Bölüm 653: Kaybolan Kokun

avatar
3960 12

Emperor’s Domination - Bölüm 653: Kaybolan Kokun


 

Bölüm 653: Kaybolan Kokun

 

Li Qiye nazikçe dev bambuyu okşadı ve zihninde iç çekmeden edemedi. Aniden sebepsiz yere üzüldü ve mırıldandı: “Bu dünyadaki her şey mükemmel olamaz. Her ne kadar daon bir duyguya dönse de bu neden senin için iyi bir şey olmasın ki? On milyonlarca yıl sadece göz açıp kapayıncaya kadar geçer. Denizlerin dutluğa dönüşmesini izleyebilirsin ve dünyadaki tüm sorunlar da bu yıllarda duman olup yok olur."

 

Ağaçtan gelen yeşil ışıklar hafifçe hareketlendi ve sanki Li Qiye'yi dinleyip cevap veriyor gibiydi.

 

Nazikçe ağaca yaslandı ve gözlerini kapadı. O anda sakin ve kaygısızdı, zihni nadir bir huzur anı kazanmıştı. Birçok şey milyonlarca yılda geçip gitmişti. Her ne kadar Dokuz Dünya’da elini sallayarak bir fırtına oluşturabilse de, her ne kadar basit bir hareketi sonsuz ırkı katledebilse de, her ne kadar kızgınlığı dünyayı titrestse de ve her ne kadar gözlerinin durumu gece ve gündüzü değiştirebilse de... Son milyonlarca yıldır birçok şeyi yapmak zorunda kalmıştı. Öldürmek, savaş, komplo, girişimler, yetenekleri eğitme…

 

Milyonlarca yıldır derin uykuda olduğu zamanların dışında asla uyumamış gibiydi. Zaman yavaşça geçiyor gibi görünüyorken her an sonsuzluk gibiydi.

 

Şu an huzurlu şekilde rahatça oturuyordu. Buradaç ok fazla şey düşünemsine gerek yoktu; bir şeye karşı uyanık ve tetikte olmasına da gerke yoktu. Her ne kadar çok sayıda sırrı olsa da şu an rahatlayabilirdi.

 

Dev bambu da oldukça sessiz görünüyordu. Yeşil ışığı nazik hale gelmişti ve sessizce Li Qiye'yi koruyor gibiydi.,

 

Uzun süre sonra Li Qiye gözlerini açtı ve düşüncelerini yeniden düzenledi. Bambu ağacının çevresinde yavaşça yürürken gülümsemeden edemedi.

 

Yolun yarısına geldiğinde nazik bir ışık yayan bir gölet gördü. Yaklaşmadan önce bile bedenine derinlemesine işleyen su buharını hissedebilyordu.

 

Göletteki su ağacın yaşlı kökünden damlayan çiğ toplanmasıyla oluşmuştu. Bu yaşlı kökün çiyinin toplanarak bir gölet oluşturması çok uzun zaman almıştı.

 

"Bu dünyadkai herkes Ölümsüz Nektar hakkında konuşuyor, ama kaç tanesi onu gördü ki? Kaç kişi 'Ölümsüz Nektar'ın sadece bir isim olduğunu biliyor ki?" Li Qiye gölete baktıktan sonra kıkırdadı.

 

Bu Dev Bambu Ülkesi'nin Ölümsüz Nektarı'ydı. Nesillerdir ülkedeki birçok kişi efsanevi Ölümsüz Nektarı bulmayı denemişti, ama hepsi başarısız olmuştu. Ülkenin her yerinde arama yapılsa da kimse onu bulamamıştı.

 

Ölümsüz Nektar sadece bir isimdi. Sadece bilmeyenler buna Ölümsüz Nektar derlerdi. Aslında Ölümsüz Nektar’ın birçok türü vardı ve sıralamadaki farklılık da oldukça büyüktü.

 

Li Qiye gölette oyalanmadı. Nektar göletinin çevresinde ilerlemeye devam etti ve en sonunda küçük bir kulübenin önünde durdu.

 

Bu klübe çok büyük değildi ve oldukça basitti. Ancak milyonlarca yılın ardından sanki hiç değişmemiş gibiydi, hala eskisi kadar temiz ve parlaktı.

 

Çok sayıda görüntü zihninde ortaya çıkarken bu küçük kabine baktı. Su kadar nazik ve canlı genç bir kız... Bu manzarada kendini kaybederken milyonlarca yıl geçmesine rağmen sanki daha dün gerçekleşmiş gibiydi.

 

"Gıcırtı." Kapıyı açtı ve afallamış şekildeyken o sene şefkatle haykırılan 'genç efendi' sözünü hala duyabiliyordu. 'Genç efendi' sözü onu mutlu etti!

 

Bu oda hala temizdi ve masa ile sandalyeler hala aynıydı. Duvardaki kitaplıkta düzgünce yerleştirilmiş kitaplar vardı.

 

"Yan'er... Onlardan vazgeçememişsin." Li Qiye gülümsemeden edemedi. En sonunda usulca iç çekti ve çaresiz, üzgün bir ifade ile konuştu: "O yıllar uzun sürdü... Sonsuz dünyaya hükmettiğim zamanlarda bazı kişiler yapamayacağım hiçbir şeyin olmadığını söylüyordu. Ancak gerçek şu ki hatırlanamayan zamanlardan beri sayısız hayal kırıklığı oldu. Çok sayıda kişi tarafımdan ayrıldı ve istesem bile onları yanımda tutamadım."

 

Bu sessiz küçük kulübenin içinde Li Qiye'nin gözleri her köşede akan bir nehir gibiydi. Bu yer bir zamanlar onun varlığı ile doluydu.

 

Haberi bile olmadan birçok eski yazıtın olduğu kitaplığın yanına geldi. Onlardan bazılarını açmadan edemedi.

 

Gözlerinin önünde eski manzaralar ortaya çıkarken sözcükleri kolayca okudu. Sanki geçmiş ona çarpmıştı ve sanki dün gibi olanları yeniden yaşıyordu.

 

Eğer Madam Zi Yan bu eski yazıtları görseydi ruhu korkudan bedenini terk ederdi, çünkü bunların hepsi Dev Bambu Ülkesi’nin asla aktarılmamış sırlarıydı. Bazıları ülkesinin sahip olmadığı erdem kanunları ve tekniklerdi.

 

Li Qiye bu sırları gelişigüzel okudu, onun için büyük şeyler değillerdi. Dev Bambu Ülkesi'ne ait olan erdem kanunları ve tekniklerin çoğunluğu ondan gelmişti. Sadece küçük bir kısmı öncülleri tarafından oluşturulmuştu.

 

O zamanlar öncülleri sadece sıradan bir kızdı. Li Qiye onun yanında kalmasına izin vermişti ve ona üstün sanatlar öğretirken büyük dao yolunda ilerletmişti.

 

Çeşitli kısıtlamalar nedeniyle onu potansiyel bir Ölümsüz İmparator olarak eğitememişti. Yine de Li Qiye'nin yanında kalmış ve günlük ihtiyaçlarını karşılayıp ona hizmet etmişti. Li Qiye o zamanlar en iyi teknikler ile onu eğitmiş ve elinden geleni ona vermişti.

 

Her ne kadar Ölümsüz İmparator olamasa da hayatı ve yetenekleri aşırı korkutucu ve tamamen cennete karşı geliciydi.

 

Li Qiye nazikçe kitaplıktaki yazıtları geçti ve onları yerine koydu.

 

Pecerede bir guqin* vardı. Bu manzara Li Qiye'nin nazikçe iç çekmesine neden oldu. Önüne oturdu ve derin bir nefes alıp duygularını sakinleştirdikten sonra elini kaldırıp rahatlık ve özgürlük hissi taşıyan bir şarkı çaldı.

 

(Ç.N: Bir çeşit çalgı aleti. )

 

Melodi büyüleyiciydi ve tonu Li Qiye'yi geçmişe götürüyordu. O zamanlarda Yan'er'in müzik yeteneği de onun tarafından öğretilmişti. Aklında bir şey olduğunda Yan'er onun için çalardı. Şimdi ise bu eski şarkıyı bir kez daha çaldığında unutulamayan geçmişi bir kez daha düşünmeden edememişti.

 

Biraz zaman geçti ve şarkı sonunda bitti. O anda Li Qiye duraksadı ve nostalji içinde kayboldu. Manzara aynı kalsa da kişiler gitmişti.

 

***

 

Bambu Bahçesi’nin dışında Madam Zi Yan on sekiz şeytan hükümdarı çağırmıştı. Ani emri aldıkları an oraya doğru hareket etmişlerdi.

 

Aynı anda hükümdarlar ve kendisi dışında kimsenin simya bahçesine girmemesini emretti. Şu an tüm bahçenin tamamen karantinaya alınmış olduğu söylenebilrdi.

 

"Bu... Bu gerçek olamaz!” Madamın sözlerini duyan Kartal Şeytan Hükümdar derin bir nefes alıp şok olmuş bir ifade sergilemeden edemedi.

 

Aslında diğer tüm hükümdarlar da korkmuştu. Onlara göre bu imkansız bir meseleydi.

 

"Bu... Bu nasıl olabilir? Milyonlarca yıldır süregelen efsanelere göre öncülümüz dışında kimse Bambu Bahçesine giremez." Antik Çam duygusal bir şekilde ifade etti.

 

Her ne kadar Madam Zi Yan'ın kesinlikle yalan söylemediğini bilseler de bu meseleye inanmakta zorluk çekiyorlardı.

 

Nesillerdir Dev Bambu Ülkesi'nin yenilmez Erdemli Örnekleri bile Bambu Bahçesi’ne girmeyi deneseler de başarılı olamamışlardı. Ancak Li Qiye gibi isimsiz bir yabancı elini kolunu sallayarak oraya kolayca girebilmişti.

 

Eğer bu sözleri Madam Zi Yan söylemeseydi hükümdarlar buna inanmazlardı.

 

"Zorla girmedi, bir protal yolu ile içeri girdi ki bu da ilahımızın onu kabul ettiği anlamına geliyor." Madam Zi Yan ciddi bir tonda konuştu.

 

Hükümdarlar şaşkınlıkla birbirine baktı. İçlerinden biri konuştu: "Bu inanılmaz... Ülkemiz birçok bilge yönetici ve dahi üretse de hiçbiri Bambu İlahımız tarafından kabul edilmedi. Ancak şu an bir yabancı girebildi. Sadece inanamıyorum!”

 

"Majesteleri, şimdi ne yapmalıyız?” Başka bir hükümdar sormak zorunda kaldı.

 

O noktada tüm hükümdarlar Madam Zi Yan'a bakıp emirlerini bekliyordu. Bir yabancı bambu ilahları tarafından kabul edildiğinden biraz çaresiz hissetmişlerdi.

 

Madam Zi Yan hükümdarlara ciddi bir şekilde baktı ve konuştu: "Hükümdarların herhangi bir görüşü var mı? Söyleyebilirsiniz."

 

Antik Çam konuşmadan önce bir süre düşündü: "Majesteleri, bana göre tek taş ile iki kuşu öldürmek güzel bir şey. Genç Asil Li'nin simya daosu eşsiz, bu nedenle onu burada tutmak bizim için aşırı zor. Ama şu an ilahımızın kabulü ile belki de onu burada tutabiliriz."

 

"Majesteleri Kardeş Antik Çam’ın görüşünü doğru buluyorum." Simyacı hükümdar konuştu: "Ülkemizden kimse uzun süredir ilahımızın kabulünü edinemediğinden Genç Asil Li yapabildiğine göre bu Dev Bambu Ülkesi ile kadersel bir bağı olduğu anlamına geliyor. Belki de bu göklerin iradesidir, belki de cennetteki öncülümüz çağrımıza kulak verip tüm ırkların tepesinde gururla durma şansı vermiştir!”

 

“Genç Asil Li'nin simya yeteneklerinin üstüne bir de ilahımız tarafından kabul edildiğini düşünün! Belki de ülkemiz Genç Asil Li tarafından görkemli bir zirveye ilerleyecektir. Majesteleri bana göre bu son derece iyi bir alamet ve ülkemizin sevinmesi için iyi bir neden."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr