Bölüm-114 Bunca Yıldır Oturup Göt Büyüttüğümüzü mü Düşünüyorsun!?

avatar
453 1

Ejderha İmparator - Bölüm-114 Bunca Yıldır Oturup Göt Büyüttüğümüzü mü Düşünüyorsun!?


Aralarında geçen uzun bir savaşın ardından Beelzebub düşündüğünden daha fazla hasar yemişti ve rakibi Fulgora beklediğinden daha iyi bir durumdaydı. Ancak bu durum onu hiçbir şekilde yıldırmayacaktı. Sonuçta burada pes etmesi demek ölmesi demekti.


Ve içinde bulunduğu durumda ölmek, isteyeceği son şey bile değildi. Ölecekse bile Fulgora’yı da kendisi ile birlikte götürmek zorundaydı.


Fulgora’nın son 5 hamlesine karşı yaptığı tek şey saldırıların enerjisini emip Fulgora’ya geri göndermekti. Bunu yaparken emdiği tüm enerjiyi kullanmıyor ve birazını içinde saklıyordu. Böylece herhangi bir ölüm kalım durumun girerse kolayca avantajlı taraf haline gelebilirdi.


Ancak bunu yapmaya daha ne kadar devam edebilirdi bilmiyordu. Fulgora’nın saldırıları gerçekten üst düzey saldırılardı ve yıldırımlarının gücü gerçekten aşırıydı. Beelzebub eğer bu saldırıların enerjisini emmiyor olsaydı şimdiye kadar kesinlikle ölmüş olurdu.


Diğer bir yandan ise Fulgora çok sinir bozucu bir kişiliğe sahipti. Çirkin sözleri ve hareketleri görüntüsünün tam tersi şekildeydi.


(Fulgora)-Artık şu siktiğimin saldırılarını yemeyi kes! Ne boktan miden varmış amına koyayım! Bir doyamadın!


Son 5 saldırısı da aynı şekilde def edilince Fulgora daha fazla dayanamamıştı ve sinirden patlamıştı. Beelzebub’un saldırılarını yediği yetmiyormuş gibi birde kendisine geri püskürtüyordu. Kendi yıldırımlarıyla vurulmayı dert etmiyor olsa da Fulgora, rakibinin bu şekilde savaşmasını istemiyordu.


Eğer Leviathan’ın saldırısı araya girmemiş olsaydı Beelzebub büyük bir güç sergileyecekti ve aralarındaki dövüş binlerce kat daha heyecanlı olacaktı. Ama bir anda araya giren o devasa, lanet fırtına her şey mahvetmişti.


(Fulgora)-Amına koyduklarım biraz daha bekleyemediler! Sen de saldıracaksan saldır lan artık! Adam gibi dövüşmeyeceksen siktir olup başka rakip arayacağım kendime!


Fulgora hortumları ortaya çıkaranlara söverken hızla yeniden Beelzebub’a odaklandı ve savaşı bırakıp gitmekle tehdit etti. Bu tehditle birlikte onu yeniden az önceki gücü sergilemeye iteceğini düşünüyordu.


Ancak işler beklediği gibi olmadı ve Beelzebub yine saldırısını ona geri göndermekle yetindi.


Bedeninin etrafına elektrikten bir kalkan örerek kendi saldırısını engelleyen Fulgora dişlerini gıcırdatmaya başladı.


(Fulgora)-Beni, daha fazla BEKLETMEYİ KESSS!!!!!!!


Fulgora tüm gücüyle bağırdı ve delirmişçesine yıldırımlar saçmaya başladı. Beelzebub ise ona bakarak gülümsüyordu.


“Haha. Kıvama gelmeye başladı.”


(Beelzebub)-Sana saldırmamı istiyorsan daha fazla güç sergilemelisin. Saldırıların beni gıdıklamıyor bile.


(Fulgora)-Ne dedin sen!?


Beelzebub’un dediklerini duyan ve suratındaki piçimsi gülümsemeyi gören Fulgora’nın şartelleri sonunda attı ve bedeninden taşan yıldırımlar daha da arttı. Yumruklarını sıktı ve tırnakları etini delip geçti.


(Fulgora)-Seni, seni…piç KURUSUUUUUUU!!!!!!!!!!!


Öfkeyle haykıran Fulgora bedenindeki bütün yıldırımı dışarı akıtmaya ve hepsini Beelzebub’un üstüne yönlendirmeye başladı. Amacı yiyemeyeceği kadar çok enerjiyi ona göndererek aşırı yükleme yapmasını sağlamaktı.


“Tam istediğim kıvamda.”


Beelzebub bir kez daha gülümsedi ve direkt olarak yıldırımların arasına daldı.


(Fulgora)-HAHAHAHAHAHAHAHAHA!!!!!!!!!!! Sonunda kafayı yedin mi Beelzebub!? Ölmek istercesine yıldırımlarımın arasına daldın! Gerçekten aptal olmalısın!


(Beelzebub)-Çok konuşuyorsun Fulgora. Bu savaşı kazanacak olan kişi benim. Ve sen, kazanmayı hayal dahi edemeyeceksin.


Bu sözler Beelzebub’un ağzından dökülür dökülmez yıldırımlar sanki bir kara deliğin içine çekiliyormuş gibi Beelzebub’a doğru hareketlendiler. Bunu yapan kişi tabii ki Fulgora’ydı. Aynı anda on binlerce yıldırımın içinde kalırsa Beelzebub’un ufak bir şansı bile olmazdı.


En azından o böyle düşünüyordu. Ancak Beelzebub’un ölmek gibi bir niyeti yoktu ve hala gülümsüyordu.


Gülümsemesi biraz daha büyüdü ve Beelzebub kollarını iki yana açtı.


(Beelzebub)-Cehennemin Aç Köpeği.


Tekniğinin ismini söyledikten sonra üzerine doğru koşan bütün yıldırımlar ona dokunmadan onun bedenine çekilmeye başladı. Tepkisiz görünüyor olsa da canı inanılmaz derecede yanıyordu.


“Cehennemin Aç Köpeği tekniği, kısa süreliğine de olsa sahip olduğum enerji emebilme kapasitesini binlerce katına çıkartan aşırı bir teknik. Bu tekniği yaparken dikkatli olmalıyım çünkü emdiğim bütün enerjiyi geri püskürttükten sonra kısa süreliğine hareket edemez bir hale geliyorum. Yani bu teknik sadece tek seferle sınırlı. O yüzden tam olarak şu anda, burada, bu teknikle Fulgora’yı öldüremezsem, benim için her şey sona erdi demektir.”


Yıldırımların her birisi kara deliğin içine çekiliyormuşçasına Beelzebub’un bedeninde kayboluyordu ve Beelzebub’un bedenini çevreliyordu. Damarları şişmişti. Yıldırımların gücü o kadar yüksekti ki damarlarında dolaşan kan bile elektriklenmeye başlamıştı.


“Tch! Tahmin ettiğim gibi. Lanet olası sınırıma beklediğimden daha çabuk ulaşacağım! Hadi beden. Yapabileceğini biliyorum. Buna dayanabilirsin.”


Durumun acilliğinin farkında olan Beelzebub kendi kendine lanet okudu.


Bütün bedeni yavaşça yıldırım izleriyle doluyordu. Gözünü feri bile yavaştan beyazlığını kaybederken damarı andıran yıldırım şekilleriyle dolmuştu.


Saçları giderek dikleşiyor ve beyazlaşıyordu. Bedeni resmen değişim geçiriyordu.


“Hadi! Hadi! Hadi! Yapabilirim! Bunu başarabilirim! Bütün bu gücün altından kalkabilirim!”


Bedeni giderek daha fazla enerjiyle dolup taşarken yavaşça yerden yükselmeye başladı ve Fulgora’yla aynı yüksekliğe çıkana kadar yükselmeye devam etti.


(Fulgora)-Ölmek üzeresin mal herif! Bundan daha fazlasını kaldıramazsın!


(Beelzebub)-Hayal kurmaya devam et köpek!


Beelzebub kollarını Fulgora’ya çevirdi ve bileklerinden birleştirdi. Kendisini ölüme sürükleme ihtimali bile olan ama bu riski hiç umursamadan topladığı bütün enerjiyi kollarına toplamaya başladı.


Bütün enerji kollarına biriktiği için kolları çeşitli noktalardan yarılmıştı ve kanıyordu. Ancak bunu umursayabilecek bir durumda değildi. Hissettiği bütün bu acıyı bir kenara koydu ve kollarını kaybetme pahasına bile olsa tüm enerjisini kollarında toplamayı başardı.


(Beelzebub)-Ye bunu!


(Beelzebub)-Galaktik Elektrik Yüklemesi!


Bu sözlerle birlikte Beelzebub’un kollarında biriken bütün enerji serbest kaldı ve kör edici bir şekilde parlayarak kükredi.


Devasa bir elektrik kütlesi inanılmaz bir hızla Fulgora’ya doğru ilerliyordu.


(Fulgora)-Bununla beni durdurabileceğini DÜŞÜNME BİLEEEEEEE!!!!!!!!!!!


Fulgora bu saldırıdan kaçınmak yerine kollarını uzattı ve direkt olarak saldırıyı tutmayı seçti.


Saldırı elleriyle buluştuğu anda avuç içleri anında paramparça oldu ve etleri yırtıldı. Ve bu yırtılma çorap söküğü gibi ilerleyerek bütün kollarını kapladı. Kolları inanılmaz bir elektrik kuvvetiyle doluyor ve karşı konulmaz bir şekilde giderek artıyordu.


Kollarını kaplayan elektrikler hızla bedenine dağılarak bütün bedenini parçalamaya başladı. Boynuna kadar ulaştıktan sonra Fulgora’nın ağzından altın renkli ışıklar fışkırmaya başladı. Eğer kendisi yıldırımları kontrol edebilen birisi olmasaydı çoktan kalbi ve beyni iflas etmişti. Hatta patlamıştı.


(Fulgora)-LANET OLASICA PİÇ KURUSUUUUUUU!!!!!!!!!!!!!


Fulgora gırtlağını parçalamak istercesine bağırdı ve bedenini kaplayan bütün yıldırımlara kendi yıldırımlarıyla karşılık vermeye başladı. Ani bir güç artışı yaşıyordu ancak bu güç artışı kendisi koruyacak olduğu kadar zararda verecekti.


Bedeni çoktan çok kötü bir halde olduğu için daha fazla yıldırım çıkartmanın hiçbir anlamı yoktu. Bunu yapıyor olması tek bir nedene bağlanabilirdi. Kendi hayatını gözden çıkartmıştı ancak Beelzebub’un hayatını da istiyordu.


(Fulgora)-GRAAAAAAAAAAAHHHHHHHHH!!!!!!!!!!!!!!!


Fulgora’nın bedenini kaplayan yıldırımlar birdenbire efsanevi bir seviyeye yükseldi ve Beelzebub’dan gelen bütün yıldırımlara karşı gelerek hepsini aynı anda geçersiz kıldı ve gözleri kör edecek kadar parlayan bütün yıldırımlar bir anda dağılarak hiçliğe karıştılar.


Yıldırımların hepsinin kaybolmasının ardından ise ikisi birden sert bir şekilde yere çakıldılar. İkisinin de bedeni paramparça olmuştu ancak hala nefes alıyorlardı. Tabii şu durumda nefes alıyor olmalarından çıkarılabilecek tek şey hayatta olduklarıydı. Daha doğrusu yarı hayatta yarı ölü haldelerdi.


Şu anda hiçbir şekilde hareket edemezlerdi.


Yani, öyle olması gerekiyordu.


Ancak Fulgora zorlanarak yumruğunu sıkmayı başardı avcunda biriken toprağı sıkarak elinin içinde ezerek elini yere dayadı. Yine de yapabildiği tek şey kafasını yerden birkaç santimetre kaldırmasına olanak sağladı.


Yüzü parçalanmıştı ve derisi yok olmuştu. Yıldırımların sıcaklığı yüzünden diş etleri çekilmişti ve dişleri korkunç bir görüntüyle ortaya çıkmıştı. Dudakları olmasa bile yüz ifadesinin gülümseme olduğu anlaşılıyordu.


Korkunç derecede iğrenç ve iğrenç derecede korkunç olan suratı ile gülümsüyordu.


(Fulgora)-Hahahaha. Sahip…ol-duğun…her şey buysa…şeytanlar olarak gerçekten…işe yaramaz-sınız demektir. Güç dediğimiz şey…e sahip bile değil-siniz. Bu saldırının işe yara…mamış olması ne demek biliyor musun? Ne yaparsanız yapın şeytanlar olarak biz tanrıları aşamazsınız! Gahahahahaha!!!!!!! Tarihin başından beri süregelen hükümdarlığımızı asla bozamayacaksınız!


Fulgora’nın gırtlağından yükselen ve kulak tırmalayan bu sözler Beelzebub’un beyninde yankılanmıştı.


(Beelzebub)-Ne cüretle.!?


O anda bir saçmalık daha doğdu ve hareket edememesi gereken Beelzebub kollarını destek olarak kullanarak ayağa kalkmaya başlamıştı.


Onun yüzü de Fulgora’nın ki gibiydi. Paramparça olmuştu. Aslıda şu anda bütün bedenleri suratları gibiydi. İkisi de iğrenç ve korkutucu görünüyorlardı. Normal bir insan onları görse kesinlikle olduğu yerde kalp krizi geçirir ve korkudan ölüp giderdi.


Diğer bir yandan ise Beelzebub yavaşça da olsa tamamen ayağa kalkmıştı. Evet, şu anda ayakta olamaması lazımdı ancak Fulgora’nın az önceki sözleri, binlerce yıldır Beelzebub’un içinde yatan ve her an her saniye büyümeye devam eden yıkıcı nefretini tetiklemişti. Normal şartlar altında o saldırıdan sonra ayağa kalkamıyor olması gereken Beelzebub, nefreti sayesinde ayağa kalkmıştı.  


Şu anda damarlarında akan şey kan falan değildi.


Saf nefretti.


Nefret onu ayağa kaldıran yegâne güçtü.


(Beelzebub)-Bunca yıldır biz şeytanların, siz tanrılar gibi oturup göt büyüttüğünü mü düşünüyorsun lan!?


Bu sözleri haykıran Beelzebub’un sahip olduğu enerji aniden artmaya başladı. Ancak az öncenin aksine bu sefer sergilediği tüm güç kendisine aitti ve Fulgora’nın enerjisinin ufacık bir parçasına bile sahip değildi. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr