Bölüm-241 Usta Shin

avatar
239 0

Ejderha İmparator - Bölüm-241 Usta Shin


Aradan birkaç ay geçtikten sonra Ejder abisinin ölümüyle ilgili yeterince düşünme fırsatı bulmuştu ve tüm suçu ve görevi üstlenerek tanrıları yok etme kararı almıştı. Ama şu anki gücüyle bunu yapamayacağı için bütün vaktini kendine eziyet etmeye ve antrenman yapmaya ayıracaktı. Tanrıları yok ettikten sonra da kendi canına kıyarak her şeyi sona erdirecekti.


Tabii bu süreçte düşünmesi gereken bir şey daha vardı. O da kendini nasıl öldüreceğiydi. Çünkü şu birkaç aylık süreçte kesin olarak emin olduğu bir şey vardı.


Ölemiyordu.


Birkaç intihar girişiminden sonra buna kanaat getirmişti. Şu anda bile bir uçurumun ucunda duruyordu.


(Ejder)-171. deneme.


Dedi ve kendini 97 metreden aşağı bıraktı.


***


Aradan tamı tamına 2 koca yıl geçtikten sonra bile değişen bir şey olmamıştı. Ejder bu sefer daha yüksek bir uçurumun ucunda duruyordu. 180 metrelik bir uçurumdaydı ve sakince ayağını boşluğa atarak kendini gökyüzünün kollarına bıraktı.


Birkaç saniye sonra ise sipsivri bir dikite çakılarak karın bölgesinden ikiye ayrılıp iki farklı noktaya savruldu. Birkaç saniye daha o şekilde geçtikten sonra ise…


(Ejder)-Bu da bir işe yaramadı. Deneme 1341 başarısız.


Ejder’in ikiye ayrılan bedeni birleşirken Ejder bu sözleri mırıldanmıştı. Vücudu tamamen iyileşmiş olmasına rağmen sırtında bir yara izi oluşmuştu. Ejder ölemiyor olsa da bazı yaralarının izi kalıyordu. Bunun sebebi de iyileşme yeteneği çok iyi olmasına rağmen Ejder’in yaptığı bazı şeylerin gerçekten fazla absürt olması.


Mesela az önce bir dikite çakılmıştı. Hem de neredeyse 250 kilometre hızla. Bu durum onun için oldukça can sıkıcıydı. İlk başlarda ölemediği için çok sinirleniyor olsa da zamanla alışmıştı ve tepki vermeyi bırakmıştı. İşin kötü olduğunu düşündüğü tarafı ise acı hissetmiyor oluşuydu.


Ejder hiçbir şekilde acı hissetmiyordu. Ölemiyor olsa da acı çekerek kendisine işkence etmek istiyordu ama acı hissetmediği için hiçbir anlamı kalmıyordu. Kendisine işkence etmeye çalıştığında sadece yaptığıyla kalıyordu.


Vücudu birleştikten sonra uçarak uçurumun ucuna geri çıktı ve bıraktığı kıyafetlerini giydi. Kıyafetleriyle yukarıdan atlarsa kıyafetleri zarar görürdü ve sonra da Rose’nin laflarıyla uğraşmak zorunda kalırdı.


Kesinlikle ama kesinlikle Rose’nin konuşmalarını dinleyerek kafasını ağrıtmak istemiyordu. Rose o kadar fazla konuşuyordu ki Ejder çoğu zaman kulaklarını söküp atmak istiyordu. Kendi iyiliği için olsa bile iyilik görmek gibi bir niyeti olmadığı için yoruluyordu.


Kıyafetlerini giydikten sonra hızla uçarak Rose’yle kaldıkları eve gitti ve kendisini yatağa bıraktı.


Ejder geçirdikleri bu iki yıllık süreçte abisinin ölümünü çokça düşünme fırsatı bulmuştu ve gerçekten çok yorulmuştu. Ama kendisini salmakta istemiyordu. Nasıl yapardı bilmiyordu ama bir yolunu bulup güçlenecek ve abisini elinden alan tanrıları yok edecekti.


Tabii 2 yıllık bu süreçte tek yaşanan şey bu değildi. Günleri öylece bomboş geçip gitmemişti. Rose’nin anne ve babası ölümcül bir hastalığa yakalanıp hayatlarını kaybetmişlerdi ve Rose uzun bir depresyon sürecine girmişti.


Bu süre zarfında Ejder sürekli onun yanında olmuştu. Gerçekten içinden gelmiş miydi yoksa Rose kendisine destek olduğu için kendini ona destek olmak zorunda mı hissetmişti bilinmez ama sonuç olarak elinden geleni yapmıştı. Onu çok iyi anlıyordu. Aklından geçen her bir düşünceyi bile biliyordu.


Rose depresyondan çıkana kadar Ejder sesini bile çıkartmamış ve Rose’nin istediği her şeyi yapmıştı. Hem de sorgusuz sualsiz bir şekilde. Tabii kendi yapmak istediği şeyleri yapmaktan geri de kalmamıştı. Hem Rose’ye ayakta durabilmesi için destek oluyor hem de intihar girişimlerine devam ediyordu. Rose’nin bildiği kadarıyla Ejder’in yalnızca 5 intihar girişimi vardı.


Onlarda eve yakın noktalarda denenenlerdi. Onun dışında kalan binlerce intihar girişimi Ejder’in antrenman bahanesiyle uzaklaştığı yerlerdeydi. Rose ilk defa Ejder’i intihar etmeye çalışırken gördüğünde öylesine büyük bir tepki vermişti ki Ejder ciddi ciddi Rose’nin dilini kopartıp atmayı düşünmüştü ama kendisine hâkim olup Rose’ye çıkışmamayı seçmişti. Sonuçta abisi Rose’yi kendine emanet etmişti.


Anne babasını koruyamamış olsa da Rose’yi koruyacaktı. Ne olursa olsun. Şimdi karşısına bir tanrı çıksa ne kadar uğraşması gerekirse gereksin onu öldürür ve Rose’yi korurdu. Hayatta olduğu sürece en azından. Çünkü intihar girişimlerinden birisinin illaki tutacağını düşünüyordu. Her neyse.


O gün sakin bir şekilde yitip gittikten sonra odalarına çekilmişler ve uyumak için yataklarına girmişlerdi. Rose çabucak uyumuş olmasına rağmen Ejder göz bile kırpmıyordu. İçinde yine uğursuz bir his vardı.


O yüzden hazırlıklı davranıyordu.


Günlerce uyumasa bile yorgun hissetmediği için bu durumun onun için hiçbir zorluğu yoktu. Aslında tam da bu yaşlarda yavaş yavaş insanlığını terk etmeye başlamıştı. Yorgunluğu ve acı hissini unutmaya başlamıştı. Bilindiği üzere şu anki Ejder öfke hariç bilinen bütün duygu ve hislerden yoksun. Yemek yemeye, su içmeye ya da tuvalete gitmesine de gerek yok.


Bu özelliklerinin temeli bu yaşlarda atılarak uykuya ihtiyacının kalmamasıyla başlamıştı. Hala uyuyabiliyordu sadece uyumasa bile yorgunluk hissetmiyordu.


Ejder içindeki uğursuz his yüzünden her an saldırmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Eskiden olsa bu hisse takılmaz ve uyumaya çalışırdı ama artık kendisine bir tanrının saldırıp saldırmayacağını bilmediği için bu histen kurtulmadan uyuyamazdı.


Ve o anda uzaklardan bir adım sesi duydu. Oturur pozisyona geçti ve nefes alışverişini yavaşlattı. Odağını maksimum seviyeye getirdi. Adımlar giderek yaklaşıyordu. Hızla evlerine doğru yaklaşan şey her neyse oldukça sessiz ve neredeyse hiç hissedilmiyordu.


Ejder bile yüksek algı seviyesine rağmen onu zar zor hissediyordu. Ama yine de hissediyordu ve nereden geldiğini biliyordu. Vahşi bir hayvanı andıran hisleri inanılmaz keskindi. Bu hislerini avcılıkta kullanabileceği gibi savunma yaparken de kullanabilirdi. O yüzden bu yönü çok kullanışlıydı.


Hissedilemeyen varlığıyla orada bulunan şey tam kapının önüne geldiğinde durdu ve kapıyı açmak için elini uzattı. Fakat kapı açılır açılmaz göremeyeceği kadar hızlı bir şey kafasının yanından geçip gitti ve arka tarafta kalan dağa çarparak dağı toza çevirdi.


Ve sonra şaşkınlık dolu bir ses duyuldu.


(Ejder)-Usta Shin!?


Ejder’in bu şekilde bağırmasıyla birlikte Usta Shin arkasını döndü ve gülümsedi. Yere kadar uzanan sakalları ve bembeyaz giysileriyle aşırı yaşlı bir adamdı.


(Ejder)-Kafayı mı yedin be adam? Kafanı parçalıyordum neredeyse! Niye sessiz sessiz geliyorsun!?


Ejder neredeyse öldürdüğü Shin’e bağırmıştı. Eğer görüşü o kadar keskin olmasaydı kesin olarak Usta Shin’in kafasını kopartmış olacaktı. Kapı açıldıktan sonra atılarak saldırıya geçmiş fakat saniyenin yüzde 1’i gibi bir süre içerisinde kapıyı açan kişinin o olduğunu görerek anlık bir yumrukla hava patlaması oluşturarak kendisini biraz yukarı çıkartıp attığı tekmenin Usta Shin’in kafasını es geçmesini sağlamıştı.


Ama aynı zamanda hava patlaması yüzünden biraz daha hızlanmış ve planında olmayan şeyi yaparak dağa çarpmıştı. Yani o dağ tamamen yanlışlıkla yok edilmişti.


(Shin)-Uyuyorsunuzdur diye sessiz gelmek istemiştim.


(Ejder)-Be adam ben sana uyumadığımı söylemedim mi zaten!? Ölmek mi istiyorsun?


(Shin)-Merak etme velet. Beni o kadar kolay öldüremezsin.


Usta Shin oldukça rahat bir şekilde cevapladıktan sonra Ejder sakince yanına gelmişti.


(Ejder)-Ee, seni buraya getiren şey ne?


(Shin)-Çok önemli bir şey değil ya. Sizi yanıma almak için geldim. Bir süreliğine benimle kalmanızı istiyorum. Ve tabii şu anki seviyeni öğrenmek. Ona göre sana güçlenebileceğin şeyler öğreteceğim.


(Ejder)-Sen kendin dememiş miydin senin kadar tehlikeli birine bir şey öğretmem diye. Neden fikir değiştirdin? Yoksa dalga mı geçiyorsun?


Ejder doğal olarak Usta Shin’in kendisiyle dalga geçtiğini düşünmüştü çünkü Usta Shin daha öncesinde onu ciddi bir şekilde reddetmişti. Ejder’in daha fazla güçlenmemesi gerektiğini bu haliyle yeterince iyi olduğunu söylemişti.


(Shin)-Bak evlat. O gün ne söylediğimi biliyorum. Ama ne var ki o sözlerimden sonra çokça düşündüm. Tanrıların bugüne kadar insanlara yaptığı şeyleri düşündüm. Bütün o eziyetleri düşündüm. Hatta 2 defa dünyaya inip neredeyse bütün insanlığı yok ettikleri anları düşündüm. İnsanlar ziyadesiyle tanrılardan eziyet çektiler. Ve kararımı verdim. Acı çekme sırası onlarda. Hala tam olarak fikrimi değiştirmemiş olsam da ben senin bir şeyleri değiştirebileceğine inanıyorum. O yüzden sana yardım etmek istiyorum. Tabii sen de istersen.


(Ejder)-Söylediğin bu şeyi reddetme imkânım var mı sence? Bu benim için yapabileceğin en iyi şey. Hahaha. Bu çok eğlenceli olacak.


Ejder’in gerilen dudakları kıvrılmış ve gözleri parlamaya başlamıştı. Aurası bir anda değişerek geceye karışmaya başlamıştı. Gözlerinde öfke ve heyecan net bir şekilde belli oluyordu. Sonunda kendisini biraz daha geliştirebileceği bir yola girebilecekti.


Sonunda isteğine bir adım daha yaklaşabilecekti.


Sonunda sevdiklerini herkesten koruyabileceği kadar güçlenebilecekti.


(Shin)-Tabii olur. Canavar seni. Git de Rose’yi uyandır hadi. Benim dünyamda istediğiniz kadar dinlenebilirsiniz. 







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 46884 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr