Gül, bağırarak yumruğunu durduran kişiye çıkışmıştı. Gözleri önünde duran ve en ufak bir duygu ya da aura belirtisi bile göstermeyen bu adamın kim olduğunu bir an önce öğrenmeliydi ve onu defedip Menekşe’yi öldürmeliydi.
Ama ilk önce bu adamı öldürebileceğinden emin olmalıydı. Sonuçta iki kişinin tüm gücünü taşıyan yumrukları hiç zorlanmadan durdurmuştu. Eğer bu kadar güçlüyse olması gerekenden yavaş ya da daha az dayanıklı olabilirdi.
Fakat bunlar yalnızca birer tahminden ibaret olduğu için doğrudan saldırması mantıksızdı.
(Kuzgun)-Ben mi? Adım Kuzgun. Ölünün tekiyim.
(Gül)-Hangi ölünü bu kadar gücü var lan!?
(Kuzgun)-Baş Sahibe Menekşe, sana bu konuda yardım etmek istiyorum.
Kuzgun Gül’ü hiç umursamadan Menekşe’ye dönmüş ve konuşmuştu. Menekşe aniden çıkagelen bu destek karşısında ne diyeceğini bilememiş ve susmayı tercih etmişti. Hiç tanımadığı hatta daha az önce öldüğünü düşündüğü için tekmelediği bu çocuğa güvenmek konusunda isteksizdi.
Bir anda ortaya çıkan birisine güvenmek onun için iyi olmayabilirdi. Hatta bu kişi Soykıran İmparatorluğundan geliyor bile olabilirdi. Bu durumda ona güvenemezdi.
(Menekşe)-Sana güvenmem için bir nedenim yok.
Çocuğun vereceği tepkiyi hiç düşünmeden aklından geçeni dile getirmişti. Çocuk ise o anda onun yumruğunu serbest bırakmıştı. Ancak Gül’ün yumruğunu tutmaya devam ediyordu. Gül, çocuktan kurtulmak için çabalıyor ancak elinden hiçbir şey gelmiyordu.
(Gül)-Bı-rak beni!
(Kuzgun)-Haklısın tabii. Aniden karşına çıktım ve sana yardım edeceğimi söyledim. Üstelik karşılığında ne istediğimi bile söylemedim.
(Menekşe)-Sana yardım edebileceğim herhangi bir konu yok.
Menekşe bu adama karşı yardım etmek istemiyordu ve gerçekten de ona yardım edebileceği bir konu olduğunu düşünmüyordu. Kendisi yalnızca bir Baş Sahibeydi ve ona kadın vermekten başka bir şey yapamazdı. Sahip olduğu konumda en fazla bunu yapabilirdi.
Ancak bu çocuk kadın isteyecek bir tipe benzemediği için ona yardım edebileceğini düşünmüyordu.
(Kuzgun)-Emin ol bana yardım edebileceğin çok güzel bir konu var. Ama ondan önce…
Kuzgun Gül’ü bıraktı ve Gül dengesini kaybederek kalçasının üzerine düştü.
(Gül)-Düzgünce bıraksana beni şeref…si…z…
Kuzgun bir anda Gül’ün ensesine bir darbe indirdi ve onu bayılttı.
(Menekşe)-Bu neydi şimdi?
(Kuzgun)-Benden sana bir hediye. 3 yıldır kaybediyordunuz değil mi? Her neyse, sen şu aptalı kolezyuma geri götür ve galibiyetini al. Akşam saatlerinde Güzellik Kulesi’ne gelip iyiliğimin karşılığını isteyeceğim.
Menekşe hala ne olduğunu anlayamamış olsa da hareketsizce yatan Gül’e doğru ilerlemiş ve onu saçlarından tutarak sürüklemeye başlamıştı.
(Menekşe)-Bunu neden yaptığını bilmiyorum ama… teşekkür ederim.
(Kuzgun)-Önemli değil. Neyse. Hikaye ilerleyişi için bir süreliğine kontrolü elimde tutsam iyi olacak. Yoksa hiçbir şey hatırlamayan Ejder’le bir yere varamayacağız.
Kuzgun “Önemli değil” dedikten sonra Menekşe’nin duyamayacağı bir ses tonuyla konuşarak bunları dile getirmişti.
(Kuzgun)-Gidip Efsane’yle konuşayım bari.
Kuzgun bir anda yerinden kayboldu.
***
(Pride)-Beklediğim gibi. Soykıran şerefsizleri yine geleceklerini söylediler ama gelmediler. Kazanacaklarından o kadar eminler ki buraya gelmeye bile tenezzül etmiyorlar.
Pride öfkeli bir şekilde yumruğunu sandalyesine vurarak bu sözleri söylemişti. Soykıranlar bu tür turnuvalara asla gelmiyorlardı. Zaten gelmelerine de gerek yoktu. Efsanevi bir mucize olmadığı sürece yapılan turnuvalarda kazanan taraf daima Soykıranlar oluyordu.
O yüzden de Soykıranların büyükleri yerlerinden ayrılmakla uğraşmıyorlardı.
Pride bu kadar öfkeliyken Betty ise somurtarak yerinde oturuyordu. Baş Sahibelerin savaşı kolezyumun dışına taşınmış olmasına rağmen hiç heyecanlanmamıştı. O savaşta kendisi olsaydı iki tarafı birden saniyeler içinde öldürmüş olurdu ve her şey biterdi.
Tam o anda da kolezyumun yıkılan duvarında bir siluet belirdi ve o siluet Zevk Kulesi’nin Baş Sahibesi olan Gül’ü yerde sürükleyerek kolezyuma giriş yaptı. Betty bu duruma bile zerre kadar heyecanlanmamıştı. Kazanmış olsalar bile tatmin olmamıştı. Kendisi o ringe inip savaşmak istiyordu. Bu şekilde savaşı izlemenin hiçbir eğlencesi yoktu.
(Pride)-Hahahahaha!!!!!!!!!!! Harika! Mükemmel! Süper ötesi! Baş Sahibe Menekşe! Bu bizim yükselişimizin başlangıcı!
Pride bütün kolezyumda yankılanan bir kahkaha patlattıktan sonra heyecanına hakim olamayarak bağırarak konuşmuştu. 3 yıl boyunca üst üste ezici mağlubiyetler aldıktan sonra ezici bir şekilde olmasa da kazanmışlardı. Bu onun için bir işaret niteliğindeydi.
BloodWife İmparatorluğunun yükselişinin işareti.
(Pride)-Betty! Kalk hadi! Eve dönüyoruz! Yarın sabah ilk işimiz Güzellik Kulesi’ni ziyaret etmek olacak.
Pride sandalyesinden kalktı ve kolezyumu terk etti. Betty’de hiç sesini çıkartmadan babasının arkasından gitti.
***
Efsane hala endişeli bir şekilde otururken Ejder bir anda koltuğunda belirdi ve Efsane irkilerek çokta yüksek sesli olmayan bir çığlık attı.
(Efsane)-Kya! Ödümü koparttın. Ha? Gözlerin kırmızı. Kuzgun?
(Kuzgun)-Korkmana gerek yok. Benim evet. Belli bir süre kontrolü elimde tutmaya karar verdim.
(Efsane)-Ejder iyi mi?
Efsane’nin odağında olan ilk şey Ejder’di. Onun nasıl olduğunu öğrenmezse içi rahat etmeyecekti. Ona bu kadar uzun süre gözü gibi baktıktan sonra zarar görmesini istemiyordu.
(Kuzgun)-İyi sayılır.
(Efsane)-Bu sorum için kesin bir cevap değil.
Aldığı cevap Efsane’yi tatmin etmemişti. Daha kesin bir cevap almak istiyordu. Ejder iyi ya da Ejder kötü. Net olmayan cevaplar onun için yeterli değildi.
(Kuzgun)-Ejder iyi. Yalnızca zihni kötü durumda. Çok kalmadan hatıralarını kazanmaya başlar. Hatta 1 ya da 2 kriz daha geçirirse her şeyi hatırlar diye düşünüyorum. Durum böyle olunca da bir süreliğine kontrolü ben devralacağım. Ejder’in zihni tamamen sakinleşmeden kontrolü ona bırakamam. Umarım anlıyorsundur.
Kuzgun’un burada demeye çalıştığı şey belliydi. Ejder şu anda kontrolü ele alırsa dağınık zihni yüzünden kendine engel olamayıp onları öldürebilirdi. 2. krizini yaşamadan önce kendisini tutabiliyordu ancak 2. krizden sonra işler biraz değişmişti.
(Efsane)-Anladım. En azından iyi olduğuna sevinebilirim.
(Kuzgun)-Her neyse, hadi gidelim. Bize o evden daha güvenli bir yer buld…
Kuzgun tam konuşmasını bitirecekken devasa bir kahkaha kolezyumda yankılandı.
(Kuzgun)-Pride kahkaha attığına göre Menekşe gelmiş demektir. Neyse, gel benimle. Artık bizim için daha güvenli bir yere gidiyoruz. En azından sizin için daha güvenli. Sonuçta bana kimse bir şey yapamaz.
(Efsane)-Bekle bekle bekle. Bu çok ani oldu. Önce evdeki eşyaları alalım.
Kuzgun kendisini bileğinden tutup çekse de Efsane diretmiş ve eve gitmek istediğini söylemişti. Kıyafetleri ve benzeri şeylerin hepsi o evdeydi ve onları alması lazımdı. Ancak Kuzgun onlara gerek olmadığının farkındaydı. O yüzden de birazcık güç kullandı ve Efsane’nin ayaklarını yerden keserek onu kucakladı. Eliza’da Efsane’nin kucağında olduğu için ikisini birden kucaklamış oldu.
(Kuzgun)-Bırak şimdi onları. Yenisini alırız.
Dedi ve bir anda oradan kayboldu.
***
--- Akşam Saatleri ---
(Efsane)-Neden hala Güzellik Kulesi’ne girmediğimizi söyleyebilir misin acaba? Saatlerdir burada bekliyoruz. Niye gelir gelmez girmedik ki?
Efsane saklanacakları yerin Güzellik Kulesi olduğunu gördüğünde Kuzgun’a çok kızmıştı ancak Kuzgun çabucak onu sakinleştirmişti. Ama Efsane hala bir nebze öfkeye sahipti. Küçücük bir çocuğu saklamak için bile olsa fahişelerle dolu bir yere girmek istemiyordu.
(Kuzgun)-Çünkü Menekşe’ye akşam saatlerinde geleceğimi söyledim.
(Efsane)-Bakıyorum çoktan ismini birilerinin ismini öğrenmişsin.
(Kuzgun)-Ne o? Kıskandın mı?
(Efsane)-Ne kıskanacağım seni be. Alt tarafı fahişenin birinin ismini biliyorsun.
(Kuzgun)-Tabii canım. Aynen.
Kuzgun dalga geçer gibi konuşmuştu ve sonucundan Efsane’den sağlam bir yumruk yemişti. Tabii yediği yumruğu hissetmemişti bile ve konuyu orada kapatarak konuşmuştu.
(Kuzgun)-Neyse. Hadi çıkalım artık. Yeterince akşam oldu.
(Efsane)-Sonundaaa.
Efsane inanılmaz bir rahatlık hissederek ayağa kalktı ve esneyerek kendine geldi. Uyuyan Eliza’yı kucakladı ve Kuzgun’a bakmaya başladı. Kuzgun’da esniyordu. Onun esnemesi de bitince birlikte yürümeye başladılar.
Kulenin kapısında bekleyen kadınlar onları görür görmez siper aldılar ve onlara düşman gözüyle bakmaya başladılar.
(Kadın)-Burada ne arıyorsunuz?
(Kuzgun)-Ne bu şimdi? Kadın pazarladığınız kulenin önüne koruma mı koydunuz gerçekten?
(Efsane)-Ve sende onları ilk gördüğün anda kendi kendine söylenmek yerine bunları söylemek için bu anı mı bekledin?
(Kuzgun)-Ne var? Bazı şeylerin belirli bir yeri ve zamanı olur tamam mı? Neyse. Bana Menekşe’yi çağır.
Küçük bir atışmanın ardından Kuzgun, kendileriyle konuşan kadına döndü ve Menekşe’yi çağırmasını istedi. Kadın ise bu isteği görmezden geldi ve…
(Kadın)-Size burada ne arıyorsunuz dedim?
(Kuzgun)-Yalnızca Menekşe’yi çağır. Aksi takdirde…
(Kadın)-Aksi takdirde ne!?
Diye bağırarak bir anda ileri atıldı ve ağır bir tekmeyle birlikte Kuzgun’un kafasını patlattı.
(Efsane)-Kuzgun!?
Efsane endişeyle bağırdı ancak bir an sonra…
(Kuzgun)-Bak. Eğer yatakta değilsen bir erkeğe karşı bu kadar vahşi olmamalısın tamam mı? Kafamı patlatınca eline ne geçti şimdi?
(Kadın)-İ… imkansız!
Kadın, Kuzgun’un kafasının hiçbir şey olmamış gibi yerinde olduğunu görünce istemsizce geri adım atmıştı. Olayı kenardan izleyen diğer kadın ise sakin bir dille…
(Kadın)-Bugüne kadar hiçbir erkek Güzellik Kulesi’ne giriş yapmadı efendim. Ve yapmayacakta. Lütfen geri dönün ve Baş Sahibemizden uzak durun.
Kadın oldukça düzgün bir dille durumu özetlemişti ve onlardan geri dönmelerini istemişti ancak Kuzgun’un geri dönmeye niyeti yoktu.
(Kuzgun)-İnsanlar neden bir şeyleri anlamakta zorlanıyorlar. Yapmanız gereken tek şey Menekşe’yi çağırmaktı. Ayrıca, buraya adım attığımdan beri onlarca kadın tarafından izlendiğimin de farkındayım. Yani hepiniz yerlerinizden çıkın. Ve sen Menekşe…
Menekşe ve diğer kadınlar bir anda Kuzgun’un önünde belirdiler ve hepsi şaşkınlıkla birbirlerine bakmaya başladılar. Neden aniden burada belirdiklerini anlamaya çalışıyorlardı.
(Kuzgun)-En üst kattan beni izliyor ve hiç ses çıkartmıyor olman gerçekten sinir bozucu bilesin. Ek olarak, bu kadar kadınla beni öldürebileceğini düşünmen çok mantıksız. Sonuçta sana yaptığım iyiliğin ödemesini almak zorundayım.
(Menekşe)-Kadınlarımın dediği doğru. Bu kuleye henüz bir erkek bile girmedi. İmparator bile buraya girmedi. Seni buraya almak için hiçbir sebebim yok.
Menekşe bu konuda haklıydı. Bu kule yalnızca kadınların yaşaması için vardı ve bir erkeğin orada bulunma hakkı yoktu. Yani Kuzgun’u içeri almak zorunda değillerdi.
(Kuzgun)-Yani illa beni zor kullanmak zorunda bırakacaksın öyle mi?
(Menekşe)-İstersen dene. Ama bu kadar kadının arasından sağ çıkabileceğini düşünme. Keskin hislere sahip olman seni elimizden kurtaramaz.
(Kuzgun)-Ah öyle mi?
Kuzgun’un yüzündeki sakin ifade yavaşça silindi ve yerini korkunç bir gülümsemeye bıraktı. Hava birden kararmaya başladı ve tırnaklarındaki karanlık aniden dirseklerine kadar yükseldi. Hemen ardından da damarları patlama derecesine kadar şişti ve korkunç bir görüntü ortaya çıktı.
(Kuzgun)-O zaman…
Toprak çürümeye başladı ve insanı kusmaya zorlayan bir kana susamışlık baş göstermeye başladı.
(Kuzgun)-… hepinizi…
Vücudu etrafında kapkaranlık bir aura belirmeye başlamışken…
(Kuzgun)-… yok etmeme ne dersin!?
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..