Bölüm 98: Ataları Kabul Etmek (2)

avatar
11619 33

Emperor’s Domination - Bölüm 98: Ataları Kabul Etmek (2)


 

O anda bunlardan tek etkilenmeyen kişi Li Qiye idi. Li Qiye, yenilmez gölgeyi hiçbir şey söylemeden izledi.

 

Yenilmez gölge bir süre Su Yonghuang’a baktı, sonra da daha uzun bir süre Li Qiye’ye baktı. Her şey yumuşak bir toza dönüştü. Yenilmez gölge, imparatorun gücüne ve ölümsüz niyetine dönüşerek portrenin içine girdi.

 

Atasının baskısını hissettiğinde, Su Yonghuang hem duygulanmış hem de heyecanlanmıştı. İlk kez atasına bu kadar yakın olabiliyordu!

 

Aura kaybolduktan uzun bir süre sonra, nihayet büyükler ayağa kalkabildi, hala korkunun etkisindeydiler. Bu gördükleri onlar için çok sarsıcı bir şeydi; atalarının ruhu geri gelmişti!

 

“Gökler tarikatımızın yıkılmasına izin vermeyecek.”

 

Elder Zhou heyecanla konuşmuştu:

 

“Atamızın kanı geri döndü ve Li Qiye atamızın koruması altında, tarikatımız kesinlikle yükselecek!”

 

Büyükler heyecanlıydı ve aynı zamanda gözleri dolmuştu. Atalarının ruhunun kendini göstermesi, düşüşteki tarikat için büyük bir umut ışığıydı!

 

İmparatorun gücü ve ölümsüz niyeti, yenilmez bir gölgeye dönüşmüştü… Bu, Su Yonghuang’ın kanı sayesinde olmuştu. Gölge bizzat Su Yonghuang’a bakmıştı. Su Yonghuang’ın artık Min Ren’in kanından olduğuna dair şüphe yoktu.

 

Ancak, sadece bu yoktu. Bizzat Su Yonghuang’a bakması onun için bir kanıttı. Ama daha önemlisi, Ataları uzun bir süre sessizce Li Qiye’ye bakmıştı. Şüphesiz, Li Qiye’ye çok değer veriyordu. Li Qiye tarikatın yeniden canlanması için seçilmiş kahramandı!

 

Tabii ki, büyükler, Ölümsüz İmparator Min Ren’in, Li Qiye’ye bakmasının farklı bir nedeni olduğunu bilmiyordu. Bu yaşamında Li Qiye, Kara Karga değildi ama Gerçek Kaderi ve ruhu hala aynıydı. İmparatorun gücü ve ölümsüz niyeti doğal olarak bunu fark etmişti.

 

Sonunda, büyükler Su Yonghuang’ın önünde eğildi ve konuştular:

 

“Bizler ahmaktık ve tarikat ustamızın soyunu bilmiyorduk. Sizi bunca zamandır hep gücendirdik, affınıza sığınıyoruz.”

 

Su Yonghuang hafifçe başını salladı ve konuştu:

 

“Çok naziksiniz. O zamanlar sadece on yaşındaki bir kızdım. Tarikat ustalığı tarikata neler kattığının ölçüldüğü bir durum. Elder Gu özellikle size karşı haksızlık oldu. Tarikatın o zamanki durumlarında gerçek kimliğimi açığa çıkaramamıştım.”

 

“O meseleler geride kaldı. Herkes tarikat için en iyisini yapmak istiyordu.”

 

Elder Gu eskileri hatırlamış gibi konuştu:

 

“Bugün, tarikat ustamızın dönüşü ve atamız tarafından korunan Li Qiye ile, hepimizin kalbindeki şey aynı, tarikatımızı yeniden canlandırmak!”

 

Su Yonghuang başını salladı. Ölümsüz İmparator’un soyundan geldiği zarafeti ve kraliyet aurasıyla her yönden belliydi.

 

Li Qiye mutlu bir şekilde gülümsedi:

 

“Bugün, ikinci bir meseleyi daha tartışacağız, Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası.”

 

Atalarının ruhunu görünce tüm büyüklerin içini heyecan kaplamıştı. Bununla birlikte Li Qiye Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’ndan bahsedince herkes tekrar ciddileşmişti.

 

“Genç nesil öğrencileri Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’na götürmeye karar verdim. Üç grup olacak. İlki, Temizleyici Yeşim Tepesi öğrencileri. Tarikatta uzun süredir bulunmuyorlar ve gelişimleri sığ, ama burası onları keskinleştirmek için en iyi yer olacak! Diğer bir grup ise Qu Daoli tarafından yönetilen; bu grup tarikatımızın geleceğindeki seçkin güçler olarak düşünülebilir, bu yüzden daha da fazla çalışmaları gerekiyor. Son grup ise, bence ikinci nesillerin genç yaştakilerinden ve bazı bölüm liderlerinden oluşmalı.”

 

Li Qiye koltuklarındaki büyüklere baktı ve devam etti:

 

“Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’na girmek, bu sefer sadece hazinelerimizi hasat etmek için değil, aynı zamanda öğrencilerimizi şeytanca keskinleştirmek için.”

 

“Korkarım ki, Büyük Orta Bölge’deki tüm büyük tarikatlar ve uluslar gelecek. Onlara karşı nasıl yerlerimiz için rekabet edeceğiz? Ayrıca, Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası çok tehlikeli bir yer. Öğrencilerimizin şu anki güçleriyle bu ölüme gitmeleri demek.”

 

Elder Sun endişeyle konuşmuştu.

 

“Yerler mi?”

 

Li Qiye gülümsedi ve kayıtsızca konuştu:

 

“Bizim yerlerimize başkası karar veremez. Gidebiliriz diyorsam, kesinlikle gidebiliriz! Yolumu engelleyenler merhamet görmeden ölecek!”

 

Li Qiye’nin sakin tonu kanlı bir manzara gibiydi. Yenilmez ve otoriter aurası büyükleri etkilemişti. Li Qiye’nin gelişimi sığ olsa da, büyükler onun kibirli olduğunu düşünmüyordu. Li Qiye tarikatın seçilmiş kahramanıydı, kim onun eşsiz Dao’sunu engelleyebilirdi ki?!

 

Tabii ki, Elder Gu’nun grubu atalarının onu koruduğu gibi bir batıl inanca sahipti. Onların gözünde, Ölümsüz İmparatorun koruması altındaki birini kim engelleyebilirdi? Doğal olarak, Li Qiye’nin atalarının korumasına ihtiyacı olmadığını bilmiyorlardı.

 

“Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’na girmek… Ben de öğrencilerimle sizinle geleceğim.”

 

O anda, Su Yonghuang da konuşmuştu. Bir süre sonra öğrenci grubunu çağırdı.

 

Öğrenciler çok gençti. En büyükleri bir bölüm lideri yaşındaydı. Bu öğrenciler Su Yonghuang’ın eskiden yanında götürdüğü öğrencilerdi. Ayrıca birkaç bölüm lideri de vardı.

 

“Güzel tohumlar…”

 

Öğrencileri görünce, Gu Tieshou onları övmeden edemedi. Bu öğrenciler tarikatın seçkin öğrencilerinden daha güçlüydü ve hatta koruyuculara yetişebilirlerdi!

 

Büyükleri şaşırtan şey ise, Su Yonghuang’ın sadece on yılda bu öğrencileri uzman koruyucular seviyesine kadar getirmiş olmasıydı – gerçekten etkileyiciydi.

 

Bu öğrencilerin gelişimi Su Klanı’nın kaynakları ile olmuştu. Su Yonghuang tarikattan hiçbir hazine ya da ilaç istememişti.

 

“Savaş Tanrısı Su’nun Düzeni… Çok güzel, böyle bir grup büyük savaş alanları için çok uygun.”

 

Li Qiye’nin gözleri büyüklerden çok daha keskindi. Öğrencileri incelediğinde hemen nasıl yetiştiklerini anlamıştı. Öğrenci yetiştirme konusunda, Li Qiye, kimseyle kıyaslanamayacak yüce bir ustaydı!

 

Su Yonghuang şaşırıp Li Qiye’ye baktı. Bu grup Su Yonghuang’ın tarikatı yeniden canlandırmak için düşündüğü koz karttı ama Li Qiye anında içini dışını görmüştü. Bu gizemli yeteneğiyle, gerçekten de on dört yaşında biri gibi gözükmüyordu.

 

“Savaş Tanrısı Su’nun Düzeni mi?”

 

Gu Tieshou etkilenmiş gibi konuştu:

 

“Atamızın döneminde, böyle bir birliğin olduğunu duymuştum; hiçbir şey onları durduramazmış! Yoksa bu grup, o zamanki grupla aynı yöntemle mi eğitildi?”

 

“Doğru.”

 

Su Yonghuang bir şey söyleyemeden Li Qiye başıyla onayladı ve konuştu:

 

“Bu kesinlikle o yıllardaki Savaş Tanrısı Su’nun Düzeni’nin özelliği. Şu anda, tek kusuru, bir Düzen Dizisi ya da Düzen İstasyonu olmaması. Aksi takdirte çok daha güçlü olurlardı.”

 

“NASIL BİLİYORSUN?!”

 

Su Yonghuang’ın yüz ifadesi tekrar kaymıştı. Bu grubu bizzat kendisi eğitmişti. Doğal olarak onların kusurunu biliyordu, ama Li Qiye daha onları ilk gördüğünde bunu anlamıştı. Buna nasıl şaşırmasın?

 

Li Qiye gülümsedi ve sakince konuştu:

 

“Parmaklarımla hesapladım ve zihnimdeki berraklık sayesinde biliyorum.”

 

O eski yıllarda, Su Ru’nun birliklerini kontrol edişi Li Qiye’nin elinden çıkmıştı. Tabii ki bu düzenin güçlü ve zayıf yönlerini bilecekti.

 

Su Yonghuang kızgın bir şekilde Li Qiye’ye bakıyordu. Bakışları ile adeta Li Qiye’yi delip geçmek istiyordu, ama ne kadar sert bakarsa baksın, Li Qiye’nin içini göremiyordu!

 

Bu usta ve öğrenci arasındaki soğuk atmosferi görünce, Gu Tieshou hararetle öksürdü ve konuştu:

 

“Bu grubun da gelmesi çok iyi olur. Güvenlik nedeniyle, aynı zamanda atamızın portresini de getireceğim, ne olur ne olmaz."

 

Li Qiye gülümseyerek konuştu:

 

“Bu birliğin gelmesine gerek yok. Düzen Dizisi ya da Düzen İstasyonu açısından eksik olsalar da, bir birlik hem savunmada hem saldırıda hünerlidir. Şimdilik onlara tarikatta kalıp bir savaş istasyonu oluşturmalarını emret. Daha tarikata yeni döndüler ve alışmaları gerekli. Gelecekte, fırtına koptuğunda, belki de bir yönü sadece onlar tutmak zorunda kalacak.”

 

“Pekala.”

 

Li Qiye’nin kendine güvenini görünce, Su Yonghuang da ona katıldı ve başıyla onayladı.

 

“Elder Gu kesinlikle gitmeli, öğrenciler onun liderliğine muhtaç.”

 

Sonra Li Qiye, Tu Buyu’ya baktı ve konuştu:

 

“Bu sefer, korkarım ki tarikat boş kalacak. Tarikat ustasının geride kalıp korumada kalması gerek. Ancak, küçük kardeş Tu aylaklık edemez. Bu sefer gücünü kullanmak gerek, bu yüzden sen de Elder Gu ile gideceksin.”

 

Tu Buyu çok özeldi. Tarikatta, Liu San Jian’ın onursal öğrencisi olarak, onun statüsü Elder Gu’nun grubundan bile daha yüksekteydi. Bununla birlikte bir şekilde Su Yonghuang’ın öğrencisi de olmuştu. Bu yüzden kim olduğu karmakarışık bir durumdu. Normalde, Elder Gu’nun grubu ona böyle emirler veremezdi, ama Li Qiye umursamazca hala ona “küçük kardeş” diyordu.

 

“Emrettiğiniz buysa tabii.”

 

Tu Buyu zarif bir şekilde gülümsemişti.

 

Bu durum karşısında büyükler de susup kalmıştı.

 

Tu Buyu hem Su Yonghuang’ın hem de Liu San Jian’ın öğrencisiydi. Bakınca bu durumda Su Yonghuang’ın, Liu San Jian ile aynı nesilden olması gerekiyordu. Ancak, Liu San Jian artık burada olmadığından, kimse bu karmaşık meseleyi çözemezdi.

 

Sonunda Li Qiye gerindi ve gülümseyerek konuştu:

 

“Güzel o zaman karar verilmiştir. Herkes hazırlansın, Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası tarikatımızın ilk savaş alanı olacak!”

 

Söylediği bu cümle çok normalmiş gibi ağzından çıkmıştı, ama söyleyen Li Qiye olunca, kahramansı bir havası vardı. Fazlasıyla otoriterdi!

 

Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’nın açılmasına çok yoktu. Bu haberler çabucak tüm Büyük Orta Bölge’yi sarmıştı. Doğudaki Yüz Şehir’den, güneydeki Zincirli Topraklara, batıdaki Issız Çöl’den, kuzeydeki Bucaksız Topraklara… Her büyük tarikat bu haberi almıştı.

 

Aslında zaten birçok büyük tarikat ve güçlü ulus daha önceden Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası’nın açılış zamanını hesaplamıştı. Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası yüz yılda bir açılıyordu ve son açılışının üstünden neredeyse yüz yıl geçmişti.

 

Birçok tarikat ve ulus layıkıyla buna hazırlanmıştı, özellikle Büyük Orta Bölge’deki güçler fazlasıyla hazırlanmıştı. Herkes bu etkinlik konusunda endişeliydi.

 

Herkes için, dağ sırasının açılışı, çok miktarda ruh ilacının, dan bitkilerinin, tanrısal cevherlerin, hazine metallerinin hatta İlahi Yaratıkların Yüce Daosu’nun büyülü rünlerinin ortaya çıkması anlamına geliyordu. Yani hasat zamanı yaklaşıyordu.

Sonraki Bölümün İsmi: Şerle Kuşatılmış Dağ Sırası

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr