Bölüm 483: Yaklaşan Fırtına

avatar
5039 17

Emperor’s Domination - Bölüm 483: Yaklaşan Fırtına


 

Bölüm 483: Yaklaşan Fırtına

 

Li Qiye'yi öldürmek onları başarılı hale getirip genç neslin en göz alıcı kahramanı olarak tanınmalarını sağlardı.

 

Li Qiye'ye teke tek de denk olmadığını bilen gençler birçok kişi ile onun hayatını almak istiyordu. Önceki nesilden Cennetsel Egemenler bile bizzat on binlerce uzman ile birlikte avlarını takip eden kaplanlar gibi davranarak gelmişti.

 

Atasözlerinde dedikleri gibi ‘yeterli karınca bir fili bile yiyebilirdi.” Bu gençler kaos sırasında Li Qiye'ye sinsice saldırmak ve onun kafasını almak istiyorlardı. Zamanı geldiğinde sadece prensesin ödülünü değil aynı zamanda yüksek bir itibar da kazanacaklardı.

 

Potansiyel şöhreti düşünmek bile heyecandan kanlarını kaynatıyordu. Li Qiye'nin kafasını keserek onu gelecek yollarını açmak amacıyla kullanmak için bekleyemiyorlardı.

 

Ve tabii ki bu dalgalı sulara karışmak istemeyip eğlence için buraya gelenler de vardı. Bu grup Kar Gölgesi Kabilesi'ne aşırı uzaktı ve sadece savaşı izlemek istiyorlardı.

 

Farklı planları olan başka bir grup da vardı. Bu grup gölgelerde saklanan birkaç ölmek bilmeyen adamdan oluşmuştu. Şans olursa Li Qiye'ye ölümcül bir darbe indirmek istiyorlardı. Onlar ödül veya Asal Uğursuz Anahtar için gelmemişlerdi. Onlar öğrencilerinin ve varislerinin intikamı için buradalardı.

 

Ovada Li Qiye birçok genç gelişimciyi öldürmüştü. Tarikatlarının ataları da intikam şansı için buradaydı.

 

Kar Gölgesi Kabilesi'nin dışında birçok uzman Li Qiye'nin gelişini nefeslerini tutarak bekliyordu. Bazıları heyecanlıydı, bazıları gerginken diğerleri duygularını gizliyordu.

 

Sadece savaş arabasında oturan prenses sakindi. Sanki galibiyeti kaçınılmaz bir sonuçtu.

 

Kar Gölgesi üyeleri de korku içindeydi. Her ne kadar düşmanlar henüz harekete geçmemiş olsa da savaşın sonunda ne olacağını kim bilebilirdi?

 

O noktada Li Qiye'nin son gülen olması için sadece dua edebiliyorlardı. Kar Gölgesi üyelerinin çoğu Li Qiye'nin kim olduğunu ve kabilelerinin bir insan ile nasıl bir bağlantıda olduğunu bilmiyorlardı.

 

Ancak bu sorular onlar için önemli değildi. Önemli nokta Li Qiye'nin kazanmasının onların hayatta kalma umutları olmasıydı.

 

Eğer Li Qiye ölürse heyecanlarının ortasındaki İlahi Kıvılcım Ülkesi ve kalabalık kabilelerini yok edebilirdi. Bu nedenle tüm kabile hayatta kalmak için Li Qiye'nin kazanması adına dua ediyordu.

 

Li Qiye sonunda çok sayıda bakışın altında ortaya çıktı. Tıpkı daha önce belirttiği gibi yalnız gelmişti. Sanki hiç tehlike yokmuş gibi ilerledi. Kudretli bir ordunun önünde basitçe geziniyordu.

 

“İşte o, işte o!” O anda atmosfer gerginleşti. Sinsice saldırmaya hazır birçok uzman veya sadece seyretmek isteyenler çılgına dönmüştü.

 

Li Qiye'nin üzerine düşen bakışlar farklı duygular barındırıyordu. Kızgınlık, öldürme arzusu, soğukluk, acımasızlık, hesaplamalar... Bu bakışlar bile onu birçok parçaya ayırmak için yeterli gibiydi.

 

Kabilenin dışındaki on bin uzman gizlice silahlarını çıkarıp daha iyi bir konuma hareketlendi. Zamanı geldiğinde öldürücü bir darbe indireceklerdi.

 

Li Qiye kayıp bir kuzu gibiydi ve tepelerin arasında birçok sinsi uzman vardı. Kaplan inine girmişti ve bu aç uzmanlar onun kafasını almak için bekliyorlardı. Veya başka bir şekilde denilirse o köpek balıkları tarafından çevrelenmiş ve kanının kokusu yayılmış bir adam gibiydi.

 

Coşkulu kalabalığın arasında bazı kişiler Li Qiye'ye hayran olmadan edemedi. Bir tarikat lideri açıkça etkilenmiş şekilde konuştu: “Çok cesur! Dağlarda kaplanlar olduğunu bilmesine rağmen gelmeyi seçti.”

 

Herkes pusuda birçok uzman olduğunu biliyordu ancak Li Qiye yine de yalnız gelmişti. Böyle bir kişi ya gelişimine aşırı güveniyordu ya da delinin tekiydi.

 

“Bu adam kesinlikle deli. Prensesi kışkırtmak yetmemiş gibi dünyaya meydan okumaya cüret etti, dünyanın öfkesi ile karşılaşmak zorunda. Lanet manyağın teki resmen!” Kalabalığın içinden birisi bağırdı.

 

Bir insan gelişimci konuşmadan edemedi. “Belki de sadece kendine güveniyordur. Di Zuo gibi tek parça ayrılacağına emindir. Di Zuo on sekiz yaşındayken Kuzey Dağ Sırası Ülkesi'ni tek başına yok etmişti ve beş yüz binlik güçlü ordunun içinde serbestçe dolaşmıştı.”

 

Her ne kadar insan ırkı Yeraltı Sınırı'nda zayıf olsa da birçok insan gelişimci insanlığın gururu için Li Qiye'nin kazanmasını umuyordu.

 

Yeraltı Sınırı hayalet ırkının bölgesiydi ve Sonsuz Kemik Tahtı gibi yenilemeyen bir dao mirası buradaydı. İnsan ırkı kesinlikle burada kolay zaman geçiremiyordu.

 

Eğer Li Qiye bugün tüm düşmanlarını süpürebilirse insan ırkı da o üç kahraman gibi bir varlık haline geleceği için parlayacaktı. Bu da bir insan dâhinin Kutsal Cehennem Dünyası'nda Ölümsüz İmparator olma şansının olacağı anlamına gelecekti.

 

Ancak bu insan uzmanların sözleri hayalet ırkı üyelerinin hoşnutsuz olmasına neden olmuştu. Bir hayalet gelişimci dudak büktü: “Hmph! Bir insan veledi Bay Di Zuo ile mi kıyaslıyorsunuz? O bir hiç!”

 

İnsan uzman güçlü şekilde tersledi: “Hiçbir şey mi? O Bin Sazan Nehri'nin Muhafızı, bunu Bin Sazan Nehri'ne söylemeye de cüret edebilir misin?!”

 

“Bin Sazan Nehri'nin muhafızı ise ne olmuş?” Bir hayalet gelişimci soğukça dalga geçti: “Sadece izle, bir çay içme zamanı bile olmadan binlerce uzman tarafından parçalara ayrılacak. O kurtlar tarafından yiyilmeyi bekleyen kayıp bir kuzu gibi. Mezarı bile olmadan ölecek!”

 

İnsan uzman dudak büktü ve tersledi: “Ovadayken Li Qiye tek hamlede bin kişiyi öldürdü ve bunu şimdi de yapabilir. Sayı avantajı varsa ne olmuş? Biri yeteri kadar güçlüyse sayıların bir önemi olmaz!”

 

Insanlar Li Qiye'yi desteklerken hayalet gelişimciler kendileri için konuşuyordu. Birçok hayalet Li Qiye'nin parçalara ayrılmasını istiyordu.

 

Sonuçta on binlerce hayaletin bir insan küçüğü öldürememesi büyük bir utançtı.

 

Hayalet kabileleri kendilerini Kutsal Cehennem Dünyası'nın egemenleri olarak görüyordu, ama bu da gerçeğe oldukça yakındı. Eğer bugün bir insan küçüğe kaybederselerse otoriteleri saldırı altında olacaktı.

 

“Sakin Nehir Hayalet Hükümdarı, Yeraltı Dünyası Kuyu Kemik Şeytanı, Oniks Dağı Ceset Kralı, Sekiz Katliam Cennetsel Egemeni...” Tepelerde toplanan uzmanlar arasında tanınanlar olduğundan bu konuda konuşmalar yapılıyordu. “Bay Di Zuo bile bir Ölümsüz İmparator Yaşam Hazinesi getirmediği sürece bu kadar düşmana karşı gelemeyebilir. Aksi halde son gülen olmayabilir.”

 

Orada toplanan hayaletlerin hepsi güçlüydü. Genç dâhiler farklı bir konuydu ama şaşırtıcı olan şey önceki nesilden ve hatta Zor Dao Çağı sırasında Cennetsel Egemen olan büyük karakterlerin de orada olmasıydı.

 

Diğer ırklardan olan uzmanlar da oradaydı. Prenses'in verdiği ödül çok cömertti, bu nedenle diğer ırklardan olanlar da ava katılmıştı.

 

Sadece uzmanlar buna katılmamıştı. Bu Li Qiye ile tüm hayalet ırkı arasında bir savaştı. Li Qiye'ye saldıran bir insan uzman Kutsal Cehennem Dünyası'ndaki diğer insanlar tarafından dışlanırdı.

 

Li Qiye çok sayıda bakışın altında yavaşça yaklaştı. O yakınlaştıkça dağlarda saklanan uzmanlar da nefeslerini tuttu. Bu gergin atmosferde kendi kalp atışlarını bile duyabiliyorlardı.

 

Li Qiye tepelerin önünde durdu. Bakışları ile herkesi süpürürken her zamanki gibi sakindi. En sonunda bakışları gökyüzündeki savaş arabasında oturan prenseste durdu.

 

Prensesin buz gibi soğuk bir ifadesi varken keskin bakışlarını Li Qiye'ye çevirdi. Gözleri bıçak parıltılarını andıran bir öldürme arzusu ile doluydu.

 

“Ah, sen İlahi Kıvılcım Prensesi misin?” Li Qiye ona bakıp gülümseyerek konuştu: “Buradayım, teke tek mi yoksa birlikte mi savaşmak istiyorsunuz? Her iki seçenek de bana uyar.”

 

Prenses Li Qiye'ye doğru soğukça baktı ve öldürme arzulu bir ses tonu ile konuştu: “Düşmanlara karşıyken süreci umursamam. Tek önemli olan şey önümde secde mi edeceksin yoksa başını önümdeki masaya mı koymam gerekecek!”

 

“Korkarım ki ikisini de yapamazsın.” Li Qiye kudretli ordunun önünde gülümserken konuştu: “Sana bir öneri vereyim? Göklerin köşesine kadar toz ol ve ben de bir şey olmamış gibi davranayım.”

 

 

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr