Bölüm 254: Chi Xiaodie

avatar
7984 22

Emperor’s Domination - Bölüm 254: Chi Xiaodie


 

Bölüm 254: Chi Xiaodie

Aslında, Aslan Kükreyişi Kapısı’ndaki çoğu insan Li Qiye'nin Chi Xiaodao'u aptal yerine koyduğunu düşünüyordu, ama Xiaodao'nun gösterişini baltalamak istemiyorlardı. Sonuçta Chi Xiadao her zaman sıkı çalışan biri olmuştu ve doğuştan gelen yetenekleri de kötü değildi. Dahası kapının kendisi onun için birçok emek dökmüştü. Buna rağmen gelişimi Ruh Yaratılışı aleminde takılı kalmıştı; Kraliyet Asilliğine ilerleyemiyordu.

 

Herkes onun çaresizliğini ve isteksizliğini, her yolu denemesini anlayışla karşılardı. Li Qiye’nin gelişinden sonra kıdemlilerin tamamı Li Qiye'nin Chi Xiaodao'yu aptal yerine koyduğunu düşünmüştü. Chi Xiaodao geçmişte borç almak için etrafta dolandığında kıdemlileri bunu ona bir güzel hatırlattı. Ama bu kızın direkt olarak Li Qiye'yi kovalamasını istememişlerdi.

 

“Doğru değil mi?” Kız Li Qiye'in gözlerine bir bakış attı ve konuştu: “Kaderin değişimi,  simya dao'suna ait en bilge tekniktir. Senin gibi henüz on yedi, on sekiz yaşlarındaki bir velet için çok fazla. Bunu kavrayabileceğinden emin misin? Ufak kardeşim kafadan çatlak ve sana inanıyor, fakat bu durum diğer insanları da kandırabileceğin anlamına gelmez!”

 

Li Qiye ona doğru baktı ve gülümsedi ardından ağzını açtı: “Birincisi biraz genç olmam kader değişiminin derinliğini kavrayamayacağım anlamına gelmez. Akıl yaşta değil baştadır diye bir söz duymadın mı sen? İkincisi bu tıbbi malzemeler senin gözünde değerleri olabilir fakat benim gözümde bir hiç, böyle şeyleri çalıp çırpmak için parmağımı bile kıpırdatmam. Üçüncüsü hadi dolandırıcı olduğumu düşünelim; bu durumda ilk tercihim olarak sizin Aslan Kükreyişi Kapı’nızı mı seçerdim? Burada benim için dolandırılmaya değer hiçbir şeyiniz yok.”

 

''Böyle ahkam kesecek yüreğin olduğuna inanamıyorum'' Kız burnundan soluyarak sertçe devam etti: ''Günümüzde kader değişimini başarabilen bütün simyacılar şöhretli kimselerdir, hatta üzgünüm ki onlar efsanevi olanlardır! Sen ise henüz kılları bile tamamen çıkmamış piçin tekisin ve kader değişimini kavrayabileceğini sanıyorsun bu yaptığın küstahlık!"

 

Li Qiye kıza bir bakış attı: ''Beni daha önce çıplak görmedin kıllarımın çıkıp çıkmadığını da nereden biliyorsun? Saçmalama küçük kız. Senin bilginin sığ olması başkalarının da senin gibi kapasitesiz olduğu anlamına gelmez.''

 

Kız titreyen parmağını Li Qiye'e uzatırken: ''Sen!'' diyerek haykırdı. Li Qiye'nin sözlerinin kızı sinirlendirdiği suratının kıpkırmızı olmasından belli oluyordu. Sinirli bir şekilde aldığı derin nefesler dolgun hatlara sahip göğüslerini aşağı yukarı indiriyor tatmin edici bir şekilde dalgalandırıyordu.

 

Li Qiye gülerek konuştu: ''Ne oldu dilini mi yuttun?'' Biriyle tartışma içindeyken jilet keskinliğindeki dili karşısında kim durabilirdi ki?

 

Kız derin bir nefes aldı, bastırdığı aurası altın rengi gözlerinde buz gibi bir parıltıya neden oldu. Ciddi bir tonda konuştu:  “Eğer hemen şimdi gitmezsen durum Aslan Kükreyişi Kapısı’nın seni gitmeye zorlarken hiç de sevimli olmayacak.''

 

Li Qiye göğsüne bir kaç kez dokunarak alaycı ve küstahça bir tavırla: “Amanın çok korktum!” dedi. Bu tavır kızın öfkeden neredeyse kan kusmasına neden olacaktı.

 

“Abla!” Kız tam patlamak üzereyken Chi Xiaodao, Li Qiye ile ablası arasındaki gerilimi görüp onları ayırmak için aceleyle koştu.

 

Ablasının henüz döndüğünü duyduğu anda onun Li Qiye'yi bulacağını biliyordu. Ablası Li Qiye'nin peşini bırakmazdı çünkü kendisini kandırdığını sanıyordu. Bu yüzden Chi Xiaodao daha fazla borç istemeyi bırakmış ve hemen ablasının kavgasını durdurmak için geri dönmüştü.

 

Havadaki gergin atmosferi yok etmek için ikiliyi hemen birbirine tanıttı.

 

Karşısındaki kız Chi Xiaodao'nun ablasıydı. Aslan Kükreyişi Kapısı’nın prensesi Chi Xiaodie. Onun konumu ancak altın dallarda uzanan yeşim taşından yapraklar ile ifade edilebilirdi.

 

Chi Xiaodao'ya kıyasla, Chi Xiaodie'nin gelişimi biraz daha kuvvetliydi. Kız Kraliyet Asili alemindeydi. Aslan Kükreyişi Kapısı’nın Chi Xiaodie'i gizemli kader diyarına kadar desteklemeleri öyle önemsiz bir şey değildi. Yani kız cennetin gururlu kızı olarak anılmayı sonuna kadar hak ediyordu.

 

Doğal olarak Aslan Kükreyişi Kapısı, bu kız ve ihtiyaçları için hatrı sayılır bir çaba ve kaynak harcamıştı. Sıradan bir öğrenci, böylesi şanslı bir şekilde yetişme şansını elde edemezdi ve bugün onunla aynı gelişimde olamazdı.

 

''Xiaodao dışarı seyahat ettiğinde insanları daha iyi yargılamalısın. Senin için yüzleri tanır fakat kalpleri tanıyamaz diyorlar.''

 

Chi Xiaodao ikisi arasındaki sorunu çözmek istiyor olsa bile,  Chi Xiaodie Li Qiye'e karşı düşmanca bir tavır almıştı. Şimdiden okunabiliyordu. Eğer Chi Xiaodao orada olmasaydı ablası Li Qiye'yi içtenlikle dolandırıcı ilan ederdi.

 

Chi Xiaodao çabucak Li Qiye'yi savunmaya geçti: ''Abla, kardeş Qiye düzenbaz değil. Kesinlikle benim sorunumu çözebilir. Tanıştığım insanlar arasından durumum hakkında en çok bilgisi olan o. Daha önce hiç kimse bir bakışta sorunumu böyle bilememişti. Henüz ben bile emin değilken o sorunumu bana güzelce açıkladı. Bu yüzden onun yeteneklerine güveniyorum.''

 

Chi Xiaodie'nin güvenini kazanması için Chi Xiaodao --tekrardan-- Li Qiye'nin kendisine söylediklerini tekrarladı ve aslanın kaplumbağayı ısırması durumunu güzelce açıkladı.

 

''Aslan kaplumbağayı ısırıyor mu?'' Kardeşinin özenle yaptığı açıklamadan sonra Chi Xiadodie'in gözleri artık ciddileşmişti. Li Qiye'in detaylı analizi şu ana kadar duyduğu en inanılır teoriydi.

 

Buna rağmen hala ikna olmamıştı ve buz gibi bir ses tonuyla: ''Teorisi doğru bile olsa kader değişimi sıradan bir insanın kavrayacağı bir şey değil! Bu simya dao'sunun en kudretli sanatı. Söylentilere göre efsanevi simya rütbesine erişememiş hiç kimse kader değişimini kavrayamaz.''

 

Chi Xiaodie'in tutumu öncesine göre çok daha iyiydi.

 

''Abla yaş kişinin yeteneklerini tam olarak yansıtmaz!'' Chi Xiaodao Li Qiye'e sonsuz güven besliyordu ve ardından hemen ekledi: ''Kardeş Li tanıdığım en bilge insan. Onun derin bilgeliği bizim neslimizin çok ötesinde. Ayrıca mantısız konuşan birisi değil. İnanıyorum ki Kardeş Li gibi biri asla beni dolandırmaz.''

 

Chi Xiaodao gerçekten Li Qiye'in Chi Klanın Ataları hakkında söylediklerini ablasına söylemek istiyordu fakat bu konuda ant içmişti.

 

''Eğer gerçekten aslan kaplumbağayı ısırıyorsa, kader değişimi aceleye gelmemeli.'' Chi Xiaodie devam etti: ''Kader değişimi alelade bir konu değil, eğer gerekli önemler alınmazsa seni incitebilir. Doğu’nun Yüz Şehri’ndeki en yetenekli simyacıları bulması için babamız ile konuşmalıyız. Sen ne düşünüyorsun?''

 

Chi Xiaodao derin bir nefes aldı ve kesin bir ses tonuyla konuştu: ''Abla ben kardeş Li'ye güveniyorum.''

 

Chi Xiaodie, Li Qiye'in bu kadar kısa bi sürede kardeşinin sonsuz güvenini nasıl bir ilaçla aldığını merak ediyordu.

 

Li Qiye, Chi Xiaodie'in delici bakışlarına daha fazla kayıtsız kalamadı: ''Bana öyle dik dik bakmana gerek yok. Kardeşine sapıkça bir ilaç vermedim. Bu çağda küçük kardeşinin kaderini yalnızca ben değiştirebilirim. Efsanevi bir simyacı bulsan bile asla benim kadar faydası olmayacaktır.''

 

''Ne büyük sözler'' Chi Xiaodie homurdanmadan edemedi: ''Acaba efsanevi simyacının ne demek olduğu hakkında en ufak bir fikrin var mı? Genç yaşına rağmen fazla kibirlisin!''

 

''Efsanevi simyacı?'' Li Qiye yavaşça gülümsedi ve cevapladı ''Evet onlar yedinci ya da sekizinci kader haplarını damıtabilecek kimseler. Abartılacak bir durumları yok.''

 

Chi Xiaodei'nin ağzı tamamen açık kalmıştı. İlk kez böylesine egoist biriyle karşılaşıyordu. Li Qiyey'e güvenen Chi Xiaodao bile şimdi sessiz kalıyordu. Efsanevi simyacılık rütbesi var olmuş son derece yüksek bir mertebeydi. Cennetsel Kral bile böylesi birini huzuruna davet etmeye zorlanmış hatta kendisi ayağına gitmişti! Li Qiye ise Efsanevi Simyacıları anca fena yemekler yapmayan birer sokak satıcılarıymış gibi omuz silkmişti.

 

''İnanınıp inanmamanızı zerre kadar önemsemiyorum.'' Li Qiye kolunu hafifçe dalgalandırdı ve ekledi: ''Bu sefer ona yardım etmek istememin nedeni sadece Aslan Kükreyişi Kapısı ile olumlu bir bağ kurabilmek ve ayrıca bunun sonunda karmik bir meyve olacak! Senden hiçbir kazancım yok ama buna rağmen hala kardeşinin aptal malzemelerini dolandıracağımı düşünüyorsun. Öyleyse malzemeler de sende kalsın. Onları kullanmam gerektiğinde getirir ve başımda beklersin! Beni güvenmeye değer bulmadıysan işte sana çözüm. Şimdi seçenekler senin elinde, el koy ya da koyma sana kalmış.''

 

Li Qiye'in sözleri Chi Xiadoei'in aklını almıştı. Pozitif bir kader bağı kurmak mı? Karmik meyvesini bitirmek mi? Kimse bunların ne anlama geldiğini anlayamazdı.

 

Chi Xiadao derin bir nefes aldı ve ciddiyetle konuştu: ''Abla… Kardeş Li'ye ve onun özgüvenine inanıyorum!''

 

Li Qiye ona Chi Klanının atalarının damarlarından bahsederken düşünmemişti bile. Cennetsel Altın Kaplumbağa Taşı gibi bir hazinenin bile Li Qiye'in gözünden değersizdi. Bu sebeple Xiaodao onu dolandırmayacağına sonsuz bir güven besliyordu.

 

Kardeşinin bu denli kararlı ve kesin olması Chi Xiaodie'in hafifçe iç çekmesine sebep olmuştu. Ablası olarak onun için en iyisi sonucu istiyordu. Ne olursa olsun kardeşinin Ruh Yaratılışı aleminde takılıp kalmasını istemiyordu.

 

''İhtiyarlar sana asla o sıhhi malzemeleri vermez.'' Chi Xiaodie daha yumuşak bir tonla konuşmuştu. Elinden bir şey gelmezdi ama bunu söylemeliydi.

 

Chi Xiaodao üzüntüyle başını eğdi ve: ''İhtiyarlar zaten ricamı geri çevirdi ama yeteri kadar yeşim taşı elde edeceğim ve parası neyse verip hepsini alacağım!''

 

Chi Xiaodie küçük kardeşine baktı ve sordu: “Şimdiye kadar ne kadar toplayabildin?”

 

Chi Xiaodao dudak büzdü fakat cevap vermedi. Gerekenin yarısından biraz fazlası kadar toplayabilmişti. İhtiyacı olan sıhhi gereçlerin hepsi aşırı pahalıydı. Hali hazırda tüm kıdemlilerinden borç almıştı ve bu yeterli olmamıştı.

 

Chi Xiaodie bir an duraksadı ve konuştu: ''Hala biraz birikimim var. Eğer yeterli miktarı toplayamazsan benim hazine sandığımdan ihtiyacın kadarını al.''

 

''Abla sandığın içindekiler sana büyükbabam inziva meditasyonuna başlamadan önce verilmişti. Onlar senin çeyizin. Kesinlikle böyle bir teklifi kabul edemem!'' Chi Xiaodao bunları büyük bir şok içinde söylemişti.

 

Fakat Chi Xiaodie kafasına bir şey koyduğunda artık geri dönüş yoktu. Sesini derinleştirdi: ''Uzatma, şimdi neye ihtiyacın varsa al daha sonra bana geri getirirsin. İnan bana gelişiminin en verimli zamanlarını kaçırmak istemezsin.''

 

Chi Xiaodie buz gibi bir ses tonuyla ekledi: ''Zaten evleneceğim falan yok yani çeyize de ihtiyacım yok!''

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr