Bölüm 294: Ebedi Fizik

avatar
8221 18

Emperor’s Domination - Bölüm 294: Ebedi Fizik


 

Bölüm 294: Ebedi Fizik

 

Onu ilk gördüğünde, sayısız insanla tanışmış ve birçok Ölümsüz İmparator yetiştirmiş biri olarak, başını olumsuz anlamda iki yana sallamıştı. Genelde kişinin yeteneklerinin ikinci planda olduğunu düşünse de, Magu’nun yetenekleri düzeltilemez bir durumun da ötesindeydi, herhangi bir tarikatın en kötü öğrencisi bile Magu’dan daha iyi sayılırdı.

 

Görenler Magu’nun zekası ile zihinsel engelli birinin zekası arasında pek fark olmadığını söylerdi, ama tabii ki o zihinsel engelli değildi. Sadece öğrenme yeteneği fazlasıyla ve tarif edilemez derecede berbattı.

 

Li Qiye bu küçük kızın gözlerini gördüğünde heyecanlanmıştı; öğrenmeye can atan bir çift gözdü bunlar. Bu kirli ve çirkin, aptal olarak nitelendirilen kızın gözlerindeki öğrenme aşkı öylesine belirgindi ki, Li Qiye gibi Ölümsüz İmparatorların hocası olan birini heyecanlandırmıştı.

 

O anda, Li Qiye içini aniden bir dürtü kaplamıştı; bu kıza Ebedi Fiziğin başlangıç sözlerini öğretme dürtüsü. Bu sözler en basit ve en temel sözlerdi ama kız bunları ezberleyene kadar günler geçmişti. Li Qiye’nin tanıştığı en aptal kızdı bu. Ama Li Qiye sırf o gözlerden etkilendiği için ona öğretmeye devam etti.

 

Kıza temel büyülü sözleri öğretitkten sonra, başka hiçbir şey öğretmeye çalışmadı, çünkü denese bile onları ezberleyemezdi. Li Qiye bu konuyu çabucak unutmuştu.

 

Yıllar sonra, Li Qiye aynı yere tekrar gitmişti. Wang Yuan, bir zamanlar ufak bir çocukken, Dokuz Dünyayı çiğneyebilen biri olmuştu; bir çocuktan, yenilmez bir uzmana dönüşmüştü.

 

İşte o zaman Li Qiye tekrar Magu ile karşılaştı. Akıl ermez şey, Magu’nun hâlâ Li Qiye’nin öğrettiği büyülü sözleri öğrenmesiydi, ama hala Saray Temeli alemindeydi!

 

Saray Temeli tüm gelişimcilerin en düşük alemiydi. Mantıksal konuşursak, Magu’nun o kadar yaşamaması bile gerekiyordu. İkinci karşılaşmalarında Li Qiye anlamıştı ki, o küçük kız Ebedi Fiziğin kapısından içeri adım atmıştı.

 

Ama öyle olsa bile, bu yeteneklerle o kadar uzun yaşamaması gerekiyordu. Magu’nun daha sadece yola adım attığını da unutmamak gerek.

 

Li Qiye, Magu’nun aynı yerde yıllarca kaldığını ve zihninde sadece bir şeyin olduğunu anlamıştı – ona öğrettiği birkaç büyülü söz. Sayısız bahar ve sonbahar birbirini kovalarken, Magu bu büyülü sözleri mükemmelleştirene kadar tekrar etmişti ve zirvesine ulaşmıştı, Ebedi Fiziğin yüce evrensel kanunlarını hissedebiliyordu.

 

Sayısız yıllar boyunca Ebedi Aziz Fiziğin büyük tamamlanışını deneyen ve birinin bu tekniği maksimum potansiyeli ulaştırınca ebedi yaşama kavuşup kavuşamayacağını görmek isteyen Li Qiye, bu konuda hep başarısız olmuştu.

 

Magu’yu tekrar gördükten sonra ve bu inanılmaz mucizeye şahit olduktan sonra, Li Qiye’nin kalbinde yeni bir umut doğmuştu. Li Qiye, Wang Yuan’a Magu ile ilgilenmesini söylemişti ve ona Ebedi Fizik Kanununu öğretmişti.

 

Li Qiye her zaman oldukça müşkülpesent biri olmuştur ve birine yüce Ölümsüz Fizik Kanunu vermeden önce onu çok titiz elemelerden geçirirdi. Kim olursa olsun, fizik kanununu almadan önce en bağlayıcı yemini etmek zorundaydı. Verdiği fizik kanunlarının yabancılara geçmemesinin nedeni buydu; seçilen kişiler her zaman güvenilir oluyordu; eğer güvenilir değillerse daha baştan eleniyorlardı.

