Bölüm 438: Yüce Ölümsüz Karagök

“Aramızdaki nefretin bedeli mi?” Mu Kuzeyoğul şaşırdı, ardından telaşla ayağa fırladı, “Kıdemli öğrenci kardeşim, bu benim meselem; ölsem dahi fark etmez. Ama sen…”

“Başka bir şey söylemene gerek yok.”

Ning başını iki yana salladı, gözleri uzaklara dalmıştı, “Gençateş Klanı’yla savaşmayı bir süredir istiyorum, ancak yıllardır dişimi sıkarak beklemek zorunda kaldım…. Artık bu meseleyi çözmenin zamanı geldi.”

“Kıdemli öğrenci kardeşim…” Kuzeyoğul hem endişeli hem de telaşlıydı. Her ne kadar o esnada kalbi tamamen nefretle kaplı olsa da… Gençateş Klanı’nın ne kadar güçlü olduğunu biliyordu; dört Kutsal Ölümsüz’e karşı yaptıkları mücadelede, Kuzeyoğul durumun farkına varmıştı. Kıdemli öğrenci kardeşiyle Gençateş Klanı arasında ciddi bir güç farkı vardı. Bu yüzden, Ning’in kendini tehlikeye atmasını istemiyordu!

“Burada beni bekle.” Başını çeviren Ning odadan çıktı.

Ning’in figürü hemen kayboldu. Kuzeyoğul ne kadar telaşlı olursa olsun elinden bir şey gelmiyordu.

…….

“Beyaz Amca.” Ning Parlakkalp Adası’ndaki sahillerden birindeydi; Beyazsu Tazısı bu sahilde yatıyor, gölü izliyordu.

“Ning, oğlum.” Beyazsu Tazısı ayağa kalktı. “Hazineler geldi mi?”

“Evet.” Ning söyledi. “İmparatorluk başkentine gitme zamanı.”

Beyazsu Tazısı’nın gözlerinde de bir öldürme arzusu belirmişti, bu öldürme arzusu Gençateş Klanı’ndan başka kimseye karşı değildi. Kalbinde, Ji Ning’i kendi yeğeni olarak görüyordu. Gençateş Klanı’nın sürekli Ning’i öldürmeye çalıştığını da biliyordu… Böyle bir şeyden sebep nasıl sinirlenmezdi?

“Gidelim.”

Svoosh! Svoosh!

Ning ve Beyazsu Tazısı göklere yükseldi. Saniyeler sonra, uzay ışınlanmasıyla Kırlangıç Dağı’nı terk etmişlerdi.

Büyük Xia’nın imparatorluk başkenti. Gökyüzü’nün Hazine Dağı.

Ning ve Beyazsu Tazısı aynı anda gökyüzünden iniyordu.

“Ji Ning!” Kulaklarında bir ses yankılandı. Ning başını çevirerek Gökyüzü’nün Hazine Dağı’ndaki malikanelerden birine baktı; baktığı yerde gümüş saçlı bir adam duruyordu. Ning ve Beyaz Amcası hemen onun yanına doğru ilerlemeye koyuldu.

“Üstat Göktilki.” Ning yürüdü.

“Otur.” Göktilki gülümsedi.

Ning hemen kuruldu, Beyazsu Tazısı da bahçedeki çiçeklerin yanına uzanmıştı.

“Ji Ning, epeyi hızlı geldin.” Göktilki gülümsedi.

“Hazineler önemli.” Ning söyledi.

Göktilki geniş bir kahkaha atarak lafa girdi, “Merak etme, istediğin bütün Beş Element hazineleri hazırlandı. Acaba sana bir yüksek kademe Saf Yang hazine ya da buna eşdeğer hazineleri hazırlayıp hazırlamadığını sorabilir miyim?” Lafını bitiren Göktilki elini salladı. Aniden, çok sayıda devasa altın taşlar havada belirdi, hepsi birbirinden kalındı ve etrafa suyun güçlü aurasını saçıyorlardı. Ayrıca eşyaların arasında tamamen yeşimden yapılma bambular, yumruk boyutlarında su damlaları, kızıl lav dalgaları ve toprakvari bir auraya sahip devasa siyah materyaller de vardı.

“Mmm.” Ning bu eşyaları görür görmez keyiflenmişti.

“Xia İmparaoru gerçekten güvenilir bir adam.” Ning elini salladı. Aniden, etrafa kavurucu ve soğuk auralar saçan Ölümsüz kılıçlar ortaya çıktı; bunlar Nihai Ki Buzul Kılıçları ve Qiangang Ateşfırtınası Kılıçları’ydı.

Bu kılıçları gören Göktilki’nin gözleri parladı.

“Toplamda kırk dokuz Nihai Ki Buzul Kılıcı ve kırk dokuz Qiangang Ateşfırtınası Kılıcı var.” Ning söyledi. “Bunlar bir adet yüksek kademe Saf Yang hazineye denk olmalı, değil mi?”

“Evet.” Göktilki gülümsedi, ardından övgü dolu sözleriyle kahkaha attı, “Ji Ning, gerçekten işleri fiyakalı yapıyorsun. Bu doksan sekiz Ölümsüz kılıcı yeterli gelecektir.”

Hazine değerlerine göre, tek bir üst kademe Saf Yang hazine toplam bin adet üst kademe Ölümsüz seviye hazineye denkti. Tabii bu aşağı yukarı yapılan bir hesaptı; kesin değildi! Sonuçta üst kademe hazinelerin arasında da farklılıklar mevcuttu.

 Yüksek kademe Saf Yang hazineler ise genelde yüz ya da iki yüz adet üst kademe Ölümsüz seviye hazineye denk oluyordu.

Ning’in çıkardığı kırk dokuz Nihai Ki Buzul Kılıcı ve kırk dokuz Qiangang Ateşfırtınası Kılıcı aynı kaynaktan geliyordu! Yani öyle rastgele üst kademe Ölümsüz seviye uçan kılıçlardan daha değerli oldukları açıktı ve bu yüzden doksan sekiz tanesi bu iş için yeterliydi.

 Ning zaten bu kılıçlardan toplamda bin taneye sahipti, ayrıca en fazla 729’unu kullanabilecekti; diğer iki 271 tanesi ekstraydı.

“İnceleyin.” Ning elini salladı ve uçan kılıçlar Göktilki’ye doğru süzüldü.

Göktilki hemen Kutsal Ölümsüz gücüyle hazineleri inceledi. “Evet, hepsi muazzam üst kademe Ölümsüz seviye uçan kılıçlar. Ji Ning, artık bu Beş Element hazineleri senindir.” Havada süzülen çok sayıdaki Beş Element hazineleri Ning’e doğru süzüldü ve Ning elini sallayarak malzemeleri aldı.

Takas tamamlanmıştı!

“Ji Ning, eğer başka bir şeye ihtiyaç duyarsan bana gelebilirsin.” Göktilki çok keyifliydi. Anlaşılmalıdır ki Büyük Xia’nın bu dünyadaki kontrolü artık eskisi kadar dengeli sayılmazdı ve o verdiği Beş Element hazineleri de ilk önce yapım aşamasından geçerek büyülü hazinelere dönüştürülebilen şeylerdi. Yani bu hazinelere karşı muazzam Ölümsüz kılıçlar almış olması gayet tabii iyi bir takas yaptığını gösteriyordu.

“Sanıyorum ki, önümüzdeki birkaç günde sizden daha fazla şey isteyeceğim, üstat Göktilki.” Ning söyledi. “Lakin… Henüz bunların zamanı gelmedi.”

Göktilki heyecanlandı. Başını öne salladı.

Göktilki malikaneyi terk etse de görevlilerden birkaç tanesini Ning’le ilgilenmeleri için geride bırakmıştı.

………..

Siyah cübbeli Ning ve beyaz cübbeli, beyaz saçlı adam karşı karşıya oturuyorlardı.

“Biraz şarap içelim.” Siyah cübbeli Ning gülümsedi.

“Tamam.” Beyaz Amcası’nın aklı karışmıştı. Ning neden bir anda Kadimikizi’ni çağırmıştı? Gerçek vücudu ne yapıyordu?

……

Uzaklardaki batı denizlerinde, Kusursuz Yol’un güçlerine ait gizli bir adada…

“İşe yaramazlar.” Morçayır kraliyet tahtında oturuyordu, kaşları çatılmıştı. “Sözümona ‘heybetli’ Gençateş Klanı, tek bir adamı bile öldüremiyor. Üstelik bir de Ji Ning’i hazırlıksız yakalamışlardı! Gerçekten beni hayal kırıklığına uğrattılar. Görünüşe göre Kusursuz Yol olarak işleri kendi kendimize halletmemiz gerekecek.”

“Lordum, Ji Ning’e saldıralım gitsin; direkt ölecektir.”

“Lordum, sinirlenmenize gerek yok.”

“Biraz uğraştırır o kadar.”

 Tahtın önünde duran altın cübbeli Kutsal Ölümsüzler bir şeyler içiyor ve gülümsüyordu.

Kadının suratı ekşidi, “Gerçekten de bizi biraz uğraştıracaktır. O yaşlı bunaktan yardım istememiz gerekecek.”

Ji Ning [Sekiz Dokuz Gizemin Sanatı]’na çalışıyordu; Morçayır’ın adamları onu öldürebilirdi, ancak bu risksiz, kesin bir süreç olmayabilirdi! Örneğin, Gençateş Klanı’nın dört heybetli Kutsal Ölümsüz’ü onu kısa bir sürede öldüremediği için genç adama yardım yetişmişti! Bu prensibi düşünecek olursak… Her ne kadar emrindeki Kutsal Ölümsüzler Ji Ning’i tamamen domine edebilecek olsalar da, [Sekiz Dokuz Gizemin Sanatı]’nı alt etmeleri söz konusu değildi.

“Yüce Ölümsüz Karagök geliyor.” Aniden, sarayda bir figür belirdi; bu figür siyah cübbeli bir hizmetçiydi ve saygıyla eğilmişti, “Yüce Ölümsüz Karagök Kitabe Dağı dünyasını terk ederek Beşinci Dünya’ya gitti. Yakında buraya gelecek.”

“O yaşlı bunak geliyor demek?” Kadının suratı ekşidi.

Tahtın önünde duran onu aşkın altın cübbeli Kutsal Ölümsüzler ise hemen ayağa fırlamıştı. Kutsal Ölümsüz Karagök’ün namı yaygındı; her ne kadar hepsi Kutsal Ölümsüz olsalar da, Kutsal Ölümsüz Karagök’ün karşısında vücutlarını bir gerginlik kaplıyordu.

Çünkü…

Kutsal Ölümsüz Karagök neredeyse bir Saf Yang Gerçek Ölümsüz’ün gücüne sahip olan yaşlı bir ucubeydi! Kendisi Kutsal Ölümsüzler arasındaki en mutlak figürlerden biriydi.

“Hahahahah, ufak bebeğim Morçayır.” Uzay kırığıyla birlikte sarayda geniş bir kahkaha yankılandı.

“Yaşlı bunak.” Kadın dudaklarını büktü.

Saraya bir figür girdi. Kendisi uzun, salık saçlar sahip orta yaşlı bir adama benziyordu. Ayakları çıplaktı, daha çok salaş ve rahat görünüyordu.

“Yüce Ölümsüz Karagök.”

“Lord Karagök.”

“Lordum.”

Diğer altın cübbeli Kutsal Ölümsüzler hemen seslendi.

Yüce Ölümsüz Karagök, Kusursuz Yol’un Yol Efendisi’nin bile yüz vermek zorunda olduğu biriydi. Kendisi Üç Alem’de epeyi ünlüydü. Kafa kafaya yapılan bir mücadele pek de etkileyici olduğu söylenemezdi; bu konuda en fazla Kutsal Ölümsüz Meftun’un seviyesinde sayılırdı. Ancak kendisi çok sayıda garip, bilinmedik tekniğe sahipti.

Kaçış teknikleri? Bağlama teknikleri? Zehir teknikleri? Bildiği çok sayıda teknik vardı; onunla karşılaşan Gerçek Ölümsüzler ya da Semavi Tanrılar bile acı çekiyordu! Kendisi Üç Alem’de efsane olarak görülen biriydi.

“Ufak bebeğim Morçayır, benden yardım dileneceğini düşünmemiştim.” Yüce Ölümsüz Karagök kendini beğenen tavrıyla gülümsedi, “Ahahaha, seni ilk gördüğümde, ufacık bir bebektin… Şimdiyse bir şeylere benzemeye başlamışsın.”

“Bana borçlusun, alçak herif.” Kadının suratı ekşidi.

“Hahaha, evet… Geçmişte, üç isteğini yerine getireceğimi söylemiştim. Birini kullandın; bu ikinci seçimin olacak.” Kutsal Ölümsüz Karagök gülümsedi. “Konuş, ne istiyorsun?”

Kadın elini salladı ve bir kitap çıkardı. Kitabı direkt Kutsal Ölümsüz Karagök’e fırlattı. Kitabı alan adam içeriği okuduktan sonra kaşlarını çatmıştı, “Ji Ning?”

“Bu kitapta Ji Ning’e dair toplanan bütün bilgi raporları yazıyor. Şüphe yok ki bu adam bizim tarafımızda değil; eğer imkân verilirse ve gelişmeye devam ederse muhtemelen bize sorun çıkarmaya başlayacaktır. Bu yüzden, onu erkenden öldürmemiz gerekiyor. Yol Efendisi meseleyi halletmem için beni göndermiş olsa da, işlerin tamamen planlar dahilinde gitmesini istiyorum, bu yüzden senden yardım istemek için seni buraya çağırdım.” Kadın söyledi.

“[Sekiz Dokuz Gizemin Sanatı] mı?” Bilgi raporlarını okuyan Kutsal Ölümsüz Karagök’ün gözleri neredeyse yuvalarından fırlıyordu. Ardından başını kaldırdı ve keyifsiz figürüyle lafa girdi, “Ufak bebeğim Morçayır, burada [Sekiz Dokuz Gizemin Sanatı]’na çalışan birinden bahsediyoruz; böyle bir sanatı Üç Alem’de sadece Taobabaları’ndan öğrenebilirsin. Hatta bu sanata çalışan kişi sayısı da iki elin parmaklarını geçmez ve hepsi birbirinden dehşet vericidir. Muhtemelen bu Ji Ning’in ustası da bu figürlerden biridir ve beni tek bir parmağıyla ezebilir.”

“Neden korkuyorsun ki? Ustası araya girebilecek cüreti gösterebilir mi sanıyorsun?” Morçayır küçümseyici bir bakış attı.

“Belki…” Kutsal Ölümsüz Karagök başını iki yana salladı, “Çok tehlikeli. Çok ama çok tehlikeli.”

“Yaşlı bunak!” Kadın öfkeliydi. Kutsal Ölümsüz Karagök’ü çok iyi tanıyordu; sonuçta bu kadın küçüklüğünde Yol Efendisi’ni ve Kutsal Ölümsüz Karagök’ü takip etmişti. Kutsal Ölümsüz Karagök tedbirli ve korkak kişiliğiyle de ünlüydü.

“Peki.” Kutsal Ölümsüz Karagök istemeye istemeye onayladı. “Belki de ustasının araya girme olasılığı pek fazla değildir… Madem sen istiyorsun, o halde klonlarımdan birini Ji Ning’le başa çıkması için yollayacağım.”

“Klon mu?” Kadın söyledi.

“Merak etme. Klon ‘Kutup Yıldızı’nın Altınkilit Halkası’nı taşıyacak; ortaya çıktığında hemen içine hapsolacaktır, karşı koyması söz konusu bile değildir.” Kutsal Ölümsüz Karagök gülümsedi, “Onu kaşla göz arasında yakalayacağım ve götüreceğim. Ne yapacağına sen karar verirsin.”

Kadının aklı karışmıştı, “Kutup Yıldızı’nın Altınkilit Halkası mı? O nasıl bir hazine öyle? Neden daha önce hiç duymadım?”

“Nadiren mücadele ettiğimi biliyorsun; bu durum Kadim Çağ’dan bu yana hiç değişmedi. Ne biliyorsun ki? Üç Alem şu anda büyük bir fırtınayla karşı karşıya olmasaydı, bu hazinelerimi de kullanmazdım.” Kutsal Ölümsüz Karagök seslendi, “Evet, söyle bakalım… Şu Ji Ning nerede? Söyle de yakalamaya gidelim.”

Bunu duyan kadın gülümsedi, “Güncel bilgilere göre kendisi Büyük Xia’nın imparatorluk başkentinde.”

“İmparatorluk başkenti mi?” Kutsal Ölümsüz Karagök’ün suratı ekşidi, “Orası gidebileceğim bir yer değil. Xia İmparatoru uğraşılması kolay biri değildir. Başkenti terk ettikten sonra harekete geçerim.”

…….