Bölüm 213: Bin İmparator Kapısı (1)

avatar
9698 23

Emperor’s Domination - Bölüm 213: Bin İmparator Kapısı (1)


 

Bölüm 213: Bin İmparator Kapısı (1)

 

Ertesi gün çok sayıda antik tabut şehirden dışarı taşındı ve büyük güçler defin bölgesinde hareketlerine başladı.

 

Mücevher Sütun Kutsal Okulu, Jiang Zun Klanı, Güneyin Cennetsel Krallığı.... Tüm büyük güçler antik tabutlarını taşıyıp defin bölgesine giriyorlardı.

 

Bu güçlerin tabutları çok sayıda konuşma ile sonuçlandı ve bu özellikle Güneyin Cennetsel Krallığı için doğruydu.

 

Onlar diğer antik tabutlardan çok daha büyük devasa bir tabut taşıyorlardı. Daha önce birçok kişi Güneyin Cennetsel Krallığın İlahi Canavar Koruyucusunun öldüğünü düşündüğünden onu gömeceklerini varsaymışlardı. Bu devasa tabutu görmek ise şüphelerini onaylamalarına neden oluyordu.

 

Bu büyük güçlere ek olarak kudretli birliklerinin hemen arkasında ilerleyen birçok gelişimci vardı.

 

Neden oldukça basitti; Dünya Cesetlerinin çoğu demir almak için nehre gitmişti bu nedenle içerideki ceset zehri de büyük ölçüde düşmüştü. Üstelik birçok yer korunmasız kalmıştı bu nedenle de bu hazine kazanmak için bin yılda bir gelen nadir bir fısattı. Bazıları dağları ve damarları kazarak ilahi cevher ve hazine metalleri bulmak istiyorlardı. Kurumuş kemikleri toplayan ve Yaşam Hazinesi ile kanun yazıtları bulup bulamayacağını görmek için tehlikeli bölgelere girenler de vardı.

 

Ancak tabii ki tüm Dünya Cesetleri demir almaya gitmiş olmasına rağmen içeride hala birçok tehlike vardı. Eğer kaza ile bir Hazine Lordunun mezarını kazarlarsa bu intihar olurdu! Hazine Lordu tabutundan çıktığı an onun mezarına saygısızlık yapanlar kesinlikle öldürülecekti.

 

Demir alma olayı milyonlarca yıldır var olduğu için oraya kadar defin bölgesinden bir yol oluşmuştu. Birkaç gün içinde nehre giden antik yolda yürüyen gelişimciler görülür hale gelmişti.

 

Bu kudretli kişiler arasında tabut taşıyanlar, yürüyenler ve hatta havada uçanlar da vardı. Hatta bazıları canavarlarını sürerken bazıları da arabaları ile ilerliyordu... Burada birçok farklı şey görülebiliyordu. Dünyadaki her yerden gelen gelişimcilerin bir yerde toplandığı söylenebilirdi.  

 

Demir alınılacak yer defin bölgesinin kuzeyinde yer alıyordu ve defin bölgesinin merkezinden oldukça uzaktaydı. Ancak nehir en sonunda defin bölgesinin en derin kısımlarına doğru akıyordu.

 

Nehir defin bölgesinin kuzey göğünün sonundan aşağı akıyordu. Yere değdiği an her şey hafif bir manzaraya dönüşürken emsalsiz bir sis tarafından çevrili geniş bir deniz haline geliyordu. Bu Yeraltı Dünyası Nehri aurasıydı; Erdemli Örnekler bile bu sonsuz sis denizinin ötesini göremiyorlardı.

 

Üstelik bu geniş yeraltı dünyası denizinin içine girildiğinde insanlar dışarı çıkamıyor ve sonsuza kadar kayboluyordu. Milyonlarca yıldır ne zaman nehir gözükse içeri giren sıradışı karakterler ve onları takip edenler olsa da hiçbir canlı olarak dönememişti!

 

Bu geniş nehrin sadece tek bir kısmı sis ile kaplı değildi. Sadece orada çıkan tekneler görülüyordu bu nedenle nehrin bu kısmı Yeraltı Dünyası Nehrinin demir alma bölgesi olarak adlandırılıyordu. Bu yer gerçekten ölülerin yeniden doğduğu bir konuma benziyordu!

 

Antik zamanlardan beri çok sayıda kişi yeraltı dünyası teknesinde gömülmek için demir almayı beklemişti. Tekneler nehirde ortaya çıktığı an bir tekne seçiyorlardı ve içine antik tabutu gömüyorlardı.

 

Antik tabut içine girdikten sonra tekne nehirde hareket ederek defin bölgesinin en derin kısımlarına doğru ilerliyordu. En sonunda sayısız tabut bu şekilde o bölgeye girmiş oluyordu.

 

Eğer birisi doğru tekneyi seçerse yeni ya da uzamış bir yaşam elde edebiliyordu ve canlı olarak defin bölgesinin dışına gönderiliyordu. Ancak doğruyu seçemezlerse sonsuza kadar Dünya Ceseti haline geliyor ve soylarından gelenler onları daha fazla göremiyorlardı!

 

Defin bölgesinin derinliklerini ise kimse bilmiyordu. Bu antik zamanlardan beri en büyük gizemdi. Ömür elde edip dışarı çıkanlar vardı ama teknelerin gittiği yer hakkında net şekilde konuşamıyorlardı. Bunu kendileri deneyimlemiş olsalar da kafaları net bir şekilde bu konu hakkında konuşamıyorlardı!

 

Demir alınma bölgesinin birkaç mil yanındaki bölge sisten arınmıştı. Bu yerde duran biri nehrin suyunun sessizce akışını gözlemleyebilirdi.

 

Yeraltı Dünyası Nehrinin suyu efsanelerdeki gibiydi. Bu cehennemden gelen su kırmızı-sarı renkteydi ve tıbbi bir çay gibi bulanık ve tortuluydu. Bu su sessizce aksa da nehrin yanında duran herkeş dehşet doluydu. Suyun sayısız cesetten oluştuğunu ve sanki bu nehrin altında sayılamayacak kadar ceset olduğunu hissediyorlardı.

 

Oradaki yaşayanlar büyük dağları andırırken ölüler sonsuz deniz gibilerdi.

 

Bu manzarara görkemliydi. Orada Dünya Cesetleri, Hazine Lordları ve hatta Dünya Ölümsüzleri vardı. Ölülerin haricinde dünyadaki tarikatlardan gelen gelişimciler vardı. Üstelik kötücül hava yayan çok sayıda antik tabut da oradaydı.

 

Ancak ölüler kendi bölgelerine sahipken yaşayanlar da kendi yerlerindelerdi. Dünya Cesetleri yaşayanlar ile bir arada olmak istemiyordu.

 

Yaşayanlar için ceset enerjisi çok tehlikeliydi. Dünya Cesetleri için yaşayanların havası nasıl rahatlatıcı olabilirdi?

 

Ve bu nedenle demir alınılacak yüz mil içinde üç kamp habersizce oluşmuştu. Dünya Cesetlerinin çoğu birlikteydi ve onlar diğerlerinden daha basitti. Onların ne kalacak yerleri ne de tabutları vardı. Onlar nehrin yanında sıkışmışlardı ve birçoğu daha tekneler ortaya çıkmadan yere yatmıştı.

 

Dünyanın gelişimcileri ise bir bölgede toplanmıştı. Bu bölgede tüm büyük tarikatlar, ülkeler, kutsal bölgeler ve antik okulların kendi küçük alanları vardı. Bunlar onların kendi kamp alanlarıydı. Bazı tarikatlar bir dağda yerleşirken bazıları yerde oturmayı seçmişti. Bazı okullar köşk ve ilahi konaklarını yanlarında getirmiş ve havada onları çağırmıştı...

 

Bilinmeyen miktardaki Dünya Ceseti ve çok sayıdaki gelişimciye kıyasla çok az Dünya Ölümsüzü ve Hazine Lordu vardı. Ondan biraz fazla Hazine Lordu ve bir iki tane de Dünya Ölümsüzü vardı.

 

Onlar ne Dünya Cesetleri ne de gelişimcilerin yanında duruyordu. Az sayıda olsa da kendi bölgelerini elde etmişlerdi. Bazıları kendi antik tabutlarını getirirken bazıları kendi konutlarını getirmişti. Hiçbir şey getirmeden gelen bir Hazine Lordu da vardı.

 

Demir alma zamanında bu üç taraf birbiri ile savaşmıyordu özellikle de Hazine Lordları ve Dünya Ölümsüzlerini provoke etmeye cüret eden tarikatlar, Ölümsüz İmparator Mirasları ve Dünya Cesetleri yoktu.

 

Onlar kendi nesillerinde yenilmez olan ve kendi çağlarında en önemli karakterler arasına giren kişilerdi. Onların arasında Dokuz Dünya da hüküm sürenler vardı.

 

Tabii ki bunların yanı sıra demir alacak ataları ile tanışmaya gelen büyük tarikatlar da vardı.

 

"Oradaki sekizinci neslin atası Chi Xian değil mi?" Orta boyuttaki bir tarikatta yaşlı bir elder yeşim dokumalı bir hasırın üzerinde lotus pozisyonu almış Hazine lordunu fark etti ve duyguyla konuştu.

 

Bu yaşlı elder gördüğüne inanamazken gözlerini ovdu. En sonunda onun gerçekten tarikatının bir atası olduğuna emin oldu ve bu onun sevincini tetikledi.

 

"Atam Chi Xian!" Yaşlı elder duygularını bastıramadı ve bağırırken ileri çıktı.

 

O anda birçok kişi bu manzrayı iziliyordu. Ancak bu Hazine Lordu nehre bakarken oturmaya devam ediyordu ve yaşlı adama bakış bile atmamıştı.

 

Yaşlı elder doğal olarak çok heyecanlanmıştı ve dağa tırmanmadan edememişti. Ancak bu Hazine Lordu o anda parmağını uzattı ve bir patlama sesiyle birlikte yaşlı elder dağdan aşağı düştü.

 

"Yaşam ve ölüm sonsuza kadar ayrılmıştır. Geri dön." En sonunda bu Hazine Lordu sadece bu sözü söylemişti. Gözleri geniş nehre bakarken kapalı kalmıştı.

 

Bu sözler yıldırım gibi elderi çarpmıştı. Oracıkta uzun süre sersemlemiş kaldıktan sonra kasvet dolu bir şekilde kendi tarikatının alanına geri döndü.

 

Çok sayıda gelişimci de bu olaydan şok oldu. Atasını görüp yaklaşamamak gerçekten tarif edilemeyecek bir histi.

 

"Bu, bu Ata Chi Xian mı?" Mücevher Kalp Antik Okulundan yaşlı elder geri döndükten sonra öğrencileri atalarının etkileyici biri olduğunu bildiğinden sordu. Kendi çağında o tüm Ölümlü İmparator Dünyasını süpürmüş biriydi!

 

"Öyle." Yaşlı elder dağdaki Hazine Lordunu izlerken keyifsizdi. Dokunaklı şekilde açıkladı: "Söylentilere göre atamız ölümü ile karşılaştığında öğrencilerimiz onu kaybetmek istememiş. Bu nedenle tüm yöntem ve planlarını kullanarak onu defin bölgesine gömmüş. Saygıdeğer Atamızın ömrünün birazını geri kazanmış olacağını beklemiyordum!"

 

Bunu duyan öğrenciler birbirlerine şaşkınlık içinde baktı. Defin bölgesinin ömür yenileyici etkisi yalan değildi.

 

"Defin bölgesinin derinliklerinde gömüldükten sonra yaşayanlar ile iletişim kuramıyorlar mı?" Birçok büyük tapınak ve antik tarikat bunu gördükten sonra kasılmadan edemedi. Bir gelişimci sordu.

 

Yaşlı bir gelişimci iç çekip cevapladı: "Böyle de diyebilirsin. Hazine Lordları ve Dünya Ölümsüzleri normalde soylarından gelenlerin yaklaşmasını istemez. Bu da onların milyonlarca yıllık eskileri anmalarını ve devam eden düşüncelerini keser!"

-----------------------ÇEVİRMEN NOTU------------------

Li Qiye ne zaman gelecek? Li Qiye neler diyecek? Li Qiye ne yapacak? Kimler gömülecek? Dünya Ölümsüzleri neler yapacak? Merak mı ediyorsunuz? O zaman... Bekleyin, okuyun ve öğrenin :D

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44301 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr