Usta yeniden ortaya mavi ışıklarla kaplı bir odada çıktı.
Sağ tarafına baktığında kafeslere sabitlenmiş birden fazla canavar vardı.
Boyutları ortalama olarak 4 ila 8 metre aralarında olan canavarlardan vahşi bir baskı oluşturuyorlardı.
Bu baskıyı hisseden 1 yıldızlı astsubaylar yere dizleri titreyerek çöküp yalvarmaktan başka şansları kalmazdı.
Ölüm auraları ve vahşi baskıları ortamdaki basıncı arttırmıştı.
Kafeslerde olsalar da Usta'nın geldiğini hissedince titremeye ve kendilerini koruma içgüdüleri ile anlık yaptıkları içine kapanma hareketini yapmışlardı.
Usta göz gezdirdikten sonra kafeslere küçük bembeyaz enerji topları atmaya başladı.
Topları gören canavarlar tepki vermeden sabit durmaya başladı.
Toplar kafeslere çarptığında kafeslerde bulunan zincirler gerginleşerek tüm hayvanları sabit tuttu.
Odayı biraz gezerek canavarlardan bir kaçından gen örnekleri aldı.
Moss Bear denilen 12 metrelik dev bir ayı türü olan canavarın kafesinin önüne geldi.
Askıda kalan hayvanın gen örneğini almak yerine Likras'ın yeni oluşmuş genlerinden birazını enjekte ederek karışmasını bekledi.
Canavarda pek bir değişim göremeyince giderek başka bir kaç canavarda daha denedi.
Moss Bear dışında denediği ilk canavar dik kutu şeklinde gövdesi olan uzun bacakları ile 20 metreyi aşan garip biçimli bir canavardı.
Canavar gen enjekte edildikten 5-10 dakika sonra acıklı bir çığlık kopararak titremelerle dikkat çekti, gövdesindeki tüylerde garip bir beyazımsı enerji çıkarak baskılamaya çalışsa da titremeler arttı.
Titremelerle bir kaç damarın patlaması beraberinde geldi.
Canavar acıklı çığlıklar eşliğinde ölmek üzereyken Usta eliyle bir kaç hareket yaparak burgaç oluşturdu, burgacı canavara doğru göndererek canavardan morumsu ve siyahımsı bir enerji dalı çıkarmaya başladı.
Burgaç enerjiyi içine çektikçe canavar rahatlıyor titremeleri azalıyordu. Siyah ve morumsu enerjiyi içine çeken burgaç gittikçe küçülüyor ve top haline geliyordu. Tüm enerjiyi çektikten sonra burgaç başka enerji gelmediğini fark edince kağıt gibi dümdüz hale geldi.
Dümdüz hale geldiğinde siyah enerjinin kutu canavardan geldiğini belli edecek şekilde aura yayıyor ancak mor enerji de ise Moss Bear'ın benzeri bir aura yayıyordu.
Usta Moss Bear harici denediği her canavardan benzer sonuçlar alınca kafesteki tüm canavarlarda deneme kararı aldı.
Tüm canavarlar benzer sonuçlar versede 4 tanesi hariç hepsi ölecek duruma gelmişlerdi.
Bu 4 tanesi Mor parıltı olarak adlandırılan atmaca benzeri bir canavardı,
Diğeri Anlık Hız olarak bilinen çita türüne benzer bir canavardı.
Diğerleri kısaca Kas Babunu ve Usta'nın bizzat evrimleştirdiği hatta oluşturduğu denebilecek Bembeyaz sekizgen yapıya sahip ancak bacakları olmayan sadece bembeyaz kılları olan canavardı.
Kolları ve bacakları olmasa da kılımsı yapımsı sertleşip yumuşayabiliyordu.
Usta neden bu canavarların gene uyum sağladığını anlamasa da az çok tahminleri vardı.
'Babun ve Ruhsuz'u anlayabiliyorum birisinin gen oranı %99'8 oranında benziyor uyum sağlaması normal, Ruhsuz içinse her şeye uyum sağlayabilir hele ki ana taşları ben ve Likras olunca normal.
Ancak Mor parıltı ve Anlık hızı anlayamadım, gen oranları sadece Anlık Hız ile &77'6 benziyor olsa da ,Mor parıltı %22'3 oranında benziyor.
Acaba ana nokta gen olsa da etkileyecek asıl olay Likras'ın gen evrimi olayı mı ? Hmm biraz daha uğraşacak gibiyim '
......
Likras yerde yatıyor olsa da bedeni sürekli titriyor ve surat kasları sürekli kasılıp gevşiyordu.
Onu şuan ki haliyle birisi görecek olsa muhtemelen sürekli gülüp mimik değiştiren bir deli olarak düşünürdü.
Bedeni tamamen kılsız olsa da mor kıllar çıkmaya bedenini kaplamaya çalışıyordu.
Ancak kıllar sürekli küçülüp büyüyordu. Eğer uyanık olsa kaşıntıdan ağlayabilecek duruma gelebilirdi. Usta'nın bilinçsiz bırakması da bu nedenle gibiydi.
Bedeninde sadece aura ve kıllar oluşup geri gitmiyordu. Kasları tendonları hatta hücre sayısı anlık olarak bölünüp birleşiyordu.
Morumsu hücreler bedeninde oluşsa da beyazımsı hücrelerle çarpışarak bir parçasını yutan beyaz hücre ya tamemen beyaza dönüyor ya da tamamen mor rengine bürünüyordu.
Bedeni anlık uzuyor genişleyip kısalıyordu. Bu sebeple anlık olarak bedeninde bir sürü yırtıklar oluşsa da beyaz ve mor enerjiler çıkarak anında kapatıyordu.
Sürekli değişen bedeni iç organlarına etki ederek tek yerine çift mideye ve kalp gibi her organının sayısı 2 ye katlanmaya başlamıştı.
Ancak bedeni her organından 2 tane ye yetecek alan bulamıyordu.
Bu yüzden beden büyümek yerine hücreler küçülerek kan yapısını küçültmeye oradan iç organlarının boyutunu küçültmeye başlamıştı.
Organların boyutu tamamen yarıya inmiş neredeyse tek organ varken oluşan alan kadar yer kaplıyorlardı.
Tek olan organı sadece kafasında olan organlardı .
Kolları gibi uzuvlarının sayısının artması yerine hücre sayısı artarak boşlukları doldurmaya ve kas liflerini oluşturmaya başladılar. Tendon ve kas liflerinin sayısı artmaya başladıkça bedeni güçlenen Likras garip bir değişime uğradı.
Usta'nın deneylerde bıraktığı garip enerji küremsi bir yapıya dönüşerek burgaç oluşturdu.
Burgaç oluşan tüm organları ve hücreleri içine çekerek kapandı.
Midesinin üstünde duran küçük boşlukta Bir kaç milimden oluşan garip bir enerji küresi vardı .
Enerji beyin ile bir bağlantı kurarak istediği zaman açılabilecek bir cep boyutuna dönmüştü .
Bu sayede bedeni insan halini koruyabilse de bir canavar gücünü taşıyabilecekti.
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..