Tek hareketle ışık yılı mesafeleri aşarak boyutların arasına daldıktan sonra bana vurarak savuran boyutu hedefledim ve doğrudan bana vurduğu koluna çarparak kopardım. Bu bölümü devralıyor olmamın size tuhaf geleceğinin farkındayım fakat mevcut gücümle bunu bile yapabiliyorum. O yüzden de bu bölümü size ben anlatacağım.
Bana vuran boyutun kolunu kopardıktan sonra kopan parça başka bir boyutun üzerine düştü ve o boyut, parçayı özümseyerek gözle görülür bir biçimde büyüdü. Ondan sonra da, kim olduğumu anlayamayacak kadar aptal olan 3 boyut aynı anda bana yumruk salladı ve sadece tek elimi kullanarak onları engelledim.
Benim ne kadar güçlü olduğumdan bihaber oldukları kesindi. Muhtemelen Gaia veledi onlara sadece yaşam vermişti. Herhangi bir şekilde düşünebildiklerini düşünmüyorum. Hatta Gaia ile aynı aklı paylaşıyor bile olabilirler.
Tek elimle üçünü birden durdurduktan sonra tıpkı özel hareketime benzeyen bir ışık patlamasıyla birlikte hepsini tek seferde yok ettim ve bir anlığına yer değiştirerek Gaia’nın tepesinde belirdim. Yarım saniye içinde yer değiştirip Gaia’ya sağlam bir tekme atıp onu çok uzaklara gönderdim ve eski yerime döndüm. Bunu o kadar hızlı yapmıştım ki sanki 1 saniye boyunca sabit bir şekilde yerimde beklemişim gibi olmuştu.
Saldırılarımın ne denli güçlü olduğunu biliyordum ve hayat bulan bu aptal boyutların bana karşı koymak için sergiledikleri çaba hoşuma gidiyordu. Ama yine de, bunları benden duymanız size garip gelecek olsa da, Gaia’nın gücünü takdir ediyorum. Bana tüm gücümü kullandırtacak kadar güçlü bir rakip kendisi.
Ama hala “acı” denen şeyin ne tür bir his olduğunu hatırlamıyorum. Özellikle de tüm gücümü kullanma kararı aldıktan sonra sadece hatırlayamadığım acı dene histen değil, “duygu” adını taşıyan her şeyden uzaklaştım.
Mutluluk, üzüntü, öfke ve geriye kalan duyguların tamamı benim için anlamsız artık.
Ölüm ve yaşamı aşan bir varlık haline geldiğim için hiçbir şey bana zarar veremez veya benzeri bir şeyi başaramaz. Hiçbir şey hissetmiyor olsam bile hala birkaç şeyin farkındayım. Yıllar önce kendime verdiğim sözü yerine getirmek için Gaia’yı yok etmeliyim. Böylelikle de bütün tanrıları gerçekten bütün varoluştan silmiş olacağım.
Gaia uzaklara savrulduktan ve 3 boyut yok olduktan sonra yaptığım ilk şey uçarak kolunu kopardığım boyutu tutmak ve kendi etrafımda dönerek diğer boyutların üzerine fırlatmak oldu. Sadece tek bir boyutu kullanarak yüzlercesini yok etmiştim. Hem de sadece 5 saniyede.
Karşımda durmaya çalışan bu zavallı varlıkların çabalamalarını görmek hoşuma gidiyor demiştim ya, aslında birazda üzülüyorum. Sonuçta aptal bir süper kahraman gibi davranarak asla yenemeyecekleri bir kötü adama karşı direnmeye çalışıyorlardı.
Normal şartlar altında o beyinsiz kahramanlar “arkadaşlık” saçmalığı ile kötü adamı yenmeyi başarırlar ama bu hikayede öyle saçma şeylere yer yok. Bu hikayede kimsenin hayatının bir önemi yok. Kafayı sıyırmış ve öldürmeye aç bir canavar olarak her an herkesi yok edebilirim. Ve bana karşı gelenler için her zaman çok geç kalınmış olacak.
Ben bir aptal değilim ve kimseye ikinci şansı vermem. Etini kemiğinden ayırıp onu zevk içinde öldürmeyi planlamıyorsam tabii. Herneyse…
Yüzlerce boyut aciz bir şekilde gücüm altında ezilip aldığım zevke zevk katıyor olsa da Gaia ile dövüşmek için benim için daha zevkliydi. Sonuçta o tek darbemle yok olmuyor, hatta bana karşılık bile veriyordu.
O yüzden de işleri birazcık hızlandırmayı seçtim ve yavaşça dövüşmeyi bıraktım. Bu kararımdan bir an sonra ise milyonlarca boyut milyarlarca parçaya ayrılarak gerçekliğin farklı noktalarına saçıldılar. Onlardan yayılan enerji ise geldiği yere, yani Gaia’ya geri döndü.
Ben ise hızımı ve kullandığım güç miktarını biraz daha artırdım ve yeniden boyutların arasına daldım. Aralarında uçarken bir tanesinin omzuna bilerek, fakat oldukça yumuşak bir şekilde sürtündüm ve dokunmuş olduğum nokta anında aşınmaya başlayarak bütün boyutu atom altı parçacıklarından bile daha küçük bir hale getirerek yok etti.
Her ne kadar Gaia’nın yaşam enerjisine sahip olsalar da aşırı derecede güçsüzlerdi. Daha az önceye kadar Gaia ile savaşırken gücümün yüzde 75’ine yakınını kullanıyordum ve boyutlar havada uçuşuyordu.
Şimdi ise o boyutlarla savaşıyorum ve en ufak bir çarpmamda yok oluyorlar. O mide bulandırıcı derecede parlak ve iyilik dolu bedeni beni yeterince sinir etmiyormuş gibi birde gelmiş bana zayıf zayıf şeylerle saldırmaya çalışıyor.
***
Şu noktada sanırım hikayeye bir el atma zamanım gelmiş bulunuyor. Evet, boyutlara hayat verdim ve insan benzeri şekillere soktum ve bunu yapmak için gayet yeterli bir nedenim vardı. Ve bu neden aşırı derecede basit.
Benim amacım yaşamı kontrol etmek ve doğru bir şekilde yönetmek. Yani savaşlarla pek fazla işim yok. Ama karşımdaki bu zararlı bakteri hayatı boyunca savaşmış ve sürekli olarak bir şeyleri yok etmiş değersiz bir böcek olduğu için ona ayak uydurmaktan zorlanıyordum. Bu yüzden de en iyi yaptığım şeyi yaptım ve boyutlara hayat vererek onları benim için savaştırma kararı aldım. Bu sayede o karanlığa gömülmüş yaratığın dövüş stilini görecek ve kendime göre ayarlayacaktım.
Ama görünen o ki o şerefsiz beklediğimden daha güçlü. İlk doğduğum andan itibaren hiçbir duyguya sahip olmadım. Zaten o, “duygu” denen şeylerin tamamı çok sonradan ortaya çıkan şeyler. Onların hiçbirisine sahip olmadığım için de onunla yaptığım savaş boyunca hiçbir şey hissetmedim.
Ben her zaman her şeyden daha üstün olduğum için o yaratığın boyutları öldürebileceğini hesaba katmamıştım. Ve onun düşüncelerini okuyup bu şekilde cevap verme ihtiyacı hissetmişim gibi görünsün istemiyorum. Öyle iğrenç bir yaratığın düşüncelerini okuyarak aklımı kirletmek istemiyorum.
Sadece hikaye ilerleyişini kontrol ettim ve bu cevabı verd…
***
İşe yaramazların konuşmasına yeterince uzun bir süre izin verdiğime göre artık asıl olaya dönebiliriz. O aptala cevap vererek zamanımı harcamak istemiyorum. Sadece o konuşmayı yapabilmesine ona izin verdiğimi, ve eğer isteseydim kolayca onun hikayeye erişmesini engelleyebileceğimi bilmesini isterim.
Her neyse. Artık boyutlarla uğraşmak bana anlamsız geldiğinden karşımda duran ve 397 milyardan daha fazla sayıya sahip olan boyut sürüsünü tek hareketle yok etmeye karar verdim. Onlarla savaşırken güç seviyemi yüzde 10’a kadar düşürmüştüm ve şimdi yüzde 50’ye çıkararak hepsini sileceğim.
Ve dediğimi yaptım. Olduğum yerden sadece bir adım attım ve o anda bulunduğum noktadan, içinde bulunduğum gerçekliğin sonuna kadar gittim. Sadece 0.000000027 salisede 700 kentilyon ışık yılından fazla mesafeyi kat ettim ve gerimde kalan her şey bir anda yok olarak yerini sonsuz karanlığa bıraktı.
O tek hareketin ardından aynı sürede olduğum yere geri döndüm ve beni bekleyen Gaia’ya bakmaya başladım. Bir an sonra ise dövüşümüz başladı. İkimize göz açıp kapayıncaya kadar yerlerimizden ayrıldık ve çarpışmaya başladık.
Kullandığım güç seviyesini tekrardan yüzde 75 civarlarına çıkardım ve yumruklarımız çarpıştı. Bu yumrukları birer diz çarpışması takip etti ve çok geçmeden yüzbinlerce tekme ve yumruk atılarak gerçekliği parçalamaya başladık.
İlk savaşımızın aksine bu sefer daha düzgün yumruklar ve tekmeler atabiliyordu. Öğrenme hızı inanılmazdı. Ama zaten benimle aynı düzeyde olan birisi için gayet normal, hatta yavaş bir öğrenme hızına sahipti.
İnanılmaz olsa da yeterli değildi. Bana karşı koymak için çok daha fazlasına ihtiyacı vardı. Ki zaten o da tüm gücünü kullanmıyordu. Gerçi kullansaydı bile bana üstünlük sağlayamazdı ama, orası ayrı bir mesele tabii.
Uzun saatler boyunca deliler gibi çarpıştıktan sonra en sonunda sürekli olarak hareketleri yapmaktan sıkıldım ve saldırmayı keserek Gaia’nın saldırılarını atlatmaya başladım. Birkaç saldırısını atlattıktan sonra kolunu tuttum ve hızla etrafımda dönerek onu fırlattım.
Hedeflediğim yer ise az önce boyutları yok ederken enerjimle sarmalayıp bilerek yok etmediğim 30 evren büyüklüğündeki kara delikti.
Gaia doğrudan o kara deliğin merkezine girdi ve gözden kayboldu. Ben onun farklı bir noktadan saldırmasını beklerken, ciddi anlamda beklemediğim bir şey oldu ve Gaia bütün kara deliğin enerjisini emmeye ve emerken de büyümeye başladı.
Aşırı hızlı derecede büyüdüğü için birkaç saniye içinde onlarca boyuttan daha büyük hale gelmişti ve durmak bilmiyordu. Birkaç saniye içinde öylesine büyümüştü ki, daha nereye kadar büyüyebilir diye merak ediyordum.
Ve merakım anında dindi çünkü Gaia öylesine bir büyüklüğe ulaşmıştı ki gerçeklik sınırına dayanmıştı. Hatta hiç zorlanmadan gerçeklik sınırını aşarak bütün gerçekliği yok etmiş ve büyümeye devam etmişti.
Birkaç dakika boyunca büyümeye devam ettikten sonra en sonunda durulmuştu. Tam boyutu ise 19 gerçeklik boyutundaydı.
Akla hayale gelebilecek her şeyden daha büyüktü. Ben ise oldukça sakindim. Onun gibi bir işe yaramazın yapıpta benim yapamayacağım tek bir şey bile yoktu.
O yüzden bende onun gözlerinin içine bakmaya ve dalga geçercesine basit bir şekilde büyümeye başladım.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..