- Tanrılar Diyarı –
(Zeus)-Çocuğu sağ bırakmak konusunda emin misin?
(Saligia)-Kararlarımı mı sorguluyorsun Zeus?
Saligia sakin bir suratla Zeus’u karşıladı ama havası hiç öyle değildi. Yaptığı şeylerin sorgulanmasından nefret ederdi. Aldığı kararların tamamı mutlaktı ve birkaç çöp tarafından sorgulanmamalıydı. Hele hele de aptalca hareketleri olan ve birini öldürmek için daha güçlü canlılara ihtiyaç duyan olan bir grup katıksız andaval bunu hiç yapmamalıydı.
(Saligia)-Ayrıca çocuğu sağ bırakmadım. Meteorun sıcaklığı onu eritir diye düşünmüştüm ama düşündüğümden daha fazla gelişmiş. Sıcaklık etki bile etmedi. Yer çekimi de aynı şekilde. Ayrıca onu hareketsiz kıldığımda tüm bedenini ezecek kadar baskı uyguladım ama bana mısın demedi. Sanırım çocukla ayrı ilgilenmem gerekecek. Tabii önce bana nefret kusan babasını halletmem gerek.
Diyen Saligia kafasını kaldırdı ve magma üfleyen Kaplan gözleri önünde belirdi.
(Saligia)-Tabii ki beni yenemez aptal. Efsanevi Ejderhaların mühürlerini kıramazsın. O mühürler Ultima’nın kendisi tarafından yapıldı. 7’si birleşip tekrar Ultima’ya dönüşmedikleri sürece o mühürle zarar görmez. Kaldı ki Kaplan’da bütün ejderhalar yok. 7 Ejderha olmadan bana denk olamaz.
Saligia Kaplan’la ilgili her şeyi biliyordu. Her şeyi. Geçmişinde ne olduğu ve geleceğinde ne olacağı da dahil. Tabii onunla şimdi uğraşmayacaktı. Birkaç gün keyifle onların acı içinde yas tutuşlarını izleyecek ve tam düzelmeye başlayacakları zaman devreye girip bir kargaşa daha yaratacaktı.
“Tabii bu süre içerisinde çocuğu öldürmek için bir yol da bulmalıyım. Düşündüğümden daha fazla gelişmiş. Belki bir gezegen seviyesi. Ya da çoktan galaksi yok edecek seviyeye gelmiştir.”
Saligia’nın asıl amacı Kuzgun ve Ejder’i aynı anda yok etmekti tabii ama işler istediği gibi gitmemişti. Ejder beklediğinden çok ama çok daha dayanıklı çıkmıştı. Ama bu onu öldürmesine engel değildi tabii. Sadece biraz daha güç kullanması yeterliydi. Sonsuz güce sahip birisi için biraz daha güç kullanmak çocuk oyuncağıydı.
***
Rose, Ejder’i BioDrago’ya teslim ettikten sonra uyanması için dua etmeye başlamıştı çünkü elinden başka bir şey gelmiyordu. Şu anda yapabileceği tek şey BioDrago’ya güvenmek ve Ejder’i uyandırmasını ummaktı.
BioDrago yetenekleri yüzünden köyün şifacısı olarak anılıyordu. Köydeki birçok işle o ilgileniyordu ama en çok şifacılık yetenekleriyle biliniyordu. Hediye Ejderhası olduğu için kendisine bir sürü yetenek bahşetmişti.
Yine de verebileceği güçlerin bir sınırı vardı. Kafasına göre kendisine sonsuz güç ya da benzeri güçler veremiyordu. Her şeyin bir sınırı vardı. Zaten o da fazla bir yeteneğe ya da güce ihtiyaç duymuyordu. Zaten elinin altında bakması bir gereken Göksel Dünya vardı. Orasıyla olan bağlantısı ona yetiyordu.
Tabii şu anda Göksek Dünya kapalıydı. O yüzden kendisine “Ruh Manipülasyonu” yeteneği vererek Göksel Dünya’dan çıkabiliyordu. Yeteneğin süresi dolduğunda tekrarlıyor ve yeniden dünyaya dönüyordu. Ama bu yetenek sadece kendi üzerinde etkiliydi. Başkalarının ruhlarını kontrol edemiyordu.
Böyle bir şeyi yapmak gibi bir niyeti olmadığı için sorun da yoktu zaten. Şu anda ise Ejder’in yaşadığı travmayı geçirebilmek için zihnini sarsmaya çalışıyordu. Ama Ejder’in zihinsel dayanıklılığı, daha doğrusu zihinsel duruma karmakarışıktı. Aklı darmadağın haldeydi.
“Tuhaf. Nedense zihni parçalara ayrılmış. Ayrıca ruhu hiç stabil değil. Sanki ruhu bir şeyle kavga ediyor gibi.”
BioDrago, Kuzgun’un ruhunun Ejder’in bedeninde olduğunu bilmediği için bu karmaşıklık ona anlamsız geliyordu.
“Belki de Kuzgun’un ölümü onu derinden sarsmıştır. Ama bu ruhunun çöküntüsünü açıklamıyor. Bir şeyler yanlış fakat ne olduğunu kestiremiyorum. Tch. Neyin var çocuk?”
Derken Ejder parmağını kıpırdatır gibi oldu. BioDrago direkt olarak Ejder’in elini tuttu ve durum kontrolü yaptı. Nabzı hızlanmaya başlıyordu.
(Bio)-45.
(Bio)-78.
(Bio)-115.
(Bio)-167.
(Bio)-241.
(Bio)-Sanırım büyük bir sorunumuz var.
Derken Ejder’in nabzı saniyeler içinde 300’ü aştı ve Ejder sert bir şekilde gözlerini açtı. Tam o anda da içinde bulundukları bina parçalanmaya başladı ve Ejder’in bedeninden karanlık bir aura akmaya başladı.
(Bio)-Rose!!!
Bio hemen dışarı koştu ve Rose’yi tutup uçmaya başladı. Bir an sonra ise bina bir bomba gibi patladı ve yakın çevrede bulunan her şey ve herkes havalanmaya başladı. Toprak parçalandı ve ağaçlar ezilmeye başladı.
İnsanlar neler olduğunu anlamaya çalışırken karanlık aura gökyüzüne doğru yükselmeye başladı. Gökyüzü bir anda karardı ve kızıl yıldırımlar yeryüzünü vurarak yıkmaya başladı. Karanlık auranın yoğunluğu yetmezmiş gibi birde hiç kimsenin daha önce hissetmediği kadar çılgın bir kana susamışlık baş gösterdi.
Herkes nefes almakta zorlanırken gökyüzünde duran karanlık aura açılmaya başladı ve Ejder o açıklığın içinde belirdi. Çok rahat bir şekilde olduğu yerde süzülüyordu. Ancak birkaç sorun vardı. Verdiği hissiyata bakıldığı zaman orada duran şey kesinlikle Ejder’di. Ama görüntüsüne bakınca yanılgıya düşülüyordu.
Kızıl gözler, yarı kambur bir duruş, dirseklere kadar yükselmiş saf karanlık ve uzamış azı dişler.
Tip olarak birebir Ejder olan bu şey görüntü olarak yer yer Kuzgun’u andırıyordu. Özellikle de o gözler.
(Ejder)-SA-Lİ-Gİ-AAAAAĞĞĞĞĞĞĞĞĞ!!!!!!!!!!!
Tüm gökyüzünü sarsıp yıldırımların yönünü saptırabilecek kadar güçlü olan bu haykırış birçok insanın kulak zarını patlatmış ve onları sağırlaştırmıştı.
(Rose)-Ej… der…
Rose o anda yapmaması gereken bir şey yaptı ve onun adını sayıkladı. Bunu yaptığının farkında bile değildi ama yapmıştı işte. O isimle birlikte Ejder kocaman açılmış gözlerini o tarafa çevirdi ve onlara bakmaya başladı.
Ejder’le yalnızca 1 saniyeliğine göz göze gelen Rose’nin kalbi tekledi ve bir anda Bio’nun üzerine kusuverdi.
Ejder birkaç saniye daha ona baktıktan sonra kafasını çevirdi etrafta uçmakta olan insanlara baktı. Kolunu kaldırdı ve yumruğunu yavaşça sıkmaya başladı. İşte tam o anda da katliam başladı. Genç, yaşlı, çocuk fark etmeksizin herkes yavaş ve acılı bir şekilde ölüyordu.
(Ejder)-Koru. Koru. Ko… et… YOK ET!!!
(Bio)-Küçük şerefsiz! Sonunda delirdin demek! Pekala. Sanırım seninle şahsi olarak ilgilenme vaktim geldi!
Bio kucağında tuttuğu Rose’yi uzak bir noktaya gönderdi. Gülümsemeye başlamıştı.
(Bio)-Yok etmek mi istiyorsun? Gel bakalım ufaklık.
Diyen Bio tam harekete geçiyordu ki Ejder önünde belirdi. 1 saniyelik bir sessizliğin ardından ise Bio kendisini dünya yörüngesinin dışında buldu.
(Bio)-Hee. Bunun anlamı tüm gücümü kullanmamı istiyorsun mu oluyor yani?
Aralarında binlerce kilometre mesafe olmasına rağmen birbirlerinin gözünün içine bakıyorlardı. Fakat bu noktadan sonra geri dönemezlerdi. Ejder çoktan köyün büyük bir kısmını yok etmişti bile ve köyde hayatta kalan kişi sayısı 50 bile değildi.
Bio’da ölüleri diriltemeyeceğini bildiği için tüm gücünü kullanmakta bir sorun görmüyordu. Boynunu ve ellerini kütlettikten sonra yumruğunu sıktı.
(Bio)-Sanırım tek yumruk yeterli olur.
Ejder Bio’ya doğru uçmak üzereyken bir anda suratında bir yanma hissetti ve bilincinin kapanmasına engel olamadı. Bio tek bir yumrukla Ejder’i bayıltmıştı. Tabii yaptığı tek şey bu değildi. Saniyenin binde biri gibi küçük bir süre içerisinde dünyayı delip geçmişler ve diğer taraftan dışarı çıkıp atmosfer dışına kadar ilerlemişlerdi.
Boşlukta ilerleyen Ejder BioDrago tarafından tutuldu ve yeniden dünyaya döndüler. Birkaç saniye sonra da köye geri dönmüşlerdi. Kaplan yok olmuş köyün orta kısmına bir ağaç devirmiş ve üzerinde oturuyordu.
BioDrago Kaplan’ı görür görmez lafa girdi ve…
(Bio)-Araya girmediğin için teşekkür ederim.
(Kaplan)-Önemli değil. Zaten acı hissetmemiştir.
Kaplan o kadar da iyi bir modda gibi görünmüyordu, ki bu normaldi. Bir oğlunu kaybetmişti, diğer oğlu ise yaşadıkları köyü yok etmişti. Üstelik hiçbir neden olmadan. Kaplan’ın derinden bir acı hissettiği kesindi ama elinden geldiğince bunu dışarıya vurmamaya çalışıyordu.
(Bio)-Ne olduğunu bilmiyorum ama Ejder’in zihni bozulmuş durumda. Şu noktadan sonra toparlanması uzun zaman alacak. Hatta uzun bir süre hiçbir şekilde düzgün hareketler sergileyemeyebilir. Düşünebilme yetisini kaybetmediği için şanslı olmalıyız bence.
(Kaplan)-Artık bir önemi yok. Saligia piçi Kuzgun’u öldürdü. Ejder’in Kuzgun’a ne kadar değer verdiğini biliyorsun. Rose’nin tepkilerinden anladığım kadarıyla Kuzgun Ejder’in gözleri önünde ölmüş. Bunun onu ne kadar yaralamış olacağını bilemiyorum. Benden bile fazla yıkılmış olabilir.
(Bio)-O zaman başka bir çaremiz yok. Ejder’in zihnini mühürleyeceğiz.
(Kaplan)-En iyi seçenek bu mu?
(Bio)-Maalesef.
Bio Kaplan’ın ağlamasını görmek istemediği için arkasını dönüp öylece yürümeye başladı ama birkaç adım attıktan sonra durdu ve…
(Bio)-Son olarak…
Sözlerine devam etmeden önce birkaç saniye daha bekledi ve yumruklarını sıkarak…
(Bio)-O piçe karşı savaşırken sakin öleyim deme… abi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..