Bölüm 48 : Dao Eğitimi Yaşam Öğretisi (2)

avatar
11950 40

Emperor’s Domination - Bölüm 48 : Dao Eğitimi Yaşam Öğretisi (2)


 

Bunun tek açıklaması – Li Qiye’nin eşsiz ve kıyaslanamaz bir Fiziğe ulaşmasıydı! Karşıladığı tekme Li Shuangyan’da daha önce tatmadığı derin bir etki bırakmıştı.

 

Kafası karmakarışık halde, olduğu yerden bir süre kımıldayamadı. Bu süre boyunca aklından bir sürü düşünce geçiyordu.

 

İkinci gün, Li Qiye bir kez daha dövüş salonunda belirdi ve tepedeki yerine oturdu. Talim alanında üç yüz öğrenci toplanmıştı ama bu sefer öğrencilerden çıt bile çıkmıyordu.

 

Artık öğrencilerin Li Qiye’den ne kadar korktuğu tahmin bile edilemezdi. Önceki gün sopayı yemişti. Böyle bir acıyı tekrar düşünmeleri bile tüylerini diken diken yapmaya yetiyordu.

 

Bununla birlikte, Yılan Cezalandırma Sopası müthişti. Derilerinde aldıkları darbelerden morarıklar olsa da, kemikler ve kaslar üzerinde hiçbir yara yoktu. Li Qiye bunları üstüne birçoğunu yumruklamıştı da. Altın şifa macununun etkisiyle ertesi gün kalkmalarına mani olacak en ufak şey kalmamıştı.

 

Dün neredeyse hepsi Li Qiye tarafından epey korkutulmuştu. Bu yüzden bugün Li Qiye kendilerini tepeden süzünce bir çoğunun kalbi güp güp atıyordu. Kimse gözlerine bakmaya cesaret edemiyordu.

 

“Çok güzel, benim hakkımda şikayet edebilecek kardeşlerim mevcutmuş.”

 

Li Qiye gülümsedi ve devam etti:

 

“Ancak, şikayetlerini dile getirecek cesareti olan var mı?”

 

Birçok öğrenci korkuyla birbirine bakıyordu, Li Qiye’nin parıldayan gülümseyişi kalplerini germişti.

 

“Bir kişi suç işleyince cezasını da çekmeli. Seni şikayet eden bendim.”

 

Luo Fenghua ayağa kalkıp yüksek sesle konuşmuştu. Luo Fenghua vücudunda çok ciddi yaralar olmadığından ayağa kalkabiliyordu ama yüzü tıbbi macunlarla kaplı olduğundan, yakışıklı yüzü görünmüyordu.

 

Li Qiye koltuğundan aşağı indi ve ışık saçan bir gülümsemeyle Luo Fenghua’ya baktı. Başını salladı ve konuştu:

 

“Cesaretli insanları, her zaman takdir etmişimdir. Genç kardeş Luo da hiç şüphesiz takdir edebileceğim biri. Ancak, benim otoritemi sorgulamaya cüret ettin ve bunun sonuçlarının ne olacağı konusunda aydınlandın. Genç kardeş Luo bugün de mi geri geri sürünmeyi ya da başkalarının sırtında taşınmayı istiyorsun?”

 

Sözünü bitirdiğinde, yavaşça Yılan Cezalandırma Sopasını çıkardı.

 

Li Qiye’nin elinde Yılan Cezalandırma sopası ile gülümsemesini görünce, kız erkek fark etmeksizin tüm öğrenciler nefesini tuttu.

 

“Haz… Gene bu hazine… Ne tür bir yeteneği var?”

 

Luo Fenghua’nın beti benzi atmıştı ama gene de sırtı dik bir şekilde duruyordu. Yüksek sesle konuştu:

 

“Eğer yetenekliysen, benimle gerçek bir maça çıkmalısın! Gerçek tekniklerle!”

 

Bir aptal bile, Li Qiye’nin elindeki sıradan sopanın bir hazine olduğunu anlardı.

 

“Gerçekten benimle bir maça mı çıkmak istiyorsun?”

 

Li Qiye önündeki Luo Fenghua’ya baktı ve gülümsedi.

 

O an Luo Fenghua’nın görmek istemediği tek şey Li Qiye’nin ışık saçan gülümsemesiydi. Li Qiye’nin tavrına bakınca, biraz kararsız kalsa da. Sonunda dişlerini sıktı ve cesaretini topladı. Yüksek sesle konuştu:

 

“Bu doğru, eğer yetenekliysen gerçek teknikleri kullanarak benim karşıma çık. Eğer benden güçlüysen, daha fazla konuşmayacağım.”

 

“Genç kardeş Luo biraz dövüşmek istiyorsa, o zaman dövüşmek gerek.”

 

Li Qiye gülümseyerek Yılan Cezalandırma Sopasını indirdi ve Luo Fenghua’ya bakarak konuştu:

 

“Ben büyük kardeşinim, ilk hamleyi yapmam uygun olmaz. Önce sen başla.”

 

Luo Fengshua Li Qiye’nin sopasını indirdiğini görünce heyecanlanmıştı. Kılıcını çıkardı ve yüksek sesle konuştu:

 

“Güzel, biraz dövüşeceğiz.”

 

Sözünü bitirmesiyle Luo Fenghua kılıcını yatay bir şekilde tuttu ve hemen dikkatli bir savunma pozisyonuna geçti. İlk hamlesi savunma olacaktı.

 

Luo Fenghua, Li Qiye’den korkuyordu bu yüzden savunmaya geçmişti.

 

“Biraz yetenek var.”

 

Li Qiye karşısındaki dikkatli savunma formunu inceledikten sonra gülümsedi. Aniden, Yaşam çarkı belirdi ve kan enerjisi döndü. Bir tekme attı.

 

Bir “pop” sesi duyuldu, bir tekme ile, Luo Fenghua’nın savunma duruşu dağılmıştı. Tüm bedeni üç metre uçtu, kılıcı darbeyle beraber kırılmıştı. Yere yapıştıktan sonra ağız dolusu kan tükürdü.

 

“Çatır” Luo Fenghua yere düşmeden önce bir kırılma sesi duyulmuştu. Göğsündeki kemiklerden biri kırılmıştı. Yerde yatarken kan tükürüyordu ve gözleri kararıp bayıldı.

 

Cehennemi Bastıran Ölümsüz Fizik! Li Qiye’nin gelişimi dünyadaki en güçlü ve yenilmez Fizikti! Bir tekme, on bin dağın ağırlığına sahip, bu tekmeyi yemeyen gücü hayal edemezdi.

 

Tüm öğrenciler şok olmuştu. Üç yüz öğrencinin arasında Luo Fenghua’nın gelişimi en yüksek seviyede değildi ama sıralama olarak en üstlerdeydi. Li Qiye’nin bir tekmesini bile karşılayamamış mıydı? Nasıl mümkün oluyordu bu?

 

“Bu tekmenin arkasında ağırlığımın onda biri vardı, ama buna rağmen karşılayamadın, meydan okumaya yetecek kibrin varmış.”

 

Li Qiye yavaşça ayağını indirirken böyle söylemişti.

 

Bu tekmesinde Li Qiye merhamet göstermişti, gerçek gücüyle vurmuş olsaydı, Luo Fenghua kesinlikle ölmüş olurdu.

 

Yan tarafta Nan Huairen yavaşça başını iki yana sallıyordu. Yarım yıl önce, büyük kardeşi daha gelişime başlamamıştı bile, ona rağmen Du Yuanguang’i ve Xu Hui’yi parçalara ayırmıştı. Şimdiyse gelişim yapıyordu. Luo Fenghua farkından olmadan mermiye kafa atıyordu.

 

Nan Huairen, Li Qiye’nin emri olmadan, Luo Fenghua’yı uyandırdı ve kırılan kemiğini yerine takmaya yardım etti, biraz gümüş tıbbi macun sürdü ve geri taşıdı.

 

“Görünüşe göre sizi terbiye etmek için hala Yılan Cezalandırma Sopası’nı kullanmam gerek. Bu kadar tehlikeli değil sonuçta.”

 

Li Qiye tekrar sopasını çıkarıp rastgele öğrencilere doğrulttu:

 

“Sen, gel bakayım. Eğer yeteneğin varsa hepsini göster burada.”

 

“B-Bü-Büyük kardeş, b-ben şikayette bulunmamıştım, yemin ederim hakkınızda hayıflanmadım.”

 

Li Qiye ciddi bir ifadeyle başını salladı ve konuştu:

 

“Onu biliyorum, ama ikinci dersimizin konusu tekrar benden dayak yemeniz. Tabii kaçmayı deneyebilirsiniz. Ama eğer yakalanırsanız, dünden on kat fazla döverim sizi. Bu yüzden laflarıma inanmanızı öneririm, yoksa sonuçları kötü olur.”

 

Öğrencinin başka şansı yoktu, çekinerek öne çıktı ve titreyerek konuştu:

 

“Büyük kardeş, lütfen acıyın.”

 

“Merhamet dileyeceğine bunu kendi çabanla kazan! Tam gücünde bir darbeyle dayak yememek senin elinde.”

 

Li Qiye gözleri kapalı halde gülümsüyordu. Konuşmasını bitirdiği anda ani bir vuruş geldi.

 

Başka şansı olmayan öğrenci, dövüşmek zorundaydı.

 

“Bam… Bam… Bam…”

 

Öğrenci, Li Qiye’nin karşısında iki teknikten fazlasına dayanamadı. Kısa sürede Yılan Cezalandırma Sopası ile yere mıhlanmıştı ve Li Qiye üstüne çıkıp, öğrenciyi acıya dayanamayacağı hale gelene kadar rahat rahat dövmüştü. Ama düne kıyasla daha iyiydi durum, en azından kan yoktu.

 

“Sen, sen, sen…”

 

Li Qiye birkaç öğrenciyi işaret etmişti:

 

“Hepiniz gelin.”

 

“Bam… Bam… Bam….”

 

Birçok teknik gelmişti, üç yüz öğrenci bir kez daha Li Qiye tarafından yerden kalkamayacak şekilde dövülmüştü. Gerçek ya da sahte birçok inleme sesi talim alanında yankılanıyordu. Ama aldıkları darbeler doğrudan kemik iliklerineydi. En azından bugün Li Qiye acımasızca dövmemişti, ortalık kan revan içinde kalmamıştı ama bu tür bir acı gene de işkence gibiydi.

D.N: Atmazsam olmazdı :D https://www.youtube.com/watch?v=lRUoQBiy1Fc

 

“Küçük çocuklar yakalandı!”

 

Li Qiye başını iki yana sallayarak sessizce durumdan yakınmıştı, sonrasında arkasını döndü ve gitti.

 

Üçüncü gün, Li Qiye tekrar ortaya çıktı. Üç yüz öğrenci alana çağrılmıştı. Li Qiye’nin beklentisi dışında olan şey ise, önceki gün göğsündeki bir kemiği kırılan Luo Fenghua’nın da gelmiş olmasıydı.

 

İki gün arka arkaya dövüldükten sonra, üç yüz öğrencini Li Qiye’nin karşısındayken bir hayalete bakıyormuş gibiydiler. Kalpleri korkudan tir tir titriyordu ve Yılan Cezalandırma Sopası bir süredir kabuslarına giriyordu.

 

Bu anlaşılabilir bir şeydi. O yıl, Ölümsüz İmparator Min Ren ve onu, dokuz cennet ve on yeryüzünde takip eden yenilmez generaller de gençliğinde Yılan Cezalandırma Sopası’nın tadına bakmıştı. Cennetin İradesini alıp Ölümsüz İmparator olduktan sonra bile bazen o eski anıları düşünüp duyguyla doluyordu.

 

“Üçüncü dersin konusu hala sizi dövmek!”

 

Li Qiye öne çıktı ve tekrar ışıl ışıl gülüyordu.

 

Li Qiye’yi duyunca öğrenciler titremeden duramadı. Zaten iki defa dövülmüşlerdi, bu korku yüzünden bacaklarını hissedemez hale gelmişlerdi.

 

“İlk kim geliyor?”

 

Li Qiye gülümsedi ve üç yüz öğrenciyi süzdü. Birçok öğrenci tir tir titriyordu. Bir adım geri çekilmişlerdi.

 

“Ben.”

 

Sonunda ilk öne çıkan tekrar Luo Fenghua oldu. Doğruldu ve yüksek sesle konuştu:

 

“Ben geliyorum!”

 

Daha sonra da geniş bir kalkan çıkardı.

 

Luo Fenghua zekiydi. Bugün, tahta sopanın saldırılarını def etmek için özellikle geniş bir kalkan getirmişti.

 

“Cesaretin var, hatta biraz da akıllısın.”

 

Li Qiye başını salladı ve gülümsedi.

 

“Bam… Bam… Bam…”

 

İşin sonunda Luo Fenghua, kaderinden kurtulamayıp dövülmüştü. Eğer Yılan Cezalandırma Sopası bir kalkanla durdurulabilecek bir şey olsaydı, Li Qiye onu gidip Şeytan Ormanı'ndan almakla uğraşmazdı.

 

Li Qiye, Luo Fenghuayı fena dövmüştü, taze kan kıyafetlerini lekelemişti. Ayakta duramayacak kadar dövüldükten sonra yerde acı içinde yatıyordu.

 

Li Qiye’nin merhametsiz davranışı karşısında tüm öğrencilerin yüz ifadesi değişmişti ama kimse bir şey söylemeye cesaret edememişti.

 

“Kesinlikle akıllısın, ama bunu yanlış yerde kullandın. Bir parça zeka, bilgiye dönüşür. Bir dahaki sefere kafanı daha iyi kullanmak isteyeceksin. Bu sefer seni fena dövdüm ki, kafanı daha iyi kullanasın.”

 

Li Qiye rahat bir şekilde konuşmuştu.

 

Bugün de tüm öğrenciler Li Qiye tarafından dövülmüştü. Bu sefer Li Qiye önceki güne göre çok daha acımasızdı. Birçok öğrenci kan içinde yerde yatıyordu ve ayağa kalkmalarına imkan yoktu.

 

Dördüncü günde Li Qiye gene normalmiş gibi konuştu:

 

“Dördüncü ders hala öncekiyle aynı; sizi dövmek. İlk kim geliyor?”

 

Bu sefer tüm öğrenciler birbiri ardına geri adım attı. Kimse ilk çıkmak istemiyordu. Önceki gün cesaretini sergileyen Luo Fenghua bile öne çıkmaya cesaret edemedi.

 

“B-ben, ben geleceğim.”

 

Sonunda on sekiz yaşındaki bir genç kalktı. Bu genç saf gözüküyordu ama gene de vücudu sağlamdı.

 

“Adın nedir?”

 

Li Qiye gence bir göz attı ilk izlenimi oluşmuştu. Her dövdüğünde diğer öğrenciler kaçmaya çalışıyordu ama bu öğrenci vazgeçmiyordu. Her seferinde sopaya karşılık vermeye çalışsa da, yere düşüyordu ve umutsuzca ayağa kalkmaya çalışıyordu. Mentalitesi fena değildi. Bu da Li Qiye üzerinde, sığ olmadığına dair bir izlenim bırakmıştı.

 

Öğrenci başını kaşıdı ve nazikçe konuştu:

 

“Saygıdeğer büyük kardeş, adım Zhang Yu.”

 

“Neden ilk sen öne çıktın?”

 

Li Qiye soruyu gülümseyerek sormuştu.

 

“B-Büyük kardeş mutluyken bizi dövüyorsun, mutsuzken gene dövüyorsun. Ne yaparsak yapalım dövüyorsun. Yani bizi sadece dövmek istiyorsun. Bundan kaçamayacağımıza göre… İ-İlk olmam çok da önemli değil.”

 

Zhang Yu konuşurken biraz kekelemişti.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr