Bölüm 960: Ölüm Yaklaşır

avatar
3471 31

Desolate Era - Bölüm 960: Ölüm Yaklaşır



Bölüm 960: Ölüm Yaklaşır

Proofreader: Wias

 

 

Ji Ning seviyeleri üst üste aşarak kolayca on ikinci katmana adım attı. Şimdiye dek kılıcını bile çekmesine gerek olmamıştı; Yin-Yang Kılıç Bölgesi rakipleri kolayca bertaraf edebiliyordu.

 

“On ikinci seviye.”

 

Bir tepede duran Ning mesafeye bakıyordu.

 

Habislerin Boşluğu'nun on ikinci seviyesi koyu kızıl topraklara ve koyu kızıl dağlara sahip bir dünyaydı. Nehirler bile koyu kızıla boyanmıştı. Farklı renkteki tek şey mesafede görülen simsiyah hortumdu. Hortum devasaydı ve etrafa uzaysal dalgalanmalar saçıyordu.

 

“Işınlanma tüneli mi?” Ning hortumu anında tanıdı. Gördüğü şey buradan güvenle çıkabileceği bir uzay kanalıydı, lakin… Daha hiçbir fırsatlar ve servetle karşılaşmamışken buradan çıkıp gidebilir miydi? Ning kesinlikle böyle bir şey yapamazdı!

 

Genç adam biliyordu ki Habislerin Boşluğu'ndaki ilk on iki katman Kılıç Taosu’nun üç büyük üstadı için önemsizdi. Bırakın Ji Ning'i, imtihan dünyasındaki bazı Dünya Seviye gelişimciler bile buraya ulaşabiliyordu! Genç adam ilerlemeyi sürdürdüğü sırada buraya daha önceleri meydan okumuş olan yerellerin bıraktığı bazı hazinelerle karşılaştı.

 

“On ikinci seviyedeyim. Yani bir Habislordu'yla karşılaşacağım. Söylentilere göre Habislerin Boşluğu'nun derinliklerinde çok sayıda Habislordu geziyor ve her kaos döngüsünde bir kez şeytanlara önderlik eden bir Habislordu onları Yukarı Diyar'a götürüyor, lakin… Arada sırada yenilgiyi tattıklarına göre, sanıyorum ki Habislorları abartıldıkları kadar güçlü değiller.” Ning gülümsedi. Habislordları'nı pek umursamıyordu. Bir kez daha tanrıhissiyle koca dünyayı kapladı.

 

Tanrıhissini yaydığı için bölgedeki şeytanlar ve en güçlü şeytan… Şu sözüm ona Habislordu adını taşıyan varlık da uyanmaya başladı.

 

Kısa bir süre geçti, ufak bir çaydanlıkta çay demlemeye yetecek kadar bir süreydi.

 

Boom! Ning'in kılıcı koyu kızıl renkteki devasa bir şeytanın vücudunu deldi. Daha önceleri gördüğü bütün şeytanların griye çalan siyahımsı tenleri vardı. Bu şeytan ise onlardan daha büyüktü ve vücudu koyu kızıldı; Habislordu denen varlık işte buydu!

 

“Graa… Graa…” Boğazı delinen yaratık buna rağmen garip sesler çıkararak keskin pençelerini Ning'e savurmaya devam ediyordu.

 

Svish! Svish! Svish!

 

Ning'in ellerindeki ilahi kılıç bir dizi garip yay çizerek Habislordu'nu üç farklı parçaya ayırdı, lakin Habislordu'nun vücudu çabucak birleşti ve yaratık bir kez daha Ning'e saldırdı. Savurduğu her bir yumruk ve her bir tekme inanılmaz bir güçle kaplıydı; üstelik her hamlesinde kendi vücudu titriyordu. Fiziksel gücünü tam olarak kontrol edemediği açıktı.

 

Örneğin Ning, koskoca kaosdünyalarında yatan kadim güçleri ezip geçebilecek bir heybete sahipti. Genç adamın vücudu baştan aşağı kılıç ışıklarıyla kaplıydı ve gücünün bir kısmı bile boşa gitmiyordu.

 

Kesik!

 

Kılıç ışığı parladı, habislordu bir kez daha bel bölgesinden ikiye bölündü.

 

Böylece…

 

Genç adam önce Yin-Yang Kılıç Bölgesi'ni, daha sonrasında Kan Damlası ve Gölgesiz duruşlarını kullanarak Habislordu'nu yaklaşık bir saat boyunca kesip biçti. Yaratık savaş için yaratılmış bir varlık olsa da bir saat boyunca hiçbir karşılık veremeden darbe üzerine darbe almış, nihayetinde korku nedir öğrenince kaçmayı seçmişti.

 

 Bir Habislordu'nu öldürmek çok da zor sayılmazdı lakin onu kaçmaya zorlayacak kadar korkutmak? İşte bu da hiç kolay değildi!

 

“Mm. Habislordu'nun vücudu biraz sertti; muhtemelen İkinci Adımın Taolordları'na denk.” Ning başını hafifçe salladı. “Ancak… Tao'ya dair öngörü miktarı yok denebilecek kadar az. Bu konuda herhangi bir Dünya Seviye gelişimci ondan üstündür.”

 

Habislordu'nu bir süre denedikten sonra Ning tek bir Habislordu'nun Prens Uluneşe gibi ucubevari figürlere tehdit oluşturmayacağını onaylasa da, grup halindeki yaratıkların bir takım sıkıntılar çıkarabileceğini de fark etmişti. Çünkü yaratıkların İkinci Adımın Taolordları'na denk vücutları vardı ve dolayısıyla saldırıları ciddi bir güç taşıyordu. Zayıf noktaları ise saldırıların fazla kaba saba olması ve kolayca atlatılabilmesiydi ama yeterli miktarda saldırı olursa tehlikeli bir durum yaratmaları işten bile değildi.

 

Yine de Kılıç Bölgesi'ne ve yedi tip Tao yıldırımı ile Tao suyuna sahip olan Ning, grup mücadelelerine karşı koyabilecek en uygun figürlerden biriydi.

 

“Gitme zamanı.” Kılıç ışıklarıyla yıkanan Ning aşağıya inmeye koyuldu.

 

Boom!

 

Kolayca toprağı aştı, bir dünya katmanını daha geride bırakarak Habislerin Boşluğu'nun on üçüncü seviyesine ulaştı. Gördüğü manzarada sonsuz denebilecek bir kan kokusu ve hissedeni çılgınlığa sürükleyebilecek derecede cezbedici bir aura barındıran kıpkırmızı bir dünya yatıyordu.

 

Ning'in tanrıhissi çabucak bu dünyaya yayıldı. Sadece sekiz canlı varlığa sahip olan bu dünyada Habislorları yaşıyordu.

 

“GRAAARV!”

 

“Geber!”

 

“Gebertin!”

 

Sekiz Habislordu dünyanın farklı noktalarında olsalar da hepsi aynı anda Ning'e saldırmaya geçti. Deminki mücadelesinde Ning, tek bir Habislordu'nu kaçmaya zorlayana kadar bir saat boyunca onu domine etmişti. Yaratıkların ne denli vahşi ve inatçı olduğunu bu tecrübeden anlamak gayet kolaydı.

 

“Zayıfsınız.” Ning onları umursamıyordu. En yakınındaki Habislordu'nu kolayca alt ettikten sonra on dördüncü seviyeye yöneldi.

 

……

 

Seviyeleri aşıyor ve aşıyordu. Yin-Yang Kılıç Bölgesi sayesinde şu ana kadar Habislordları ona herhangi bir tehdit unsuru oluşturamamıştı.

 

Ning'in on dokuzuncu katmana ulaşması kısa sürdü.

 

Genç adam bu katmanı da kolayca aşıp geçebileceğini düşünüyordu ama katmanda bir Ebediyet Silahı’nın bulunduğu fark eder etmez işlerin düşündüğü kadar kolay gitmeyeceğini de anladı.

 

“İlk on üç seviyede can veren gelişimcilerin bıraktığı hazineler vardı ama muhtemelen onlar yerli gelişimcilerdi. Zaten en kaliteli hazinene bir Tao Silahı’ydı. On dördüncü seviyeden on sekizinci seviyeye kadar ise tek bir hazine bile görmedim.” Ning'in suratında ciddiyet dolu bir ifade vardı. “Ama gel gör ki on dokuzuncu seviyede bir Ebediyet Silahı var.”

 

Yerellerin bir Ebediyet Silahı üretmesi mümkün değildi.

 

Ning temkinle bölgeyi süzdü. On dokuzuncu seviyede yalnızca on dokuz Habislordu vardı. Manzara on yedinci seviyeden yahut on sekizinciden pek de farklı görünmüyordu.

 

 VHOOOOOSH!!

 

Ansızın yerin derinliklerinden Ning'i bile sarsacak kadar güce sahip heybetli bir aura yayıldı.

 

Genç adam toprağın yarıldığını, uzaklarda bir figürün belirdiğini görüyordu. Mavi zırhlara bürünmüş olan figürün yüzünde bir maske vardı ve sadece soğuk ifadelerle dolu gözleri görülebiliyordu. Sırtında ise dokuz adet kan kırmızısı kılıç vardı.

 

“Sen…” Ning'in yüzü değişti.

 

Dış dünyada Kılıç Taosu’nun üç büyük üstadını iyice incelemişti. Üçlüden en güçlüsü, yani önde duran ve koyu mavi büyük kılıca yaslanan adam yüce hükümdarın dengiydi. Diğer ikili ise ya bu adamın dostları ya da takipçileri olmalıydı ve o ikiliden biri… Ning'in şu anda baktığı adama çok ama çok benziyordu. Tabii “asıl” figürün dokuz kan kırmızısı kılıcı toprağa saplıydı.

 

“Beni öldürebilirsen efendimin geride bıraktığı dokuz hazineyi alma hakkına kavuşursun. Bu kılıçlar sayısız yıl boyunca efendime eşlik etmiş olan akılalmaz güçlü hazinelerdir. Öyle ki Evren Gazinelerine çok yakındırlar ve onları kullanmayıp sadece satsan bile… Her bir kılıç için en azından elli milyon küp Kaos Nektarı alabilirsin. Set olarak satarsan alacağın miktarın haddi hesabı olmaz.” Mavi zırhlı figürün yüzünde soğuk bir ifade vardı.

 

Dokuz kılıcın değerine diyecek yoktu… Lakin Ning o esnada herhangi bir arzuya kapılmış değildi. Bunca zamandır gözlerini bir kez bile kırpmadan mavi zırhlı figüre bakıyordu.

 

Figür “efendim” dediği birinden söz ediyor olsa da vücudundan yayılan kılıç iradesinin dehşetengiz aurası, dış dünyadaki can vermiş olan büyük üstadınkiyle tamamen aynıydı! Auraları katliamdan ve cinayetten ibaretti ama Ning'in şu anki seviyesinin kaç kıdem üstünde olduğunu söylemek bile mümkün değildi. Hatta… Ning gerçek bir Ebediyet İmparatoru'nun böyle bir kılıç iradesine sahip olacağını düşünüyordu!

 

“Ben yalnızca bir Dünya Seviye gelişimciyim. Habislordları'nı alt edebilirim ama bu adamın Tao'ya dair olağanüstü öngörüleri var gibi görünüyor.” Ning çoktan [Üç Baş, Altı Kol]'lu formuna bürünmüş ve her eline bir Ebediyet Silahı almıştı.

 

“Korkmana gerek yok. Sırtımdaki kılıçlar efendimin kullandığı gerçek kılıçlar değil; bunlar efendimin ölmeden önce bizzat dövdüğü rastgele dokuz Tao Silahı, o kadar.” Mavi zırhlı figür, Ning'e doğru yürüyor ve attığı her adımla etrafına yoğun bir öldürme isteği saçıyordu. Sanki her hareketinde devasa iki ordunun çarpıştığı kanlı bir manzara uyanıyor ve öyle bir keder, öyle bir çaresizlik süregeliyordu ki Ning bile yaşananlar karşısında nefessiz kalmaktaydı.

 

Genç adam meselenin ne kadar ölümcül olduğunu yavaş yavaş anlıyordu. Kadim zincirleri geçerek Has Kısımlar'a girebilen herkes dehaların da dehaları olarak görülen kimselerdi… Lakin bu seviyede bulunan Ebediyet Silahları ve farklı farklı depo tipi hazineye bakılırsa, burada ölen kişi sayısı birden fazlaydı! Tabii rakibin bu kadar korkunç bir adam olması ise gayet doğaldı.

 

“Beni öldürebilirsen efendimin kullandığı dokuz kılıcı elde edebilirsin.” Mavi zırhlı figür sabırsız bir ses tonuyla konuştu.

 

Ning'in gözlerindeki ifadeler soğudukça soğudu. Bu dünyaya geldiğinde o dokuz kırmızı kılıcın toprağa saplandığını görmüştü. O kılıçları kimse alamazdı! Diğer bir deyişle… Bugüne dek Ning'in karşısında duran mavi zırhlı figürü alt etmeyi başaran tek bir kişi bile çıkmamıştı!

 

Tırırım…

 

Ning buz kadar soğuk bakışlarıyla hemen Tao yıldırımlarını ve Tao sularını aktif ederek onları heybetle kükreyen, on bin kilometreye kadar uzayan dehşetengiz kılıçlarla kaplı, ıssız bir Kılıç Taosu bölgesine çevirdi.

 

Mavi zırhlı figür ise bütün bunların farkında değilmiş gibi Ning'e yürümeye devam ediyordu. Karşısında sadece kılıçlardan ibaret ıssız bir bölge vardı.

 

….

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44525 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr