Çeviren: Arthas

Masanın etrafında siyah beyaz ünifotmalı altı hizmetçi vardı. Yaşları farketmeksizin hepsinin ortak noktaları çok güzel olmalarıydı.

Zhang Jingwei de o kadınların arasındaydı.

Zhang Jingwei kardeşini masa da görür görmez şoka girmişti.

“Bu gerçekten Jing Qingqiao. Ama masa da ne işi var!?”

Sadece Zhang Jingwei değil diğer beş hizmetçi de masa da Zhang Jingqiao’yu görünce şaşırmıştı.

Lu Wen masaya oturan Zhang Jingqiao’ya bakıp kısık sesle “Tam bir tilki.”dedi.

Gou Yu’nun bakışlarında garip bir ışık vardı. Lu Wen’i sürekli olarak yakından izlediği için Yue ile baş başa kalabileceği çok fırsatı kalmıyordu. Başka bir kadının Yue’nun yatağına atlayacağını hesaba katmamıştı. Kalbindeki garip duyguyla uğraşmaktan ağzından bir laf çıkmıyordu.

Zhang Jingqia yemekten sonra Yue’ya nazikçe “Kardeş Yue, biraz daha ekmek ve süt alabilir miyim?”diye sordu.

Zhang Jingqiao normal bir öncelikli üye olsaydı sadece kendine verilen yiyecekleri kullanabilirdi. Daha fazlasını isteseydi dışarıya aramak için çıkması gerekirdi. Veya yaptığı bir hareketten dolayı ödüllendirilirdi.

Yue umursamazca “Nasıl istersen. Bir şeyler yemek istersen birisine söyle senin için hazırlasın.”dedi.

Yue yapısı olarak kadınlara karşı cimri davranamazdı. Bu malzemeler Lei Jiang şehrinden alınmış  Yue’nun gözünde artık pek bir değeri olmayan malzemelerdi.

Yue kahvaltıdan sonra Gou Yu ve Lu Wen ile masayı terketti. Nişan talimi, uzun bir koşu ve bir birliği dışarı çıkarıp zombileri temizlemekle geçen günleri doğal olarak çok yoğundu. O kadar yoğundu ki dünyalar tatlısı Gou Yu ile bile vakit geçiremiyordu.

Zhang Jingqiao kahvaltıdan hemen sonra biraz daha yiyecek getirterek kardeşine vermişti. Çocukluğundan beri ilk defa ablasına kendisi bakıyordu.

Zhang Jingwei biraz tereddütdükten sonra ekmeği ve sütü aldı. Bu yiyeceklerin çekiciliğine dayanamamıştı.

Yiyecekleri ve malzemeleri Xue Kashian tarafından alınmıştı. Kendilerin kalan tek şey yarı aç yarı tok yaşayabilecekleri kadar pilavdı. Sadece Xue Kashian ve en yakın arkadaşları ekmek ve süt gibi yiyecekleri tüketebilirdi. Yue’nun hizmetçisi olduktan sonra az biraz sebze ve arada balık yiyebilselerde yine ekmek ve süt tüketmemişlerdi.

Zhang Jingwei, Gou Yu ve Yue’nun ekmek yediğini görünce gerçekten de kıskanmıştı.

Zhang Jingwei’nin yediğini gören diğer hizmetçilerin gözleri kıskançlıkla doldu. Bu yiyecekleri uzun süredir tüketmemişlerdi.

Zhang Jingqiao diğer kadınların kıskanç bakışları altında sıcak bir banyo yaptı. Kendini tarif edilemez bir biçimde rahat hissediyordu. Özünde biraz faydasız ve asi biriydi zaten. Bu özelliklerinin dışında iyi biri denilebilirdi.

Saçları omzuna gelen kadın Zhang Jingqiao’ya kıskanç bir şekilde bakıyordu. İçinden “Ne büyüsüymüş! Bir gün tüm bunları koz olarak kullanacağım.”diyordu.

Hemşire ise Zhang Jingwei’nin ekmeği yemesini gözünü kırpmadan izledi.

--

Taştan At Kasabasına doğru gelen bir arazi yolundan siyah bir jeep yaklaşıyordu.

Girişte bekleyen muhafızlar jeepi görür görmez “Kimsiniz!? Hemen aracı durdurun yoksa sizi vuracağız!”dediler.

89 tip iki ağır makineli silah kapının üstünde montelenmişti. Bu silahlar bir jeepi kolayca parçarlarına ayırabilirdi.

Jeep hemen durdu ve dışarı çıkan Kong Tao, “Ateş açmayın! Long Hai Şehrinin temsilcileriyiz. Lideriniz Yue ile konuşmak istiyoruz.”dedi.

Kong Tao’nun sözlerinin ardından Chen Yao, Ji Qingwu ve Cai Xiao araçtan dışarı çıktı.

Ji Qing Wu’yu gören kapı görevlisi gülümseyip “Kaptan Ji, sizin adamlarınızdan biriydim. Lütfen girin.”dedi.

Askeri gören Ji Qing Wu’nun kaşları havaya kalkmıştı. İlk biraz gerilsede ardından gülümseyip “Sen Li Wancaisin.”dedi.

Li Wancai isimli adam Ji Qingwu’nun emrine verilen normal insanlardan biriydi. Yue ile tecrübe ettiği savaşlardan, geçirdiği zorlu eğitimlerden sonra dayanıklılığı ve kendine güveni artmıştı. Ji Qing Wu, Long Hai Şehrinde bile Li Wancai düzeyinde pek adam görmemişti.

Li Wancai gülümseyerek “Kaptan Ji, ah pardon artık size Bayan Ji Qingwu demeliyim. Bayan Ji Qingwu, ne yazık ki zamanlamanız çok kötü. Kaptan Yue biraz önce dışarı malzeme aramak ve zombileri temizlemeye gitti. Ben gidip bölüm şefi Li Manni’yi bilgilendireyim.”dedi.

Li Wancai sözlerini bitirir bitirmez topukları üzerinde dönüp Li Manni’yi bilgilendirmeye gitti.

“Sekreter Li? Li Manni bölüm şefi mi oldu?”

Chen Yao, Zhang Li, Wang Fang ve Cai Xiao duyduklarına inanamıyordu. Li Manni’nin yeri eskiden onlardan daha aşağıdaydı fakat beklenmedik biçimde bölüm şefi olabilmişti. Li Manni’nin aksine onlar sadece özel bölgede saklanmışlardı.

Çok geçmeden dört kadın; Li Manni, Zhang Xuan, Yuan Ying ve Zhang Xin kasabadan dışarı çıktı.

Zhang Xua’ın gözleri Chen Yao’yu görür görmez çakmak çakmak olmuştu. Koşarken “Yao Yao seni çok özledim!”deyip Chen Yao’nun boynuna atıldı. Öğrenci yurdayken çok yakın arkadaşlardı.

Chen Yao, Zhang Xuan’ın sırtına vurarken “Ben de seni özledim. Nasılsın?  Yue Zhong sana bulaşıyor mu?”dedi.

Zhang Xuan başını hayır anlamında salladı. Chen Yao’nun elini tutup “Hayır. Her zaman meşgül. Çok nadir görüyoruz onu. Ama Yao Yao sana anlatacağım önemli şeyler var. Şuan eğitim kolunun şefi benim. O küçük canavarların içinde en ufak bir okuma isteği bile yok. Okul boyunca hep tavuk gibi kaçmaya çalışıyorlar.”dedi.

Yuan Ying yüzünde bir gülümseme ile “Wang Fang, Long Hai Şehrinde nasılsınız?”diye sordu.

Yue ile kalan kadınların hepsi cevabını daha iyi duyabilmek için Wang Fang’e döndü.  Long Hai Şehir Hükümetinin nasıl bir yer olduğunu merak ediyorlardı.

Wang Fang tereddüt içinde sessizliğini sürdürdü. Yue ile kalanların temiz kıyafetlerini görünce yüzü bile kızardı. Onların kendilerden yüz kat daha iyi durumda olduğunun farkındaydı. Bu ayrılan kızların pişman olmasına sebebiyet vermişti. Wang Fang bu durumda konuşmak istemedi.

Cai Xiao gözleri dürüstlükle parlarken durumlarını açıklamaya başladı.

“Çok iyi sayılmayız. Kanunlar ve yönetim çok iyi değil. Bir yere çıkamıyoruz, bir yere gidemiyoruz. Sadece bize dağıtılan yiyecekleri yiyebiliyoruz. Sadece bu.”

(Arthas Notu: Mâlum okullar başlıyor. Haftada üç bölüm düzenimize geri dönüyoruz. Okuyan herkese teşekkürler.)