Bölüm 123: Saygı ve Korku

avatar
4340 4

God and Devil World - Bölüm 123: Saygı ve Korku


Çeviren ve düzenleyen: Arthas

Yue’nun emrini alan White Bones’un gözlerinde ruh alevi parladı. S1 sombilere ilerlerken savaş bayrağını taşıyan bir general gibi duruyordu.

White Bones’un hızı ile aralarındaki 100 metrelik mesafe saniyeler içinde kapandı. Baltasını sallayarak zombiyi ikiye ayırdı. Simsiyah dokular, çürümüş organlar ve kirli kan her tarafa sıçradı.

White Bones bir saniye bile durmadan yoluna devam etti. Baltasını yandaki iki S1’e doğru sallayarak kafasını uçurdu.

Chen Wang ve diğerleri, White Bones’u şok içinde izliyordu. Gözleri inanamazlıkla dolmuştu. Neredeyse bütün araştırma grubunu yok eden bu canavarlar şu anda tek bir kişi tarafından öldürülmüştü. Bu hemen kabul edebilecekleri bir şey değildi.

Chen Wang, White Bones’a bakarken “Kaptan Yue, bu arkadaş da kim? Çok güçlü!”dedi.

Chen Wang, White Bones’un güçlü olduğunu, kapıdaki iki nöbetçiyi de indirdiğinde anlamıştı fakat bu kadar absürt bir şey beklemiyordu.

Yue kayıtsızca “Adı White Bones, hadi gidiyoruz.”dedi. S1’lerden düşen Hayatta Kalma Paralarını topladı. Her şeyi aldıktan sonra uzun adımlarla köyün girişine ilerledi.

Zombilerin seviyesi düştükçe eşya düşürme oranlarıda azalıyordu.

Chen Wang ve yanındakiler içerinin ne kadar dehşet verici olduğunu bildikleri hâlde Yue’yu takip ettiler.

Köyün içindeki zombiler yabancılara hemen tepki verip dışarı çıkmıştı. Ortalama yüzer zombili birkaç grup vardı.

“Çok fazla insan yiyen canavar var!”

Chen Wang ve diğer genç adamlar şu ana kadar Yue’yu takip etmişlerdi fakat daha fazla bacaklarına söz geçiremiyorlardı. Yüzleri bu kadar çok zombiyi bir arada görmekten kireç gibi olmuştu.

Bir zombi ile bin zombi arasında çok büyük fark vardı. Birini yetkilelere bile bildirmeye gerek yokken diğeri tüm Chen Ailesi köyünü yok edebilirdi.

Yue onlara doğru gelmekte olan zombilere baktı. Silahını kaldırdığı anda birkaç zombinin alınlarda kanlı delikler oluşmuştu.

White Bones ise tam bir katliam tanrısına dönüşmüştü. Tek bir darbesi ile dört zombiyi harcıyor ve baltasını hiç durmadan savuruyordu. Geçtiği yollarda kandan bir nehir oluşmuştu.

Yue da hemen White Bones’un arkasındaydı. Gözüne kestirdiği her zombi iki saniyeye kalmadan tam ölü duruma geçiyordu.

Greenie’nin gözleri zombileri gördüğü anda keskin bir ışıkla dolmuştu. Kanatlarını vura vura, penguen yürüyüşü ile ileri atılmıştı. Zombi grubuna varırı varmaz, keskin gagası ile zombilerin beyinlerini incelemeye almaya başladı.

Zombiler onun etrafında bir daire oluşturduğunda ise kanatlarını çırparak kısa hayatlarını son saniyelerinde uçmalarını sağladı. Greenie hâlâ genç olsa da mutant canavarlardan biriydi ve avlanma içgüdüsü eşsizdi. Zombiler ona yaklaşamadan düşüyordu.

Yue, White Bones ve Greenie eşsiz bir savaş takımıydılar. Zombilerin tamamu kısa sürede onlar tarafından temzilenmişti. Yue, Chen Wang ve diğerlerini zombilerin cesetleri tarafından tıkanan yolu açmaları için görevlendirdi.

(Arthas Notu: Niye kasabanın içinden geçmek yerine etrafından dolanmadılar acaba?)

Chen Wang ve diğerlerinin yüz ifadeleri transa girmiş gibiydi. Zhang Aile Köyünün bu kadar kolay temizlendiğine inanamıyorlardı.

‘Çok güçlü!’ Chen Wang, Yue’nun arkasında yürüken düşünebildiği tek şey buydu. Yue kadar güçlü birini gördüğü ilk seferdi. Başlarda Yue’ya rehberlik etme konusunda isteksiz ve şüpheliydi fakat şimdi tamamen emindi.

Yue sadece yolu açmıştı, tüm köyü temizlememişti bu yüzden hâlâ etrafta aylak aylak gezen birkaç zombi vardı. Bu zombiler doğal koruyucu etkisi göstererek yabancıların Chen Ailesine girmesini engelleyecekti.

Chen Ailesinde 30 tane güçlü kuvvetli avcı vardı ve bunlar kısa bir eğitimden sonra elit askerlere dönüşebilirdi.

Chen Wang’ın rehberliği altında küçük grup Pisi Balığı Geçidinde sorunsuzca geçtiler. Ardından birkaç patika yolu daha aşıp sonunda ana yola ulaştılar.

Yürürken Yue, yanındaki Chen Wang’a “Taştan At Kasabasına ne kadar kaldı?”diye sordu.

Chen Wang kısa süre düşünüp “Yaklaşık beş kilometre kadar kalmış olması lazım.”dedi.

O sırada yolun yanından bir silah sesi geldi.

Yue ‘nun kaşları kırışmıştı. O tarafta Big Cliff Köyünün olduğunu öğrendikten sonra bir göz atmaya karar verdi.

Kısa süre sonra görüş alanlarına bir otobüsi bir Hummers ve bir Jeep girdi. Normalde bu araçlar birkaç zombiyi kağıttan bir uçak gibi uçurabilirdi fakat zombiler çok kalabalıktı. Zombi kalabalığı yüzünden araçların etrfı sarılmıştı ve hareket edemiyorlardı. Zombilerin sürekli çarpan bedenleri ise zaten yavaş olan hızlarını iyice düşürüyordu.

Kısa süre sonra daha fazla ilerleyemeyip zombiler tarafından parçalanacakları umutsuz bir gerçekti.

Yue bu sahneyi gördükten sonra “Siz burada bekleyin, şuradakileri kurtarıp geleceğim.”dedi.

(Arthas Notu: Havalara bak.)

Chen Wang ve diğer beşli kafalarını sallayıp beklediler. Mevcur durumları ile o zombi kalabalığına dalmak kesin ölüm demekti.

Yue uzun adımlarla zombi kalabalığına doğru ilerledi. Aralarında 100 metre mesafe kalınca durdu ve silahını çıkarttı. Ateşlediği kurşunların tamamı istisnasız bir biçimde zombilerin kafasını deliyordu.

Yue iki yanında duran White Bones ve Greenie’ye bakmadan “İnsanları oradan çıkartın!”dedi.

Yeterince duyduk gerisini bize bırak gibi havalara giren White Bones ve Greenie zombilere doğru ilerlemeye başladı.

(Arthas  Notu: Sınavlar bittiğine göre haftalık üç bölüm düzenimize geri dönebiliriz. Keyifli okumalar.)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44234 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr