Bölüm 1137: Kuzeykuşak Kılıçları'nın İhtiyaç Duydukları Hazineler

Ji Ning İmparator Altınada ve İmparator Karabulut'un ardından geçide girdi. Kısa bir yürüyüşün akabinde bir kapı daha gördüler.

“Açıl.” Karabulut emretti. Taştan kapı anında aşağı çöktü ve arkasında yatan geniş hazineliği gözler önüne serdi.

“Yok artık.” Gördüğü şeyler Ning'in başını döndürüyordu. Kimisi acımasız, kimisi soğuk ve kimisi da dengeli olan farklı farklı auraları hissedebiliyordu. Karşısında asılı duran o kadar fazla hazine vardı ki, bunların sayısı en azından on milyonlarla ölçülebilirdi.

“Hazineliğimizdeki bütün hazineler olağanüstüdür.” İmparator Altınada gülümsedi. “Çoğu özeldir! Tabii bazıları birden fazla sayıda bulunabilir; hepsinin bir örneğini yerleştirdik.”

“Üstatlar.” Ning alelacele konuştu. “Yaşamkanı silahlarımın işlerine yarayan malzemeleri bulmaları için onlara dokunmaları gerekiyor.”

“Dokunmakta sorun yok.” İmparator Altınada ciddiyetle konuştu. “Ama hiçbir şeye zarar vermesinler. Buradaki bazı hazinelerin değerini tahmin bile edemezsin.”

“Merak etmeyin. Zarar vermezler.” dedi Ning.

İmparator Karabulut güldü. “E hadi o zaman; incelemeye başla.”

Ning başını salladı. “Çıkın.” diye diledi. Svish! Svish! Altı Kuzeykuşak Kılıcı da kından fırladı ve her birinin yüzeyinde tatlı mı tatlı birer çocuk belirdi.

“Efendi! Efendi!” Çocuklar seslenmeye başladılar.

“Dinleyin. Sayısız hazineyle dolu bir yerdeyiz. İşinize yarayan hazineleri bulmak için hepsine dokunabilirsiniz.” Ning açıkladı. “Ama unutmayın, hiçbirine zarar vermeyecek ve direkt olarak özümsemeyeceksiniz. Önce inceleme yapacağız ve inceleme sonlandığında, şansımız yaver giderse size özümseyebileceğiniz hazineler alacağım.”

“Haha.”

“Tamamdır.”

Kuzeykuşak Kılıçları epey heyecanlıydı.

“Gidin.” Ning onları gökyüzüne doğru gönderdi ve hazineleri incelemeye başladılar.

Geniş hazinelik üstünde sayısız hazineyi barındıran uzun, taştan masalarla kaplıydı. On iki katmanlı raflar da dikkat çekiyordu. Raflara yerleştirilen hazinelerin değeri daha düşüktü. Ayrıca üstünde tek bir hazine duran bazı taştan sunaklar da mevcuttu.

Her türden silahın ve hatta Evren Silahları’nın bile olduğu bir hazinelikti! Mucizevi hazineleri barındıran bir yer olarak, sayısız rengin ihtişamını gözle görebildiğiniz muazzam bir manzaraya ev sahipliği yapıyordu.

……

Zaman yavaş yavaş geçti. Kuzeykuşak kılıçları dört bir yanı dolaşarak hazinelere dokunuyordu. Yaklaşık on beş dakika sonra…

“Efendim! Efendim! Bu çiçeği yersem, bana büyük bir yarar sağlayacağını hissediyorum.” Kuzeykuşak Beş, ruhani yoldan Ning'e seslendi.

Gözleri parlayan Ning hemen kılıcına baktı. Kılıcın önünde yarı saydam ve gri aurayla kaplı bir çiçek duruyordu. Çiçeğin yanında duran yeşim parşömende kısa bir tanıtım yazısı vardı. “Gölgesiz Altılı Hırsız Çiçeği” adını taşıyan bu çiçek başka eşyaların arasında gizlenebildiği için kolay kolay bulunamıyordu. Mucizevi bir hazineydi.

“Kaç tane yiyebilirsin?” Ning sordu.

“Tam emin değilim ama en azından on bin tane yiyebilirim.” Kuzeykuşak Beş cevapladı.

“Anladım.” Ning hemen hazinenin adını aklına kazıdı ve diğer kılıçlara odaklandı. Burada muhtemelen Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki bütün hazinelerin bir kopyası vardı!

……..

Ölümsüzler Sarayı'nın dışında…

Hükümdarlar ve İmparatorlar takipçileriyle birlikte sabırla bekliyorlardı.

“Parkıyı.” dedi Hükümdar Yelyağmur. “Tao İttifakı genç dostumuz Karakuzey'e kirli bir taktik uygulatmaz, değil mi? Bize haber vermeden onlarla takas yaparsa…”

“Katılıyorum. Parkıyı…” İmparator Adapostu konuştu. “Karakuzey senin krallığına ait.”

“Merak etmeyin.” Hükümdar Parkıyı gülümsedi. “İstediğim an Karakuzey'e ulaşabilirim! Şu anda Ölümsüzler Sarayı'ndaki sayısız hazineyi inceliyor. Biraz zaman alacaktır, hemen sabırsızlanmayın. İhtiyaç duyduğu hazineleri bulunca bize de söyleyecek.”

“Güzel. O zaman adil bir şekilde rekabet edebiliriz.” dedi İmparator Ayrıkbeşli. Beşi de Sonsuz Diyarlar'ın en elit figürleriydi ama buna rağmen soğukateş kazan meyveleri için yapacakları rekabet hepsini geriyordu.

Bu meyvelerin yaklaşık, belirli bir değeri vardı fakat hiçbir zaman markette bulunamıyorlardı. Meyvelere sahip figürlerin çok azı onları satmaya kalktığı için normalde hükümdarlar bu meyveleri almak adına belirli fiyatın en azından birkaç katını ödemek zorunda kalıyordu! Kızıldalga Tapınağı'nın gelmesiyle birlikte, her 100,000 kaos döngüsünde 300 meyve toplayabileceklerdi. Bu nedenle Ning'le yaptıkları konuşmalarda olağanüstü denebilecek fiyatlara çıkmamışlardı.

Ancak… Geleceğin kesin olmadığını da biliyorlardı. Kim bilir, belki de günün birinde İmparator Dalgadeğişen malikaneyi yanına almaya kalkabilirdi.

…..

Ölümsüzler Sarayı'nda…

Ning kılıçlarını kontrol ediyor, onları farklı farklı hazinelere nazikçe dokunmaları için yönetiyordu.

“Efendim! Efendim! Bu taşın bana inanılmaz faydalar sağlayacağını hissediyorum!” Kuzeykuşak Üç de seslendi ve Ning bahsi geçen taşı hemen hafızasına kazıdı.

Bütün hazineleri incelemeyi bitirdiğinde genç adam, Kuzeykuşak Kılıçları’nın işine yarayabilecek on iki hazine bulmuştu fakat Kuzeykuşak Kılıçları büyümek adına çok sayıda hazine tüketmeliydi. Ning hazine miktarının yeterli olmamasından korkuyordu.

 Nihayetinde, on saatlik incelemenin ardından, Ning duraksadı.

“Nasıl geçti?” İmparator Altınada ve İmparator Karabulut ona bakıyordu.

“Yaşamkanı silahlarımın işine yarayan birkaç hazine buldum.” dedi Ning.

“Hangi hazineler? Söyle gitsin; toplamak için elimizden geleni yaparız.” İmparator Altınada lafı dolandırmadı.

“Dışarıda açıklasam daha iyi olur.” Ning hemen cevapladı. “Hükümdar bana işleri adil sürdürmem gerektiğini söylemişti.”

”Oh. Doğru, doğru. Adil olmak lazım.” Karabulut ve Altınada biraz sıkıntılıydı. Nihayetinde Ning Parkıyı Krallığı'nın bir üyesiydi ve Hükümdar Parkıyı'nın talimatlarına uyuyordu.

Yine de Karabulut ve Altınada ikilisi pek endişeli değildi. Tao İttifakı öyle zengindi ki, adil rekabet ortamında da kaybetmeleri söz konusu olamazdı.

“Gidelim.” Yola çıktılar.

…….

Ölümsüzler Sarayı'nın dışında…

Ji Ning, İmparator Karabulut ve İmparator Altınada aynı anda ortaya çıktı.

“Geldiler.” Dışarıda bekleyen figürlerin gözleri parladı.

Soğukateş kazan meyveleri için yapılacak takas başlamak üzereydi.

“Karakuzey, uygun hazineler bulabildin mi?” Parkıyı sordu.

“On iki tane buldum.” dedi Ning. Bu cevap herkesi şaşırtmıştı. On iki mi? Görünüşe göre herkes Ning'e bir şeyler verebilecekti.

“İlkinin adı Gölgesiz Altılı Hırsız Çiçeği.” Ning söze girdi. “En azından on bin adet gerekiyor.”

“On bin mi?”

“Ama…”

Herkes stres altındaydı. Surat ifadeleri değişti.

“Ne oldu?” Ning duruma anlam veremiyordu.

“Karakuzey, Alevejder Diyarıdüzlemi'ndeki bütün Gölgesiz Altılı Hırsız Çiçekleri’ni toplasak bile, toplam sayı muhtemelen birkaç yüzü geçmez.” dedi Parkıyı.

İmparator Altınada başını salladı. “Bu çiçekler uzayda gizlenen, görünmez hazinelerdir. Bulunması hiç kolay değildir. Pek kullanışlı olmasalar da, onlara nadiren rastlanır.”

Bunu duyan Ning ne diyeceğini bilemiyordu. Kuzeykuşak kılıçları için ihtiyaç duydukları malzemenin sayısı da önemliydi. Örneğin, o altın kumun akılalmaz bir kısmını özümsemişlerdi! Kuzeykuşak'taki kılıç ruhunun dediklerine göre, çiçeklerden en az on bin adet yemesi gerekiyordu; fakat Ning bu miktarın onda birini bile bulamayacaktı.

“İkinci hazinenin adı ise Ateştaşıyan Tathata Metali.” dedi Ning. “Yaklaşık otuz bin metrelik bir dağ kadarına ihtiyacım var.”

“Otuz bin mi?” Hükümdarlar ve İmparatorlar bir kez daha iç geçirdiler.

“Çok fazla istiyorsun. Ateştaşıyan Tathata Metali el boyutlarında levhalar şeklinde hazine yapımında kullanılır. Sen ise koca bir dağdan bahsediyorsun.” İmparator Altınada başını iki yana salladı. “Öyle bir dağı Alevejder Diyarıdüzlemi'nde bulamayız. Tao İttifakı olarak inanılmaz bedeller ödeyerek başka diyarıdüzlemlerden bunu talep edebiliriz… Fakat elindeki soğukateş kazan meyvelerinin sayısı böyle bir dağla kıyaslanabilecek bir değere sahip değil.”

…….