdiğini rapor edeceksin. Bu meseleyi sana bırakıyorum. Unutma, birkaç grubu ayarlaman lazım. En azından gruplardan birinin Kırlangıç Dağı Şehri’ne gittiğinden emin olacaksın.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Dokuzateş mekânı süzdü: “Zifu Öğrencisi olmayan herkes, On Bin Kılıç Şehri’ne dönsün. Burayı bize bırakın, hadi!”

 

Klan üyeleri mekânı çabucak terk etmiş, geride kalan Dokuzateş, Ning, Dikduran ve Yichuan’a son birer bakış atmışlardı.

 

“Bir tek biz kaldık.” Dokuzateş kalan insanları inceliyordu: “Karejderi Dağı’ndan gelen o beş Zifu Öğrencisi formasyonun içinde ve ayrılmış durumdalar. Birleşerek, teker teker onları indireceğiz!”

 

“Ji Ning.” Dokuzateş Ning’e baktı: “Sen bizim umudumuz, geleceğimizsin. Eğer durum sıkıntıya girerse derhal İz Tılsımı’nı kullanarak kaçacaksın! Sen hayatta kaldığın sürece Ji Klanı’mız yaşamaya devam edecektir!”

 

“Anladım.” Ning dişlerini sıkarak cevapladı.

 

“Öldürmeye hazırlanın o zaman.” Dokuzateş geniş bir kahkaha attı: “Böyle çıldırmayalı kim bilir kaç yıl oldu? Bir anda kendimi genç ve beklenti dolu hissetmeye başladım!”

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44536 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr