Bölüm 118: Baskın Basanındır (3)

avatar
296 2

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 118: Baskın Basanındır (3)


Almış oldukları istihbaratın ve şu ana kadar sıkıntısız ilerleyen planlarının kendisine verdiği özgüven ve tatmin duygusu sayesinde Blair korkusuz bir şekilde George’un yanında yürüye ve hatta gülümsüyordu.

Şu ana kadar yapmış olduğu şeyleri daha önce hiç yapmamıştı, ilk defa tecrübe etmekteydi ve genelde bu tür şeylerden olabildiğince uzak durup kitaplarının arasına gömülerek geçiriyordu vakitlerini ama kendisine verilen bu görev sayesinde farklılığı görebiliyordu.

‘Özgürlük!’ diye düşündü, kelime bile heyecanlanması için yeterliydi.

Kendisine yaltaklanmaya çalışan, peşinde koşup kendisini koruduklarını söyleyen ve hiçbir şey yapmasına izin vermeyen insanlar yoktu yanında şu an, sadece George vardı ama onun da endişelerine hak verdiğinden dolayı bir şey demiyordu.

George hayatı boyunca hep kendisiyle beraberdi ve kendisine atanmış özel kahyası olarak hizmet vermeye devam etmekteydi. Kendisine karşı olan koruyucu davranışı, ailesinden gelen birçok emirden bir tanesiydi ve bunu olabildiğince mükemmel bir şekilde yerine getirme zorunluluğundaydı.

Ancak bu gece kalkıştıkları baskın, kendisinin aile içindeki konumunu yükseltmekle kalmayacak, aynı zamanda muhtemelen kendisinin büyük bir ödül almasını sağlayacaktı.

Etrafındaki insanların her işi yapmasına engel olarak yaltaklanmasından dolayı birçok kez ailesi tarafından yetersiz görülmüştü ama bu geceki baskınla her şey değişecekti.

‘Sonunda abim kadar özgür olabilirim belki.’

Kamp ateşine ulaştıklarında Blair düşüncelerini bir kenara bıraktı ve önündeki yaşanacak şiddetli ve vahşi savaşı düşünmeye başladı, bu ile sırtından aşağıya soğuk terler akması için yeterli gelmişti.

“Ateş Topu!”

George elini kaldırdı, avucunun içinde bir yumruğun dört katı büyüklüğünde bir ateş topu meydana gelmişti. Oluşturduğu ateş topu, kamp ateşinden daha parlaktı ve göz alıcıydı.

George’un elini savurmasıyla birlikte ateş topu hızla uçtu ve kamp alanındaki en büyük çadırı vurdu, Alastair’in kendilerine söylediği bir başka bilgiydi bu da.

BOM!

Ateş topunun çadıra ulaşmasıyla kulakları çınlatan ve geceyi gündüze çeviren göz alıcı bir patlama meydana geldi. Patlama çadırı tamamen havaya uçurdu, içinden de iğrenç bir kokunun yayılmasına sebep oldu ev toprağın da püskürmesiyle birlikte ikilinin görüşü tamamen kapandı.

George bunun ardından hemen kılıcını çekip beklemeye başladı, savaşın bu kadar kolay bir şekilde bitmeyeceğinin bilincinde olarak Blair’e işaret etti ve onun da kılıcını çekmesini söyleyip hazır olması konusunda onu uyardı.

Beklendiği gibi ortaya çıkan görüntü pek de umut edici sayılmazdı.

Toprak ve tozun içine bulanmış ve yüzleriyle elleri kan içinde bulunan orta yaşlı üç kişi, önlerinde neredeyse tamamen parçalanmış topraktan bir duvarın arkasından öfkeli ve şaşkın gözlerle bunun sorumlusu olan kişiye bakıyorlardı.

Oldukça yürek hoplatan ve görüntüsü oldukça iğrenç olan bir sahneydi.

“Sizi…!”

Üçü de aynı şeyi düşünüyordu: önlerindeki ikiliyi acı çektirerek öldürmek.

“Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz?” diye öfkeyle kükredi sağ tarafta bulunan kadın.

Kadının üst dudağının hemen üstünde ve sağ kulağının hemen altında kocaman benler bulunmaktaydı. Altın sarısı saçları patlamanın etkisiyle birlikte dağılıp toprağa ve kana bulanarak bozulmuş, kendisinin korkutucu yüz ifadesiyle birlikte masallardan fırlama bir cadıya benzemesine sebep olmuştu. Yüzünde de birçok toprak kümeleri bulunuyordu, kan da vardı ancak kendisine ya da yanındaki diğer büyücülere ait değildi.

Ortadaki, kırklarının sonuna gelmişti ve saçları çoğunlukla griye dönmeye başlamış bir erkekti. Sağ gözünün çevresinde garip bir girdaba benzeyen dövme bulunuyordu, ayı şekilde üstü toprak, kan ve kir içinde kalmasına rağmen aralarındaki en sakin surat ifadesine sahip olanı da kendisiydi.

“Veledi tanıyorum! O bir Richards, yanındaki de o zaman kahyası olmalı,” dedi soldaki adam.

Otuzlu yaşlarının başındaydı ve güçlü biriymiş gibi gözüküyordu, iriydi. Gözleri, adamın en göze batan özelliğiydi. Gri ve beyaz arasında değişim gösteren gözleri, ruhun içini görebiliyormuşçasına derindi.

“Şansımız bir anda dönmüş gibi hissediyorum,” diyerek ekledi.

“Demek buraya kadarmış,” diye belirtti dövmeli adam önlerine serilmiş olan gerçeği, sakin gülümsemesi yüzünden üzgün ya da öfkeli olup olmadığı anlaşılmıyordu. “Şu ikiliyi ortadan kaldırıp başka bir saklanma geçme vaktimiz geldi.”

Kadının yüzünde cani bir gülümseme oluştu, dudaklarını ıslattı. Gözleri şehvet ateşiyle kavrulmaya başlamıştı. “Oh, neden ortadan kaldırıyoruz ki? Bir sonraki deney aşamasına işe yarayan güçlü denekler arasına girmiş olamazlar mı?”

“Evet! Evet! Evet!” diyerek onayladığını belirtti gümüşi gözlü adam.

Kadının söylediklerinin ardından gözünün önünde oynamaya başlayan sahnelerle heyecanlanmıştı, hatta ağzının suyu bile akmaya başlamıştı.

Blair onların ağzından çıkan cümlelerin küstahlığına ve iğrençliğine burun kıvırdı.

“Sizin gibi alçak ve yoldan sapmış büyücülerin buradan kolayca kaçabileceğini düşündüren şey de nedir size? Yaptığınız bu acımasızlığın cezasız mı kalacağını düşünüyorsunuz? Bugün bu mide bulandırıcı eylemlerinizin hesabını vereceksiniz!”

George bu söylenenlere karşı bir baş sallamasıyla onayladı ancak gözleri ortadaki adamdaydı. Sakinliğini koruyabiliyor oluşundan dolayı kendisinin daha tedbirli olması gerektiğini hissetmeye başlamıştı ve Blair’i de koruması gerekecek olması gerçekten işini zorlaştıracak gibi gözüküyordu.

Dövmeli adam, genç Blair’in söylediklerine karşılık sakin gülümsemesini korumaya devam etti ancak gözlerindeki onaylamayan bakışla başını iki yana salladı.

“18 veya 20 yaşlarında birisin ama hiç mi gerçek hayat tecrüben yok? Gerçekten buradan öylece elini kollunu sallaya sallaya yürüyüp gidebileceğini sanıyorsun. Gerçekten de biraz fazla saf gibisin.”

“Gençlik! Ah… Keşke ben de genç olsaydım!” diye heyecanla şakıdı gümüşi gözlü, aynı zamanda ses tonu özlemi taşıyordu fakat ifadesi tamamen değişti ve cani bir gülümsemeyle Blair’e baktı. “Bu yaşına kadar hâlâ saf kalmayı nasıl becerebildin? Geri zekâlı! İki kişi buraya kadar gelebildiniz diye bir şey mi oldun sen? Ne sanıyorsun kendini?”

Blair hakaretlere karşılık vermek istedi ancak George tarafından durduruldu. Onun yerine sadece ters bir bakış atmakla yetindi. Derin bir nefes alıp yutkundu, her an patlak verebilecek gibi gözüken mücadeleyi düşünmeye başladı.

George’un avcunun hemen üstünde süzülen ateş topu, başlangıç işaretini veren ıslık sesiymişçesine her an kullanılmayı bekliyordu.

Oldukça gergin ve stresli bir ortamın oluşmasını sağlayan gece vakti, orman tarafından anında sahiplenilmiş ve beş kişinin etrafında dönecek olan gerginliği tümüyle saklayacağını da göstermişti. İyi bir şekilde rolünü getiren bir sır tutucudan farksız gibiydi.

Blair, önündeki üç yetişkin büyücüye bakarken daha önce hiç hissetmediği bir ağırlığın kendisini ele geçirmeye başladığını hissetti çünkü daha önce hiç bu tarz bir tecrübe elde etmemişti.

Önceki ikiliyle olan mücadelesini artık mücadeleden sayamayacağını fark etti, o tam anlamıyla tek taraflı bir katliam olmuştu fakat önündekiler için bu geçerli değildi çünkü onlar kendilerinin tehlikeli olduğunu gayet de keskin bir şekilde gösterebiliyorlardı, hatta haykırıyorlardı duruşlarıyla.

‘Umarım arkadan saldırman işe yarar,’ diye düşündü Blair, Alastair’in planını hatırlarken biraz şüphelenmeye başlıyordu.

“O zaman bence başl---”

Dövmeli adam sözünü bitiremeden üstlerine gelen muhteşem hızdaki ateş topuyla yüz ifadesi karanlık bir ifade alırken anında büyü kullanmaya başladı.

“Ateş Topu!”

BOOM!

İki ateş topu birbirleriyle çarpıştı ve havai fişeklerin göz alıcılığını bile kıskandıracak şekilde patlayarak ateş parçalarının adeta bir gösterinin parçasıymışçasına dağılmasına sebep oldu, çimenlerin üstüne düşerken çıkan tıs sesiyle birlikte küçük duman kümelerinin yükselmesine sebep oldu.

Patlama, bulundukları alanın aydınlanmasını sağladı ve onların etrafında bulunup da yaklaşmayı düşünen tehlikelerin korkmasını sağlayıp oradan uzaklaşmasını sağladı. Hayvanda olsalar arada kalıp can vermek istekleri doğrultusunda yer almıyordu elbette, daha sonra dönüp arta kalanları toplamak kendileri için daha iyiydi.

“İnsan lafımı bitirmeme izin verir,” dedi alınmış bir şekilde ve üzgün bir ifadeyle. “Ama karşımdaki küçük bir kâhyadan başka biri değil ne yazık ki! Hihihi…”






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr