Bölüm 478: Gitmek

Li Qiye son bir bakış attı ve gitmek için dönmeden önce usulca iç çekti. Bu vedadan sonra ne zaman karşılaşacaklarını bilmiyordu.

“Dur!” Lider Li Qiye kapıya ulaştığında sonunda konuştu: “Buraya gel!”

Ayaklarından biri çoktan kapıya ulaşmıştı ama durdu ve yavaşça ayağını geri çekti. Ardından büyük salona döndü ve koltukta oturan lidere baktı.

Lider bir şey söylemedi ve bu kişinin ruh hali ile düşüncelerini çözmek imkânsızdı.

“Öylece bırakıp gidecek misin?” Atasal Akış Lideri soğukça sordu.

Li Qiye usulca iç çekip konuştu: “Sana borçlu olduğumu biliyorum, ama şu an bunu ödeyemeyeceğim.”

“Bununla İlgilenmiyorum.” Lider homurdandı.

“Tamam, ne hakkında konuşmak istiyorsun? Dinliyorum.” Li Qiye pes etti ve yenilmiş bir gülümseme ile cevapladı.

“Hmph!” Lider Li Qiye'den hoşnutsuz olduğundan bu burundan nefesin baskısı tüm salona yayıldı.

Li Qiye sadece gülümsedi ve bir şey söylemedi. Sabırlı bir görünüş takındı ve liderin konuşmasını bekledi.

“Gerçekten savaş ilan etmek zorunda mısın?” Uzun süre sonra lider soğuk bir şekilde konuştu: “Bunu gerçekten yapmak zorunda mısın? Bu durum aşırı uzun zamandır devam ediyor!”

“Biliyorum.” Li Qiye kıkırdayıp konuştu: “Ama şu an bir şans var, neden savaş başlamasın? Korkmuyorum. Dediğin gibi, sona ermeden çok uzun zamandır devam ediyor.”

Li Qiye serbestçe gülümsedi: “Benim ellerimde son bulmasa bile en azından denemek istiyorum.”

“Bir insan olduğunu unutma. Bu hayalet ırkının meselesi ve seninle bir ilgisi yok. Eğer sona ermesi gerekiyorsa erecektir. Senin gibi bir insanın karışmasına gerek yok!”

“Biliyorum.” Li Qiye gülümseyerek konuştu. “Sen de bir hayaletsin, haksız mıyım? Benim için bunun kimin problemi olduğu önemsiz. Ben sadece bir cevap ve yeni bir çağ istiyorum. Kutsal Cehennem Dünyası için yeni bir sayfa açma zamanı geldi, yeni bir çağ gelmeli.”

“Kutsal Cehennem Dünyası yeni bir çağa ihtiyaç duysa bile bu hayalet ırkının yapması gereken bir şey.” Lider devam etti: “Senin gibi bir yabancının endişelenmesine gerek yok. Bunu yapması gereken benim, sen değil!”

“Biliyorum.” Li Qiye cevap verdi: “O gün kesinlikle gelecek. Hayalet ırkının yeni sayfası senin ellerinde açılacak.” Ardından lidere baktı: “Ancak bu sayfa açılmadan ve yeni bir çağ başlamadan ilk savaşın perdelerini kaldırmama izin ver. Yeni çağı engelleyen tüm engelleri süpürmeme izin ver!”

“Bunu yaparak bana olan iyilik borcunu ödeyeceğini mi düşünüyorsun?” Lider homurdandı.

Li Qiye kafasını salladı ve yanıtladı: “Hayır, ben sadece gizemlerin cevaplarını istiyorum. Çok uzun zamandır o lanet olası şeyleri görmek istiyorum.”

“Hmph! İntihar meraklısı aptal!” Lider tatminsizlik dolu şekilde tersledi.

Li Qiye kızmadı ve gülümsedi: “Birçok kişi benim hakkımda bunu düşünüyor ve çok sayıda kişi mlyonlarca yıldır ölmem için beni lanetliyor. Ne yazık ki şu ana kaadar sağ sağlim olduğumdan hepsini hayal kırıklığına uğrattım.”

“Geçmişteki gibi olmadığını unutma, artık ölümsüz bir varlık değilsin.” Lider konuştu: “Daha önce ne kadar tehlikeli olursa olsun ölmüyordun ancak şu an tek bir yanlış adım seni hiçliğe götürebilir.”

“Haklısın.” Li Qiye konuştu. “Ben artık ölümsüz Kara Karga değilim, ama öncekinden çok daha girişkenim. Bu savaş için yeterince hazırlandım.”

Atasal Akış Lideri sanki donmuş gibi sessizce dinledi.

Li Qiye orada sessizce durup lideri izledi. Uzun zaman sonra iç çekti ve konuştu: “Bu savaşı başlatmaya karar verdim. Sonuç ne olursa olsun savaşmam gerek. Bu savaşı çok uzun zamandır bekliyorum ve galip olarak döneceğime de eminim!”

“Eğer Ölümsüz İmparator Qian Li gibi bir varlık geçmişteki gibi sana eskortluk yapsaydı yeri ve göğü tersine çevirebilirdin. Ancak şu anki durumda bunu yapabileceğini düşünüyor musun?” En sonunda lider soğukça sordu.

Li Qiye kıkırdayıp konuştu: “Her ne kadar beni koruyan bir Ölümsüz İmparator olmasa da bu onlarla kıyaslanabilecek yöntemlerim olmadığı anlamına gelmiyor. Benim moralimi bozmak için mi bunları söylüyorsun? Hatırlanamayan zamanlardan beri yapamadığım ne oldu?”

“Eğer ölmek istiyorsan diyecek bir şeyim yok!” En sonunda Atasal Akış Lideri burnundan soluyarak kendini ifade etti.

Li Qiye cevap verdi: “Merak etme ve zaferle dönüşümü bekle. Göğü delip o yeri paramparça edeceğim! Bazı şeyler sona ermeli”

Lider burnundan soludu ve ardından soğukça konuştu: “Huang Jiaofu gidebilir.”

Bu sözler Li Qiye'yi şok etti. Liderin kabul etmesini beklemiyordu.

Lider hemen ardından soğukça devam etti: “Unutma, Huang Jiaofu için iyilik isteyen sensin. Bu Huang Jiaofu'nun değil senin borcun! Ölmeyi düşünme bile! Nekropolise borçlu olduğundan canlı dönmelisin. Aksi halde ölüp gezgin bir ruh olsan bile bu borcu ödemen gerekecek! Nekropolis seni bağışlamayacak!”

Li Qiye gülümseyerek konuşmadan edemedi: “Merak etme, beni öldürmek o kadar kolay değil. Nekropolise olan borçlarımı kesinlikle ödeyeceğim.”

“Defol, benim değerli zamanımı boşa harcama.” Lider soukça homurdandı. Bunu dedikten sorna lider gözlerini kapadı ve uykuya daldı.

(Ç:N: Lider ergen çıktı rıza baba. Bu nasıl trip atış şekli lan :D )

Li Qiye usulca iç çekip gitti.

***

Li Qiye Atasal Akış'a giderek liderden iyilik istediğinde Nekropolis'de büyük bir haber yankıladı.

Asal Uğursuz Anahtarın Li Qiye'de olduğu haberi tüm Nekropolis'de yayıldı. Çok sayıda büyük güç bunu duyduktan sonra hareketlendi. Hızlıca önlemleri tartışmaya başladılar.

“Biri Asal Uğursuz Mezar'ın anahtarını elde etmiş!” Bunu duyduktan sonra birçok kişi heyecanlandı, anahtara sahip olanlar onlar olmasa bile fark etmiyordu.

Mezarın açılma konusundaki heyecanından uyuyamayan biri bağırdı: “Nesiller sonra biri sonunda onu buldu. Mezar yakında açılacak!”

Herkes mezarın açılmasının hazine bölgesinin açılması ile aynı olduğunu biliyordu. Her ne kadar Nekropolis hazineleri ile ünlü olsa da nesiller boyunca çok az kişi onları bulabilmişti. Asal Uğursuz Mezar ise farklıydı. Onun açılışı bereketli bir hasatı simgeliyordu. Her ne kadar orası tehlikeli olsa da hasat tehlike ile orantılıydı.

“Bir insan velet anahtarı bulmuş.” Bir tarikat lideri Li Qiye'nin anahtarı elde ettiğini duyduktan sonra onu çalmayı düşündü.

Li Qiye'nin vahşiliğini kendi gözleri ile gören bir genç lideri uyardı: “Bu velet ile uğraşmak kolay değil. Kolaylıkla bin uzmanı, Altın Çocuk, İlahi Kıvılcım Prensi, Hayalet Keşiş ve Yüz Klan Çocuğu'nu öldürdü. Bu velet imparator miraslarının varislerinden zayıf değil.”

“Ne? İlahi Kıvılcım Prensi'ni bile öldürmeye cüret mi etti? Yaşamaktan sıkılmış mı?” Bu haberi duyan herkes şok olurdu ve buna tarikat liderleri ve hatta Cennetsel Egemenler bile dâhildi.

Kutsal Cehennem Dünyası'nda İlahi Kıvılcım Prensi'ni öldürmek iyi bir şey değildi. Herkes onun Di Zuo'nin kayın biraderi olduğunu biliyordu. Prensin kız kardeşi Kıvılcım Prensesi nasıl olur da bu meseleyi görmezden gelebilirdi? Di Zuo kesinlikle nişanlısının tarafında olacaktı ve Di Zuo'yu gücendirmek tüm Sonsuz Kemik Tahtı'nı gücendirmek ile aynı olacaktı.

Tarikatlar ve gelişimciler Sonsuz Kemik Tahtı'na karşı temkinliydi. O sadece üç imparatora sahip bir tarikat değildi. Kurucuları Ölümsüz İmparator Wang Du hayalet ırkının ilk imparatoruydu ve nesiller boyu gururla anılmış bir varlıktı. Tahtın gerçek gücünün akıl almaz olduğu söylenebilirdi. Belki de Atasal Akış bile onlara karşı dikkatli olmak zorundaydı.

Kutsal Cehennem Dünyası'nda çok fazla büyük güç onlara karşı durmaya cüret edemezdi!

Bu savaşa şahit olmuş bir gelişimci konuştu: “Bu insan velet sadece prensi öldürmedi aynı zamanda saygı göstermeden, kışkırtıcı şekilde Bay Di Zuo'ya meydan okudu.”

“Bu küçük çok kibirli. Belki de kiminle karşı karşıya olduğunu bilmiyordur.” Önceki nesilden olan bir Cennetsel Egemen kafasını sallayıp devam etti: “Di Zuo'ya karşı gelmek intihar. Sadece Kutsal Cehennem Dünyası'ndaki diğer iki kahraman olan Tian Lunhui ve Chan Yang Di Zuo ile kıyaslanabilir.”

“Bay Di Zuo'nun erken gelmemesini umuyorum. Bu olursa Asal Uğursuz Anahtarı elde etme şansımız olmaz.” Biri çarpık niyetini belli etti.