Bölüm 143: Umulmadık Karşılaşma

avatar
264 3

Düşmüş Perinin Yükselişi - Bölüm 143: Umulmadık Karşılaşma


Alastair’in müzayede kadar olan günleri oldukça yoğun ve yorucu geçmişti, kendisinin görev diye çıktığı bu yolda tanık oldukları kendisinin oldukça yıpranmasına sebep olmuştu ama aynı zamanda bunun sonucunun iyi olması yüzünden de rahatlamış hissediyordu.

Şikâyet etmeye hakkı olmadığının da farkındaydı, bulunduğu dünyanın ana kuralı gücü elinde barındırmaktan geçiyordu ne de olsa.

Geceleri dışarı çıkmak ne kadar kolay olsa da Grag’in şüphelenmesine neden olabileceğinin de farkındaydı ama elinden bu konuda bir şey gelmiyordu. Daha iyi bahaneler üretmek istemişti ama elindeki imkânlarının getirisi hiç de iyi sayılmazdı.

Fakat Grag’in güvenini biraz olsa da kazanmış olması sayesinde kendisinin neler yaptığını pek de umursamıyordu, hatta daha çok endişeliymiş gibi gözüküyordu kendisine.

Kendisini işkolik, araştırmalara aşırı düşkün bir büyücü olarak görmesi yüzünden sergilediği davranışların gayet normal olduğunu düşünüyor ve yalanlarının ikinci bir düşünceye varması yüzünden fark edilmeyeceğini tahmin ediyordu.

Alastair bu durumdan oldukça memnundu, bahanelerinin pek iyi olmamasından ötürü yakalanıp sonunu getirmiş olmak istemiyordu.

Bu fazla salakça bir son olurdu kendisi için.

Alastair geceleri gizlice çantasına doldurduğu eşyaların hepsini satmak için büyük bir çaba harcamıştı, bir sandık eşyayı getirip götürüp durmak pek de kolay bir iş sayılmazdı sonuçta.

Ne kadar çantasını ağzına kadar doldurabilmiş de olsa birkaç eşya hâlâ sıkıntı çıkarmıştı ancak onları da satmanın yolunu bulmuştu. Bir sabah vakti ormana çantasının tekini gömmüş, gece onu alıp karaborsa alanına giderek satımlarını başarılı bir şekilde gerçekleştirmişti.

Şu an elinde 4800 büyü kristali bulunuyordu.

Ne kadar büyük bir miktarmış gibi gözükse de Alastair’in satın almak istediği Çırak Seviye İlerleyiş Tekniği için oldukça az bir miktardı.

Bunun sebebi de bu tür şeylerin büyücü dünyasında pek fazla olmamasından kaynaklanıyordu ve her birinin en üst kademe güvenlikle korunuyor olmasıydı. Ayrıca akademilerin koyduğu katı kurallar sebebiyle kişinin İlerleyiş Tekniği’ni dışarıya aktarma gibi bir şansı da yoktu.

Alastair ilk başta fark etmemişti ancak kendisi kanını o bilgi küresine damlattığı anda beynine akan Acemi İlerleyiş Tekniği’nin aynı zamanda bir tür mühür ile geldiğini sonralarda anlayabilmişti. Kendisini engelleyen bir tür uyarı mahiyeti görevi görüyordu ve akademideki bir başka öğrenciye söyleyememesine sebep oluyordu.

---

Kuzguni siyah saçlarını at kuyruğu tarzında bağlamış ve alnını kapatan siyah renkte bir bandana takmayı tercih etmişti.

Genç adamın safir mavisi gözlerinde soğuk bir zalimlik elini kolunu sallayarak dolaşıyordu ve yüz ifadesi de bunu yansıtmak için elinden geleni ortaya koyuyordu, oldukça korkutucu ve ulaşılamaz bir hava yaratmayı başarabilmişti.

Üstünde düz, işlemeye sahip olmayan kahverengi bir cübbe bulunuyordu. Cübbe yarımdı, adeta bir pelerin gibi ve ayak bileklerinin hemen üstünde bitiyordu.

Karaborsa Alanı’nın meydanında normalden daha fazla insan bulunuyordu ve herkesin gittiği yer koca binaydı.

Herkesin yüzünde açgözlülük ve beklentiyle dolu ifadeler bulunuyordu, bazılarınınkiyse ölümcül bir zalimliğe de ev sahipliği yapmaktaydı ancak kimse bu mekânda bir sıkıntı çıkarmaya cüret edemezdi. Herkes içine gömüyordu duygularını ve dışarı çıkıp karaborsanın toprağından ayrılana kadar da kendilerini dizginlemeye devam ediyordu.

Alastair soğuk yüz ifadesini korumaya devam ederken derin bir nefes aldı ve resepsiyona doğru ilerledi.

“Merhaba, ben müzayedenin belirlenmiş satış planına ekstradan bir eşya ekleyip ekleyemeyeceğim konusunda soru soracaktım da… Böyle bir şey yapılabiliyor mu? Böyle bir şansım var mı?” diye sordu, sesi oldukça nazik ve naifti ancak yüz ifadesiyle garip bir tezatlık oluşturuyordu.

Resepsiyondaki genç adam kaşlarını kaldırdı ancak cevap vermedi, onun yerine Alastair’e beklemesini söyleyerek sandalyesinden kalktı ve bir kapıdan içeri girip göz açısından kayboldu. Bir süre sonra yanında aynı tanıdık kadın ile göründü.

“İsterseniz sorunuzu yukarıdaki odamızda tartışalım,” dedi ve ardından işaret etti.

Alastair’in onaylamasıyla birlikte ikili yukarı çıktılar, aralarında ekstra bir konuşma olmamıştı.

Alastair, kadının kendisini tanımamış olması konusunda rahatladı, ondan yayılan Çırak Seviye’ye ait olan büyü dalgaları kendisine bir tsunami dalgası gibi çarpıyor ve ürkmesine sebep oluyordu.

“Evet, sorunuza gelecek olursak… Bu tür bir durumun yaşanabilmesi için elinizde oldukça değerli bir şey olmalı. Müzayede satış listesine girebilecek kadar değerli değilse maalesef ki bugünkü listeye sokmamız imkânsız.”

Alastair büyücünün ininden aldığı kutuyu ortaya çıkardı, kadının ilgisi anında oraya yöneldi. Alastair’in gülümsemek istemesine sebep oldu ancak duruşunu korudu ve kapağı kaldırdı, ardından da bilgi küresini uzattı.

“Umarım listeye girebilir.”

İnce kaşlarını kaldıran kadın büyü enerjisini küreye yolladı, gözleri açıldı ve yüzünde bir gülümseme oluştu. Karşısındaki kişi kendini hayal kırıklığına uğratmayıp oldukça değerli bir şey getirmişti.

“Çırak Seviye İlerleyiş Tekniği… Hmm, yıldırım elementi için…” diyerek yavaşça söyledi, sonra da Alastair’e geri uzattı sandığı.

İçindeki bilginin tamamını öğrenemiyordu çünkü bunun için kişinin uğraşması gerekmekteydi fakat içeriğine dair bilgiye ulaşabiliyordu.

Alastiair de bu sayede direkt olarak bilgi küresini uzatabilmeye cesaret edebilmişti yoksa asla böylesine salakça bir şey denemezdi.

“Pekâlâ, Papatya Gölü Karaborsa Alanı olarak müzayedeye sunulan eşyaların satışlarından elde edilen büyü kristalleri satıcı ile bizim aramızda bölünmektedir. Satış işlemlerinde aracı işlevi gördüğümüzden dolayı bu satışlardan kazanılan büyü kristalinin yüzde otuzu bizim tarafımıza geçmektedir.”

Alastair ağzını açıp konuşmaya başlayacaktı ki kadın kendisinin sözünü anında keserek ekledi, Alastair’in sinirini bozdu bu hareket ancak elinden bir şey gelmezdi.

“Bu konu herhangi bir şekilde tartışmaya açık değildir.”

Alastair başını onaylayarak salladı ve küçük kutunun içindeki küreyi kadına uzattı, ikili ticaretlerini gayet iyi bir şekilde gittiğini göstermek için el sıkıştılar ancak Alastair’in hâlâ sorması gereken bir soru vardı.

“Satışı yapan kişinin adı konusunda…”

“Hiçbir şekilde açığa çıkartılmaz. Tamamen gizliliğe önem veririz,” diyerek samimi bir gülümsemeyle cevapladı ve ardından birlikte odadan çıktılar.

‘Yüzde otuz! Yüzde otuz! Yüzde otuz!’ diye zihninde bağırmakla meşguldü, bu kadar fazla aracılık payı alacaklarını hiç düşünmemişti. ‘Umarım iyi fiyata gider yoksa karanlık elementi ilerleyiş tekniğini de alamayacağım.’

Alastair dişlerini sıkarak müzayede satışlarının yapılacağı büyük alana gitti, kendisi gözlerden uzakta durmak için yukarıdaki tek kişilik odalardan yer ayırtmıştı ve bunun için yüz büyü kristali ödemişti.

Alastair bundan memnun değildi ama yapabileceği bir şey yoktu, soyulmak gibi bir isteği yoktu çünkü bu aynı zamanda kendisinin kesinlikle öldürüleceği anlamına geliyordu.

‘Kendimi koruyabilmek için elimden geldiğince çalışmam lazım ve bu gittikçe zorlaşıyor.’

Alastair ilk kata göz ucuyla bir bakış attı, bir tiyatro alanından farksız gibi görünüyordu. Birbirine yakın olan koltuklar ve yanlarında da ihaleye katılabilmek için kullanılan numaralı küçük tabelalar konulmuştu.

İkinci kata çıkan merdivenlere yöneldi ancak gördüğü figür ile donakaldı.

Ephios yüzündeki soğuk ve kibirli ifadesiyle ikinci kata çıkıyordu, yanında da üç kişi bulunuyordu.

Ephios yanındaki kıza bir şeyler anlatıyor ve kendisini övüyordu, aynı zamanda kızın kendisinden ayrılmadığından emin olmak için belinden tutarak kendisine yakın tutuyordu.

Alastair bu sahne karşısında bir şey diyemedi.

Diğer iki kişiyse orta yaşlı iki erkekti ve onun korumaları olarak hareket ettikleri oldukça barizdi. İkisinin de yüzünde ciddi bir ifade vardı ve etrafındaki yürüyen insanlara bakıyorlar, onların bir tehlike unsuru oluşturup oluşturmadığından emin olmaya çalışıyorlardı.

Alastair sağ yumruğunu sıkıyordu, dişlerini sert bir şekilde birbirine bastırmıştı ancak duruşunu korumayı başardı ve derin bir nefes adı.

Öfke, şiddetli bir şekilde kanının kaynamasını sağlıyor, amacını kaybetmesi için gayet de uğraşıyordu. Ona, Ephios’a oracıkta saldırması için fısıldıyor ve bütün bedeninin tiksintiyle kasılmasını sağlıyordu.

‘Bunca zaman sonra bir daha karşılaşmak…’ diye düşündü Alastair ancak hiç böyle olacağını tahmin etmemişti.

Onunla olan karşılaşmasının daha acı verici bir şekilde gerçekleşmesini istiyordu, Ephios’un yalvararak ayaklarına kapanışını görmeyi arzuluyordu.

‘Ve öyle de olacak!’

Alastair kalbinin ağırlaşmasına sebep olan öfkesini bastırarak şiddetten yana olan arzularını yatıştırdı. Yüzündeki ifadeyi korumayı başarabilse de gözlerindeki yanan alevi saklayamıyordu, görebilen biri rahatlıkla onun içinde yanan yangının şiddetini fark edebilirdi

Üstünde ‘23’ yazan kapının önüne gelen Alastair kapının önünde iki kişinin beklediğini gördü, bunlar içeriye rastgele birinin girmesini önlemek için duran korumalardı ve aynı zamanda içerideki kişinin isteklerini de yerine getirmek için onların emirlerini de bekliyorlardı.

Alastair kendisine verilen kartı uzattı, adamlar onayladıktan sonra başlarını salladılar ve kapıyı açıp kendisinin içeri girmesine izin verdiler.

İçeride müzayede sahnesine bakan bir balkon bulunuyordu ve etrafı kırmızı renkte perdeyle süslenmişti. İçerisinin görünmesini engelliyordu ve içerideki kişinin de görüşünü kısıtlamıyor, müzayedeyi sıkıntısız bir şekilde izlemelerini sağlıyordu.

Balkonun hemen dibinde rahat, oldukça lüks görünen bir koltuk bulunuyordu. Koltuk, aynı zamanda bir yastık ile birlikteydi ve kişinin rahatlığının ne kadar önemsediklerini gösteriyordu. Koltuğun yanında da küçük, numaralı tabelası bulunan bir masa vardı.

“Efendim,” diyerek odaya girdi adamlardan biri, elinde alkolün ve meyve tabağının bulunduğu gümüş bir tepsi taşıyordu. “İkramımız.”

Sonrasında adamın şişenin kapağını açışını ve içkiyi doldurup kendisine uzatışını izledi. Alastair bardağı kabul ettikten sonra başını salladı ve adamın odadan çıkması için eliyle işaret etti, bardağını masaya geri koydu. Meyve tabağındaki dilimlenmiş elmalardan bir dilim alıp derin bir nefes aldı ve önündeki müzayedenin başlangıcını beklemeye koyuldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 47022 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr