(Medusa)-E-Ejder sen..?
(Ejder)-Şshhhh. Konuşmana gerek yok.
Ejder parmağını Medusa’nın dudaklarına koyarak onu susturdu. Diyeceği şeyleri zaten bildiği için konuşmasına gerek yoktu.
(Ejder)-Malikaneye dönelim. Ayarlamam gereken birkaç şey var.
3. Ragnarok giderek yaklaştığı için Ejder diğerlerinin yapması gereken şeyleri ayarlayacaktı. Ve meleklere, savaşmak isteyip istemediklerini soracaktı. Aslında onların savaşa girip kendisini yavaşlatmalarını istemiyordu ama olabildiğince fazla adama ihtiyaçları vardı.
Aslında Ejder tek başına olsa bile eninde sonunda bütün tanrıları yok edecekti çünkü sahip olduğu iyileşme seviyesi onu neredeyse tamamen ölümsüz kılıyordu. Yani herhangi bir yıpratma savaşı Ejder için anlamsızdı. Mevcut durumda Ejder’in sahip olduğu gereksiz sayılabilecek derecede fazla olan enerjisi ve çılgın gücü on binlerce tanrıyı yenmesine imkan veriyordu.
Yine de Ejder tek başına savaşacak olursa bu savaş günler hatta haftalar bile sürebilirdi. Çünkü Ejder’in tahminlerine göre en azından birkaç yüz milyon tanrıyla dövüşeceklerdi. Gelecekten gelen Ejder’in dediğine göre kendisine saldıran tanrı sayısı 10 milyondu ve gelecekten gelen Ejder ile bu zamanın Ejder’inin arasındaki güç seviyesi belliydi.
Yani tanrılar en az 300 milyon en fazla ise birkaç milyar tanrıyla saldırıya geçeceklerdi. En azından Ejder’in tahmini bu yöndeydi. Ama tanrılar baştan aşağı şeytanlardan daha şeytani oldukları için her şey çok farklı olabilirdi.
Kısacası bir şeyleri öğrenmek için beklemekten başka şansları yoktu.
***
-Malikane-
Malikaneye geri döndüklerinde Lucifer onları herkesin olduğu odaya götürmüştü. Onlar odaya girer girmez de odayı ağır bir gerginlik kaplamıştı çünkü Asmodeus’un korkusu diğerlerini de geriyordu. Ejder gelmeden önce bir şekilde onu sakinleştirebilmişlerdi ancak Ejder odadan içeriye adımını attığı anda bacaklarını kendisine doğru çekmiş ve kapanmıştı. Ayrıca inanılmaz derecede titriyordu.
Onun gibi kendini beğenmiş birisinin bu kadar korku dolu olması diğerlerinin Ejder hakkındaki görüşlerini anında değiştirmişti.
Hepsinin aklında aynı basit düşünce vardı.
-Bu çocuk…tehlikeli!
Aynen öyleydi. Ejder, bu dünyada bulaşmak isteyeceğiniz son kişi bile olamazdı. Ona bulaşmak için ya tanrı olmanız gerekliydi ya da akılsız. Tabii genel duruma bakıldığı zaman yakında başlayacak olan savaşta yer alacak olan tüm düşmanlar hem akılsız hem de tanrı kontenjanını dolduruyorlardı.
(Ejder)-Sanırım benimle ilgili bir şeyler yanlış anlaşıldı. Öncelikle o konuya bir aydınlık getireyim.
Ejder’in mütevazı ses tonu diğerlerine hiç mi hiç inandırıcı gelmemişti çünkü Asmodeus’un hali belliydi ve burada yanlış anlaşılabilecek en ufak bir nokta bile yoktu. Ejder bir canavardı ve diğerleri de onun muhtemel avlarıydı.
Ejder çoktan diğerlerinin bakışlarından, kimsenin kendisine inanmadığını anlamıştı ancak konuşmasına devam edecekti çünkü diğerlerinin ne düşündüğü zerre kadar umurunda değildi.
(Ejder)-Bilmeniz gereken ilk şey normal şartlar altında tehlikeli birisi olmadığım. Benimle iyi geçindiğiniz sürece size her zaman iyi davranırım. Ancak…
Ejder son kelimeye gelene kadar gayet sakin ve hoş bir tonda konuşmuştu. Ancak son kelimesini söylerken yüzü birden sertleşmiş ve ses tonu kalınlaşmıştı.
(Ejder)-Küçük kızlarımla ilgili en ufak yanlışınız çatlak bir canavarla aynı kafese kapatılmanıza neden olur. O yüzden Rose ve Medusa’yı düşünmeyi bile aklınızdan geçirmeyin. Aksi halde geri dönüşünüz olmaz.
Ejder’in korkutucu suratı ortamdaki gerginliği biraz daha artırmıştı ve nefes almayı bile zorlaştırmaya başlamıştı. Ancak Ejder birden bire yumuşak bir hale büründü ve…
(Ejder)-Şimdi. Melekler. Size bir sorum var.
Odada bulunan tüm meleklerin dikkatleri aniden Ejder’e çevrildi.
(Ejder)-Ama ilk önce şunu bilin ki sizi kesinlikle zorlamıyorum. Bizimle birlikte savaşa katılacak mısınız, katılmayacak mısınız?
Ejder gerçekten de onları zorlamıyor gibi görünüyordu. Hiçbir şekilde kötücül bir hava yaymıyordu ya da yüz ifadesinde bir korkutuculuk yoktu.
(Kyriel)-Kendi aramızda tartışmamız için bize biraz zaman verebilir misin?
(Ejder)-Gün sonuna kadar vaktiniz var.
***
Melekler kendi aralarında toplanmış ve karar verebilmek adına tartışmaya başlamışlardı.
(Kyriel)-Ne diyorsunuz?
(Aftiel)-Ben savaşalım derim.
(Vesta)-Ne kadar büyük bir savaşın içine gireceğimizin farkında mısın? Ölebiliriz bile.
Aftiel savaşmak konusunda oldukça istekli görünüyor olsa da Vesta konuya daha dikkatli bir şekilde yaklaşıyordu. O da savaşmak istiyordu ama ölme ihtimallerinin yüzde 90 civarında olduğu bir savaşa girmek o kadar da mantıklı gelmiyordu.
(Aftiel)-Yani, ne olmuş ki? Binlerce yıldır Göksek Dünyada sıkışmış haldeyiz ve bunun tek sorumlusu tanrılar. Sence de artık onların egemenliğinden çıkıp keyfimize göre yaşama vaktimiz gelmedi mi?
(Vesta)-Olaya çok düşüncesizce yaklaşıyorsun Aftiel. Aramızdaki kimse ölüme koşmak istemiyor.
Aftiel hafiften sesini yükselterek tanrıların egemenliğinden bıktığını ve artık özgür olmak istediğini dile getirmiş olsa da Vesta oldukça sakin bir dille onun düşüncesiz olduğunu dile getirmişti. İkisinin de kendilerince haklı yanları vardı.
(Ariel)-Aslında, daha fazla tanrıların köpeği olup onlara saygı duymaktansa ölmeyi yeğlerim. Sonuçta…
(Cherub)-Sonuçta bizimde bir hayatımız var ve onu istediğimiz gibi şekillendirmek istiyoruz.
(Vesta)-Ariel. Cherub.
(Tharsus)-Ben tamamen Aftiel’in yanındayım. Daha fazla o mekanda kapalı kalmak istemiyorum. Ölecek olursakta…
(Neria)-Ölmek kimin umurunda! Bugüne kadar kullanmadığımız güçlerimizi kullanmak istiyorum ben! Ama en önemlisi, sizde Ejder’in nereye kadar yükselebileceğini merak etmiyor musunuz? Tanrıların yok etmek istediği bir insanın neler yapabileceğini merak etmiyor musunuz? Bizim gördüğümüzden çok ama çok daha fazlasına sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Sizi bilmem ama ben, bir insanın ulaşabileceği en üst noktayı görmek istiyorum.
Herkesin konuşmalarından sonra Vesta gülümsedi ve…
(Vesta)-Başka şansım yok sanırım ha? Pekala! Hadi gidip o tanrıların canına okuyalım!
(Kyriel)-Pekala.
Kyriel herkesin savaşma isteğini yüzünden kocaman bir gülümsemeyle kabul etti ve hızlıca arkasını dönerek…
(Kyriel)-Kararımızı verdik.
(Ejder)-Dinliyorum.
(Kyriel)-Hepimiz savaşmaya hazırız.
(Ejder)-Güzel. Şimdi yapmamız gereken tek şey beklemek.
***
-1 ay sonra-
Aradan geçen koca bir ayın ardından Ejder ve diğerleri cehennemden çıkmış ve dünyaya geçmişlerdi. Şu anda bulundukları alan ise ve binlerce kişinin rahatlıkla sığabileceği kadar geniş bir açıklık alandan oluşuyordu.
(Lucifer)-Neredeyse 1 saattir buradayız Ejder. Gerçekten de bugün geleceklerinden emin misin?
(Ejder)-Gelecekler. Birkaç dakika daha bekle. Sadece, birkaç dakika daha.
Aradan birkaç dakika daha geçtikten sonra Ejder’in beklediği şey gerçekleşti ve yaklaşık olarak 5 metre önlerinde bir boyut kapısı açıldı. Hemen ardından gökyüzünün farklı noktalarında kapılar açılmaya başladı.
Boyut kapılarının sayısı saniyeler içinde 25’e ulaşmıştı ve artmaya da devam ediyordu.
Gökyüzünde açılan kapılardan içeriye farklı boyutlarda canavarlar girmeye başladı. Onları ise tamamen beyaz renkte olup vitrin mankeni gibi görünen kanatları ışık formları takip etti.
Canavarların ve ışık formlarının kanatsız versiyonları da yerde açılan kapılardan dünyaya akın etmeye başladı.
Ayrıca bütün kapıların boyutları aynı değildi ve bir kapının dört beş katı kadar büyük kapılarda vardı. O kapılardan çıkan canavarlar ve ışık formları çok daha büyük ve tehlikeliydi. Ejder, uzayın büyük kısmını gezmiş olmasına rağmen bu canavarların bazılarını görmemişti. Yani bu canavarlar ya Ejder’in görmediği kısımlardan ya da farklı galaksi ve evrenlerden, hatta belki de farklı boyutlardan getirilmişlerdi.
Ama bu korkutucu görüntüye rağmen Ejder’in sakin yüz ifadesinde en ufak bir değişiklik bile yoktu. Tabii Ejder sakin olmasına rağmen diğerleri oldukça şaşırmışlardı çünkü onlar ilk defa böyle yaratıklar ve ışık formları görüyorlardı.
Kapılardan çıkan canavarların hepsi inanılmaz derecede güçlü görünüyorlardı. Ancak hiçbirisi Ejder kadar güçlü değildi. Olamazlardı da.
Ayrıca, tam olarak Ejder’in önünde açılan, yani ilk açılan kapıdan tek bir canlı bile çıkmamıştı. Ve Ejder inatla bakışlarını o kapıdan ayırmıyordu. O kapıda canavarlardan farklı bir şey, bir şeyler vardı. Tam o sırada Ejder’in dudakları kıvrıldı ve o korkutucu gülümsemesi kendisini gösterdi.
Bu gülümsemeyi takip ederekten de o kapıda bir hareketlenme oldu ve birkaç kişi kapıdan geçerek dünyaya giriş yaptı. Ejder’in dudakları neredeyse kulaklarına varacaktı. Hisleri kabarmaya başlamıştı.
Kan dökmek istiyordu.
Et parçalamak istiyordu.
Ama en önemlisi…
…öldürmek istiyordu.
Kapıdan çıkanların yüzleri tamamen belli olduktan sonra Ejder’in yüzündeki korkunç gülümseme biraz daha büyüdü ve soğuk sesiyle şu kelimeler ağzından döküldü.
(Ejder)-Yaşattığım onca şeye rağmen doğrudan karşıma gelebilmen oldukça takdire şayan…Zeus.
***
YN: Normalde bölümlerin içine -çok gerekmedikçe- not yazmayı sevmem ama belirtmek istediğim bir şey var. Bu bölümle birlikte, belkide tarihin en uzun savaş arclarından birisi olacak olan ve 1. sezonun son arc’ı olan 3. Ragnarok Arc’ına girmiş bulunmaktayız. Buraya kadar okuyup bana destek veren herkese teşekkür ediyorum. Daha fazla savaş görmek istemiyorum diye isyan edene kadar savaş sahneleri okumaya kendinizi hazırlayın çünkü -övünmek gibi olmasın ama- heyecandan delireceğiniz sahneler yazacağıma inanıyorum.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..