 

Bunun tek istisnası Magu’ydu, bu yüzden Ebedi Fiziği ona vermişti ve Wang Yuan da onu Cennetsel Dao Akademisi’nin bir öğrencisi yapmıştı. O zamandan beri, akademinin bir bölgesi daha olmuştu, Baki Avlu.

 

O günden sonra, Li Qiye her kuşakta bir geliyor ve Magu’ya yüce fizik kanunundan yeni bir bölüm öğretiyordu, bu şekilde eksiksiz bir şekilde kanunu öğretecekti.

 

Magu çok yavaş gelişiyordu, ama dao için atan kalbi her zaman azimliydi, samimiydi ve bu değişmiyordu. Gelişimi gittikçe güçlendi ve aynı zamanda zekası da arttı. Ebedi fizik bedenini, kemiklerini, kaslarını ve yeteneklerini değiştirmişti.

 

Bu mucizesi nedeniyle Li Qiye daha önce yapmadığı bir şeyi yaptı; bu Ebedi Fizik Kanununu her kuşaktan sadece bir öğrenciye geçirmesine izin verdi. Bu yüzden Baki Avlu’da her zaman bir öğrenci oluyordu.

 

Magu her zaman Baki Avlu’da inzivada yaşıyordu ve kararlı eğitimi asla değişmedi; on bin yılın her günü onun için aynıydı. Ebedi Fiziğin yolunda daha da ilerlemişti. Ebedi Avlu sayısız kuşak geçiriyordu, öğrencilerinin ve bu öğrencilerin öğrencilerinin hepsi başarısız oluyordu ama Magu herkesten daha ileriye yol alıyordu.

 

Sonunda genişleyen bilgeliğiyle sonuna kadar tırmandı ve Ölümsüz Fiziği tamamladı. Yıllarca çabaladıktan sonra, zirveye ulaştı ve Cennetsel Dao Akademisi’nin en güçlü ve en gizemli atası oldu. Bu dünyanın insanları Ölümsüz Xu Chong’u bilse de onun gelişim yöntemini bilmiyordu. Öğrencileri yüce büyüklerinin bir zamanlar aptal ve çürümüş bir tahta olduğunu bilmiyordu, ama o eninde sonunda zirveye ulaşmıştı ve muhteşem bilgeliği elde etmişti.

 

Kimse böyle bir hikayeye inanmazdı. Bir ahmak, Cennetsel Dao Akademisi’nin en güçlü ve en gizemli atası olmuştu. Akademide, İkinci Bilge Wang Yuan’dan sonra, Ölümsüz Xu Chong gelirdi.

 

Akademinin içinde Xu Chong eşsiz bilgeliği ve gücü temsil ederdi; hiçbir öğrenci, tarif edilemez akıl eksikliği olan çürük küçük bir kız ile akıl sır ermez atasını bağdaştıramazdı.

 

Li Qiye bunları hatırlayınca kederlenmişti. Onca yıl sonra, dao için atan bir kalbin, yetenekten daha önemli olduğunu anlamıştı. Sarsılmaz bir dao kalbi olduğu sürece, yetenek ya da şans ne kadar az olursa olsun, elbet bir başarı günü gelecekti. Cennetsel dao, azmi ödüllendirirdi – bu cümle kof sözcüklerden ibaret değildi.

 

Li Qiye’yi dalgın görünce Chi Xiaodie soru sormayı bırakmıştı; onu anlayamıyordu. Fazla gizemliydi ve birçok sırrı biliyordu.

 

“Güzelce dinlen ve kendini duruma alıştır.” dedi Li Qiye: “Gelişimin şu an oldukça iyi olsa da, Cennetsel Dao Akademisi sana hiçbir erdem kanunu öğretmeyecek. Ancak gene de gidip dersleri dinleyebilirsin. Dao temeli üzerine olan dersler oldukça iyidir ve senin için epey faydalı olur.”

 

Li Qiye’nin bu önerisi merakını uyandırmıştı: “Tanrıça Mei’nin dao vaazına kıyasla nasıllar?”

 

Li Qiye gülümseyerek yanıtladı: “Mei Suyao dahi gelişimciler grubuna ait; yüce daonun derinliği hakkında doğru konuşuyor ama bu herkese uymaz. İşin aslı senin yeteneklerin fazlasıyla iyi, ama Büyük Çağ Salonu’nun öğretileri sana daha uygun. Her dahi biraz kibirli olur, bu yüzden bu kenarı zamanla keskinleştirmek için basit dao öğretilerine ihtiyacın olabilir.”

 

“Mei Suyao gibi, onun dao öğretisinde kusur yok ama belli bir derinlik hissinden yoksun. Daonun yalnızlık yolunu hatırla; hayallerinin ötesine gitmeni sağlayacak tek şey sağlam bir temeldir.”

 

Chi Xiaodie, Li Qiye’nin ağzından çıkan her kelimeyi unutmamak üzere kalbine yazar gibi not aldı. Onun için bu sözler altından ya da yeşimden çok daha değerliydi.

 

Büyük Çağ Salonu, Cennetsel Dao Akademisi’ndeki öğrencilerin çoğunu kabul eden salondu. Bu akademinin müritlerini hesaba katmıyordu çünkü daha iç salonlar öğrencileri değil sadece müritleri alıyordu. Öğrenci kabul eden ana salonlar beş büyük salondan oluşuyordu: Büyük Çağ Salonu, Boş Çağ Salonu, Doruk Çağ Salonu, Kutsal Çağ Salonu ve İmparator Çağ Salonu.

 

Büyük Çağ Salonu en az gereklilikleri olan salondu. Küçük tarikatlardaki öğrenciler hatta avare gelişimciler bile sıkı çalışırsa buraya girebilirdi. Bu yüzden bu salondaki öğrencilerin çoğu düşük gelişimli küçük tarikatlardan ya da avarelerden oluşuyordu.

 

En düşük standartları olan salon burası olsa da, İkinci Bilge Wang Yuan buradan gelip akademinin gururu ve örneği olmuştu.

 

Boş Çağ Salonu ejderhalar ile yılanların en çok karıştığı salondu. Buradaki öğrencilerin kimliğini ya da nereden geldiğini duyurmaya gerek olmuyordu; testi geçtikleri sürece ya da yüksek harcı ödedikleri sürece bu ünlü salona girebiliyorlardı.

 

Her yeri genç gelişimcilerle doluydu. Bunlar kimliğini gizlemiş Antik Krallıkların öğrencileriydi, ya da geçmişi bilinmeyen haydutlar, hırsızlar ve gelişimcilerdi.

 

Tüm Ölümsüz İmparatorlar arasında en şeytani olanı, herkes tarafından sevilen ama nefret edilen, övülen ama kınanan Ölümsüz İmparator Fei Yang, bu Boş Çağ Salonu’ndan gelmişti.

[Ç.N: Yanlış hatırlamıyorsam Ölümsüz İmparator Fei Yang, başka birinin karısını / nişanlısını kaçıran imparatordu.]

 

Doruk Çağı Salonu ise beş salon arasından en yeteneklilerin toplandığı yerdi. Tabii ki buraya girmek için gereklilikler çok fazlaydı. Boş Çağ Salonu ve Büyük Çağ Salonu sadece harç gerektirse de, onlardan sonra gelen Doruk Çağ Salonu’na sadece para ile giremezdiniz, temel gereklilikleri geçmek gerekiyordu.

 

Testleri geçtikten sonra herkes Doruk Çağ Salonuna girebilir ve hiçbir ücret ödemeyebilirdi.

 

Tarikatlardan ve uluslardan gelmiş en olağanüstü öğrenciler Doruk Çağ Salonu’na girerdi. Bu salondakilerin her ulustan ve tarikattan parlak yetenekleri barındırdığı söylenebilir, bu yüzden burada birçok göklere meydan okuyan yenilmez karakter yetişmişti.

 

Örneğin Aslan Kral, Savaşçı Tanrı ve Saber Atası, bunların hepsi Doruk Çağ Salonu’ndan çıkmıştı.

 

“Doruk” ismi bir kuşağın zirvesine ulaşma inancını gösterirdi, bu yüzden buradaki öğrenciler gerçekten de kendi kuşaklarının patronları olmuştu.

 

Kutsal Çağ Salonu ise daha istisnai idi. Burası için gereklilikler katının da ötesindeydi. Eğer Doruk Çağ Salonu’ndaki öğrenciler dahi ise, buradaki öğrenciler dahiler arasındaki dahilerdir. Buradaki öğrencilerin çoğu Ölümsüz İmparator soyundan ya da Antik Krallıklardan gelen ana öğrenciler oluyordu.

 

Birçok muhteşem uzman bu salondan çıkmıştı. En güçlüsü de Ölümsüz İmparator Ta Kong’du, İmparatorlar Çağı’nın son Ölümsüz İmparatoru!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44306 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr