Bölüm-144 Kral’ın Sonu ve Dünyaya Dönüş

avatar
410 1

Ejderha İmparator - Bölüm-144 Kral’ın Sonu ve Dünyaya Dönüş


Ejder bağdaş kurmuş bir şekilde havada süzülüyordu. Çenesini yumruğuna dayamıştı ve sakince onları izliyordu. Kucağında tanrının kafası vardı ve diğer elini de o kafanın üstüne koymuştu.


(Wukong)-Gördüğün gibi. Kendimden geçsem bile beni dünyaya götürecek kişi burada.


(Kral)-A-ama sen, nasıl..?


Kral korku dolu gözlerle Ejder’e bakıyordu. Mühürleri olmayan 100 tanrının birleşmiş halinin onun gücünü aşması gerekiyordu ama ölen kişi o olmuştu. Üstelik Ejder çok rahat görünüyordu. Sanki onu yenmek için hiç uğraşmamış gibiydi.


(Ejder)-Neden durdunuz?


(Kral)-Soruma cevap ver.


(Ejder)-Eğlencemi neden yarıda kestiniz?


Kral ve Wukong arasında geçen hiddetli savaş Ejder için basit bir eğlenceden fazlası değildi. Sakin ve isteksiz bakışları canının ne kadar sıkıldığını ve gerçekten de bir eğlenceye ihtiyaç duyduğunu kanıtlar nitelikteydi.


(Kral)-Soruma cevap ver ded…


Kral, Ejder’in aniden dibinde belirmesiyle birlikte sustu ve korkudan titremeye başladı. Ejder’in gözlerine bakmak başını döndürüyor, midesini bulandırıyordu. Sanki Ejder, baktıkça etki eden bir zehir gibiydi.


(Ejder)-Öyle işe yaramaz bir yaşam formunun benimle başa çıkabileceğini mi düşündünüz gerçekten!? Bunun bana ettiğiniz kocaman bir hakaret olduğunun farkında değil misiniz yoksa?


Ejder, Kral daha göz açıp kapayamadan eski yerine ve pozisyonuna döndü.


(Ejder)-Şimdi benim soruma dönelim.


Ejder’in gözleri kızıl renge büründü ve…


(Ejder)-Eğlencemi neden böldünüz?


(Wukong)-Senden korkuyor.


“Bende korkuyorum lan! Bakla öyle buraya!”


(Ejder)-Benden korkuyor olmanız savaşınızı durdurmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Devam edin.


Wukong birkaç saniyeliğine Ejder’e baktı ve birkaç saniye sonra başını aşağı indirdi. Sanki bu hareketine sinirlenmiş gibiydi. Derin bir nefes aldı ve…


(Wukong)-Bir saniyeliğine bile olsa bu saldırıdan etkileneceğini düşündüğüm için kendimi aptal gibi hissediyorum.


Wukong Ejder’e baktığı o kısa sürede bir anlığına Ejder’in kaçması gerektiğini düşünmüş ve anında bu düşünceden vazgeçmişti. Wukong ne kadar güçlü bir saldırı yaparsa yapsın Ejder’in alacağı en büyük hasar saçlarının savrulmasından ileri gitmezdi. O yüzden Wukong’un tüm gücünü kullanmasında bir sorun yoktu.


(Wukong)-Madem dünyaya dönüş biletim burada, bir kez daha! Alt Kademe İmparator Maymun Dövüş Sanatı, Nihai Saldırı:


Wukong’un beyaz aurası bir anda parladı ve…


(Wukong)-Yüksek İrtifa: Göksel Yargıç Tekmesi!


Wukong’un haykırışından sonra Kral’ın görüş açısı beyaza boyandı ve bedeni yoğunluğunu kaybederek hafifledi ve beyaz ışığın içinde kayboldu.


***


Wukong’un savurduğu nihai tekmesinin ardından Kral bir daha asla geri dönmemek üzere varoluştan silindi. Aynı anda tamamı olmasa da 5 evren ve içlerindeki milyarlarca galakside yok oldu. Ve bu hareketten sonra Wukong bilincini kaybederek olduğu yere yığıldı. Boşlukta oldukları için havada süzülüyordu.


Wukong baygın haldeyken Ejder yavaşça yanına indi. Gözleri eski rengine dönmüştü. Wukong’u kolundan yakaladı ve dünyaya doğru yola çıktı. O anda aklına gelen bir şeyle birlikte elinde tuttuğu tanrının kafasını yok etti. Ama parçalamadı. Sadece onu sakladı.


(Ejder)-Bu kadar zayıf bir saldırının seni bayıltıyor olması…


Ejder derin bir iç çekti. İstediği kadar eğlenmemişti. Diğer bir yandan zayıf dediği saldırı sadece kendisi için zayıftı. Wukong’un az önceki saldırısı inanılmaz derecede güçlüydü.


(Ejder)-Neyse.


Ejder boş gözlerle öylece duran Wukong’a baktı.


(Ejder)-Biraz enerji vereyim bari. En azından kendine gelir.


Ejder enerjisini sakince Wukong’a aktarmaya başladı ve çok geçmeden Wukong gözlerini açtı.


(Wukong)-H-a..? Lan!?


Wukong bir anda düzeldi ve etrafına bakındı.


(Wukong)-Kral nerde!? Yendim dimi lan!?


(Ejder)-Yendin. Merak etme.


Ejder’in kendisini doğrulamasının ardından Wukong derin bir iç çekti ve rahatladı.


(Ejder)-Ama, merak ettiğim bir şey var. Neden son saldırın 9 evreni yok edebilecek olmasına rağmen neden 5 evreni parçaladın?


(Wukong)-Beni dünyaya götürüp götürmeyeceğini kestiremedim. O yüzden günlerce boşlukta savrulmamak için her şeyimi vermedim. Bir dakika.


Wukong Ejder’in sorusuna sakin bir şekilde cevap verdikten sonra aniden bir şeyin farkına vardı.


(Wukong)-Sen, o saldırının 9 evreni yok edecek güçte olduğunu nereden biliyorsun? Aklımı okudun desem, o saldırıyla ilgili hiçbir şey düşünmedim. Sakın bana geçmişi okuyabildiğini söyleme.


Wukong’un dedikleri doğruydu. Yaptığı saldırıyla ilgili hiçbir şey düşünmemişti. Tek yaptığı şey saldırıyı uygulamaktı ama yine de Ejder saldırının gücünden haberdardı. Teknik olarak böyle bir şey olmamalıydı.


(Ejder)-Geçmişi okumak mı? Ah, hayır hayır hayır. Geçmişi okumak aklımın ucuna bile gelmedi.


(Wukong)-Ee, o zaman saldırımın gücünü nereden biliyorsun?


(Ejder)-Sen saldırıyla ilgili hiçbir şey düşünmedin ama yazar gerekli bilgileri verdi. Önceki bölüme biraz göz gezdirdim o kadar.


(Wukong)-Bir dakika. Hoy! Bu 4. duvarı kırmaktan da öteye geçiyor.


(Ejder)-Biliyorum. Hikaye başladığından beri dördüncü duvarı kırmıştım zaten. Neden bazı savaşlarım aşırı kanlıyken bazıları basit savaşlar sanıyorsun.


(Wukong)-Ne!?


(Ejder)-Aynen öyle. Psikoloji bozacak iğrenç şeylerin olduğu savaşların yazımında benim parmağım var. Geri kalan basit savaşlar ise tamamen yazarın elinden çıkma. Her neyse, şimdilik bunu bir kenara bırakalım. Neden seni dünyaya götürmeyeceğimi düşündün ki?


Ejder sakince konuyu değiştirmiş ve merak ettiği şeyi sormuştu.


(Wukong)-Ha? Ah, şey, özel bir sebebi yok. Sensin sonuçta. Sağın solun belli olmaz. “savaşınız çok sıkıcıydı” diyip beni bırakma ihtimalini düşündüğüm için tüm gücümü kullanmadım.


(Ejder)-Evet, savaşınız gerçekten çok sıkıcıydı. Ama yine de seni dünyaya götürmek zorundayım. Tüm tanrılarla tek başıma uğraşmak çok sıkıcı. Birazını da siz halledin.


Ejder dalga geçercesine bunları söylemişti. Aşırı rahattı.


(Wukong)-Sen gerçekten kafayı yemişsin.


(Ejder)-Hiçbir zaman aksini iddia etmedim. Açık açık söylüyorum. Ben bir deliyim.


Ejder gerçekten de bunu sürekli olarak dile getiriyordu. Kendisinin bir deli olduğunu biliyordu ve hiçbir zaman reddetmeyi düşünmemişti. Yaptığı her aşırı hareket onun zihninin ne derece hastalıklı ve yoldan çıkmış olduğunu kanıtlıyordu.


(Wukong)-Konu dışı olacak ama, neden bu kadar yavaş gittiğimizi öğrenebilir miyim?


Bütün bu konuşma süresince bulundukları noktadan dünyaya doğru ilerliyorlardı. Ancak Wukong ilerliyorlarmış gibi hissetmiyordu. Sanki oldukları yerde sayıyorlar ve asla hareket etmiyorlar gibi hissediyordu.


(Ejder)-21 katrilyon kilometre.


(Wukong)-Ha?


(Ejder)-Vücudunun kaldırabileceği hız sınırı. 21 katrilyon kilometre. Eğer uzayda olmasaydık ölümcül bir sürtünme kuvveti hissediyor olacaktın.


Wukong yavaş olduklarını düşünse de aslında hayal bile edemeyecekleri kadar hızlı hareket ediyorlardı. Saniyede 21 katrilyon kilometre hızla hareket ediyorlardı. Ancak dünyadan o kadar uzaktalardı ki daha hiç yol kat etmemiş gibi görünüyorlardı.


(Wukong)-Anladım. O zaman senin gerçek hızın ne alemde?


(Ejder)-Benim hızımın bir sınırı yok. İstersem varoluşun her tarafında aynı anda ortaya çıkabilirim. Seninle bir yarışa girsek ve varoluşun başından sonuna kadar bir yarış yapsak, senin ışınlandığın ve benim koştuğum bir yarışma olacak ama. Sen ışınlanana kadar ben varoluşun başından sonuna kadar sonsuz tur atmış olurum. Diğer bir yandan dünyaya hemen gitmememin bir nedeni daha var.


Ejder sürekli aşırı şeyler söylediği için Wukong neye tepki vermesini gerektiğini bilemiyordu ve sürekli olarak soracağı sorular değişiyordu.


(Wukong)-Neymiş o neden?


Aslında Wukong, Ejder’in hızının sonsuz olmasına tepki verecekti ancak az önce de dediğim gibi Ejder yüzünden soracağı sorular sürekli değişiyordu.


(Ejder)-Rose, Dia, Scarlet ve Sayk dörtlüsü biriyle savaşıyor. Onların işi bitsin dünyaya ışınlanırız. Işınlanmayı sevmiyorum ama bir seferlik istisna yapabilirim sanırım.


(Wukong)-Bekle. Başka bir şey söyleyip benim aklımı karıştırmadan önce sana iki şey soracağım. Birincisi, şu anda dünyadan ne kadar uzaktayız? İkinci sorum vereceğin cevaba göre şekillenecek.


(Ejder)-Dünyadan 830 milyon boyut uzaktayız.


(Wukong)-Hmm. Gelelim ikinci soruya.


Wukong derin bir nefes aldı ve bağırmaya başladı.


(Wukong)-Sen şimdi 830 milyon boyut uzağı görebildiğini mi söylüyorsun bana!?


(Ejder)-Evet. Benimle ilgili olan şeylere şaşırmaman gerektiğini hala öğrenemedin mi?


(Wukong)-Buna şaşırmayacak kaç kişi tanıyorsun lan!?


Wukong haklı yere Ejder’e çıkışıyordu. Bu absürt şeyler gerçekten de şaşırılmayacak şeyler değildi. Böyle bir şeye şaşırmayacak bir kişi ya kafayı yemiş olmalıydı ya da bundan daha absürt bir şeye sahip olmalıydı. Ancak Wukong ne kafayı yemişti ne de daha absürt bir şeye sahipti.


(Ejder)-Ah, kafasını uçurdular lan. Haha. 4’ü anca bir tanrıyı yenebildi.


(Wukong)-Beni görmezden gelmesene lan! Offf. Kime söylüyorum ki? Madem yendiler ışınla bizi


(Ejder)-Zeus az kaldı sinirden kendini becerecek. Hahahaha. Gerçekten öğrenmeyen aptalın teki.


Ejder hala Wukong’u umursamadan dünyada olanları izliyordu. Zeus’un öfkesini ta oradan hissedebiliyordu.


(Ejder)-Pekala. Hadi dünyaya dönelim.


(Wukong)-Sonundaaa!!!


Ejder Wukong’un kolunu tuttu ve bir anda ışınlandılar. Ancak ışınlanmadan hemen önce Ejder, Wukong’un duyamayacağı bir ses tonuyla bir şey söylemişti. Söylediği o şey ise…


-Gerçek savaş şimdi başlıyor. 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr