(Bölümün Müziği : youtube.com )
Bölüm müzikleri o bölüm için arka planda hoş gidebilecek müziklerdir. Kısım müzikleri ise bölümün o kısmında dinlemesi güzel olabilen müziklerdir.
Protales ırkının -bir insan boyundaki yaratıklardır. Portalesler genellikle dağ yamaçlarında ya da bataklık kıyılarında yaşarlar- yaşadığı, ticaretin pek fazla olmadığı, yerel halkın kendi geçimlerini sağlayacak, tarım gibi ürünleri kendileri yetiştirdiği bir köyde, fakir bir ailenin ilk ve tek çocuğu olarak dünyaya geldi.
Ares'in babası Allard, bir demircide usta olarak çalışmaktadır. Ares'in annesi Matilda ise bir büyücüdür.
Allard hayatı boyunca Ares'in güçlü bir şövalye olmasını istedi fakat Matilda ise oğlunu bir büyücü olarak yetiştirmek istedi. Matilda, kendisinin birini eğitecek kadar güçlü ve deneyimli bir büyücü olmadığını bildiğinden oğlunu; kendisinin de büyücü olmasını sağlayan, Kadim Büyücü Dragoslav'ın yanına götürmeye karar verdi. Matilda, eşi Allard'ın bu teklifi kabul etmesi için haftalarca hatta aylarca onu ikna etmeye çalıştı fakat Allard büyülerin ne kadar güçlü ve bir o kadar da tehlikeli olduğunu bildiğinden her zaman reddetti.
(Kısım Müziği : youtube.com )
Bir gün Allard, temizlenmiş bir zindanda takımıyla beraber ganimet aramaya çalışırken gözden kaçan eski, küçük ve kirli taşlarla üstü kapatılmış bir kapıyı keşfetti. Amaçları sadece kapının arkasına ufak bir göz atmaktı. Baktıklarında ise içi boş beyaz ve bir o kadar da düzenli bir oda buldular. Zindanın tamamı zaten temizlendiği için güvenli bir şekilde girebilirlerdi. İçeriye giren birkaç arkadaşı odanın içindeki büyük tahta bir sandık olduğunu gördüler ve ganimet hırsıyla hızlıca sandığı açmaya kalkıştılar. Sandığı açtıklarında ise odanın girişi sert bir şekilde üstlerine kapandı ve onlarca Katayi -insanlardan yarım metre kadar uzun ancak ince, daha çok bıçak kullanan çevik bir sınıftır- düştü. Allard dışarıda kalanlardandı. İçerideki büyük kargaşayı duyduktan sonra kapıyı açmaya çalıştı. Yanlarındaki en güçlü arkadaşı Tusan, Allard'ı kenara itip var gücüyle kapıyı kaldırdı. Sert bir tonda "Siz ileriden gidin. Yaşlı ben, belki biraz tutabilirim." diye bağırdı.
Allard ve bir arkadaşı hafif açılmış kapının altından hızlıca kayarak girdiler. Tam girdikleri sırada kapı hızlıca tekrardan kapandı. Kapıyı tutan arkadaşının acı içerisindeki bağırışlarını duydu. Allard kapıya fazla dikkatini veremedi ve odanın içerisine baktı. Katayiler çok çevik hareketleriyle arkadaşlarına darbe üstüne darbe indiriyorlardı. Arkasından baltasını çıkardı ve etrafa sallamaya başladı. Göz yaşları, kan ve ter içerisinde arkadaşlarının önünde bir bir can verişini izledi. Her ne kadar vursa da, Katayiler daha güçlü bir şekilde saldırıyorlardı. İlk önce sırtından bir darbe yedi. Bir darbe daha. Ve bir darbe daha.. Sonunda yere yığıldı. Katayiler üstüne üstüne gelirken tüm azmini kaybetti. Kafasını yere koydu. Eliyle cebini karıştırdı ve eskimiş, belli olmayan bir fotoğraf çıkardı. Gözlerini yavaşça kapadı. Gözünden bir damla yaş akarak hayata gözlerini yumdu.
Allard'ın ölümünün haberini alınca Matilda, yere yığıldı. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Ares'in ise kanı donmuştu. Kaskatı kesildi. Aile, birkaç hafta kendilerine gelemediler. Ne yemek yiyebildiler ne su içebildiler. Köyden evlerine gelen birkaç kişiyi bile ağırlamayı reddettiler.
1-2 ay sonrasında Ares, her geçen gün kendini daha da toparlanmaya zorladı. Annesini hayatta tek başına bırakamazdı, öyle biri değildi. Yardımcı olamazsa, yük olmamalıydı. Bir gece tüm parasını annesinin yatağının yanına bırakıp evden gizlice kaçtı. Hava yağmurlu, şiddetli bir şekilde olmasa da damlalar düştüğü yeri yakıyor, belki de Ares'e öyle geliyordu. Ormanın derinliklerine gidince üşümeye başladığını fark etti. Hava yağmurlu olduğu için aklına ısınmak için sadece yaprakları muazzam derecede kalın ve büyük olan ağaçların altına girmeyi tercih etti. Bacaklarını kendine doğru çekti ve iki büklüm şekilde kafasını dizlerinin üstüne koyarak uyumaya çalıştı.
(Kısım Müziği : https://www.youtube.com/watch?v=_S3AWqjkzUQ )
Uykuyla uyanıklık arasında hafifçe kabuslarına dalacakken ormanın derinlerinden gelen bir ses içini ürküttü. Başını bir anda havaya kaldırdı ve kafası üstündeki yaprağa çarptı. Bu biraz acıtsa da merakı acısını fazlasıyla dindiriyordu. Temkinli bir şekilde yavaş yavaş sesin merkezine doğru yaklaşmaya başladı. Ve yeniden, yeniden o sesi duydu. Bu sefer ses kesilmeksizin geliyordu. Her adımında sanki sesin şiddeti daha da artıyordu. Ares ne kadar geri dönmek istese de içindeki bir şeyler geri dönmesini engelliyordu. Belki de engelleyen şey içerden gelen değil, dışarıdan müdahale eden bir şeydi. Ağaçların arasından baktığında sesin şiddeti, katlanamaz bir hale gelmişti. Bir kapı gördü. Kapı ahşaptan yapılmış, üzerinde çeşitli insan figürleri bulunduran sıradan bir kapı gibi görünüyordu. Ancak kapı kupkuruydu. Ares etrafına hızlıca baktı. "Hey, orada olduğunu biliyorum! Çık ortaya!" diye bağırdı. Ormandan hiçbir yanıt gelmedi. Birkaç saniye sonra Ares tekrardan kafasını kapıya doğru döndürdü. Kapının hafif aralandığını ve içinden süzülen ışıkların yerdeki çimenlerin üstünde farklı renkte çiçekler açtırdığını fark etti. Kapı gittikçe daha da dikkatini çekmeye başladı. Yavaşça tekrardan yaklaşmaya başladı. Kapıyı kendine doğru yavaşça açtı. Kapının ışığı kendine vurduktan sonra içeriye girdi.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..