Aradan 1 yıl daha akıp gitmiş ve Ejder bu zaman dilimi içerisinde kendisini tutmayı öğrenmişti. Kulağa abartı gibi gelecek ama kendini düzgünce tutmayı öğrenmesi gerçekten 1 yıl sürmüştü. 1 yıl boyunca derin çalışmalar sonucunda dipsiz gücünü bir kalına sığdırmayı başarmıştı.
Tabii bunun yanında zihnini de sakinleştirmeyi başarmıştı. Artık kan dökme isteğini tamamen dizginleyebiliyor ve hatta şiddet bağımlılığını bastırabiliyordu. Tabii yine de o hala Ejder’di. Herkesin korktuğu “Dipsiz Canavar”. Kendini dizginlemeye başlamış olması yumuşadığı anlamına gelmiyordu.
İnsanlar hala daha onu gördüğünde yollarını değiştiriyor ya da ona bakmamak için ellerinden geleni yapıyorlardı. Ama ne var ki Ejder aylardır hır gür çıkarmadığı için eskiye göre daha rahatlardı. Eskiden olsa Ejder konudan ayrı bile olsa araya girip kavgaları ya da bağırış çağırışları durdururdu. Şimdi ise hiç uğraşmıyordu.
Hatta dolaylı yoldan köydeki insanlara yarar bile sağlıyordu. Ejder’in ağır ve korkutucu aurası bütün köyü ve daha fazlasını kapladığı için tehlikeli hayvanlar köye yaklaşmıyorlar ya da köye girme cesaretini göstermiyorlardı.
Bu da köyü 7/24 koruma altında tutuyordu. Çocuklar rahatça oyunlar oynayabiliyordu. Ejder doğmadan önce birkaç çocuk hayvanlar tarafından öldürülmüştü ve şu anda Ejder çocuklar için önemli bir etkendi.
Çocuklar ondan korkuyor olsalar da son zamanlarda ona alışmaya başlamışlardı. Hatta bazı işler için ondan yardım bile istiyorlardı. Ejder’de nedendir bilinmez ama onlara yardım ediyordu. Muhtemelen iyilik yapmanın nasıl bir şey olduğunu öğrenmek için yapıyordu bunu. Çünkü Ejder’in kendi isteğiyle insanlara yardım etmesinin başka yolu yoktu.
Bunların hepsinin yanında antrenmanlarda devam ediyordu. Ejder deli gibi çalışıyor ve güçlenmeye devam ediyordu. Zaman zaman güçlenmesinin bir anlamı olmadığını düşünüyordu çünkü abisi ve babasına söylememiş olsa da dünya üzerindeki en güçlü canlı kendisiydi.
Durum böyle olunca da daha fazla güçlenmesi için bir sebep yoktu. Ama kendisi antrenman yapmayı bırakmak istemiyordu. Abisiyle birlikte çalışmak hoşuna gidiyordu. Ama daha fazla güçlendiğinde ne elde edeceğini bilmiyordu.
Her şey zaten elinin altındaydı. İstese sadece birkaç saniye içinde bütün dünyayı diz çöktürüp kendini imparator ilan edebilirdi. İnsanlarında ona biat etmekten başka çaresi olmazdı. Ama bu eğlenceli de olmazdı. Her şeyi yapabiliyor olması yaptığı şeyleri eğlenceli hale getirmiyordu. Kimse ona karşı çıkmazsa ve onunla savaşmazsa Ejder nasıl yaptığı şeyden zevk alacaktı ki?
Sırf bu düşünce yüzünden çok defa antrenman yapmayı bırakmak istemiş ama abisiyle birlikte olmayı sevdiği için bu düşüncesinden vazgeçmişti. Hem Rose’de onlarla birlikteydi. Rose’nin gelişmek için çaba gösterip zaman zaman tökezlediğini görmek eğlenceliydi.
Rose’nin bir şeyler için çabalıyor olması Ejder’in hoşuna gidiyordu. Ejder bir şeyler için çabalamanın ne anlama geldiğini bilmiyordu. Çabaladığı bir şeyi elde edince Rose’nin yaşadığı mutluluk hissini görüyor ama anlamıyordu. Empati yapsa bile anlayamıyordu.
Ejder doğduğu ilk andan beri her şeye sahip olduğu için “başarmak” kelimesinin ne anlama geldiğinden haberi yoktu. Ejder bugüne kadar hiçbir şey için çabalamamıştı. Doğar doğmaz konuşmaya başlamıştı. Üstün bir zekâsı vardı. Yürümesi ve koşması için hiçbir zaman uğraşması gerekmemişti.
Hiç zorluk yaşamamıştı. O yüzden de bir şeyleri başarmanın getirdiği hissi yalnızca Rose’nin anlattığı kadarıyla biliyordu. Çalışıyordu ama bir hiç için çalışıyordu. Başarmak istediği bir şey yoktu. Bir isteği yoktu. Bir hedefi yoktu. O sadece çalışmak için çalışıyordu.
Ha birde içindeki huzursuzluk hissi son zamanlarda iyice alevlenmişti. Bir şeyler yaklaşıyordu ama Ejder ne olduğunu bilmiyordu. Tahmin bile yürütemiyordu. Dünyada olabilecek hiçbir şeyin kendisini bu kadar huzursuz edemeyeceğinden emindi.
Ama bu lanet olası huzursuzluk hissi yakasını bir türlü bırakmıyordu. Ejder’de o hissi unutabilmek için antrenman yapmaya devam ediyordu. Daha nereye kadar böyle devam eder bilmiyordu ama böyle devam ettikçe kendisi de orantısız olarak güçlenecekti.
Zaten kendini tutmayı öğrenmesinin 1 yıl sürmesi bu yüzdendi. Gelişim dengesizliği yüzünden. Ejder kendisini tutmayı başardıktan sonra antrenman yapıyordu ve gücü bir önceki güne göre kat kat artıyordu. O yüzden tekrar kendini tutması için çalışması gerekiyordu.
Daha fazla gelişmeyeceği bir noktaya gelse ya da gelişmesi yavaş ve dengeli olsa bir sorun olmayacaktı ama aşırı hızlı ve dengesiz olan bu gelişim şekliyle Ejder’in kendini tutması zordu. Zaten şu anda kendini tutma olayının temelini kavradığı için işine yarayabiliyordu.
Kendisini bir bardak olarak düşünüyor ve her zaman içinde yalnızca 1 damla su olduğunu düşünüyordu. O 1 damla su kendisinin kullanacağı güç miktarıydı. Asla o bardağın içine su damlamamasını sağlıyordu. Böylece gücü her zaman sabit bir seviyede kalıyordu.
Eğer kendini tutmayı bırakırsa bardağın paramparça olacağını da biliyordu. Ama buna ihtiyacı yoktu. Çünkü sahip olduğu gücün milyonda biri bile köydeki herkesin toplamından binlerce kat daha fazlaydı. O yüzden Ejder gelişmeye devam ediyor olsa bile bardaktaki suyu 1 damla olarak tutuyordu.
Zaman bu şekilde hiçbir şey olmadan akıp giderken aradan 1 koca yıl daha geçmişti ve 5 yaşına basmıştı. Hiçbir zaman aksatmadığı antrenmanlarına devam ediyordu. Ve ne var ki günlerden bir gün Rose onunla antrenman yapmaya gelmek istememişti. Yorgun olduğunu ve evde kalmak istediğini söylemişti.
Ejder ise hiç üstelememiş ve her zamanki gibi abisiyle gitmişti. Ancak bugün biraz farklıydı. Bugün, içindeki huzursuzluk tavan yapmıştı. Bütün vücudu deliler gibi bir şeyler olacağının sinyalini veriyordu. Ama Ejder hala neden böyle olduğunu bilmiyordu.
O sırada ise Tanrılar Diyarı’nda bir şeyler yaşanıyordu.
(Zeus)-Sonunda gelebildin Saligia.
(Saligia)-Sonunda mı? İstesem ilk çağırdığında gelirdim zaten. Canım şimdi gelmek istedi o kadar.
Zeus’un beklemekten bıkmış ses tonuna Saligia’nın soğuk cevabı karşılık verdi ve Saligia etrafına bakındı.
(Saligia)-Burada niye oturacak yer yok?
Dedi ve hemen altında beyazlardan oluşan bir koltuk belirdi.
(Zeus)-Tanrılar Diyarı’nı bile çarpıtabiliyorsun demek.
(Saligia)-Elbette yapabiliyorum. Neden yapamayayım ki?
(Zeus)-Doğru. Nasılsa yaşayan en güçlü varlık sensin. Bütün varoluş ayakların altında.
(Saligia)-O kadar da abartılacak bir şeyi yok gerçi.
Saligia doğduğu ilk andan itibaren bütün varoluşa hükmedecek güce sahip olduğu için buna o kadar efsanevi bir şeymiş gözüyle bakmıyordu. Onun için gayet normal günlük bir aktivite gibiydi.
(Saligia)-Bakıyorum da çocuk hala güçleniyor. Sizi geçmesi yakındır.
Saligia’nın bu sözleri Zeus’u sinirlendirmişti ama Zeus bir şey dememişti. Basit bir insan evladının tanrılarla aynı seviyeye gelebiliyor hatta onları geçebilecek kadar ilerleyebiliyor olması hoşuna gitmiyordu. Zaten tam da bu yüzden onu ortadan kaldırmak istiyorlardı.
Mutlak hükümlerine devam edebilmek için.
(Saligia)-Sinirli olduğunu biliyorum. Biraz daha bekle yeter. Boş yere gelmedim buraya. Bende keyfimi bozacak birisini istemiyorum.
Saligia Zeus’un aklını okuyup işi halledeceğini söylemişti. Sadece biraz onları izlemek istiyordu. Ejder’in gelişim hızını kendi gözleriyle görmek istiyordu. Zaten mevcut güçleriyle kaçamazlar ya da savaşamazlardı.
Sadece birazcık direnmeye çalışabilirler ve sonra yok olurlardı. Ellerinden daha fazlası gelmezdi.
Saligia birkaç saat boyunca onları izledikten sonra Ejder’in gücündeki gelişim hızını gördü ve düşündü.
“Hahah. Şu gelişim hızına bak. Her gün bir önceki günü katlıyor. Böyle giderse çocuk 20 yaşına geldiğinde benimle aynı seviyeye erişebilir.”
(Saligia)-Pekala. Hadi eğlence başlasın.
***
Ejder ve Kuzgun sessiz sakin bir şekilde günlük antrenmanlarını yaparken Ejder’in kalbinde belirsiz bir baskı oluşmaya başladı ve hava hızla kararmaya başladı. Havanın kararmaya başlamasıyla birlikte de Ejder ve Kuzgun antrenmanı bıraktılar.
(Kuzgun)-Ne oluyor lan?
Kuzgun ve Ejder aynı anda gökyüzüne baktılar ve gördükleri şey karşısında gözleri şaşkınlıkla kocaman açıldı.
(Ejder)-Hassiktir.
Dünyayla aynı boyutta devasa bir meteor son hız ilerleyerek tam üstlerine geliyordu. Ve tam o anda ise Kuzgun aniden ortadan kayboldu.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..