Alastair büyücülerin gelmesini beklerken boş durmamış, bir zamanlar büyücünün araştırmalarını yaptığı odayı bir tuzak alanına çevirip kendisini koruma altına almıştı.
Run Büyüsü, Alastair’in son zamanlarda ilgisini çeken bir alan olmuştu. Belli başlı büyülü komutları içeren harfleri kullanarak ekstra özellikler kazandırma işlevi oldukça işe yarar bir araçtı ancak Alastair’in şu anki seviyesi onun yeterince güçlü şeyler yapmasını fazlasıyla engelliyordu.
Yine de gizleme, savunma ve saldırılar için birkaç runik büyü formasyonu öğrenmiş ve büyücünün odasını tamamen onlarla doldurmuştu fakat bunların yeterli gelmeyeceğinin de farkındaydı çünkü Acemi Seviye bir büyücü olarak runik büyü o kadar da güçlü olmuyordu.
Eğer zamanı daha fazla olsaydı muhtemelen daha iyi işlev çıkarabilirdi, bunu biliyordu.
Runik büyülerin asıl gücü, büyücü elementleri kullanmaya başlayabildiğinde başlıyordu çünkü o zaman elemental özellikler de eklenebiliyordu.
Alastair bunu yapmayı başlayacağı gün için sabırsızlanıyordu, aklı akademideki öğretmenin kullandığı ışık elementi rununda idi, “Öyle büyüleri ve runları öğrenmek için sabırsızlanmak gayet de haklı bir davranış! Dört element yatkınlığına sahip biriyim, muhtemelen yapabileceklerimin sınırı yoktur. Özellikle de Işık ve Karanlık… Acaba onlarla neler yapılabiliyor?”
Alastair run büyüsü dersleri aklında dönerken heyecanla kendi kendisine konuştu ancak sonrasında işin ucun kaçırıp fazla heyecanlandığını fark etti ve hemen kendisini durdurdu. Şu anda düşünceleri arasında kaybolup gidecek durumda değildi.
‘Huh… Geldiler!’ diye düşündü derin bir nefes alırken, kümenin arkasına biraz daha çekilmiş ve An’ın da yanında durup durmadığından emin olmuştu.
An da onun işaretini ciddiyetle bekliyordu.
---
Büyücüler içeri girdiklerinde ilk başta tedbirli bir tutum sergilediler ancak darmadağın olmuş odayı bir süre inceledikten sonra tehlikeli bir şey olmadığı kararına vardılar.
“Terk edilmiş,” dedi sarışın, etrafına bakarken yüzünde ekşi bir ifade vardı. “Burada her ne olduysa kendisinin bütün laboratuvarı patlatmasına sebep olacak kadar ciddi bir şey olmalı.”
“Ya da kaçmak için yapmıştır,” diye öneride bulundu diğeri.
“Kaçmak mı? Onun gibi Çırak Seviye olan biri ne diye kaçmak gibi bir eyleme teşebbüs etsin ki?”
“Buraya göreve gelen bir büyücü olmuştur, sonra onun varlığını öğrenmiştir ve…” deyip etrafını gösterdi, ardından da toprak kümesi ile neredeyse kapanmış gibi gözüken bir başka odayı işaret etti. “Görüyorsun, bence yeterince açıklayıcı. Anlatmaya gerek yok.”
Mor gözlü kadının sanısına karşılık bir şey demedi ama kabul de etmedi. Dedikleri olabilecekler arasındaydı ve gayet de olabilirliği yüksek bir olaydı ancak yine de Çırak Seviye birinin böyle kolayca düşeceğine inanmak istemiyordu.
“Dua edelim de araştırmalarına bir şey olmuş olmasın,” dedi sarışın, yüzündeki karamsar ifadeyle. “O araştırmaların bizim için ne kadar lazım olduğunun farkındasın, değil mi?”
Mor gözlü kadın gözlerini devirdi, özenle bakımını yaptığı tırnaklarına baktı bir süre ve sonrasında da bıkkın ifadesiyle kadına çevirdi yüzünü.
“Farkındayım, farkındayım! Yine de onun yaptığı araştırmaların bu kadar da önemli olduğunu düşünmüyorum. Ne de olsa bu konuda görevli birçok kişi var ve birçoğunda da gözle görülür bir şekilde ilerleme… Neden sadece bir adamın araştırması peşinde ilerliyoruz ki?”
Sarışın ne diyeceğini bilemedi ilk başta. Karşısındaki insanın gerçekten de nasıl bu kadar kalın kafalı olabildiği konusunda düşünceleri tekrar yükseliyordu ancak bunları söylemekten kaçındı, uğraşamayacak kadar yorgundu ve görevi hızlıca bitirmek istiyordu.
“Araştırmaların hepsi sıkıntısı olmayan bir varlık yaratmak, böylece aydınlık taraftan daha üstün olabiliriz. Bu da bizim daha çok kaynak sahibi olmamız anlamına geliyor. Bu yüzden birçok akademi ve kuruluş, bir arada toplanarak kendi çaplarında araştırma yapıyorlar.”
“Umurumda olduğu kısma geçince haber et,” diyerek karşılık verdikten sonra gerindi. “Şimdi bu adamın araştırmaları nerede? Çabuk bitirelim, uykum var!”
“Burada bir yerlerde gizli bir geçit var ve açmak için de…” dedi ancak devamını getirmedi.
Sarışın kadın üstü toprakla kaplanmış küçük kristallerin olduğu masaya ilerledi ve duvara kısa bir bakış attı, ardından da büyü enerjisini duvara yolladı.
“Runik büyü ile gizlenmiş bir kap---”
BOOM! BOOM! BOOM! BOOM!
Bir anda odada şiddetli patlamalar meydana gelmeye başladı, dört bir duvarın aynı anda patlamasına ek olarak yer de çökmeye başlamıştı. Bir anda etraf dehşet verici bir savaş alanına döndü, her şey birbirine girmeye başladı.
Sarışın büyücünün patlamayla direkt olarak yüz yüze gelmiş olmasından dolayı acı içinde bir çığlık yükseldi ondan ve ardından bir daha da sesi çıkmadı, bayılmıştı.
Yüzünün büyük bir kısmı parçalara ayrılırken iğrenç bir görüntü kazanmasını sağlamıştı. Saçları da garip bir şekil alırken bazıları kafa derisinden koparak dağılmış, bazıları da açılmış derisinde yapışmıştı.
Diğer büyücü ise pek fazla etkilenmemişti ancak o da yaralanmıştı. Bacaklarında ve kollarında ciddi bir kanama durumu söz konusuydu, üstü başı tamamen toprak içinde olup birkaç taş parçası da derisine saplanmıştı ancak bunlara direnebilecek kapasitedeydi.
“Sikeyim! Sikeyim! Sikeyim!” diye küfretti ardı ardına, mor gözleri sinirden kanlanmıştı ve ürkütücü bir hâl almıştı. “Adam resmen bize tuzak hazırlamış! Tuzaktan bahsedi---”
Toprak ve toz yüzünden görüş kısıtlanmıştı ancak az buçuk görebiliyordu ve diğer büyücünün durumunu görünce sözleri yarıda kesildi, şansına lanet edip kendisini bu görev için seçenlere içinden lanetler yağdırdı.
BOOM!
Bir anda yüzünün ortasında patlayan küreyle birlikte kadın duvara uçtu ve sert bir şekilde yere çakıldı.
Acıyla inledi, ne olduğunu anlayamıyordu. Hiç de iyi bir durumda olmadıklarının farkındaydı ancak ne olduğunun farkında değildi ve korku kendisini çevrelemeye başlamıştı.
“B-bu… Görev… Ne-ne b-böyle?” diye sordu kadın, suratı dağılmıştı ve artık hiç de güzel gözükmüyordu. “Ne-neden? Buradaki büyücünün böyle tuzaklar kurmadığı söylenmişti! O zaman neden…”
“Çünkü öyle şeyler hiç kurmadı,” dedi yabancı bir erkek sesi ancak inceydi, yaşının küçük olduğuna bir işaretti. “Ben kurdum.”
Kadın, önüne eğilen genç erkeğe bakmayı denedi.
Düşündüğünden de küçüktü, yirmilerine daha girmemiş olduğunu tahmin etmişti ancak bu kadar da genç beklemiyordu. Belki on sekiz, belki de on yedi… Karşısındaki daha genç biriydi, ne olduğunu hâlâ anlayamıyordu.
“Se-sen… Ki-kimsin?” dedi acıya rağmen ayakta durmaya çalışırken, mor gözlerinde vahşi bir parıltı belirdi. “Kimsin?”
“Bilmene gerek yok. Zaten unutacaksın,” dedi çocuk ve bir anda ellerinden büyülü halatlar ortaya çıkıp kadını bağladı. “Şimdi… Gelelim asıl işimize. Ben de sizin kadar buradan olabildiğince erkenden çıkmak istiyorum.”
Kadın bir anda sıkıca bağlanmıştı, yaralandığından dolayı duyuları neredeyse tamamen körelmişti. Karşısındaki çocuğun ne ara büyüyü yaptığını bile fark etmemişti.
Dişlerini sıktı ve bir savaşçının korkutucu bakışlarıyla ona baktı ancak çocuk yavaş adımlarla önüne kadar geldi.
“Yaralısın, büyü yapmaya kalkıp benimle savaşmaya kalkarsan da arkadaşın ölecek. Cidden böyle bir şey yapmaya değer mi?”
“Seni pislik! Seni geberteceğim,” deyip hırladı ancak kan kusmaya başladı bir den, vücudu düşündüğünden daha da kötü durumdaydı.
Dışarıdan pek de belli olmuyordu fakat iç yaralanmaları dikkat etmesi gerektiği bir seviyeye ulaşmıştı.
“Kar---”
“Kaygan Görüş!”
Kadın hangi büyü olduğunu anlayamadı, sadece bir anda dünyasının kaymaya başladığını ve midesinin şiddetli bir şekilde bulandığını hissetmeye başladı. Dengesini kaybetti, sert bir şekilde yere düştü ve çocuğun ela gözlerine baktı ancak bu sefer korku ile dehşetin karışık parıltılarıyla doluydu.
Çaresizlik kendisini yavaşça ortaya çıkarmaya başladı.
“Sen---”
Kadının sözleri, çocuğun kabzayla vurduğu sert bir darbeden sonra bıçakla kesilir gibi kesildi.
Büyücünün ini tekrar sessizliğine kavuşurken Alastair gözlerini yerde ağır yaralı bir şekilde yatan diğer büyücü kadına çevirdi.
Ela gözlerinde uğursuz bir parıltı belirirken derin bir nefes aldı.
“Aptallar! Runik büyüyü araştırmaya çalışmayacak kadar geri zekâlılar,” deyip dalga geçti ancak onlara da hak vermeden edemedi. “Hiçbir büyücü Acemi Seviye’deyken runik büyüyü kullanmayı denemez. Kendilerini kısıtlamaktan başka bir şey olmadığını düşünürler ve haklılar da ancak benim gibi büyü kristalinde o kadar da sıkıntı yaşamayınca gerçekten de işe yarar hâle geliyor.”
Gülümsemesi, durumu ölçüp kendisini överken daha da genişledi ve gözlerindeki parıltılar daha da ışıldadı. Kısa kılıcını kınına soktu, uğursuzluğu yavaşça soğukluğa dönerken ellerini ağır yaralı kadının kafasına üzerine yerleştirdi.
“Anı Merceği!”
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..