İkili ölümüne girdikleri bu savaşta sonsuz enerjileri varmışçasına deliler gibi dövüşmeye devam ediyorlardı. İkisi de fazlasıyla hasar almışlardı ama durmak gibi bir niyetleri yoktu. İkisinin de sol kolları yoktu ve Saligia’nın tüm bedeni yanmıştı.
O kadar ağır hasarlar almışlardı ki iyileşme yetenekleri artık işe yaramıyordu. Normalde ikisi de en ufak hücrelerinden yeniden oluşabilecek kadar güçlü iyileşme faktörlerine sahiptiler ama gelinen şu noktada o kadar fazla güç harcayıp o kadar çok iyileşmişlerdi ki artık iyileşme faktörleri yetersiz kalmaya başlamıştı.
Tabii şu andan itibaren dövüşün nereye gideceği bilinmezlik içindeydi. Aldıkları hasarlara rağmen hala ayakta durabiliyor olmaları bile başlı başına delice bir durumdu. Ama onlar bu delilik yetmezmiş gibi hareket ediyorlar ve birbirlerine ölümcül saldırılarda bulunmaya devam ediyorlardı. Ejder ağırlıklı olarak ayaklarını kullanıyor ve sağlam saldırılarda bulunuyordu.
Saligia ise savunma yapmak yerine tek eliyle Ejder’in bu saldırılarını savuşturuyor ve saldıracak bir boşluk bulduğunda acımıyordu. Ne kadar süre bu şekilde devam ettikleri bilinmese de birbirlerini sürekli olarak oradan oraya fırlattıkları için oldukça fazla mesafe kat etmişlerdi. Tabii bunun farkında bile değillerdi.
Yaptıkları tek şey tekme ve yumruk atmaktı. Hiçliğin sonsuzluğunda hareket ettiklerinin farkında değillerdi. Şu anda gördükleri ve algıladıkları tek şey kendileriydi. Yalnızca gözleri önündeki rakibe odaklanmışlardı.
Ejder yine normal tekmelerinden birini atarken Saligia ciddi bir boşluk yakaladı ve hızlıca yumruğunu sıkarak Ejder’in tabanına yumruğu geçirip onu fırlattı. İlk başlarda bu saldırıları yaparken Ejder’e karşılık vermek yerine kaçınıyor ya da saldırıyı saptırıyordu. Ama şu anda karşılık verebilmişti. Bu da Ejder’in saldırılarının yavaşladığı anlamına geliyordu. Tabii aynı anda güçte kaybediyordu.
Ejder sırt üstü sürüklendikten sonra ayağa kalkarken…
(Ejder)-Güçten düşüyorsun Saligia.
Diyerek gülümsedi. Saligia ise aynı şekilde gülerek karşılık verdi.
(Saligia)-Sende çok farklı değilsin.
İkili aynı anda kahkaha attılar ve bir kez daha saldırıya geçtiler. Bu kez Ejder’de yumruğunu kullandı ve bu saldırı sonucunda yumrukları havada çarpışarak ikisini birden sarstı. İkisinin de kemikleri kırıldı ve kolları iyice kullanılmaz hale geldi.
Bu durumda yapabilecek bir sürü şeyleri vardı ama hiçbirini yapacak kadar enerjileri yoktu. Zaten şu anda sahip oldukları bütün enerjilerini tekme ve yumruklarına yatırıyorlardı. Gerçek bir “Ölüm Oyunu”nun içindeydiler.
Normal şartlar ölümsüz olan iki varlık şu anda ciddi anlamda ölümle burun burunalardı. Bu da onların ne kadar güçlü olduklarını kanıtlıyordu. Birbirlerinin ölümsüzlerini bile aşacak kadar güçlülerdi. Onları anlatmak için herhangi bir seviye yoktu. Var olan her şeyden daha üstün bu iki canlının gücünü anlatmak için hiçbir dilde tek bir kelime bile yoktu. Matematik bile onları anlatmakta yetersiz kalırdı.
İkilinin delicesine kazanma hırsı onları her şeye rağmen daha da ileriye gitmeye zorluyordu. Az önceki yumruk kollarını kırmış olmasına rağmen yumruk kullanmaya devam ediyorlardı. Atılan yumruklar nerelerine denk gelirse gelsin yıkılmamaya devam ediyorlardı.
Ama bu savaş bu şekilde bir yere varamayacaktı. O yüzden Ejder yumruğunu atarken bir anda elini serbest bıraktı ve eğilerek arkasını döndü. Sırtını Saligia’ya yasladı ve kolunu tutarak onu üzerinden attı.
Saligia sırt üstü yere çakıldı ve kan tükürdü. Ejder hemen ayağını kaldırıp Saligia’nın iğrenç görünen suratını ezmeye çalıştı ancak Saligia dönerek bu tekmeden kurtuldu. Tek eliyle destek sağlayarak hızlıca ayağa kalktı ve kendi etrafında bir tur attığı sağlam bir tekmeyle birlikte Ejder’in kendisine yaklaşmasını engelledi.
İkisi de nefes nefeselerdi.
(Ejder)-Sadece pes et.
(Saligia)-Siktir git. Hayatta olmaz.
Saligia derince bir nefes almış ve elini ona doğru uzatıp “gel” işareti yapmıştı. Sonra da…
(Saligia)-En güçlü benim.
Ejder ise bu görüntü karşısında ağır adımlarla yürümeye başlamış ve çok geçmeden koşmaya başlamıştı.
(Ejder)-SALİGİA!!!
(Saligia)-EJDER!!!
Saligia’da aynı şekilde koşmaya başlamış ve ikili bir kez daha hayatlarını ortaya sunarak bir savaşa başlamışlardı.
Saligia ilk hareketinde bir tekme atmış ve Ejder zıplayarak Saligia’nın ayağına basarak daha da yükseğe sıçramıştı. Sonra da olduğu yerde 3 defa kadar dönerek Saligia’nın suratına sert bir tekme geçirmişti.
Tekmeyi yiyen Saligia yere çakılıp sekti ve Ejder hızlıca altında belirerek sırtına bir tekme daha attı. Sonra da eğilip tüm gücüyle zıpladı. Yumruğunu sıktı ama o kadar da güç toplayamadığını fark etti. O anda hızlı bir plan değişikliğiyle dirseğini gerdi ve Saligia’nın suratına dirseğini geçirip onunla birlikte yere çakıldı.
Hareketsizce yerde yatan Saligia, Ejder kendisine bakarken bir anda gözlerini açtı ve bacaklarını Ejder’in koluna dolayıp kolunu kopartmaya çalıştı. Ejder ise hızlıca kolunu kaldırdı ve Saligia’yı sert bir şekilde yere vurdu. Ve birkaç kez tekrar etti.
Ta ki Saligia kendisini bırakmak zorunda kalana kadar.
Saligia zorlanarak ayağa kalkarken Ejder nefesleniyordu. Kolunu daha fazla zorladıkça gücü daha hızlı tükeniyordu.
(Ejder)-Nereye kadar devam edebileceksin?
(Saligia)-Sen geberip gidene kadar.
İkili korkunç gülümsemelerle birbirlerine bakıyordu.
(Ejder)-Dayanıklılığın bitmek üzere.
(Saligia)-Senin de gücün bitmek üzere.
(Ejder)-Merak etme. Senin dayanıklılığından önce tükenmeyecek kadar gücüm var.
(Saligia)-Hahaha. Dayanıklılığımı öyle kolayca bitiremezsin haberin olsun.
(Ejder)-Orası belli olmaz. Tahmin ettiğinden daha fazla gücüm var.
(Saligia)-Aynı şekilde.
Boynunu kütleten Ejder bir kez daha koşmaya başladı ve zıplayıp sağlam bir tekme savurdu. Saligia aynı şekilde karşılık verdi ve tekmeleri havada çarpıştı. Bacaklarından çatlama sesleri yükselirken aynı anda yere düştüler ve Saligia koşmaya başladı.
Ejder ise yere tekme atıp zaten hasar gördüğü için zayıf durumda olan hiçliği kırdı ve yerden yükselen parçayı tutup Saligia’ya fırlattı. Saligia ise sert bir tekmeyle o parçayı dağıttı.
(Ejder)-Yakaladım seni!
Ejder bir anda Saligia’nın görüş alanında belirdi ve yumruğunu savurdu. Tabii bu durum Ejder’in düşündüğü bir şeydi. Çünkü Saligia Ejder’in o parçanın ardından saldırıya geçeceğini hesaba katmıştı.
(Saligia)-Öyle mi dersin?
Saligia direkt olarak eğildi ve Ejder’in yumruğu boşa giderek dengesi bozuldu. Saligia ayağını yerde sürüyüp yarım daire çizdi ve Ejder’in ayaklarını yerden kesip yere düşürdü. Sonra da toparlandı ve suratına güçlü bir tekme atarak taklalar atmasını sağladı.
Ejder’in toparlanmasına izin vermeden koştu ve göğsüne çökerek suratını yumruklamaya başladı.
Tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar tekrar…
Onlarca defa Ejder’in suratını yumruklayarak suratını darmadağın etti ve kendi yumruğunu bile Ejder’in kanıyla boyadı. Ejder ise tek gözünü açıp göz ucuyla Saligia’ya baktı. Yorgunluktan bitmek üzereydi. Ama hala Saligia’yı öldürmemişti.
Ejder o anda dişlerini sıktı ve ölecek bile olsa bu savaşı kazanmak istediğine emin oldu. Kendi de ölse bile Saligia’yı kendiyle birlikte götürecekti. O yüzden de kalan tüm enerjisini kullandı ve ağzındaki kanı Saligia’nın suratına tükürüp güzel bir yumrukla onu üzerinden attı.
(Saligia)-Argh! Piç kurusu!!!
Saligia sendeledi ama yere düşmedi. Ejder ise zar zor konuşabiliyor olmasına rağmen kulak tırmalayıcı bir şekilde bağırdı.
(Ejder)-Kızıl Gök Ej… öğh!
Lafını tamamlayamadı. Ama yine de elinden bir ejderha silüeti göndermeyi başardı. O kadar güçlü olmayan bu ejderha silüeti Ejder’in sağ kolunu da tamamen işe yaramaz hale getirdi ve Saligia’ya çarptı.
Silüetin kendisine çarpmasıyla birlikte gökyüzüne yükselen Saligia gökyüzünden çok çok uzun mesafeler kat etti ve Ejder’de onu takip etti. Var olan tüm gücüyle koşuyordu.
“Geriye sadece bacaklarım kaldı. Yeterince dayanıklılığım yok ama onu öldürebilirim. Yalnızca biraz daha…”
Ejder kendi düşüncelerinde boğulurken koşmaya devam ediyordu. Ne kadar mesafe kat ettiğini bilmiyordu. Belki sadece yüzlerce metre belki de milyarlarca kilometre. Gerçekten bilmiyordu. Algıları doğru düzgün çalışmıyordu.
Kırmızı ejderha silüeti de yavaştan silikleşmeye başlamıştı. Ejder ona fazla enerji veremediği için tükeniyordu. O yüzden de dalışa geçmişti. Silüet dalışa geçerken Saligia…
(Saligia)-Sikeyim! Bu sert olacak!
… diyerek dişlerini sıkmıştı.
Yere çakıldığında ise ağzından tonla kan fışkırmış ve sırtı paramparça olmuştu. Ejder ise aynı anda oraya varmıştı ama nedense saldırıya geçmemişti. Orada yaşanan bir şey dikkatini dağıtmıştı. Ejder’in dikkatini dağıtan bu şey Saligia’nın da gözünden kaçmamıştı.
(Saligia)-İyileşiyor muyuz?
Saligia hemen bedenini kontrol etti ve yaralarının kapandığı ve hatta kopan kolunun yeniden çıktığını gördü. Ejder’de de durum aynı şekildeydi. Onun da bütün yaraları iyileşiyordu.
“Burası şey değil mi? Gaia’yla dövüşürken Gaia buraya gelip Ultimaximus’un yumurtasından güç dilenmişti. Bende burayı yok etmiştim.”
Ejder o anda buranın adını hatırladı ve neden aniden iyileşmeye başladıklarını anladı. Burası…
(Ejder)-Hiçliğin Kalbi.
Hiçliğin Kalbi’ydi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..