Ejder’i yaptığı o şeyleri gördükten sonra kimse tek kelime bile etmek istemiyordu ve şu anda bulundukları ortam inanılmaz derecede gergindi. Herkes sessizce farklı bir şeyle ilgileniyordu. Scarlet, Sayk’ın koluna girmişti. Melekler öylece birbirlerine bakıyorlardı. Muhtemelen telepati yoluyla iletişim kuruyorlardı. Rose yüzünde zorlama bir gülümsemeyle Ice’yi neşelendirmeye çalışıyordu. Fazla konuşmuyordu ancak Ice’yle oynuyordu.
Ejder ise Medusa’yı dizlerine yatırmıştı. Medusa çoktan uyanmıştı ancak Ejder kalkmasına izin vermemiş ve bacağında yatmasına devam etmesini istemişti. Usta Shin’in kardeşi uyanana kadar dinlenmesini istiyordu.
Ortada bir ateş yanıyordu ve Usta Shin’in kardeşi ateşin yanında yatıyordu. Hava da hafiften kararmaya başlamıştı. Usta Shin’in kardeşi bütün enerjisini tüketmiş olacak ki saatler olmasına rağmen hala uyanmamıştı. Vücudu hala sağlamdı. Bu da demek oluyordu ki hiçbir hayvan ona saldırmamıştı.
Yaklaşık olarak 15 dakika daha bu gergin sessizlik ortamda hakimliğini sürdürmüşken Yaşlı Adam’ın hareketlenmesiyle ortamın havası değişmişti.
(Ice)-Usta.
Adamın hareketlenmesine ilk tepki veren kişi Ice olmuştu. Bir kedi olduğu için hisleri oldukça keskindi. Tabii burada bulunan diğer kişiler kadar değildi ama yine de yaşıtlarına göre oldukça sağlam hislere sahipti.
Yaşlı Adam gözlerini yavaşça araladı. Bütün vücudu ağrı içindeydi ve her tarafı ayrı sızlıyordu. Diğer bir yandan ise yüzüne doğru vuran hafif sıcaklık gözünü açtığı ilk saniyeler için hoşuna gitmişti. Ne zaman bayıldığını tam olarak hatırlayamıyordu. Adamın vücudu hala tam olarak kendine gelememiş olacak ki ilk denemesinde oturur pozisyona geçemedi. Tam o sırada ise bir şeyin kendisini sarmaladığını hissetti.
Hemen başını arkasına çevirdi ve ince kolları ve ıslak gözleriyle kendisine sarılan Ice’yi gördü. Ice’nin endişeli olduğu her halinden belliydi. Adamda bunu hemen anlamış olacak ki, elini Ice’nin başına koydu ve gülümseyen bir suratla…
(Adam)-N’aber ufaklık?
Ice bu hareketten sonra ustasının iyi olduğunu hissetti ve ustasını iyice sıktı. Yaşlı Adam yavaşça düzeldi ve etrafına bakınmaya başladı. Bu yüzlerin hiçbirisini daha önce görmemişti. Biri hariç.
O kişiyi görür görmez de gözleri kocaman açıldı ve hemen ayağa kalkıp selam verdi.
(Kai)-Ko-Koruyucu Usta Kai, Yüce Tanrıça Medusa’yı selamlıyor.
(Medusa)-Rahat ol Kai. Normal davranabilirsin.
Usta Kai hareketlenmeye başladığında Ejder, Medusa’yı narince sarsmış ve uyandırmıştı. Medusa’da hızla toparlanarak oturur hale geçmiş ve Ice’nin, ustasına sarılışını izlemişti. Usta Kai onu görünce birden heyecanlanarak selam verince ise birazcık şaşırmıştı çünkü daha yeni uyanmış olan bir adamın -üstelik bu adam oldukça yaşlı- aniden ayağa kalkmasını beklemiyordu.
(Kai)-Ta-tamam. Beni, hayır, Ice’yi siz mi kurtardınız?
(Rose)-Biz kurtardık. Yani, yanımda oturan gümüş saçlı şu arkadaş yaptı desek daha doğru olur.
Rose eliyle Ejder’i göstermişti çünkü doğru olan buydu. Teknik olarak Ice’yi Ejder bulmuştu. Kyriel’i buraya getirip Ice’yi iyileştirmesini söylemişti. Usta Kai’de bularak buraya getiren kişi yine kendisiydi. Diğerlerinin burada pek fazla bir payı yoktu. Ayrıca dolaylı yoldan hepsinin hayatını da kurtarmış sayılırdı. Eğer Poseidon’u ölümden beter bir hale sokmasaydı, daha doğrusu sokamasaydı belki de Medusa haricindeki herkes ölmüş olacaktı. O yüzden bütün övgüyü hak eden tek kişi Ejder’di.
Usta Kai hemen Ejder’e dönüp başını eğdi ve…
(Kai)-Teşekkürler genç adam.
(Ejder)-Başını eğmene gerek yok yaşlı adam. O kadar da önemli bir şey yapmadım. Sadece 9 yaşındaki küçük bir kızın ölmesine içim el vermedi o kadar.
(Kai)-Bu yüzden başımı eğiyorum ya. O küçük kız benim için her şeyden daha değerli. Ona bir şey olsaydı kendimi asla ama asla affetmezdim.
Ice, Usta Kai’nin tüm vaktini harcadığı tek ve en değerli öğrencisiydi. Hatta onu kendi kızı gibi görüyordu ve ona bir zarar gelirse ne hissedeceğini asla bilemezdi. O yüzden de sürekli olarak onu eğitiyor ve yeterince güçlü bir hale gelebilmesi için çabalıyordu. Çoğu zaman ona kıyamadığı için eğitimi sırasında onu fazla zorlamıyordu ama bazen de Ice’yi neredeyse bayılacak duruma kadar getiriyordu.
Bu eğitimler Ice için çok önemliydi ve Ice’de bu eğitimlerden oldukça zevk alıyordu. Vücudunda yaşanan gelişmeleri hissediyor ve daha fazlasını istiyordu. Hem eğitimi sırasında zamanda hızlı ilerliyormuş gibi hissediyordu.
(Kai)-İzninizle bir şey sormak istiyorum.
(Ejder)-Ne istersen.
(Kai)-Sizler, kardeşimin öğrencileri misiniz?
Bu yerinde bir soruydu çünkü bayılmadan hemen önce kardeşiyle iletişime geçmeyi başarmıştı. Bu boyuta çok kişi girip çıkmazdı ve bu kişilerin de bir şeyleri bilerek burada olduklarını hissedebiliyordu.
Bu sorunun üstüne bakışlarını Rose, Dia, Scarlet ve Sayk dörtlüsüne çevirdi ve…
(Ejder)-Sadece beşimiz.
Diyerek kısa bir cevap sundu.
(Kai)-O zaman diğerleri…
(Ejder)-Göksel Dünya ve Ejderha Dağı’nın Koruyucu Melekleri.
Kai doğal olarak şaşırmıştı. Çok önemli bir yeri koruması gereken bu melekler neden buradaydı.
(Kai)-İyi de onlar neden..?
Sorusunun devamını getirmeye çekiniyordu. Ya meleklerden birisi onu terslerse? Ya da cevap vermek istemezlerse? Bunlardan biri olursa küçümsendiği için üzülecekti. Ama daha da önemlisi öğrencisinin karşısında küçük düşürülmüş olacaktı. Ancak o anda…
(Kyriel)-Sormaktan çekinmene gerek yok Usta Kai. Hiçbirimiz seni terslemeyiz.
Kyriel, Usta Kai’nin suratındaki endişeli ifadeyi fark etmiş olacak ki, aklını okuyarak bu sözleri söylemişti.
(Kyriel)-Yine de sen sormadan söyleyeyim. Göksel Dünya tamamlandı ve 1 kişi hariç diğerleri çok ama çok harika güçler elde etti.
(Kai)-1 kişi hariç mi? Göksel Dünya’ya gidip de güçlenmeden geri dönenlerde oluyor muymuş?
Göksel Dünya’ya gidip de bütün o zorlu turları geçtikten sonra güçlenmeden geri dönmek çok can yakıcı bir şey olurdu. Hayatınızı ortaya katarak yendiğiniz güçlü rakiplerden sonra elinize hiçbir şey geçmeseydi ve öylece ortada kalsaydınız ne kadar boş hissedeceğinizi bir düşünün. Kesinlikle hoş bir durum olmazdı.
(Kyriel)-Tam olarak öyle değil. Aralarından birisi harikanın bile üstünde bir güce sahip oldu da.
Kyriel’in bu sözlerinden sonra Usta Kai, Medusa ve melekler haricinde kalan beşliye bakmaya başladı. Hangisinin harikanın daha üstünde bir güç elde ettiğini ve bu gücün ne olduğunu merak ediyordu. Usta Kai onları süzerken de Ejder yavaşça elini kaldırdı ve kendini belli etti. Usta Kai’nin gözleri hemen ona kilitlendi. Ejder ise soğuk bir yüz ifadesiyle…
(Ejder)-Merhaba, ben Ejder. Ejderha İmparatorum.
(Kai)-Ha?
***
Aradan 5 dakika geçmişti ve Usta Kai ancak kendine gelebilmişti. Karşısında oturan bu genç çocuğun Ejderha İmparator olması onu şok etmişti. Birkaç dakika içinde bu kadar fazla şok zayıf vücuduna fazla gelmişti.
Gözlerini açar açmaz bir tanrıça görmüştü. Sessizce oturan bir grup, Göksel Dünyadaki, Koruyucu Melekler çıkmıştı ve çocuğun biri de “Ejderha İmparator” olduğunu söylüyordu.
(Kai)-Pekala. Benim gibi yaşlı bir adama bu kadar şok yeter. Böyle başka şeyleriniz varsa lütfen sonraya saklayın.
Usta Kai resmen terlemişti. Belki de şu anda dünya üzerinde bulunan en güçlü grubun içindeydi ve bunu yeni öğreniyordu.
(Ejder)-Yeterince enerji topladıysan normal dünyaya dönelim mi artık? Şu hayvanlar karnımı acıktırıyor.
Bu sözleri söylerken etrafa bakınmış ve dakikalardır kendilerini izleyen hayvanlara kısaca bir göz atmıştı. Etraflarında belki de 500’e yakın hayvan toplanmıştı ve hepsi de açlardı ancak hiçbirisi cesaret edipte saldıramıyorlardı. Ejder’e karşı içgüdüsel bir korku hissediyorlardı ve düzgün bir düşünme yetileri olmamasına rağmen oraya giderlerse öleceklerini biliyorlardı.
(Kai)-Şey…hala yeterli enerjim yok.
Bu durum biraz kötüydü çünkü Usta Kai’nin enerjisi olmaması demek bu ormanda biraz daha zaman geçirmek demekti ve Ejder gerçekten burada daha fazla kalmak istemiyordu.
(Ejder)-O zaman şöyle yapalım. Sen olan gücünle kapıyı açmaya başla. Bende sana kendi enerjimden vereyim.
Ejder hemen ortaya bu fikri atmıştı. Burada en çok enerjiye sahip ikinci kişi kendisiydi. Birinci kişi ise bariz bir şekilde Medusa’ydı. Ejder’in sahip olduğu enerji seviyesi Medusa’ya yakın bile değildi. Güç bakımından karşılık verebilecek kadar güçlüydü ancak enerji bakımından çok gerideydi.
(Kai)-Pekala. O zaman olabilir işte.
Bu akla yatan bir plandı. Basitti de. Usta Kai’nin yapması gereken tek şey bir kapı açmaktı ve gerisi çok kolaydı.
Usta Kai elini kaldırdı ve enerjisini ellerine odakladı. Hemen elinin önünde küçük bir yarık açıldı. Yavaş bir biçimde genişleyen bu yarık bir avuç boyutunu geçmeye başlayınca Usta Kai, Ejder’e baktı ve Ejder mesajı alarak elini Usta Kai’nin omzuna koydu.
Ejder’in enerjisinin Usta Kai’ye geçmeye başlamasıyla birlikte yarık hızla büyümeye başladı ve saniyeler içinde 5 metre yükselik ile 1.5 metrelik bir genişliğe ulaştı.
(Kai)-Woahhh. Bugüne kadar açtığım en büyük kapı bu oldu.
Usta Kai’nin gözleri, kapının büyüklüğüyle parlamaya başlamıştı çünkü dediği gibi bugüne kadar açmış olduğu en büyük kapı buydu.
(Kai)-Bu kadarı fazlasıyla yeterli olur. Hadi girelim.
Kapıdan ilk giren kişi Usta Kai olmuştu ve diğerleri onu takip etmişti. Kapının açıldığı yer yine, yine ve yine…bir ormandı. 1 günde ne kadar çok ormana girmişlerdi öyle.
(Ejder)-Burası bizim eve yakın.
Ejder kendi evlerini çevreleyen ormanda öyle fazla zaman geçirmişti ki artık ağaçların dizilim şekillerini bile ezberlemişti ve nerede olduklarını hemen bilmişti.
(Ejder)-Usta Shin. Bizi yanına al.
Ejder’in sözleriyle birlikte her zamanki beyaz çember onları çevrelemişti ve altlarındaki dünyayı kaydırmıştı. Usta Shin’in dünyasında geldiklerinde ise ormanın şekli hala aynıydı. Yani onlar gitmeden önceki gibi geniş bir yol önlerinde uzanıyordu. Usta Shin ise yine o yolun başında dikiliyordu, derken…tüm yol bir anda yok olmuşçasına Usta Shin yanlarında belirdi ve kardeşi Kai’ye sarıldı.
(Shin)-İyi olmana öyle sevindim ki.
Kardeşini tüm gücüyle sıkıyordu. Bu kavuşma elbette ki tek taraflı değildi ve Usta Kai’de hemen kardeşine sarılmıştı.
(Kai)-Seni çok özledim. Abi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..