Bölüm-9 Zorla Kabul Ettirmek

avatar
848 9

Ejderha İmparator - Bölüm-9 Zorla Kabul Ettirmek


Ejder'in ortadan kayboluşunun ardından toplamda 40 dakika geçmişti. 40 dakika birisi için endişelenilmesi gereken bir süre değildi belki ama Ejder, Rose'ye söylemeden hiçbir yere gitmeyen birisiydi. Bu yüzden Rose'nin endişesiz davranması tamamen konu dışıydı. 


(Rose)-Offf. Of. Of. Nereye gitmiş olabilir ki? 


(Shin)-Rose, sakin ol. Sadece kendini paralıyorsun.


(Rose)-Kendimi paraladığım falan yok! 


Usta Shin, Rose'yi birazcık sakinleştirmek adına elini omzuna koymuştu ancak eline geçen tek şey Rose'nin azarlaması olmuştu. 


(Rose)-Özür dilerim. 


(Shin)-Önemli değil. Gergin olduğunu biliyorum.


Anlık çıkışması yüzünden özür dileyen Rose başını eğmişti. 


Fazlasıyla gergindi. Sonunda Ejder'i bıktırmış olabileceğini düşünüyordu. 


(Rose)-Sürekli olarak Ejder'in isteklerini kısıtladım ve o da benim dediklerimi yaptı. Ne kadar sinirlensede sözümden hiç çıkmadı. Ben sadece onu korumaya çalışıyordum o kadar. 


Rose bakışlarını Usta Shin'e çevirdi ve...


(Rose)-Sizce çok mu abarttım Usta Shin? 


(Shin)-Bazı zamanlar abarttığın kesin ama bunu genele yayacak olursak çok kişinin hayatını kurtarmışsındır. Gerçi Ejder'i koruyup koruyamadığını bilemeyeceğim. 


Usta Shin bazı konular için Rose'ye hak veriyordu bazı konular için ise hak vermiyordu. Gerçektende Rose bazen saçma şeyler için bile Ejder'i kısıtlayabiliyordu. 


Rose bunları yaparak Ejder'i koruduğunu düşünüyordu ancak ya tam tersini yapıyorduysa. Ya Ejder'i kısıtlayarak Ejder'in vahşi isteklerinin artmasını sağladıysa. 


Ejder çoğu zaman rayından çıkmış bir tren gibi durduralamaz oluyordu. 


Aslında Rose'nin, Ejder'in her şeyini kısıtlamasının bir sebebi vardı. 


(Rose)-Aslında Usta Shin. Ejder'in bu kadar vahşi olmasının bir sebebi var. 


Rose aniden bu sözleri söyleyince Usta Shin meraklanmıştı. Hatta herkes meraklanmıştı. 


Herkes çabuk hareketlerle Rose'nin etrafına toplandı.


(Rose)-Ejder'de yanlış giden bir şeyler var. Ejder eskiden...çok sevecen bir çocuktu. Birlikte gülüp oynardık. Hıh. O zamanlar bile çok güçlüydü. Ama bir gün. Malum olay yaşandı ve Ejder'in abisi öldü. Her ne olduysa tamda o anda başladı. Abisi öldükten sonra Ejder, anlamsız bir şekilde bütün köyü yıkmaya çalıştı. Ejder'i daha önce hiç o halde görmemiştim. Gözleri kıpkırmızıydı. Daha doğrusu göz bebekleri öyleydi. Sahip olduğu parlak gümüş renk gitmişti. Tamamen korkutucu kırmızı gözlerdi. Şu an bile aklıma geldikçe ürperiyorum. 


(Shin)-Bundan haberim yoktu gerçekten. 


(Rose)-İşin en kötü kısmı ise ailesi öldükten sonra başladı. Abisi öldükten sonra Ejder birazcık aklını oynatmıştı evet ancak ailesinin ölümü Ejder'in akli dengesini tamamen kaybetmesini sağladı. 


Bu tamamen doğruydu. Rose sürekli olarak Ejder'i kısıtlayıp ona karşı çıktığı için belli olmuyordu ama Ejder düşünce yapısı bakımından asla tahmin edilemez bir yapıya sahipti. Genellikle kötü bir modda olurdu ama gerçekten Ejder'in ters bir anına denk gelirseniz, sadece nefes aldığınız için bile sizi öldürebilir. 


Rose'nin sürekli Ejder'i kısıtlamasının ve ona karşı çıkmasının nedeni işte buydu. Ejder'in önüne gelen herkesi öldürmemesi için çabalıyordu. 


Hatta tamda bu yüzden Ejder'in gücünü kullanmasını yasaklamıştı. Ejder'in gücünün getireceği tek şey yıkımdı. 


Bir defa engel olunmazsa bir daha ASLA ama ASLA durdurulamayacak bir yıkım.


***


Rose'nin konuşmasının ardından sessizlik içinde 1 dakika kadar geçirmişlerdi ki...


"Usta Shin. Beni yanına al." 


Diyen bir ses bütün dünyada yankılandı. 


Rose hemen başını kaldırdı ve "Ejder!" diye bağırdı.  


Usta Shin hemen sopasını yere vurdu ve Ejder'i kendi dünyasına çağırdı. 


Ancak herkesin endişeyle karşılamak üzere olduğu Ejder karşılaştıkları Ejder değildi. 


(Rose)-Ejder!?


Gördükleri şey hepsini şoke etmişti. 


Ejder'in kıyafetlerinin büyük çoğunluğu parçalanmıştı. Vücudunun neredeyse her yerinden kanlar akıyordu. Gümüş saçlarının neredeyse tamamı kızıla boyanmıştı ve gözleride kanlanmıştı. Zar zor ayakta duruyor gibi görünüyordu ama bir o kadarda korktucu bir his yayıyordu. Sanki bitik halde olmasına rağmen her şeyi yapabilecekmiş gibi hissettiriyordu. 


Rose hemen Ejder'in yanına koşarak...


(Rose)-Ejder ne oldu!? İyi misin!? 


Ancak Ejder beklenmeyeni yaptı ve Rose'nin suratına bile bakmadan karnına yumruğu geçirdi. 


Yediği bu yumruk Rose'yi savurmamıştı belki ama daha önce hiç böylesine ağır bir acı hissetmemişti. 


Yediği yumruk ona o kadar ağır gelmişti ki dizleri üzerine çökmüş ve kanla karışık bir şekilde kusmuştu.


(Ejder)-Çok konuşuyorsun. 


Buz gibi ses tonuyla Ejder bunları söylemişti. 


Ardından kafasını kaldırmıştı. 


Dia sadece bir anlığına göz göze gelmiş ve o anda görüş açısı tamamen kapanmıştı. Yarım saniye sonra ise ölümcül bir baş ağrısı hissettiğini farketti. 


Ejder o kadar hızlıydı ki insanların vücutları acıyı bile algılayamıyordu. 


Ejder, Dia'nin yüzünü tutarak kafasını yere geçirmişti. 


Dia ise daha ne olduğunu bile anlayamadan Ejder onu bir kez daha kaldırmış ve acımasızca yere tekrar vurmuştu. 


Sonra tekrar...


Tekrar...


Tekrar...


ve tekrar...


Ardındanda sanki az önce hiçbir şey yapmamış gibi Dia'nın suratını bırakmadan onu kaldırdı ve karnını yumruklamaya başladı. 


Daha attığı ilk yumruk Dia'nin ağzından kanlar fışkırmasına neden olmuştu ve bu kanlar direkt olarak Ejder'in suratına inmişti. Ejder ise yüzündeki hissiz ifadeyi hiç bozmadan bir yumruk daha atmıştı. 


Bu yumruk ise Dia'nın bağırsaklarını parçalarken yediği diğer yumruk karın boşluğuna olmuştu. 


Herkes hala ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. 


Ejder geleli daha 1 dakika bile olmamıştı ama çoktan 2 kişi devre dışı kalmıştı bile. 


Usta Shin bile ne yapacağını bilemez haldeydi. 


Ejder'e saldırsamıydı yoksa onunla konuşmaya mı çalışsaydı bilmiyordu.


Usta Shin ne yapacağına bir türlü karar veremezken Sayk aniden saldırıya geçti ve kırık kılıcını Ejder'e savurdu. 


Tabii Ejder'e arkadan saldırma planı işe yaramamıştı ve Sayk'ın dünyası aniden tepe taklak olmuştu. 


(Sayk)-H-a..? Ben, hava-dayım... 


Evet.


Sayk havadaydı. Daha 2 saniye önce Ejder'e doğru koşturuyordu ama şu anda havadaydı. 


Aslında olaylar o kadar hızlı gelişmişti ki henüz kimse Sayk'ın havaya fırlatıldığının farkında bile değildi. 


Ejder'in gücü ne kadar yüksek olabilirdi ki? Şu anda burada bulunan kimse bilmiyor olsada Ejder, gerçek bir tanrıya hasar vermişti. 


Tanrılar hiç zorlanmadan gezegenleri hatta güneş sistemlerimi yok edebilecek canlılardı. Güneş sistemleri onlar için yemek sayılırdı. Ve bazı tanrılar zorlanmadan galaksileri bile yok edebilecek seviyedeydiler. 


Ama Ejder bu canlılardan birisine hasar vermeyi başarmıştı. Bu hasar sadece yüzeysel olup 1 damla kan akıtmış olabilirdi ama sonuçta olmuştu. 


Sonsuz güç bahşedilmiş olan tanrılar birisine zarar vermek akıl kârı bir durum değildi. Üstelik bu tanrı Medusa'ydı. En güçlü 10 tanrıdan biriydi. 


Herkes neyin ne olduğunu yavaş yavaş kavramaya başlarken Ejder, Dia'yı yavaş yavaş ölüme yaklaştırıyordu. 


Onu öldürmeyecekti tabii ki sonuçta Göksel Dünya'ya gidebilmesinin tek yolu o'ydu ama yinede onu ikna etme işini onu ezerek yapmayı planlıyordu. 


Dia'nın önceki yaraları tamamen iyileşeli sadece birkaç saat olmuştu ama şu anda öncekinden çok daha kötü bir haldeydi. 


En iyi ihtimalle 57 kemiği kırılmıştı ve bağırsaklarının yüzde 13'ü tamamen parçalanmıştı. İç kanaması vardı. Bunların dışında bilinci yüzde 90 oranında kapalıydı. 


Ejder, Dia'nın karnını birkaç kez daha yumrukladıktan sonra onu öldürmemek için durdu. 


(Ejder)-Şimdi. Umarım sana olan bu özrümü kabul edip beni Göksel Dünya'ya götürürsün. 


Ejder konuşurken Sayk yere çakılmıştı. Uçamadığı için yere çakılmaktan başka çaresi yoktu. 


(Scarlet)-Sayk! 


Scarlet hemen yere çakılan Sayk'ın yanına koşmuştu. 


Diğer bir yandan Ejder'in bu sözlerine karşılık olarak ise hiç cevap gelmemişti. 


Cevap gelmeyince de Ejder, Dia'nın suratını bırakmış ve saçlarını tutarak onu kaldırmıştı. 


Dia'nın yüzünü kendi yüzüne iyice yaklaştırıp...


(Ejder)-Bilinci tamamen kapanmış. 


Muhtemelen vurmayı bırakmadan önce attığı birkaç yumruk Dia'nin bilincini tamamen yitirmesine neden olmuştu. 


(Ejder)-Tch. Başka çarem yok gibi. 


Ejder, Dia'nın saçlarını bıraktı. 


Ejder'in saçlarını bırakmasıyla birlikte Dia'nın hareketsiz bedeni yere yığıldı. 


Ejder sağ elini Dia'nın göğsüne koydu ve yeşil bir aurayla parlamaya başladı. 


(Shin)-Onu...iyileştiriyor mu..? 


Usta Shin az önce yaşanan şeyler yüzünden herkesten daha fazla şaşırmıştı. Binlerce yıllık hayatı boyunca hiç böyle bir vahşilik görmemişti ve hissetmemişti. 


Kendi dünyasında neredeyse yenilmez olmasına rağmen Ejder onun gözünü korkutmuştu. 


(Ejder)-Onu iyileştirmiyorum. Kendine gelmesi için biraz enerji veriyorum o kadar. 


Usta Shin'in kendi kendisine sorduğu soruya Ejder, cevap vermeyi tercih etmişti. 


Ve durum gerçektende dediği gibiydi. Dia'nın vücudunda olupta gözle görülebilir olan hiçbir yarası iyileşmiyordu. 


(Ejder)-Dia kendine geldikten sonra onu iyileştirirsin olur biter. 


(Shin)-Ta-tamam. 


Ejder ve Usta Shin konuşurken Dia yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı. 


Bütün vücudu ağrıdan kırılıyordu. Yavaş yavaş gözlerini aralamaya çalıştı ve aralamayı başardığında gördüğü ilk şey Ejder'in kanlı suratı oldu. 


(Dia)-KYAAAAAAAAA!!! 


Ejder'i görür görmez korku dolu bir çığlık attı ve bir anlık refleksle geri kaçtı hemen ardından tüm vücudu çılgınca sızlayarak hareket ermesini engelledi. 


(Ejder)-Kaçma. İstesende yapamazsın zaten ya. 


Ejder'in ses tonu hala buz gibiydi. 


Birkaç adım atarak Dia'ya yaklaştı ve eğildi. 


(Ejder)-Özrümü kabul ediyor musun? 


(Dia)-E-e...


Dia'nın sesi titriyordu ve kelimeler ağzından bir türlü çıkmıyordu. Şu anda Ejder'e baktığında gördüğü tek şey saf korkuydu. 


Aniden kalbini kaplayan tek şey...


Korku korku korku korku korku korku 

Korku korku korku korku korku korku 

Korku korku korku korku korku korku 

Korku korku korku korku korku korku 

Korku korku korku korku korku korku

Korku korku korku korku korku korku 

Korku korku korku korku korku korku 

Korkuydu. 


Seviyesiz bir korku ve ölüme olan yakınlık hissi onu ele geçirmişti. Garip bir şekilde vücudunun ölüme yakın, hatta yarı ölü halde olduğunu biliyordu.


Sanki yapacağı en ufak bir harekette kalbi sökülüp kafası parçalanacakmış gibi hissediyordu. 


İstemiyordu. İstemiyordu. İstemiyordu. 


Ejder'in gözlerine bakmak ve o korkuyla yeniden yüzleşmek istemiyordu. 


Bu korkuyla, içinde en ufak bir his kırıntısı bile olmayan o gümüş gözlerle bir kez daha bakışmak istemiyordu. 


O korkuyu yeniden yaşamak istemiyordu.  Vücudu tamamen bu korkuyla sarılmışken bu korkunun dozunun biraz daha artmasını istemiyordu. 


Derken...


(Ejder)-Cevap ver. 


Ejder'in ölüm soğukluğundaki sesi Dia'nın kulaklarıyla buluştu. 


(Dia)-E-EDİYORUM!!! 


Ejder'in sesiyle bir anlık yükselen Dia bağırdı. 


(Ejder)-Güzel. 


Ejder ayağa kalktı ve Dia'nın başından çekildi.


Rose'ye dönerek yürümeye başladı. 


(Ejder)-Usta Shin, Dia'yı iyileştir. 


Yürürken bunları söyledi ve adımlarını hızlandırdı.


Rose'nin başına geldiğinde ise...


(Ejder)-Kalk ayağa Rose. Sana o kadar sert vurmadım. 


İlk yumruğu yiyen kişi Rose'ydi ve o yumruktan sonra yere yığılmıştı. 


Ejder ise Rose'ye o kadar sert vurmadığını söyleyerek ayağa kalkmasını istemişti. 


Rose ise yavaşça hareketlenerek oturur pozisyona geçmişti. 


(Rose)-Gerçekten bana o kadar sert vurduğuna inanamıyorum. 


(Ejder)-Dediğim gibi. O kadarda sert bir yumruk değildi.


(Rose)-Yumruğu yer yemez kan kustuğumun farkında mısın!?


Rose doğal olarak Ejder'e sinirliydi çünkü Ejder hiçbir şey demeden kendisine sert bir yumruk geçirmişti. 


(Ejder)-O yumruk seni o kadarda fazla etkilemedi. Sadece o yumruk yüzünden içinde oluşan basınç midene vurdu ve kusma ihtiyacı hissettin o kadar. İçi su dolu bir şişeyi en dibinden sıkmak gibi de düşünebilirsin. Sen gerekli basıncı verirsen su şişenin dışına taşar. 


(Rose)-Küçük ders için sağol. 


Rose gözlerini devirerek of çekercesine nefes vermişti. 


(Rose)-Bu hale nasıl geldin peki? 


Rose en sonunda merakına yenilip bu soruyu sormuştu. Ejder'i ilk gördüğünde olduğu gibi endişeli değildi çünkü Ejder'in enerjisinin gayet yerinde olduğunu görmüştü.


(Ejder)-Dövüştüm. Bir güzelde dayak yedim. 


(Rose)-Sen? Dayak yedin? Hah. Seni dövebilecek bir insan var mıymış ya?


Rose doğal olarak şaşırmıştı ama bu şaşkınlığını şakaya vurmak istemişti. 


Ama Ejder'in kendisine ciddi bir cevap vermesini beklemiyordu. 


(Ejder)-İnsan olduğunu hiç söylemedim ki. 


(Rose)-Ha? 


Rose bu cevap karşısında bir anlığına duruldu. 


(Rose)-Peki ya...


(Ejder)-Hayır. Bir hayvanda değildi. 


Rose tam bir fikir sunacakken Ejder sanki onun aklını okumuş gibi lafını böldü ve daha söyleyemediği fikrini çürütmüş oldu. 


(Shin)-Belki bir ihtimal...


O sırada konuşmaya kulak misafiri olan Usta Shin'in sesi yükseldi. 


Ejder ve Rose aynı anda Usta Shin'e döndüler ve Usta Shin sözünü bitirdi. 


(Shin)-...bir tanrıyla dövüşmüş olabilir misin? 








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr