Bölüm-50 Element Ejderhası Neo

avatar
631 4

Ejderha İmparator - Bölüm-50 Element Ejderhası Neo


(Ejder)-Neo mu?


Ejder’in ses tonuna bakıldığı zaman çokta şaşırmamış gibi görünüyordu. Hatta oldukça da rahattı. Sanki 7 Efsanevi Ejderha’dan birini değil de sadece uzun zamandır görmediğini birisini görmüş gibi hissediyordu.


(Neo)-Sana tebriklerimi sunarım. Bugüne kadar bana ya da bize sahip olan hiç kimse bırak mührümüzü kırmayı çatlatamadılar bile. Ama sen bunu başardın.


Bu doğruydu. Bugüne kadar kimse bunu başaramamıştı ancak Ejder başarmıştı. Hatta 7 Efsanevi Ejderhaya sahip olduktan neredeyse 1 gün sonra başarmıştı bunu. Tarihe geçmişti. Mühürlerinin kırılmasının imkansız olduğu ejderhalardan birinin mührünü paramparça etmişti.


(Ejder)-Kim olduğumu düşünüyorsun lan benim!? Ben en iyiyim. Sizin mühürleriniz beni durduramaz.


Ejder oldukça ciddi bir ifadeye sahipti. İmkansız olan bir şeyi başardığı için heyecanlanmamıştı. Umurunda bile değildi. Önemsemiyordu. Şu anda önemsediği tek bir şey vardı.


(Neo)-Poseidon’u öldürmeye hazır mısın peki?


(Ejder)-Elbette hazırım Neo. Onu bütün varoluştan sileceğim! Ama ondan önce, dışarıdakiler ne alemde?


Şu andan itibaren kimse Ejder’i durduramazdı ve durduramayacaktı da. Yine de dışarıda kalanların ne halde olduğunu bilmek önemliydi.


(Neo)-Dışarıda ölümcül fırtınalar var ve dünyayı mahvediyorlar ama onlar iyi, merak etme. Hepsini ayrı ayrı baloncuklara hapsettim. Yani dışarıdan hiç zarar görmeyecekler. Ve seni de bir kozaya hapsettim ki kana susamışlığının altında ezilmesinler.


Diğerlerini çevreleyen ve dış faktörlerden koruyan baloncuğu yapan kişi Neo’ydu ve bunu yaparken ki tek amacı diğerlerini korumaktı. Zaten Ejder, Rose ve Ice kaçırıldığı için kafayı yemiş ve kendisinin mührünü kırmıştı. Diğerlerinin zarar görmesi işleri daha da kötüleştirirdi.


(Ejder)-Bu kadar kısa sürede bunları yapabilmen oldukça güzel.


(Neo)-Bilinen bilinmeyen her türlü elementin mutlak hükümdarıyım ben. Ve yaşayan bir efsaneyim. Ayrıca zamandan bağımsız bir varlığım. Kısa süre dediğin şey, benim için geçerli değil.


Neo’nun zamandan bağımsız bir varlık olması hiçte absürt bir durum değildi. Sonuçta kendisi yaşayan en güçlü 7 varlıktan birisiydi.


(Ejder)-Zamandan bağımsızsın ha? Oldukça güzel bir özellik olmalı. Her neyse, şu anda merak ettiğim farklı bir şey var. Sen ve yanında duran zincirlerle çevrili 6 devasa varlık, o zincirler sizin mühürleriniz sanırım, değil mi?


(Neo)-Evet. Şimdi asıl merak ettiğin şeyi sor.


Neo, Ejder’in ruhu içinde yaşadığı için onun düşüncelerini rahatça görebiliyor ve hissettiği şeyleri hissedebiliyordu.


(Ejder)-Aşağıda duran ve kara deliğe benzeyen o karanlığın ortasında duran iki figür neyin nesi peki?


Şu anda içinde bulundukları çevre gri rengi andıran bir tona sahipti. Ejder’in bahsettiği yer aşağıda olduğu için kendileri bu alanın üst kısımlarında sayılırlardı. Ve öyleydiler de çünkü kara deliğe benzeyen o karanlık yer, bulundukları yerin tam olarak orta noktasıydı.


Orada duran iki beden ise birazcık şeffaflığa sahiplerdi. Bir tanesinin yarısı beyaz yarısı ise siyahtı. İki renkli, şeffaf bir vitrin mankenini andırıyordu. Saçları, gözleri, ağzı ve burnu yoktu. Sadece bir insan yapısındaydı. Diğeri de onunla aynı görünüyordu. Tek farkı renk olarak siyah olması ve etrafında kırmızı bir aura bulunmasıydı. Ek olarak kırmızı gözlere de sahipti.


İki beden figürü de inanılmaz bir kana susamışlığa sahiptiler. Ama hareketsizdiler. Öylece orada duruyorlardı.


(Neo)-Ah onlar mı? Onlar senin ruhların. Siyah beyaz renkte olan senin ana ruhun. Kırmızı auraya sahip olup da tamamen siyah olan ise ikinci kişiliğinin ruhu. Yani…


(Ejder)-Bir bedende iki ruha sahip olduğumu mu söylüyorsun sen şimdi?


Ejder aniden bu soruyu sorarak Neo’nun sözünü kesmişti. Bir bedende iki ruha sahip olmak o kadar da kolay bir şey değildi. Ruhlardan hangisi baskın olursa kişinin düşünce yapısı ve hareketleri değişirdi ve kişi en sonunda kafayı yerdi.


Belki de Ejder bu yüzden kafayı yemişti. Diğer bir yandan ise kafayı yemiş olsa da ruhlardan hangisinin baskın olabileceğini kontrol edebiliyor gibi görünüyordu. Kendi isteğiyle ikinci kişiliğine geçebiliyor olması bunun kanıtıydı.


Yine de muhtemelen sadece geçiş kontrolü kendisine aitti. Çünkü Ejder ikinci kişiliğine geçtiğinde tamamen yoldan çıkıyordu ve her şeyi yok edebilecek bir moda giriyordu.


(Neo)-Bizi bir kenara atmazsan sevinirim Ejder.


(Ejder)-Ha? Nasıl yani?


Ejder, Neo’nun bu sözlerine anlam verememişti. Neden kendilerini bir kenara attığını düşünüyordu ki? Farkında olmadan yanlış bir şey yapmış olamazdı. Sonuçta sadece birkaç dakikadır oradalardı.


(Neo)-Tek bedende 2 ruha sahip değilsin. Tek bedende 9 ruha sahipsin sen. Ana ruhundan başka 8 ruhun daha var. Ve ana ruhun da tam olarak sana ait değil gibi görünüyor. Ana ruhunda tanıdık bir şeyler hissediyorum.


Neo’nun söyledikleri çok fazlaydı. Tek bir beden içinde 9 farklı ruha sahip olmak olabilecek en absürt şeyden bile absürt bir şeydi. Bu Ejder’in kendi kafasında 9 farklı sese ve 9 farklı düşünceye sahip olması demekti.


Bilinen adıyla “delilik”.


Bunun dışında ise Neo’nun sözlerinin geri kalanı bir gizemmiş gibi hissettiriyordu.


Bir insanın ana ruhu nasıl olurdu da tam olarak kendisine ait olmazdı. Ya da sadece 17 yıldır hayatta olan Ejder’in ruhu, ne zamandır hayatta olduğu bilinmeyen bir ejderhaya nasıl tanıdık hissettirebilirdi ki?


Şimdilik bu soruların cevaplarını alamayacağımız çok açıktı.


(Ejder)-Bir dakika bir dakika. Bu kadarı çok fazla. Bir insanın 9 farklı ruha sahip olması nasıl mümkün olabiliyor? Tek bir ruhu olan insanlar bile bazen kendi kendilerine konuşmaya başlayıp delirebiliyorlar. Benim iki ruhum olduğu için deli olmam gayet olası fakat 9 ruh…Bu kadar gereksiz fazla değil mi sence de?


(Neo)-Bizi küçümsüyor gibi görünüyorsun? Biz, siz insanların sahip olduğunuz zeka seviyenizle  kavrayabileceğiniz basit canlılar değiliz. Bilinen hiçbir kural bizim için geçerli değil. Doğanın, evrenin ya da zamanın sahip olduğu hiçbir yasa bizi etkilemez. Gücümüz asla azalmaz ve yorulmayız. O kadar güçlüyüz ki artık hiçbir şey yapmak için hevesimiz yok. Erişilebilecek en üst noktanın bile üstündeyiz. Kısacası senin ruhunda olmamız sana sadece sınırsız bir güç kaynağı olmamız demek.


Neo’nun ses tonundaki ciddiyet çok fazlaydı. Ejder’i azarlıyor gibiydi demek de yanlış olmazdı hani.


(Ejder)-O zaman bugüne kadar sahip olduğum tüm güç ve beni neredeyse ölümsüz kılan iyileşme yeteneğim de mi sizlerin ürünü?


Ejder direkt olarak aklından geçen soruyu sormuştu. Neo’nun dediklerine bakılacak olursa 7 Efsanevi Ejderhanın gücü sonsuzdu ve eğer Ejder’in bu zamana kadar ki sahip olduğu tüm gücü onlar sağlıyorsa, Ejder daha hala yolun başında demekti. Sonsuza kadar güçlenebilmek Ejder için bulunmaz bir nimetti.


(Neo)-Hayır. Şu ana kadar sahip olduğun hiçbir şey bize ait değil. Her ne kadar her şeyi yapabilecek kadar üstün varlıklar olsak da, kendi üstümüze koyduğumuz mühürleri aşıp sana bir destek sağlamadık. Sahip olduğun tüm gücün, yani bir insan olmana rağmen tanrılara denk olan o yıkıcı gücün ve seni neredeyse ölümsüz kılan iyileşme yeteneğin, tamamen senin kendi gücün ve yeteneğin. Hiçbirisi bizden gelen bir şey değil. Sen kendi başına bile bu kadar güçlüyken artık bizim gücümüze de sahipsin. Henüz gücüme ve gücümüze adapte olman çok zor olacak olmasına rağmen, Poseidon’u çoktan “ölü” olarak kabul edebilirsin. Ne de olsa biz aşılmazız. Ve sende dediğine göre “Mutlak Olansın”.


Neo son cümlesinde, Ejder’le hafiften dalga geçmişti.


(Ejder)-Pekala. O zaman beni geri gönder ve gidip Poseidon dene o herifi yok edeyim!


(Neo)-Tabii.


***


Ejder gözlerini açtığında gördüğü ilk şey karanlıktı ve ilk hissi sıkışıklık oldu. Soğuk metallerin arasında sıkışmıştı. Tüm bedenini sıktı ve tüm gücüyle etrafını ittirdi. Etrafını çevreleyen soğuk metal hızla genişledi ve resmen patlayarak etrafa saçıldı.


İçine kapatıldığı kozadan çıkmış bulunan Ejder fazlasıyla rahat hissediyordu.


Etrafa baktığında ise her yerin paramparça olduğunu ancak kimsenin zarar görmediğini gördü. Bu içini biraz daha rahatlatmıştı.


Ejder kozayı parçaladıktan sonra, kozanın sonsuzluğa doğru uzanan kolları hızla silindi ve kayboldu. Hava normale döndü, parçalanan dünya yeniden eski haline gelmeye başladı.


Ve Ejder birisinin kendisine baktığını hissetti.


Hemen kendisine bakan kişiye döndü ve korkmuş gözleriyle birlikte Medusa’yı gördü.


(Medusa)-Ejder?


Medusa’nın sesi endişe doluydu.


(Ejder)-Hazırlan Medusa.


Medusa’nın endişeli sesine rağmen Ejder’in suratında büyük ve korkutucu bir gülümseme vardı.


(Ejder)-Tanrılar Diyarı’na gidiyoruz. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr