Bölüm-177 Fark Edilen Kriz

avatar
350 1

Ejderha İmparator - Bölüm-177 Fark Edilen Kriz


İlk dövüş başlayalı yaklaşık olarak 3 dakika olmuştu ve kolezyumun tamamı delirmekteydi. Sadece dövüş sanatları kullanan kadınları izlemek hepsini heyecandan çıldırtmaya yetiyordu.


Dövüşen kadınlar Güzellik Kulesi’nden Loni ve Zevk Kulesi’nden Grace idi. İkisi de siyah saçlara ve gözlere sahip normal kızlardı.


Loni her anlamda daha vahşi bir kişiliğe sahipti. Şu anda da bu vahşiliğini gösteriyor ve Grace’ye karşı üstünlük sağlıyordu. Loni, Grace’nin beklediğinden daha güçlüydü. Özellikle bacakları. Loni’nin bacakları net bir şekilde aşırı güçlüydü.


Grace Loni’nin tekmelerini başarıyla savunmayı başarsa bile canı yanıyordu. Hem de inanılmaz derecede. Bedenine çarpan her tekme kemiklerini kırıyormuş gibi hissettiriyordu. Kırmıyordu ama o seviyede bir acıya maruz bırakıyordu.


Yine de Grace Loni’den daha hızlıydı ve Loni’nin saldırılarında boşluk arayacak kadar vakti oluyordu. Saniyelik vakitler olsa da Grace’ye yetiyordu. Arka arkaya 3 tekmeyi savunduktan sonra 4. tekme gelirken bir anda aşağı eğilip Loni’nin bacağına vurmuş ve dengesini bozarak yere düşmesini sağlamıştı.


Loni 3 tekme attıktan sonra fazla belli olmasa da 4. tekmesinde yavaşlamıştı çünkü bacağı yorulmuştu. Dayanıklıydı ama tekmeleri bir hedefe çarptığı için bacağı kasılıyordu. O yüzden de tekmeleri yavaşlamaya başlıyordu.


Loni yere düştükten sonra Grace yumruğunu sıkmış ve kafasını ezmek üzere indirmişti ancak Loni hemen dönerek bu yumruktan kaçınmıştı. Grace’nin yumruğu çarptığı yeri parçalamıştı. Hatta yumruğun sertliği yüzünden kırılan yerden birkaç parça eline saplanmış ve kanamaya başlamıştı.


Ama bu Grace’nin umurunda bile değildi. Acımıyordu bile. Yalnızca kanı akıyordu.


Loni dönerek kaçındıktan sonra hızlıca ayağa kalktı ve Grace’nin kafasını hedefleyen bir tekme savurdu. Grace hemen 0 açarak yere çöktü ve bu tekmeden sıyrıldı. Sonra da ellerini yere yapıştırdı ve takla atarcasına bir hareket yaparak topuğuyla Loni’nin kafasına vurdu.


Loni kafasına çarpan ayağı tuttu ve ters çevirdi ancak Grace elleriyle kendisini yönlendirerek aynı yöne dönerek zarar görmekten kurtuldu. Üstüne birde dönmesinin verdiği momentumla birlikte Loni’ye bir tekme daha attı.


Tekmeyi yiyen Loni geri savruldu ancak yere düşmedi. Hemen dengesini sağladı ve koşmaya başladı. Yumruğunu gerdi ancak Grace yana zıplayarak yumruktan çekindi. Ancak Loni bunu tahmin ederek yumruk atarken ayağını yere sağlam basmıştı ve Grace’nin yön değiştirmesine hazırlanmıştı.


Grace şans eseri bile olsa tam da istediği yere kaçmıştı ve Loni, yere sağlam bastığı ayağını kullanarak kendisini Grace’ye doğru ilerletti. Sonra da bir yumruk daha attı ve bu yumruk Grace’nin yüzünde patladı.


Grace böyle bir şey beklemediği için gardını alamamıştı. Bu yüzdende kaçınılmaz olarak yumruğu yemişti. Yediği yumruk onu saha dışına kadar fırlatmıştı. Sahanın dışına düşüp toprak zeminde biraz süründükten sonra hemen ayağa kalktı ve zıplayarak sahaya çıktı.


Elinin tersiyle kanayan burnunu sildi ve öfkeli gözlerle Loni’ye baktı. Loni ise dalga geçercesine olduğu yerde birkaç kez zıpladı ve eliyle “gel” işareti yaptı. Grace bu hareket karşısında iyice öfkelendi ve koşmaya başladı.


Amacı hiçbir şekilde Loni’ye vurmak değildi. O yüzden de bütün dikkatini topladı ve Loni’den gelen darbelerden kaçınmaya başladı. 3 yumruktan kaçındıktan sonra Loni’ye belinden sarıldı ve kaldırarak koşmaya başladı.


Loni kurtulmak için dirseğiyle darbeler indiriyor olsa da Grace hiç umursamadan koşmaya devam ediyordu. Çoktan ringin dışına inmişlerdi ve Grace duracak gibi görünmüyordu. Koştu koştu koştu ve en sonunda kolezyumun duvarına çarptı.


Loni inanılmaz bir momentumla duvara çakıldığı için direkt olarak kan kusmuştu ve dizleri üzerine çökmüştü. Bir an sonra ise kafasında bir ağrı hissetti ve aniden yerinden savruldu. Grace kafasına bir tekme atmıştı. Hem de öncekilerden çok ama çok daha güçlü bir tekme.


Loni, tekmeyi kafasına yediği yetmiyormuş gibi birde kafa üstü yere düşmüştü. Grace ise bu kadarıyla yetinmemiş ve duvara çarptıklarında kırılarak yere düşen taş parçalarından birini tutarak Loni’ye fırlatmıştı.


Ancak Loni o taşın kendisine çarpmasına izin vermemiş ve ayağını kolezyumun duvarına yaslayarak kendisini ittirmişti. Ve hemen ayağa kalkarak koşmaya başlamıştı. Ama Grace’ye doğru koşmuyordu. Ondan kaçıyordu.


Yani, dışarıdan bakıldığı zaman kaçıyor gibi görünüyordu ancak işin aslı öyle değildi. Loni kafasına sert darbeler aldığı için doğru düzgün göremiyordu. Görüşünün yerine gelmesi için zaman kazanmak adına koşuyordu.


Aynı anda da kolezyumun üst kısmında BloodWife ailesi için hazırlanmış olan odada da bir şeyler yaşanıyordu.


(Betty)-Off. Daha kaç defa söylemem gerekiyor. Bu kadınların savaşları çok sıkıcı. Hiç heyecanlı değil.


Betty koltukta oturmuş ve kollarını kavuşturmuştu. Buraya zorla getirilmişti. Buraya gelmek istiyordu ama izlemek için değil. Dövüşlere katılmak istiyordu. Ama babası buna izin vermiyordu. Onun yerine onu izlemesi için getirmişti.


Ama Betty bu kadınların seviyesinden çok daha üstün olduğu için bu savaşlar onun için çocuk oyunu gibiydi. Savaşlara katılmak içi içini yiyordu ancak babasına karşı gelemediği için fevri bir harekette bulunamıyordu. O da bu durumdan kurtulmak için sürekli söylenerek babasının kafasını şişirmeyi düşünmüştü. Babasının kafasını doldurarak onu delirtecek ve babası da “Ne yaparsan yap!” diye kızarak ona izin verecekti.


Planı basitçe buydu.


(Betty)-Hadi ama baba. Bırakta şu dövüşe dahil olayım. İkimizin yaptığı antrenmanlar bile bundan daha tehlikeli. Baba. Baba.


Pride inatla Betty’ye cevap vermiyor. Hatta yüzüne bile bakmıyordu. Çoktan sinirleri tepesine vurmuştu ancak Betty’yi o ringe sokmayacaktı. Buna kararlıydı. Betty bugün normal bir şekilde o bu turnuvayı izleyecekti.


(Betty)-Baba sana diyorum. Dövüşlere katılmama izin vermeyeceksen eve gidelim bari. Bu dövüşler gerçekten çok sıkıcı.


“Haaa. Vazgeçtim. Bu kıza sağlam bir ders vermem lazım.”


Pride kendi kendine düşündükten sonra yavaşça koltuğundan kalktı ve somurtmakla meşgul olan Betty’nin suratına sağlam bir tokat yapıştırdı ve Betty sandalyesinden uçarak yere düştü.


(Pride)-Beatrix Lily BloodWife. Küstah bir şekilde konuştuğun kişi BloodWife İmparatorluğunun İmparatoru Pride BloodWife. Nerede nasıl davranman gerektiğini hatırla ve ona göre davran. Şu anda burada baban olarak değil, İmparatorun olarak bulunuyorum. O yüzden…


Pride, Betty’nin üzerine yürüdü ve tüm kudretliyle…


(Pride)-Yerini bil!


Betty bu durum karşısında ağlamaya başlamıştı ancak ağlama sebebi canının yanması değildi. Ağlamasına yetecek kadar acı çekmiyordu. Ağlama sebebi babasının ona vurmuş olmasıydı. Babasının böyle bir şey yapacağını hiç düşünmemişti.


Şu noktada babasını daha fazla zorlamak yalnızca onu daha tehlikeli hale getirecekti. O yüzden burnunu çekerek yerden kalktı ve…


(Betty)-Özür dilerim efendim. Hemen yerime geçiyorum.


Betty çaresiz bir şekilde yerine geçmişti ve sessiz bir şekilde dövüşü izlemeye başlamıştı. Hala ağlıyordu ve burnunu çekiyordu ancak Pride dönüp kendisine bakmıyordu bile. Betty bunu hak ettiği için ona müsamaha göstermeyecekti.


Zaten bir kızı kaçırılmıştı ve o yüzden fazlasıyla kızgın ve üzgündü. Üstüne Betty’nin şımarıklıkları ve ilgi isteği yüklenince Pride gerçekten sinirleniyordu. Pride gidip kızını kolaylıkla kurtarabilirdi ancak kızını kaçıran kişi Soykıran ailesinden olduğu için kaçıran kişiye zarar vermesi iki aile arasında bir savaşa mâl olurdu. Ve şu anki durumlarında Soykıran İmparatorluğu tarafından tarihe gömülürlerdi.


O yüzden Betty’nin güçleri üzerine tamamen ustalaşmasını bekleyecek ve Betty gerekli seviyeye ulaştığında Soykıran İmparatorluğuna saldırarak onları yeryüzünden silip atacaktı.


***


Ejder pür dikkat bir şekilde savaşı izlemek için elinden geleni yapıyordu ancak zihni paramparça bir halde olduğu için odaklanamıyordu. Sürekli olarak birilerinin parçalandığını görüyordu. Gözünün önüne, kriz geçirdiği zaman gördüğü iki kişi geliyor ve onu tartaklıyorlardı.


Sürekli olarak onunda ölmesi gerektiğini söylüyorlardı. Kim olduklarını bile bilmediği birileri tarafından bu şekilde sözlere maruz kalmak Ejder’in canını sıkıyordu. Aklını kaybetmeden önce nasıl bir kişiliği olduğunu düşünmekten kendisini alıkoyamıyordu.


-Baksana…


Ejder bir anda kafasını kaldırdı ve önüne baktı. Önünde bir şey yoktu. Etrafına bakındı ancak yine bir şey göremedi.


-Buradayım.


Ejder tekrar etrafına bakındı ancak yine kimseyi göremedi. Ejder’in bu hareketlerini gören Efsane yine yeni yeniden endişelenmeye başlamıştı. Ancak bir şey söylemeye korkuyordu. Ejder tekrar tekrar etrafına bakınıyordu ancak kimseyi göremiyordu.


Kafayı yemeye başladığını düşünüyordu artık.


-Tam buradayım.


Ejder sağa bakmak için kafasını çevirecekken durdu. Tam önünde, göz hizasında, vücudu yarı silik halde olan bir çocuk vardı. Saçları gümüş renkteydi. Gözleri oyulmuştu, boğazı parçalanmıştı ve dili kopartılmıştı.


Ama çocuk hala konuşabiliyordu.


Vücudundan kanlar akıyordu ancak yere düşmeden hiçliğe karışıyordu.


(Ejder)-Kimsin sen?


-Belli değil mi?


(Ejder)-Hayır değil! 


Ejder endişeli bir şekilde çocuğa kim olduğunu sormuştu ancak belirli bir cevap alamamıştı.


-Aptalın tekisin.


(Ejder)-Aptal falan değilim ben!


-Kendini bile tanımayacak kadar aptalsın.


-İşe yaramazsın.


-Sen bir katilsin.


(Ejder)-Ben kimseyi öldürmedim!


-…


(Ejder)-Eminim! Ben kimseyi öldürmedim!


-O zaman Ejder…


Bir anda çocuğun gözlerinden kanlar akmaya başladı.


-Beni neden öldürdün?


Ejder o anda kriz geçireceğini anladı ve hemen Efsane’ye döndü. Ejder boşluğa bakarak konuştuğu için Efsane korkuyordu. Ama Ejder şu anda bunu düşünecek durumda değildi.


(Ejder)-Efsane! Ben geri gelene kadar buradan bir yere ayrılmayın!


Efsane bu sözlere anlam verememişti.


(Efsane)-Nereye gidiyorsun!? Yanımdan ayrılma. Kendine yetecek durumda değilsin.


Efsane Ejder’in kendine yetebileceğini biliyordu ancak yanından ayrılırsa kötü bir şeyler olacağından korktuğu için gitmesini engellemeye çalışıyordu.


(Ejder)-Aptal olma. Sende beni koruyacak durumda değilsin. Benden daha zayıfsın.


Ejder ise durumu daha farklı kavrayarak Efsane’yi korumak için burada kalmasını istiyordu.


(Efsane)-Yanından ayrılmayacağımı söylemiştim.


(Ejder)-Yalnızca burada kal! Senden tek isteğim bu!


Ejder daha fazla burada kalmaya devam edemezdi. Gördüğü şeyler her an daha da kötü bir hale geliyordu.


(Efsane)-Ama neden!? Nereye gideceksin!?


Efsane inatla Ejder’in neden ve nereye gitmek istediğini öğrenmeye çalışıyordu.


(Ejder)-Uzağa! Uzağa gideceğim! Tamam mı!? Yalnızca buradan uzaklaşacağım!


Ejder ise söylememekte diretiyordu. Yalnızca uzağa gideceğin söyleyerek durumu geçiştirmeye çalışıyordu ancak Efsane’nin pes etmeye niyeti yoktu.


(Efsane)-İyi de neden!? Sadece nedenini söyle bana! Lütfen.


Ejder Efsane’ye baktı ve bir anlığına duraksadı. Efsane’nin yüzündeki endişenin arttığını gördüğü için duraksamıştı. Ancak ona doğruyu söylemek zorundaydı. Yalan söylemek durumu kurtarmayacaktı.


(Ejder)-Kriz geçiriyorum! 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46883 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr