Bölüm 143: Kampa Geri Dönmek

avatar
3986 4

God and Devil World - Bölüm 143: Kampa Geri Dönmek


Çeviren: Arthas

Yue “Ne zaman gidiyoruz?”diye sordu.

Taştan At Kasabasında çokça erzakları olmasına rağmen bu erzak sıkıntıları yok demek değildi. Tarlalara ekilen tohumlar hâlâ filizlenmemişti. Bu da her yemek yediklerinde depodakilerin azaldığı anlamına geliyordu. Eğer tüm depo tükenirse erzak büyük bir sıkıntı olurdu.

Chen Yao bir saniye tereddüt ettikten sonra “Amcam, bir harekette bulunmadan önce seninle görüşmek istiyor. Amcamla görüşmek için kısa süreliğine Long Hai Şehrine dönebilir misin?”dedi.

Yue’nun kaşları çatılırken, bakışları puslandı. Sakince Chen Yao’ya bakmaya başladı. Politikacılar iyi savaşamasa da plan kurmakta uzman kişilerdi. Chen Jianfeng’in teklifini reddettikten sonra böyle bir davet gelmesi konuğu öldürmek için atılan bir yemden başka bir şey olmayabilirdi.

Chen Yao, Yue’nun sessiz kaldığını görünce hemen aklından geçenleri tahmin ederek “Hayatım ve şerefimle güvenliğini sağlamaya çalışacağımı temin ederim.”dedi.

Yue sessizliğini koruyup riskleri ve olası ödülleri tartmaya başladı. Eğer işin ucunda kendisinin bile kaçamayacağı bir durum varsa tabi ki oraya gitmezdi.

Yue’nun sessizliğini koruduğunu gören Ji Qingwu çekici ve buyurgan sesini kullanarak “Yue Zhong, bence bu teklifi kabul etmelisin. Seni hayatım pahasına koruyacağıma yemin ederim. Ben hayatta olduğum sürece ölmene izin vermem. Eğer bu ziyaret sana kurulan bir tuzaksa seninle birlikte savaşır ve gerekirse seninle birlikte ölürüm. Ve bir tuzak olduğu hâlde oradan kurtulabilirsek Chen Ailesini bırakıp hayatım boyunca seni takip ederim.”dedi.

(Arthas Notu: Yue’nun düşünceleri: “Lütfen tuzak olsun, lütfen tuzak olsun, lütfen tuzak olsun.”)

Ji Qingwu’nun sözlerini duyması üzerine Yue’nun gözlerinde garip bir ışık parladı. Boğuk bir sesle “İyi o zaman. Chen Jianfeng ile görüşmek için sizinle geleceğim.”dedi.

Ji Qingwu, Yue’nun aklında onu ilk savaşırken gördüğü zamanki vahşi zarafeti ile takılı kalmıştı.

Chen Yao, Yue’nun kolayca amcası ile görüşmeyi kabul ettiğini görünce bile çok mutlu olamadı. Kalbinin derinlikleri karışıklık ve hayal kırıklığı ile doluydu. Tek düşüncesi Yue’nun Ji Qingwu’dan gerçekten hoşlandığıydı.

Yue kararını verdikten sonra hızlıca tüm işlemleri halletti. Ve onunla gelecek bir grup insan seçti.

İki büyük kamyon, iki Hummer ve bir Jeep sırayla Yue’nun ve grubunun daha önce Long Hai Şehrinde kaldığı konuta giriş yaptı.

Şehirdeki tüm insanlar şaşkın bir biçimde gelen konvoya bakıyordu. Yakıtın ne kadar değerli olduğunu hepsi biliyordu. Öyle ki erzak aramaya çıkanlar dışında büyük çoğunluk gideceği yere bisikletle veya yürüyerek gidiyordu. Bazı hükümet yetkililerinin araç kullanma izni vardı. Bir de kuralların işlemeyeceği kadar yüksek mevkililerin çocukları araç kullanabilirdi.

Yue araçtan inip etrafına bakınca kendisinin ayrıldığı zamandan çok daha fazla insan olduğunu gördü. Her yer baştan savma çadırlarla dolmuştu. Küçük bir alana çok sayıda insan düşüyordu. Long Hai Şehri mülteci kampına dönmüştü.

Sıradan insanlar Z-Çağından sonra kalabilmek için sabit yer arıyordu. BU yüzden Long Hai Şehri’ni nüfusu her gün katlanarak artıyordu. Böyle bir kampın erzak tüketimi inanılmayacak boyutlardaydı. Bu yüzden Chen Jianfeng o ambarı ele geçirmek istiyordu.

Kong Tao arabadan iner inmez eliyle burnunu kapamıştı. Tiksintiyle çevresindekilere bakıp “Yue Zhong neden direkt olarak Özel Bölgeye sürmedi. Burada görecek neyi var ki?”dedi.

Kong Tao, Z-Çağından öncede Long Hai Şehrinde yüksek sayılabilecek bir mertebede hükümet adına çalışıyordu. Z-Çağında Chen Jianfeng’i takip edip pozisyonunu iyice yükseltmişti. Mülteci kampına benzeyen bu yerde bir gün bile kalmak zorunda kalmamıştı. Aslında tam anlamıyla bu insanlardan iğreniyordu.

Yue, Kong Tao’ya konuşman bitti mi der gibi bir bakış attıktan sonra “Taştan At Kasabasında bir duvar inşa ediyoruz. Ve biraz insan gücü sıkıntımız var.  Şef Kong Tao, bu insanlardan bir kısmını duvar inşaatında çalışmaları için almamda bir sıkıntı var mı?”dedi.

Kong Tao’nun gözleri Yue’nun her lafıyla biraz daha açıldı. Samimi bir sesle “Tabi ki sorun değil. Eğer buradaki insanları yeterli bulmazsan daha fazlası için sana bizzat eşlik ederim.”dedi.

Long Hai Şehrindeki nüfus basitçe çok fazlaydı. Her gün devasa miktarlarda yiyecek tüketiliyordu. Kong Tao da gözünde şehri kirletmekten başka bir şey yapmayan bu mültecilere en ufak bir insani duygu beslemiyordu. Onlar sadece ölü ağırlıktı. Erzak aramaya çıkacak cesaretleri veya başka bir alanda kullanılabilecek bir yetenekleri yoktu. Aralarındaki kadınlar güzel bile değildi. Çöple aynı değerdelerdi. Eğer Yue amele olarak çalıştırmak için nüfusun yarısını istese bile Kong Tao seve seve verirdi.

Ayrıca Kong Tao zeki bir adamdı. Eğer Yue’ya şimdi yardım ederse gelecekte Long Hai Şehrinin yanı sıra Yue’nun da desteğini alıp daha iyi bir yaşam sürebilirdi.

Yue yanında bekleyen Chen Shitou’ya dönerek “Yanına birkaç kişi al ve bana iki yüz kişi bulun. Yüz ellisi erkek ve ellisi çocuk olsun. Nedenini soran olursa Taştan At Kasabasındaki duvar yapımına destek için olduğunu söyle. Günde üç kâse un çorbası ve iki buğulanmış çörek yiyebileceklerini de belirt.”dedi.

Chen Shitou başıyla onaylayıp gitti.

 “Beni alın. Beni alın gerçekten güçlüyümdür!”

“Beni alın! Çok sıkı çalışırım. Eskiden hamaldım ağır işlere alışığım!”

Chen Shitou duyuruyu yapar yapmaz işe alınmak istenen yüzlerce kadın ve erkek tarafından etrafı sarılmıştı. Herkes bağırıyor ve yalvarıyordu. Sanki bir market açılış gününe özel her şeyi bedavaya veriyormuş gibi bir izdiham vardı.

Chen Shitou’nun işi bu durumda oldukça zorlaşmıştı.

Chen Shitou en son dayanmayarak “Sessiz olun ve beş sıraya ayrılın!”diye kükredi.

“Beni alın! Hem güçlü hem de çalışkanım!”

Chen Shtiou’nun bağırışının kalabalığın üzerinde en ufak bir etki olmadığını sağır ve kör biri bile rahatlıkla söyleyebilirdi. İnsanların işe alınmayacağım korkusu onları işe alacak olan kişileri bile dinlemekten alı koyuyordu. Z-Çağından beri insanlar sıra nedir unutmuştu. Daha iyi olanı kapmak için savaş gibi doğal dürtülerle hareket ediyorlardı.

Chen Shitou kalabalık üzerine geldikçe ne yapacağını daha da şaşırır oldu. Daha önce defalarca kez ölümle burun buruna gelmişti fakat böyle bir şeyi ilk defa yaşıyordu.

Yue bir adım ileri çıkıp “Bu yol işe yaramaz.”dedi. Soğukça kargaşa çıkaran insanlara bakıp “En azgınlarına kırbaç vurun ve sıraya girmelerini sağlayın. Bundan sonra sırayı kim bozacak olursa kırbaçlansın ve sıraları terk etmek zorunda kalsın.”dedi.

Altı tane Yue’nun direkt adamı olan askerler ileri çıkıp, ki en az sekiz seviye olmuşlardı, yılan derisi zırhlarının belinde asılı olan kırbaçlarla en azgın mültecileri kırbaçladılar.

Kırbaç, şlak sesiyle bir mültecinin göğsüne indi ve mülteci geriye doğru savrulup acıyla yere düştü. Bu korkunç sahneyi gören insanlar yavaşça sakinleşip beş sıraya ayrıldılar.

Yue sakinleşen kalabalığa bakıp “Sözümü dinlemeyen herkesi kırbaçlayın. Disiplin ve düzenin önemini iyice anlamaları lazım.”dedi.

Chen Shitou kafasını sallayıp “Anlaşıldı Kaptan Yue.”dedi.

Yao Yao, Yue’nun yanında dururken kalabalığa bakıyordu. Bir şeyleri hesaplıyormuş gibi bir duruşu vardı. Bu küçük lolita sessizce Yue’nun aracına doğru kaydı. Yue onu fark ettiğinde çoktan Long Hai kampına varmıştı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44264 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr