Bölüm 127: Long Hai Şehri Misafiri

avatar
4264 4

God and Devil World - Bölüm 127: Long Hai Şehri Misafiri


Çeviren: Arthas

Yue, Xia Yue’nun sözlerini keserek “Yeter. Bizimle gelip, biz kampı ve silahları bulana kadar misafirimiz olacaksın. Ardından seni ve arkaşını serbest bırakırız. Bu süre boyunca en azından yaşayacağınızı garanti ederiz.”dedi.

Yue’nun hâlâ ciddi bir yarası vardı. Vücudu normal bir insanın kini çoktan aşsa bile yeni bir kampı keşifte askerlerine liderlik edemezdi. Şuanki öncelikleri Yue’nun yaralarını iyileştirmek olmalıydı. Eğer zirve durumuna dönerse kendi başına bile yüzlerce normal zombi öldürebilirdi.

Greenie ise White Bones ve diğer beş gelişimcinin yardımıyla Hummera’ın üstüne taşınmıştı.

Otobüs’ün motorunun yanması ile demir yığını olmaktan başka işe yaramayan bir şeye dönüşmüştü. Bu yüzden de esirlerin PSA gözcülüğünde yürümekten başka şansı yoktu.

 

Lu Wen endişe dolu bir yüzle Yue’nun kucağına atladı. Mutluluk gözyaşları istemsizce gözlerinden akarken “Büyük kardeş Yue! Yaşıyorsun!”diye bağırıyordu.

Gou Yu ise Yue’nun kucağındaki Lu Wen’i fesat gözlerle izliyordu. O da Yue’nun kucağına atlamak istiyordu fakat şuan bunu yapacak durumu yoktu.

“Tamam, tamam ben iyiyim. Wen Wen benimle gel.”

Yue, Lu Wen’i severken onu Greenie’nin olduğu yere doğru götürdü.

Yue herhangi bir vitality puanı olmayan Greenie’yi göstererek “Hemen iyileştirme yeteneğini kullan.”dedi.

Lu Wen, Greenie’yi merakla incelerken, yakınına doğru ilerledi.

Küçük, yeşil kuş ne kadar uysallaştırılmış olsa da hâlâ vahşi bir hayvandı ve Yue’nun hakkında bir şey söylemediği herkese saldırması normaldi. Doğal olarakta gagası Lu Wen’e doğru yıldırım hızıyla ilerledi.

Yue, Greenie’nin öldürme arzusunun hissederek, geç olmamasını umarak bağırdı.

“Dur! O da bizden biri!”

Yue’nun emrini alan Greenie saldırısını yarıda keserek uysalca Lu Wen’e baktı. Ve bakışları gittikçe yumuşadı. Mutantlar konuşamasa da eski dünyadaki hayvanlardan en az on kat daha zekiydiler. İyi ve kötü arasındaki farkı kolayca ayırt edebilirlerdi.

Greenie’nin mutant olmasından dolayı iyileşme hızı bir insanınkinden yüksekti. Ayrıca Yue ona Hayat Kurtaran Bitkilerden de vermişti. Ek olarak da Lu Wen iyileştirme yeteneğini kullanınca yarası yarı yarıya iyileşmişti.

Lu Wen yavru kuşa bakarken “Büyük Kardeş Yue, kuşunun ismi ne?”dedi.

Lu Wen, bu yavru kuştan gerçekten hoşlanmıştı. Ona ‘Akbaba Kahramanlarının Dönüşü’ dizisindeki büyük kuşu hatırlatıyordu.

(Arthas Notu: Akbaba Kahramanları.)

Yue gülümseyip “İsmi Greenie.”dedi.

“Neden böyle bir isim verdin ki?”

“Tüyleri ve kendisi falan yeşildi. Bende Greenie olarak çağırmak mantıklı olur diye düşündüm.”

“İsim vermekte çok yeteneksizsin hahahaha.”

“Ha ha ha! Cough cough!”

(Arthas Notu: Cough=Öksürme ses efekti.)

Yue gülerken omzundaki yaraya giren sancıyla öksürmeye başlamıştı.

Lu Wen endişeyle Yue’nun yanına doğru koşarken “Büyük kardeş Yue, sen, nasıl? Yaran hâlâ iyileşmedi değil mi?! Hemen geri dönelim dinlenmen lazım!”dedi. Birden aklına Yue’nun Yeşil Tüylü Kartal tarafından yaralandığı sahne düşmüştü.

Gou Yu da o tarafa doğru ilerliyordu. Gözleri Yue’yu izlerken endişeyle yaşarmıştı.

Yue, eliniz uzatıp Gou Yu’dan destek alarak odasına döndü.Taştan At Kasabasındaki başkana özel odada kalıyordu.

Yue dinlenirken ise Chi Yang yanındaki üç savaş ekibiyle ve bir PSA ile Chen Aile Köyüne giden yolu temizliyordu. Oradaki  herkesi kurtardıktan sonra ise Taştan Ata geri döndüler.

Taştan At Kasabası küçük bir yerdi. Birkaç demirci dükkanı dışında pek bir üretim atölyesi yoktu. Onlarda da Yue’nun kasabayı geri alırken kurtardığı üç demirci çalışıyordu. Kalkan, büyük bıçaklar ve tatar yayları gibi soğuk silahlar üretiyorlardı.

Z-Çağından önce bu kasabada birkaç bin kişi yaşıyordu. Bu da kasabanın büyük bir yiyecek stoğu olması demekti. Bu sayede ise Yue’nun üzerindeki yiyecek bulma korkusu büyük ölçüde azalmıştı.

Bu kadar yiyeceği bulduktan sonra Yue dağıtılan yiyeceklerin artırılması üzerinde bir politika izlemiş ve normal insanlara günlük üç kase sulu çorbanın yanında bir buğulanmış çörek vermeye başladılar.

Yue’nun izlediği politika çalışmazsan yiyemezsin üzerine değildi. Herkes yiyebilirdi fakat çalışmayanların yediği yemek onları sadece açlıktan ölmekten kurtarabilirdi.

Kasabanın altında küçük  bir kömür yatağı bile vardı. Ve bundan çıkarılarak birikmiş büyük bir mahzen dolusu kömür de bulunuyordu. Bu da tam kapasite kullanılırsa en az iki ay boyunca kasabanın gücünü arttırabilirdi.

(Arthas Notu: Gücünü arttırmak derken ne demek istedi hiç anlamadım ama böyle yazıyor.)

Yüz kadar kişi ise kasabanın etrafına demir ve kalay karışımı bir duvar örüyordu. Bu duvarlar modern savaşlar için en ufak bir önem taşımazken, zombilerle savaşırken hayati bir önem taşıyordu.

Her erkeğin ön safta durup zombilerle savşacak yüreği yoktu ki onlarda bu duvarın yapımına yardım etmek için gönüllü olmuşlardı. Duvarın inşaatında çalışan herkes ücret olarak fazladan bir buğulanmış çörek alıyordu. Bu da açlıktan artık insana bile benzemeyen insanlar için oldukça çekici bir ücretti.

Büyük bir kısım erkek ve kadın ise yanlardan geçen iki nehirde balık avlamaya başlamıştı. Günlük bir ton taze balık yiyecek stoğuna ekleniyordu. Ayrıca bazıları da yiyecek aramaya dağın arkasına gidiyordu.

(Arthas Notu: Bir ton derken mecaz yaptım.)

Yue, jendisine çarpmaya çalışan iki sürücüyü öldürmeyip deney faresi olarak kullanmaya karar vermişti. Birkaç düzine bitkiyi tattıktan sonra ise sonunda iki sürücü de zehirlenip ölmüştü. Fakat ölümleri onlarca yenilebilir bitkinin tanımlanmasına neden olmuştu.

Yue’nun yaraları ise Lu Wen’in iki günlük yoğun ilgisi sonucunda tamamen iyileşmişti.

Yue ve savaş takımları askeri kampı ele geçirmeye hazırlanırken beklenmedik bir misafir geldi.

Oldukça elit gözüken 30’lu yaşlarından büyük gözlüklü bir adam Yue’nun yanına getirildi. Adam gözlüklerini düzeltirken “Sen Yue Zhong olmalısın. Ben Kong Tao. Buraya Long hai Şehrini temsilen seninle müzakerede bulunmak için gönderildim.”dedi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr