Bölüm-130 Dia Raguel’e Karşı

avatar
398 1

Ejderha İmparator - Bölüm-130 Dia Raguel’e Karşı


Herkes birbirine atıldığı anda Dia birkaç buz mızrağı hazırlayarak Raguel’e saldırmıştı ve Raguel sadece elindeki teraziyi sallayarak bu saldırıları durdurmuştu. 


(Raguel)-Adaletli bir savaş olması için yer değiştirme talep ediyorum.


(Dia)-Ha? O ne be?


(Raguel)-Daha önce de söylediğim gibi. Ben adaletim ve yaptığım her şeyin adaletli olmasına özen gösteririm. Eğer kabul edersen ikimizi diğerlerine karışmadan rahatça dövüşebileceğimiz bir yere ışınlayacağım.


“İçimde bunun benim başıma dert olacağına dair bir his var ama…neyse.”


(Dia)-Pekala. Kabul ediyorum.


Dia’nın kabulünden hemen sonra terazinin kefelerinde minyatür birer gölge belirdi. Bu gölgelerden biri Dia’ya diğeri ise Raguel’e benziyordu. Kefeler birkaç defa aşağı yukarı yaptıktan sonra aynı noktada durdu ve Raguel…


(Raguel)-İki tarafta beyan edilen talebi kabul etti. Oylama adil bir şekilde son buldu.


O anda ikisi birden oldukça yerden ışınlandılar ve bambaşka bir yere geçtiler. Etrafta hiçbir şey yoktu. Gözün görebildiği her yer sadece ama sadece topraktı. Sessiz ve ıssız bir yerdeydiler.


(Dia)-Burası neresi peki?


(Raguel)-Burası az önce oluşturulmuş bir alt boyut. Kefelerdeki kişiler aynı fikirde olduklarında terazinin yeteneği harekete geçiyor ve duruma göre bir şeyler oluşuyor. Burası ikimizden başka kimsenin bulunamayacağı bir alt boyut. İkimizden birisi savaşamayacak duruma gelir ya da direkt olarak ölürse boyut kapanacak ve eski noktamıza geri döneceğiz. Yani, döneceğim demek istedim.


Raguel sakin bir şekilde açıklamasını yaptıktan sonra bir anda gülümsemeye başlamıştı. Dia’yı küçümsediği kesindi. Zaten bir melek olarak onu küçümsemesi doğaldı. Dia sadece elementleri kullanabilen bir insandı o kadar. Tıpkı diğerleri gibi. Ama durum şuydu ki Dia’nın da mühürleri kalkmıştı, yani Raguel’in onu yenmesi o kadar da kolay olmayacaktı.


“Madem bu kadar küçümseniyorum, o zaman kesinlikle bir şeyler yanlış gidecek. Pekala. Kendimi en kötüsüne hazırlasam iyi olur.”


(Dia)-Madem öyle diyorsun. Başlayalım o zaman.


Dia hemen ellerini savurdu ve keskin buz uçlarından oluşan bir topluluk yerden yükselerek Raguel’i kıstırdılar. Ancak bir an sonra bir patlama oldu ve hepsi anında yok oldular. Dia ise hiç beklemeden aynı saldırının gökyüzü versiyonunu yaptı.


Raguel bir anda üzerine yağan buz mızraklarının arasında kaldı ancak bir kez daha patlama oldu ve saldırı yeniden dağıldı. Ancak bu sefer dağılmakla kalmadı ve mızraklar yön değiştirerek Dia’ya döndüler.


Dia ise hiç endişelenmeden parmağını şıklattı ve tüm mızraklar alev alarak erimeye başladı. İşte o anda beklemediği bir şey oldu ve buz mızrakları çevrelendikleri ateşi emerek ateş mızraklarına dönüştüler.


(Dia)-Lan!?


Dia şaşırsa da ateş mızrakları kendisine ulaşmadan hemen önce önüne sudan bir duvar çekmeyi başarmıştı.


