Ejder’in kriz geçirdiği günün üzerinden 3 ay geçmişti bile ve Kuzgun’un dediği gibi Ejder, krizinden 1 hafta kadar sonra düzgün bir şekilde hareket edebilmeye başlamıştı. Artık vücudunu istediği gibi kullanabiliyordu.
Kendi kendine çalışmalar yaparken birkaç şey fark etmişti. Vücudu tamamen kendi isteklerine göre değişebiliyordu. İsterse aşırı dayanıklı oluyor ve hiçbir şekilde hasar almıyor. İsterse de bir kağıt gibi zarif oluyor ve en ufak çizikte bile parçalanabiliyordu.
Antrenman yaptığı zamanlardan birinde vücudunu zayıflaştırırsa ne olacağını görmek istemiş ve sürekli çalıştığı kayaya yumruk atmıştı. Yumruktan sonra kaya aynı kalmış fakat bileği kırılmış ve kemiği avucundan dışarı çıkmıştı ancak mucizevi bir şekilde anında iyileşmişti. Acı da hissetmemişti.
Bunun üzerine de Ejder iyileşme yeteneğinin ne seviyede olduğunu öğrenmek için iğrenç bir şey denemeye karar vermişti. Aklını kaybetmiş olsa da Ejder yine Ejder’di ve denediği şey kolunu doğrudan kopartmaktı.
Sağ kolunu tuttuğu gibi yerinden ayırmıştı ve gördüğü şey karşısında şok olmuştu. Kolu vücudundan ayrılmaya başladığı an iyileşmeye başlamıştı. Yani kolu, omzundan tamamen kopmadan önce çoktan yeni bir kol ortaya çıkmıştı bile.
Fark ettiği şeyler bununla da sınırlı değildi. Yüksek fiziksel gücü ve dayanıklılığın yanında birde inanılmaz bir hıza sahipti. Keskin duyularını saymıyorum bile.
Fakat tüm bunların dışında kalan ve Ejder’in, Efsane’ye söylemeye çekindiği bir şey daha vardı. Nedenini bilmiyordu ama içinde tuhaf hisler barınıyordu. Birilerini öldürmek istiyordu. Kan dökmek istiyordu. Fakat neden böyle bir şeyi istediğini bilmiyordu.
Hiçbir şey hatırlamadığı için kişiliği de karışık bir durumdaydı. Zaman zaman Efsane’yi bütün vücudundan kanlar boşalırken görüyor ve birkaç saniyeliğine deliriyormuş gibi hissediyordu. Çoktan delirdiğinden haberi olmadığı için bu tür durumlar ona tuhaf hissettiriyordu.
Ayrıca 3 aydır uyumamış, yemek yememiş, su içmemiş ya da tuvalete gitmemişti. Bunların hiçbirisine ihtiyacı yoktu. İlk başlarda Efsane ona kızsa da Kuzgun’la yaptığı konuşmayı düşününce bu tür şeyleri garip karşılamaması gerektiğini anladı ve Ejder’i yemek yemeye zorlamaktan vazgeçti.
Son zamanlarda ise Ejder biraz daha agresif hareketler sergilemeye başlamıştı ancak bu hareketlerini azaltmak konusunda elinden geleni yapıyordu. Çoğu zaman düşüncelerine engel olamıyor ve öldürmek için birilerini arıyordu ancak etrafta hiç kimse olmadığı için kendisine zarar veriyordu. Şu anlık kendisini sakinleştirmesinin tek yolu buydu.
Zaten kendisine bile yapıyor olsa acı hissetmediği ve yaptığı şeyin izi bile kalmadığı için sorun olmuyordu. Efsane hiçbir şeyin farkına varmıyordu. Ejder yine kendini sakinleştirmek için ormana gitmişken Eliza ve Efsane’nin yemesi için birkaç hayvan avlamayı düşünmüştü.
Eve döndüğünde ise Efsane kendisini kapıda karşılamıştı ve…
(Efsane)-Ama Ejder, yine ceketini giymemişsin.
Elindeki hayvanlara tepki vermek yerine ceket giymeyişine tepki vermişti. Ejder tamamen hareket edebilmeye başladıktan sonra sargılarını çıkartmıştı ancak üstüne giyecek bir şeyi yoktu. Sadece kendisine ait olan pantolonu vardı. Evde de kumaş olmadığı için Efsane, Ejder için kazak gibi bir şey dikememişti. O yüzden de kendi ceketini ona vermişti. İmparatorluktayken bu ceketin altında sürekli olarak şaşalı kıyafetler giydiği için ceket Efsane’nin beden ölçüsünden 1 – 2 beden daha büyüktü.
Ancak Ejder o ceketi giymeyi reddetmişti. Sebebi ceketin bir kadın ceketi olması değildi. O ceketin kanla kaplanmasını ya da parçalanmasını istemiyordu o kadar. Ayrıca üst gövdesi çıplak olsa da üşümüyordu. Hatta üşümenin ne olduğunu bilmiyordu bile diyebiliriz. Yani uyandığından beri sadece pantolonunu giyiyordu.
Gün geçtikçe Efsane, Ejder’in ne kadar tuhaf birisi olduğunu daha iyi anlıyordu. Kişiliği düzgün değildi. İlk başlarda aklını kaybettiği için kişilik karmaşası yaşadığını düşünmüştü ancak şu anda bir şeyden emindi. Ejder’in kesinlikle birden fazla kişiliği vardı. Çoklu kişilik bozukluğu yaşıyordu. Ama bu bozukluk çok dengesizdi. O kadar dengesizdi ki Efsane bazen Ejder’in 6 - 7 farklı kişiliği olduğunu düşünmeden edemiyordu.
Fakat bazen de bir o kadar düzgün birisi oluyordu. Hatta öyle ki Kuzgun’un anlattığı her şeye tamamen ters birisi gibi davranıyordu.
(Ejder)-Sana o ceketi giymek istemediğimi söylemiştim. Böyle daha rahatım. Zaten üşümüyorum da.
(Efsane)-Gözümü boyamak için giymiş gibi yapsan ne olur peki?
(Ejder)-Açık açık seni kandırmamı mı istiyorsun? Asla.
Ejder gerçekten de Efsane’yi kandırmak istemiyordu. Kendisine bunca zaman bakan birisini kandırmanın hoş olmayacağını düşünüyordu. Zaten onu kandırsa bile eline bir şey geçmeyecekti. O yüzden de boş yere yalan söylemenin lüzumu yoktu.
(Efsane)-Pekala. Ne istersen onu yap. Ama en azından bir duş al. Kipkirlisin.
(Ejder)-Tamam.
Efsane en sonunda pes ederek Ejder’e istediğini yapmasını söyledi. Sonra da en çok dikkatini çeken şeyi dile getirerek Ejder’in duşa girmesi gerektiğini söyledi. Ormanda koşuşturduğu için üstü başı hep kirlenmişti ve bu haldeyken Efsane’nin, onu koltuğa oturtmasına ya da yatağa yatırmasına izin yoktu.
Ejder içeri girip elindekileri mutfağa bıraktı ve duşa girdi.
Efsane ise akşam yemeğini hazırlamak üzere mutfağa giriş yaptı.
***
Ejder duştan çıktıktan sonra hızla kurulandı ve pantolonunu giydi. O anda da çok uzun zaman önce fark etmesi gereken bir şeyi fark etti ve pantolonuna baktı.
(Ejder)-3 aydır sadece bu pantolonu giyiyorum lan ben. Sanırım Efsane haklıydı. Her gün duş almam yetmiyor. 1 kadın ve 1 kızla aynı evde yaşıyorum ama aylardır aynı pantolonu giyiyorum. Sanırım yeni bir şeyler giymenin zamanı geldi. Bir bakalım. Efsane yemek yapmadan bu işi halledebilir miyim? Elbette.
Ejder, Efsane’nin karşısında kıyafetsiz bir şekilde durmaktan çekinmiyordu ancak kirli bir şekilde durmakta istemiyordu. Her gün duş alıyordu, giydiği pantolonda her gün yıkanıyordu ancak sürekli olarak aynı şeyi giymek gerçekten hoş değildi.
Eliza ve Efsane farklı farklı şeyler giyerken Ejder’in yalnızca tek bir şey giymesi dışarıdan bakıldığı zaman tuhaf duruyordu. Kimse onları görmediği için dışarıdan bakıldığı zaman tuhaf durmasının bir anlamı yoktu tabii ama bunun doğru olmadığını düşünmeye başlamıştı.
(Ejder)-1 kadının ve çocuğun yanında sürekli olarak yarı çıplak ve eski şeylerle dolaşıyorum. Bunun niye yeni farkına vardım ki?
***
Efsane, yemeği hazırlamayı bitirip oturma odasına götürdüğünde gördüğü manzara karşısında ağzı tamamen açık kaldı ve neredeyse elindeki tepsiyi düşüyordu.
(Efsane)-Ejder? Üzerindekiler… nereden çıktı?
Ejder, Efsane’nin tam karşısında düzgünce ütülenmiş beyaz bir gömlek ve siyah renkte bir kumaş pantolonla oturuyordu. Gömlek vücudunu tam sarıyordu. Kolları bükülmüş ve dirseğe kadar çekilmişti.
Bunlar da yetmezmiş gibi koltuğun üzeri farklı kıyafetlerle doluydu. Ejder’in kendisi için olan kıyafetlerde vardı, Eliza ve Efsane için de. Küçüklü büyüklü hepsi çok güzel ve parlıyorlardı.
(Ejder)-Çaldım.
(Efsane)-Ne yaptın?
Efsane hiç beklemediği bu cevapla birlikte neye uğradığını şaşırdı. Bir yandan da tepsiyi masaya koyuyordu.
(Ejder)-Çaldım. Duştan çıktıktan sonra en yakındaki mahalleye girdim ve kimseye görünmeden birkaç kıyafet çaldım. Sahip olduğum hızı gayet güzel kullandım.
Ejder, Efsane’yle yaptığı antrenmanlarda insan gözünün algılayabileceğinin çok üstünde bir hıza sahip olduğunu öğrenmiş ve her ormana gittiğinde hızı üzerinde ustalaşmaya çalışmıştı. 2 hafta içinde hatasız bir şekilde kullanabilir hale gelmişti ancak Efsane’ye söylememişti. En azından ustalaştığını söylememişti.
Sonuçta Efsane kendisine bu tür şeylerde kolayca ustalaşılamayacağını söylemişti. Hatta Ejder’in hızı üzerinde ustalaşması için en az 1 yıl gerektiğini söylemişti. Ejder’de Efsane’yi şoka sokmamak için bunu ona söylememişti.
(Efsane)-Sen gerçekten çok garip birisin. Daha az önce üstüne bir şey giymeyeceğini söylemedin mi?
(Ejder)-Ben yalnızca ceket giymeyeceğim dedim. Ayrıca, jeton çok geç düşmüşte olsa 1 kadınla birlikte yaşıyorum ve gözünün önünde o şekilde durmam hiç doğru değil.
(Efsane)-Ne demem gerektiğini bilmiyorum.
(Ejder)-Bir şey demene gerek yok. Bana bunca zaman baktın. Daha ben bile kendimi tanımazken beni tanımaya çalıştın. Sen iyi bir insansın. En azından bu kadarını yapabilmem gerekli.
Ejder’in dile getirdiği bu kelimeler gerçek düşünceleriydi. Efsane gerçekten ona çok yardımcı olmuştu ve destek çıkmıştı. Getirdiği birkaç kıyafet onun yaptıklarının yanında hiçbir şey değildi fakat şu anda Ejder’in elinden gelen şey buydu. Daha fazla ne yapabileceğini bilmiyordu.
Ama bu kadarı da Efsane’yi mutlu etmeye yetmişti.
(Efsane)-Önemli değil. Bu kadarını düşünmen bile beni çok mutlu etti. Teşekkür ederim.
Efsane gidip Ejder’e sarıldı ve yanağına bir öpücük kondurdu.
(Efsane)-Bu da benim hediyem.
Efsane öpücüğün ardından kızarırken Ejder tepkisizdi. Öpücük onu hiç etkilememiş gibi görünüyordu. Zaten en başından beri Ejder, Efsane’den etkilenmiyordu. Yerinde başka bir erkek olsa Efsane’ye karşı çoktan dibi düşmüş olurdu ancak Ejder’de tık yoktu.
Eliza yavaşça odadan içeri girerken Efsane sandalyeye oturdu ve yemeği tabaklara koymaya başladı. O anda da Ejder araya girdi ve…
(Ejder)-Efsane. Kafandaki şu etkinlik, neyle alakalı acaba?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..