Li Qiye, Nan Huairen’e cevap verdi:

“Tabii ki, söz ağızdan çıktı bir kere!”

Koruyucu Mo ve Nan Huairen birbirlerine göz kırptı ve sonunda Nan Huairen kekeledi:

“A-Ama o Yaşlı Öküz Ülkesinin Prensesi ve Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın soyundan.”

“Yani?”

Li Qiye kadim bir kuyunun dibindeki su kadar sakindi.

“Küçük Nan Huairen hala zirveye ulaşmamışsın, daha kırk fırın ekmek yemen lazım.”

Nan Huairen ve ustası sessiz kalmıştı, ne diyeceklerini bilemiyorlardı. “Yani?” sözcüğü çok kısa ve basitti, ama ne çeşit bir kibre ve özgüvene sahip bir insan bunu söyleyebilirdi?

Li Shuangyan sadece Dokuz Aziz Şeytan Kapısının soyundan ve Yaşlı Öküz Ülkesinin Prensesi değildi. Aynı zamanda Kral Fiziğine, Kral Yaşam Çarkına ve Aziz Kader Sarayı’na sahip bir dahiydi. Müthiş yetenekli biriydi.

Ne yetenek ne de dış görünüş açısından, Li Shuangyan Büyük Orta Bölge’deki kimsenin altında kalmazdı. Ona aşık erkekler sıraya dizilse ülkede boydan boya uzanan canlı bir duvar olurdu.

Buna rağmen Li Qiye’yi tatmin etmemişti. Ona ancak kılıç hizmetçisi rolünü biçmişti. Eğer bu söyledikleri duyulursa kim bilir kaç kişi Li Qiye’yi öldürmek için gelirdi.

Nan Huairen ve Koruyucu Mo’nun, Li Qiye’nin kibrine karşı ellerinden bir şey gelmiyordu. Bu ilk kez karşılaştıkları bir durum değildi. Sakince iç çektiler. Bunu altı büyüğe rapor edecek cesaretleri yoktu.

“Büyükler bunu biliyor mu?”

Koruyucu Mo kafasını iki yana salladı:

“Bunu rapor etmedim. Rapor etmeden önce seninle konuşalım demiştik.”

Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’ndan döndüklerinde usta ve öğrencisi bir ikilemde kalmıştı. Li Qiye ve altı büyük arasında kalmışlardı ve Li Qiye’yi seçmişlerdi. Diğerlerine göre bu garip bir karardı, ama Koruyucu Mo bunu enine boyuna düşünmüştü.

“O zaman büyüklere rapor edin!”

Li Qiye başını onaylar gibi salladı ama bu konunun pek umurunda olmadığı belliydi.

Bu çağdaki herkes için Dokuz Aziz Şeytan Kapısı ve Li Shuangyan çok değerli olsa da, Li Qiye için onlar bir hiçti. Li Shuangyan ne kadar yetenekli olursa olsun, Li Qiye’nin gözünde Ölümsüz İmparatoriçe Xiu Xhu ile kıyaslanamazdı bile.

Li Qiye’nin tepesinden ayrıldıktan sonra Koruyucu Mo bu mesajı hemen birinci büyüğe iletti. Birinci büyük Elder Gu bu haberi duyunca yerinde duramadı.

“Ne, Prenses Li mi geliyor?”

Soğukkanlı Li Qiye’nin aksine birinci büyük şok içindeydi.

Koruyucu Mo bu bilginin doğruluğunu tasdikleyince, birinci büyük odada volta atmaya başlamıştı; kalbi heyecandan güp güp atıyordu.

Koruyucu Mo çaktırmadan iç çekti, aralarındaki fark çok büyüktü; haberi duyduğunda Li Qiye’nin mimikleri bile oynamamıştı, ama karşısındaki birinci  büyük son derece ciddi ve heyecanlıydı. Şüphesiz, birinci büyük bu evliliğe çok değer veriyordu.

Sonunda birinci büyük sakinleşince, sakince buyurdu:

“Li Qiye’ye haber gönderin, düzgünce hazırlansın ve Prenses Li’yi karşılasın.”

“Hemen!”

Koruyucu Mo da aptal değildi, bu haberi kendisinden önce Li Qiye’ye söylediğini birinci büyüğe söyleyemezdi.

“Ayrıca diğer Büyükleri, Koruyucuları ve öğrencileri de bilgilendirin. Prenses Li’nin gelişi için çok ciddi bir karşılama seremonisi hazırlamalıyız. Bu süreçte hiç kimse en ufak hata yapmayacak, anlaşıldı mı?”

Birinci büyüğün emirleri ciddiydi.

Koruyucu Mo derhal emirleri kabul etti ve başka bir şey söylemedi. Eğer bu olay önceden olsaydı, herkes gibi Koruyucu Mo da bu evliliğe çok önem verirdi. Ama Li Qiye’nin etkisiyle olaylara bakışı değişmişti. Li Qiye gibi o da Dokuz Aziz Şeytan Kapısı ile birleşmenin kalıcı bir çözüm olmadığına inanıyordu. Ana yol sadece gücün kendisinden geçiyordu.

Kuşkusuz Koruyucu Mo, aynı zamanda Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın şu anki durumunda olası tehlikelerle baş edebilecek başat güçten yoksun olduğunu ve tarikatı tekrar şanlandıracak güçleri olmadığının farkındaydı.

“Prenses Li’nin tarikatımıza gelişi bir yana, peki ya evlilik meselesi ne olacak?”

Emirlerini verdikten sonra, birinci büyük sorularına devam etti. O da şu anki Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın çok zayıf olduğunun farkındaydı. Yeni bir başlangıç için arkalarında Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın gücüne ihtiyaçları vardı.

Bu yüzden bu evlilik planı başarılı olmalıydı. Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın yeniden canlanması için garanti olurdu.

“Bu konu…”

Koruyucu Mo nereden başlayacağını bilmiyordu. İşin aslı, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı büyüklerinin birinden duyduğuna göre, eğer Li Qiye o gün Dokuz Aziz Şeytan Kapısı tarikatında kalmayı tercih etseydi, Prenses Li ile evliliği çoktan tamamlanmış ve mesele kapanmış olacaktı.

“Ne yazık ki sadece Prenses ve Şeytan Kral bu sorunun cevabını biliyor.”

Koruyucu Mo’nun söyleyebileceği tek şey buydu. Bu ağzını fazla açamayacağı bir konuydu.

Birinci büyük derin bir nefes alıp sakinleşti ve konuştu:

“Emrimi Li Qiye’ye iletin; söyleyin ona Prenses Li buradayken, elini sıcak sudan soğuk suya değdirmesin. Kesinlikle prensesin memnuniyetsizlik duymasına izin veremeyiz. Prensesin kalbini kazansın. Doğru zaman geldiğinde de prensese teklif etsin. Eğer prensesi evliliğe ikna ederse, tarikat onu güzel bir şekilde mükafatlandıracak!”

Birinci büyük o kadar fazla şey sıralamıştı ki, Koruyucu Mo donup kalmıştı. Li Qiye prensesle evlenmek istemiyordu bile. Prenses onu takip etmeyi kabul etse bile onu sadece bir kılıç hizmetçisi yapmak istiyordu. Tabii bunu birinci büyüğe söylerse karşısındaki adamın çileden çıkacağını bildiğinden sessiz kalmıştı.

“Emredersiniz!”

Koruyucu Mo, birinci büyüğün emirlerini teyit etti. Kesinlikle bu emirleri Li Qiye’ye iletecekti, ama biliyordu ki Li Qiye bu emirlere bir taraflarıyla gülecekti.

Günün akşamında, Li Shuangyan’ın ziyareti ile ilgili haberler tüm tarikata yayılmıştı. Herkes heyecan içindeydi.

Özellikle de genç erkek öğrenciler herkesten daha heyecanlıydılar. Daha önce prensesi görmemiş olsalar bile, hakkında söylenenleri herkes biliyordu. Yaşlı Öküz Ülkesinden Prenses Li, Dokuz Aziz Şeytan Kapısı’nın soyu. Güzelliği ve yetenekleri eşsiz bir kadın.

Adeta herkesin hayallerindeki bir tanrıçaydı, Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın erkekleri için sevginin vücut bulmuş haliydi.

Kıdemli öğrencilerden biri lafa girmeden edemedi:

“Tanrıça Li’nin Büyük Orta Bölge’nin en güzel kızı olduğunu söyleyebilirim. Beş yıl önce, Yaşlı Öküz Ülkesinde bir görevdeydim. Sadece kısa bir anlığına onun yüzünü gördüm, ama garanti ederim ki bu gözlerin gördüğü en güzel kızdı.”

“Prenses Li’nin ziyareti! Belki biz de kalbini kazanmak için bir şans elde edebiliriz!”

Başka bir genç öğrenci hayaller alemine dalmıştı:

“Tip ve yetenek açısından ben de Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nda fena sayılmam. Eğer dikkatini çekebilirsem, başım göğe erebilir. Hatta gelecekte bu sayede Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın tarikat ustası bile olmak hayal olmaz!”

Haberin yayılmasıyla tüm erkek öğrenciler gaza gelmişti; bazıları titizlikle yeni elbiseler seçiyordu. Özellikle Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın yetenekli sayılan öğrencileri, Gerçek Zırhlarını ve Gerçek Hazinelerini kuşanmıştı.

Ertesi gün, Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın tüm öğrencileri Dao Geçidinin önünde toplanmıştı. Altı büyük de koruyucularla ve bölüm liderleriyle beraber oradaydı. Tarikattaki herkes bu karşılamaya katılmak zorundaydı.

Tüm öğrenciler en gösterişli kıyafetlerini giymişlerdi, kız öğrenciler bile elbiseler içindeydi.

Normalde sadece üst kademedekiler Dao Geçidinin üzerinde durabilirdi ama bugün bir istisnaydı. Bugün iki kişi Li Shuangyan’ı karşılamak için geçitte duruyordu.

Birisi günün kahramanı Li Qiye ve diğeri de Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nın dahisi olarak bilinen Leng Shizhi.

Leng Shizhi yirmi yaşındaydı. Yakışıklı bir yüze ve fit bir vücuda sahipti, yüzünde de dahiliğinin aurasını etrafa yayan bir gülümseme vardı.

Leng Shizhi, ikinci büyük Cao Xiaong’un öğrencisiydi. Üçüncü nesillerin arasındaki en yetenekli öğrenci olarak kabul ediliyordu.

Leng Shizhi neredeyse yirmi yıldır Cao Xiaong’un emri altındaydı ve şu an Savaşçı Örtüsü aşamasındaydı. Bu genç yaşında böyle güçlü bir gelişimi düşüşte olan Temizleyici Tütsü Antik Tarikatı’nda başarmasıyla, gerçekten de dahi denilmeyi hak ediyordu.

Eskiden ikinci büyük Cao Xiaong, hırsla ve azimle tarikat ustası olma yolunda giderken, Su Yonghuang aniden belirmişti ve onun karşısında tarikatın başı olma şansını kaybetmişti. Bu olay hep rüyalarına giriyordu.

Ama bugün, Su Yonghuang’ın bir varisi yoktu. Cao Xiaong tüm kaynaklarını Leng Shizhi’yi eğitmek için kullanmıştı ve böylece kolayca liderlik koltuğunu kapacaktı. Leng Shizhi’nin ana öğrenci olmasını istiyordu, ama Su Yonghuang bunu reddetmişti. Birinci büyük de Leng Shizhi’yi desteklememişti. Kalbindeki ikinci nefret de bu yüzdendi.

Li Qiye şu an ana öğrenci olsa da Cao Xiaong bunu desteklemiyordu, onun gözünden Li Qiye sadece oksijen israfıydı. Li Qiye bu haliyle kendi öğrencisine rakip olamazdı. Tarikat ustalığını hak edecek biri varsa bu Leng Shizhi’ydi.

Bu yüzden Prenses Li ‘nin ziyareti konusunda Cao Xiaong özellikle öğrencisini öğütlemişti. Eğer Leng Shizhi bu altın fırsatı değerlendirip Li Shuangyan’ın gönlünü kazanırsa, tarikat ustası olma yolunda karşısında kimse kalmazdı. Büyükler, hatta tarikat ustası bile buna karşı çıkamazdı.

Yani bugün Leng Shizhi özel olarak güzel giyinmişti, ışıklar saçan bir hazine olan bir kıyafeti giymişti, ayağındaki botlara minik beyaz bulutlar eşlik ediyordu, belinde Yeşim Mücevherlerden Sekiz Hazine vardı, sanki Yüce Dao’nun sesi duyuluyordu. Hazinelerle sarılmış tüm bedeni muazzam bir baskı yayıyordu.