(Dia)-Huuh. Ucuz atlattım.


Gelişmiş refleksleri sayesinde kurtulan Dia rahatladığını gösteren derin bir nefes verdi. Kendi saldırı tarafından vurulsaydı hiç hoş hissetmezdi.


(Dia)-Bu kadarı işe yaramayacak gibi görünüyor. Pekala. Hadi yeni bedenimin sınırlarını öğrenelim!


Dia’nın bedeni bir anda alev aldı ve elektriklenmeye başladı. Bedenini kaplayan ateşler yanına yaklaşılmadan bile inanılmaz bir sıcaklık yayıyordu ve gerçek anlamda bezdiriciydi. Ateşlere rağmen yanına yaklaşmayı başarsanız bile muhtemelen elektrik akımına kapılırdınız ve ölümcül yaralar alırdınız.


(Dia)-Daha! Daha! Daha! Daha da fazla parla!


Dia her “daha” dediğinde bedenini kaplayan ateşler biraz daha artıyordu ve iyice dayanılmaz oluyordu. Bu da yetmezmiş gibi elektrikler karanlıkla kaplanmaya başlamış ve önce tamamen siyaha sonra da mor renge dönmüşlerdi. Ateşler ise hafiften beyazlaşıyordu.


(Dia)-Önüne çıkan her şeyi yok edene kadar ısın. Isın ki güneş bile seni kıskansın!


Dia’nın bedenindeki alevler aniden 20 kat büyüdü ve mavi bir renge dönüştü. Yıldırımlar ise hala mor renkliydi ancak deliler gibi fışkırıyorlardı. Şu anda Dia’ya yaklaşmanın hiçbir yolu yoktu.


Dia kollarını iki yana açtı ve avuçlarında ateş topları belirdi.


(Dia)-Ye bunu! Arktik Alev Işını!


Dia ellerini birleştirdi ve mavi ateş bir yıldız gibi parlayarak ateşlendi. Ateşlenen ışın 5 metre çapındaydı ve kocamandı. Ayrıca ışın ilerledikçe altında kalan dünya donuyordu ve yer yer parlaklıklar oluşuyordu.


Raguel ise oldukça sakin bir şekilde terazisini kaldırdı ve eliyle hafifçe vurarak çınlamasını sağladı. Tam o anda ise Dia’nın saldırısı dondu ve parçalanarak kayboldu. Bunun hemen ardından ise Dia, Raguel’in dibinde belirdi ve karnına sağlam bir yumruk indirdi.


Yediği yumrukla birlikte havaya kalkan Raguel bir anda sudan oluşan ellerle yakalandı ve…


(Dia)-İşkence zamanı!


Sudan eller bir anda mor elektriklerle kaplandı ve Raguel çarpılmaya başladı. Yüzbinlerce volt elektrik bedenine nüfuz ediyor ve yolunu bulabilmek adına önüne çıkan organları paramparça ediyordu.


(Raguel)-Oldukça iyi bir saldırıydı.


Dia duyduğu sesten yarım saniye önce omzuna dokunan bir el hissetti ve konuşmanın ardından arkasına döndü.


(Raguel)-Fakat yeterli değildi.


Raguel hızla gerilip Dia’ya bir yumruk attı ve onu savurdu.


(Dia)-Sen nasıl.!?


(Raguel)-Yeteneğim olan Adaletin Altın Terazisi, uzayın belli bir kısmını bozarak keyfime göre kullanabileceğim bir hale getiriyor. Ve şu anda bir alt boyuttayız. Yani benim bozduğum bir parça uzayın içindeyiz. Şu anda bu uzayda normal kanunlar geçerli değil. Her şey ben nasıl istersem öyle olacak.


(Dia)-Hahahaha. Kurallara göre yaşayan bir adamın yeteneğinin kuralları bozuyor olması ne kadar da gülünç.


Dia Raguel’in bu açıklamasına gülerek karşılık vermişti. Gerçekten de adaletten bahseden birinin kuralları bozan bir yeteneğinin olması gülünçtü. Dahası bu yetenek çok güçlüydü. Şu anda bu alt boyutta bulunan her şey onun kontrolü altındaysa bütün Dia’nın yapacağı bütün saldırıları büyük bir rahatlıkla geçersiz kılabilirdi.


(Raguel)-Adalet hiçbir zaman kurallara göre belirlenmedi ve belirlenmeyecekte. Herkesin farklı bir adalet anlayışı vardır. Benim adaletim ise mutlaktır. Ben izin vermediğim sürece hiç kimse benim adaletimden kaçamaz.


(Dia)-Hee. Yani kendinle ters düşen hareketleri açıklama şeklin bu öyle mi? Oldukça zeki birisisin ha?


Dia açık bir şekilde Raguel’le dalga geçiyordu. Onun mantığını saçma bulmuştu.


(Dia)-Ayrıca, senin adaletin mutlak falan değil. Burada “mutlak” olan yalnızca tek bir şey var. O da Ejder Soykıran.


(Raguel)-Hahah. Yanında savaştığın adamdan “şey” diye bahsetmen ne kadar komik.


(Dia)-Uğruna milyarca insanı getirdiğiniz birisinden “insan” olarak bahsetmem çok mantıksız olurdu. Ayrıca, o bile artık kendisini bir insan olarak görmüyordur.


(Raguel)-Siz insanlar gerçekten çok tuhafsınız.


(Dia)-Aynen öyleyiz.


Diyen Dia atağa geçti ancak bilinmeyen bir güç tarafından geri fırlatıldı.


(Dia)-Tch. Böyle olmayacak gibi görünüyor.


(Raguel)-Boşa çabalamayı bırak. Buradan kurtulmanın hiçbir yolu yok. Buradan çıkmayı başaracak olan tek şeyin cesedin. Başka herhangi bir şekilde buradan çıkamazsın.


(Dia)-Öyle mi?


“Blöf işe yaramayacak. Uzayı yırtıp buradan kaçmamın imkanı yok. Uzayı kesecek kadar büyük bir güç sergilememin imkanı yok.”


Dia içinde olduğu durumun farkındaydı ve işe yarayabilecek bir plan düşünüyordu. Ancak aklına hiçbir şey gelmiyordu. Yapabileceği tek şey savaşmaktı. Ama saldırıları hiçbir işe yaramıyordu. Yetenekleri işe yaramadığı için dövüş sanatları denemek istemişti ancak Raguel’e yaklaşamamıştı bile.


“Argh! Aklıma işe yarayabilecek hiçbir şey gelmiyor.”


Dia düşüncesizliğine lanet okudu ve bir kez atağa geçti ancak adımını attığı an yeniden defedildi.


(Raguel)-Ahh, böyle çok sıkıcı oluyor ama. Hadi şu işe biraz eğlence katalım.


Raguel elini yavaşça gözlerini kapatan sargıya götürdü ve yavaşça çekerek sargıyı kafasından ayırdı. Gözleri kapalıydı. Yavaş yavaş açmaya başladı ve altın sarısı gözleri göz alıcı bir şekilde parlamaya başladı.


O anda ise elindeki terazinin kefesinde bulunan Dia şeklindeki gölge değişti ve Raguel’in şeklini aldı. Yani şu anda terazideki iki kefede de Raguel’in gölge hali vardı.


(Dia)-Ha!? Hareket edemiyorum!?


Dia’nın bu farkındalığından hemen sonra ise Dia inanılmaz bir baskı hissetti ve tepesine çöken bu ağır baskı yüzünden yere kapaklandı.


(Raguel)-Pekala. Bakalım 1000 kat yer çekimi altında neler yapabileceksin? 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr