Bölüm 151: Kuzeydağ Karakaplan

avatar
4702 56

Desolate Era - Bölüm 151: Kuzeydağ Karakaplan



Bölüm 151: Kuzeydağ Karakaplan

 

Gece yarısı…

 

Ayın naif ışıkları devasa, kadim şehri aydınlatıyordu. Dokuzyıldız Ölümsüz Aracı’nın alevlerle kaplı figürü Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’ne giriş yapıyordu.

 

“Genç efendi.” “Genç Efendi.” Gece yarısı malikaneyi korumakla görevli olan gece gözcüleri aracı görür görmez saygıyla konuştular. Kuzeydağ Baiwei’nin eşliğinde Ji Ning, Beyazsu Tazısı ve köle araçtan inmişlerdi. Dokuzyıldız Ölümsüz Aracı’ysa tek başına, kimsenin kontrolü dahilinde olmadan malikanenin farklı bir noktasına yöneldi.

 

“Gidelim.” Baiwei gülümseyerek grubun önüne geçti. Ning etrafı dikkatle süzüyordu. Girdikleri kapı malikanenin yan girişlerinden biriydi.

 

“Ne büyük…” İlerledikleri esnada manzara durmaksızın değişiyordu. Malikane tek bir binadan oluşuyormuş gibi anlaşılsa da içeride çok sayıda farklı farklı yapı vardı. Manzaranın muazzamlığına diyecek yoktu. “On kilometre uzunluğunda ve genişliğinde bir malikane… Daha önceki hayatımda, dünyada gördüğüm şehirlere bile kafa tutabilecek kadar büyük...”

 

“Bahçeye gelin. Bütün misafirlerimiz bu bölgede kalıyor.” Baiwei geniş bir havuzu çevreleyen nilüfer yapraklarından geçiyordu. Ayrıca havuzda çeşit çeşit balıklar da yok değildi. Havuzun formu adeta Ölümsüzler’in yeşim havuzlarına benziyordu.

 

Sessiz, sakin ve özel bahçelerden birinde…

 

“Kardeş Ji Ning, şimdilik burada kalabilirsin. Genel bağlamda, okullar yeni öğrencilerini on ikinci ayda seçmeye başlarlar.” Baiwei gülümseyerek konuştu. “Yarın, sana bölgedeki büyük güçlerin geniş birer açıklamasını barındıran kitabı yollayacağım. Okulunu dikkatli seçmelisin. Ayrıca istediğin takdirde dışarıya çıkabilirsin. İnsanların duygu ve düşüncelerini dinlemek, seçiminde sana yardımcı olacaktır.”

 

Gülümseyen Ning başını öne salladı. Baiwei söyleniyordu. “Tamam, saat geç oldu. Seni daha fazla yormayacağım. Bir şeye ihtiyacın olursa hizmetçilere söyleyebilirsin. Ben çekiliyorum.”

 

……….

 

 Bu bina özellikle misafirleri eğlendirmek için yapılmıştı. Geniş ve ferah bina topluluğunda beş farklı bina ve her an için emre hazır on iki güzeller güzeli, çiçek gibi kadın hizmetçi bulunuyordu.

 

“Genç efendi.” On iki hizmetçi konuştu. Liderleri uzun, zarif bir Xiantian yaşam formuydu. “Lütfen banyomu hazırlayın.” Ning konuştu. “Banyo yaptığım esnada rahatsız edilmek istemiyorum.” Uzun, zarif kadın onayladı.

 

 Ölümsüzlük yoluna adım atan insanların çoğu kendilerini kontrol edebilen kimselerdi. Şehvet düşkünü olanlar bile kadınları yalnızca bir çeşit eğlence aracı olarak görüyordu. Örneğin, Kuzeydağ Tilk gibi biri bile gerektiğinde Beyazcadı’ya ölmesini emredebiliyordu.

 

Aradan geçen kısa zamanın ardından…

 

Odada, işlenmiş kayalardan yapılma devasa bir banyo bulunuyordu. Sıcak suyun yaydığı duman bulutu, mekânı kaplamıştı. Banyonun içinde, küvete benzeyen yapıda, Ning başını yastığa koymuş dinleniyordu. Ellerinde şarap ve meyveler de vardı…

 

“Ning, oğlum.” Banyonun hemen yanında dinlenen Beyazsu Tazısı Ning’e baktı. “Bugün gösterdiğin yeteneklerle insanları şoke ettin… Kaygısız Mağarası gibi şehirde popüler olan bir mekânda gösterdiğin bu yeteneklerin haberi… Hızla yayılacaktır. Peki neden böyle bir şey yaptın?”

 

“Evet. İnsanları şaşkına çevirmek istemiştim.” Ning konuştu. “Yalnızca, Karejder Dağı’yla aramda bir nefret bağı var. Diğer büyük güçlerle aramda herhangi bir ilişki yok. Kimseyle sorunu olmayan, henüz Zifu’ya yeni adım atmış olan ve canavarca bir yeteneğe sahip genç adam… Tarikata veya okula katılmak istiyor. Böyle birini ya okullarına çekmeye çalışacaklar ya da benimle dost olmaya uğraşacaklardı.”

 

“Yegâne düşmanım, Karejderi Dağı’ysa… Bana dikkat edip etmediklerini bilmiyorum lakin beni takip etseler bile burada, Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’nde olduğum sürece bana bir şey yapabilmeleri mümkün değil.” Ning konuştu.

 

“Haklısın.” Beyazsu Tazısı onayladı. “Eğer varsayımlarım doğru çıkarsa.” Ning ciddi ses tonuyla konuştu. “Belki de yarın, Baiwei’nin babası Kuzeydağ Karakaplan bizzat beni ziyaret etmeye gelecek.”

 

Ning’in ilahi hissi olağanüstü derecede keskindi. Odada herhangi bir dinleme cihazı olmadığını hemen anlamıştı. Zaten burası misafirleri ağırlamak için yapılmış bir mekandı. Doğal olarak ev sahibi, misafirlerini gizlice dinlemeye çalışmayacaktı.

 

………

 

Karanlık bir odada… Uzun, kaslı, kel bir adam siyah üniformasıyla, kızıl bir taşın üstünde bağdaş kurmuş, oturuyordu.

 

“Ss…” Üç yüz metre uzunluğundaki devasa, siyah yılan bu karanlık odayı kaplamıştı. Devasa yaratık ilk başlarda bir yılanı andırıyordu lakin yakından bakıldığında… Aslen bu yaratığın tamimiyle karanlık alevlerden oluştuğu görülebiliyordu. Pulları, dişleri ve vücudu bile sayısız kara alev parçasından doğmuştu.

 

Karanlık alev parçaları bölgede süzülüyordu. Siyah yılanın başı, kel adamın hemen yanındaydı. “Eh?” Siyah üniformalı kel adamın suratı ekşidi. Gözlerini açan adamın bakışları insanın kalbini titreten, dünyayı yok etmeye yeltenen yıldırımlardan farksızdı.

 

“Whoosh!” Derin bir nefes verdiği gibi etrafındaki kara alev parçaları herifin ağzına doğru vahşi bir akına başlamıştı. Adam bütün alevleri yuttuktan sonra konuştu. “Baiwei, gir.”

 

Kriiiik. Karanlık odaya açılan kapının hemen arkasında Baiwei duruyordu. İçeriye adımlayan genç adam saygıyla konuştu. “Baba, haberlerim var.”

 

Bu siyah üniformalı adam, akılalmaz potansiyeliyle bir sonraki Sakinsu Marki olmak adına mücadele eden Kuzeydağ Karakaplan’dan başkası değildi. Sahip olduğu güç gerçekten de gökleri titretebilecek güçteydi. “Konuş.” Kuzeydağ Karakaplan küçümseyen bakışlarıyla oğlunu süzmeye koyuldu.

 

 Baiwei meseleyi çabucak anlatmıştı. Kaygısız Mağarası’nda yaşananları duyan Karakaplan’ın suratı ekşidi. “Büyük bir gücün reenkarnasyonu mu?” Karakaplan kendi kendine düşünüyordu. “Eğer öyle olsaydı, buraya geldiğinde önceki hayatından dostları tarafından karşılanırdı. Neden bir okula girmeyi seçsin ki?” Baiwei kenarda sessizce dikiliyordu.

 

“Bawei.” Karakaplan başını hafifçe öne salladı. “Böyle biriyle arkadaş olmak mantıklı bir seçim. Yarın, onu ziyaret edeceğim. Saat geç oldu, gidip dinlen.” “Tamam.” Baiwei cevapladıktan hemen sonra mekânı terk etti.

 

Karanlığın orta yerinde, Karakaplan kendi kendine düşünmeye devam ediyordu. “O kadar okulun, klanın, tarikatın ve Habistanrı’nın arasından… Geçtiğimiz yirmi yılda reenkarnasyon döngüsüne giren birini hatırlamıyorum. Lakin, bu yaşta böylesine bir seviyeye ulaşan bir insan… Büyük bir figürün reenkarne olmuş hali değilse bu hayatında akılalmaz bir lütfa denk gelmiştir.”

 

Whoosh.” Karakaplan meseleyi daha fazla düşünmedi. Ağzını açtığı gibi daha önce yuttuğu alev parçacıkları odaya fırlamış ve karanlığın orta yerinde bir kez daha devasa yılan formuna bürünmüştü. Devasa yılan karanlığı epeyi seviyor gibiydi…

 

………..

 

Ertesi sabah…

 

Altın Karga gökyüzündeki yerinden, Sakinsu Şehri’ni gözetiyordu. Sakinsu Şehri’ndeki Kuzeydağ Karakaplan Malikanesi’nde, Ning’in bulunduğu binada…

 

Genç adam meyveler ve şaraplarla dolu masanın arkasında oturuyor, uzattığı parmaklarının arasındaki Suateş Nilüferi durmaksızın dönüyordu…

 

“Su, ateş, rüzgâr.” Ning kendi kendine konuştu. “Suateş Nilüferi… Tao’nun Gerçek Manası’ndaki bu üç farklı kavramdan oluşuyor. Su, ateş ve rüzgâr birleşerek bu forma bürünüyor. Yağmursuyu Kılıç Bölgesi’ni kavrayabildiğim için su konusunda gayet kendime güveniyorum lakin ateş ve rüzgâr bağlamlarında durum aynı değil.”

 

Ning parmaklarının arasında dönen Suateş Nilüferi’ni izliyordu. Tekniğin içindeki gizemlere odaklanmış, yavaş yavaş kavrayışını geliştiriyordu. Sahip olduğu kavrayış sayesinde artık tek bir düşüncesiyle Tao’ya dokunmayı başarabiliyordu.

 

Aniden, mesafeden bir kadın hizmetçi ona doğru koşmaya başladı. “Hm?” Ning’in parmaklarında süzülen Suateş Nilüferi kaybolmuştu. “Genç efendi, genç efendi Baiwei’den haber var. Malikanenin efendisiyle birlikte sizi ziyaret etmeye geliyormuş.” Hizmetçi kadının suratı gergin bir ifadeye bürünmüştü.

 

Malikanenin efendisi? Ning’in suratı ekşidi genç adam hemen ayağa fırlamıştı. “Tamam. Çekilebilirsin.” “Tamam.” Kadın hizmetçi derhal geldiği yöne geri döndü.

 

“Malikanenin efendisi? Kuzeydağ Karakaplan? Demek gerçekten geliyor…” Her ne kadar Ning’in iradesi sağlam olsa da bir sonraki Sakinsu Marki olma şansı bulunan biriyle karşılaşacağı için büyük bir baskı hissetmeye başlamıştı.

 

 Yanında uzanan Beyazsu Tazısı da kalkmıştı. “Gel.” Ning konuştu. “Onu karşılamaya gidelim.” Sakinsu Tazısı’yla birlikte kapıya doğru ilerlemeye koyulan ikili bahsi geçen yere ulaşır ulaşmaz, mesafedeki üç figürü görmeye başlamıştı.

 

Üçlüden ortada duran tek adam simsiyah üniformasıyla kahramanvari ve heybetli görünüyordu. Kel adamın gözleri boşluğun karanlığını taşıyor ve attığı yavaş adımlarla adeta evrenle birleşiyordu. Görünmez, görkemli bir irade Ning’e doğru atıldı. Genç adam nefes almakta zorlanıyordu.

 

“Tehlikeli, tehlikeli, tehlikeli!” Ning adama bakıyordu lakin kalbinde, daha önce yaşamadığı bir tehlike hissiyatı belirmişti.

 

Genç adam bu hissiyatın aslen tehlikeyle karşı karşıya olmasından sebep belirmediğini biliyordu. Asıl sebep, karşısında duran bu adamın tek bir hamlede onu öldürebilecek kadar güçlü olmasıydı.

 

“Demek o Kuzeydağ Karakaplan? Bir insanın aurası nasıl bu kadar heybetli ve kuvvetli olabilir?” Ning şaşkına dönmüştü. Baiwei zarif, yakışıklı bir genç efendiydi lakin babası Karakaplan, sayısız çağı atlatmış, kadim, vahşi ve dominant bir Habistanrı’ya benziyordu. Gözlerindeki bakış… Yürüyüş tarzı… Bütün hareketleri beraberinde “vahşet” dolu bir duygu taşıyordu. Yürüyüşü kadim, antik bir yaratığın yürüyüşüne benziyordu.

 

Kişinin aurası geçen yılların ardından şekil değiştiriyordu. Yine de karşısında duran bu ikilinin, baba ve oğlun, aura bakımından ne kadar farklı olduklarını gören Ning’in aklı karışmıştı.

 

“Yanındaki ikili…” Ning onlara baktı. Karakaplan’ın bir yanında oğlu, Baiwei vardı. Diğer yanındaysa soluk suratlı, sakalsız bir adam yürüyordu. Yaşlı adamın üçgen şekilli göz bebekleri vardı. Gülümsüyor olsa bile insana şeytani, soğuk bir hissiyat yaşatıyordu. Bu yaşlı adamı gören Ning onun da ne denli dehşet verici olduğunu anlamıştı.

 

Eğer Karakaplan kadim, antik bir yaratığı andırıyorsa, o zaman bu yaşlı adam da soğuk, şeytani bir yılandan farksız değildi. Ona odaklanılmadığı takdirde adamın varlığını bile hissetmek mümkün değildi lakin varlığını hissedince onun ne denli dehşet verici olduğu anlaşılabiliyordu.

 

“Tehlikeli!” Ning kendi kendine konuştu.

 

Kuzeydağ Karakaplan. Üçgen göz bebekli, yaşlı adam. Bu ikilinin yaydığı auralar Ning’in akılalmaz bir tehditle karşı karşıya olduğunu hissetmesine sebebiyet vermişti. Daha önce gördüğü Xue Hongyi bile bu ikilinin yanında ufak bir karınca paçavrasından ileriye geçemiyordu.

 

“Bu ne güç böyle… Bir sonraki Sakinsu Marki olabileceğine şaşmamalı.” Ning kendi kendine konuştu. Yine de genç adamın ruhu sağlam ve güçlü olduğundan, surat ifadesi hala daha sakinliğini koruyordu.

 

“Hahaha…” Karakaplan geniş bir kahkaha attı ve kahramanvari, soylu kahkahası havayı adeta paramparça etmişti. “Baiwei’nin arkadaşını övüp övüp bitiremediğini duyduğumda ona inanmamıştım. Ancak şimdi sana kendi gözlerimle baktığımda… Olağanüstü biri olduğunu anlıyorum. Karşımda, gözlerini bile kırpmadan durabilen bir Zifu Öğrencisi demek? Böyle figürlerin sayısı bir elin parmaklarını bile geçmez…”

 

“Buraya, sana bakmak için gelmiştim. Fena değil, fena değil.” Karakaplan gülümsedi. “Bugün, yapacak başka meselelerim olduğundan daha fazla kalamayacağım. Gelecekte, okulunu seçtikten sonra bizi sık sık ziyaret etmelisin. Baiwei senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslı.”

 

“Kardeş Baiwei’yle arkadaş olmak asıl benim için büyük bir lütuftur.” Ning saygıyla konuştu. Karakaplan geniş bir kahkaha attıktan sonra, yanındaki yaşlı adamı da alarak mekânı terk etti. Yaşlı adam gitmeden önce Ning’e bakarak başını hafifçe öne sallamıştı.

 

İkili mekânı terk ettikten sonra…

 

“Whew.” Baiwei uzun, rahat bir nefes verdi. Başını çevirip babasının gittiğini onayladıktan sonra surat ifadesi eski rahatlığına kavuşmuştu. “Aradan geçen onca yıla rağmen, hala daha babamın önünde sakin kalamıyorum.”

 

…….






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44534 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr