Bölüm 52.1 : Ye Paopao ve Bir Test (1)

avatar
7364 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 52.1 : Ye Paopao ve Bir Test (1)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing, Ming Wu ve Ming Hua’yla yaptığı konuşmalar sayesinde Cennetsel Şeytan Tarikatı hakkında biraz fikir edinmişti. Ancak bu Kuzeyin en Tepesi ya da Cennetsel Kar Dağı denilen yer neyin nesiydi ki?

 

Hiç şüphe yok ki, odasına güvenle dönüşü o beyaz giyimli genç kızın sayesinde olmalıydı. Acaba kendi 6-Cevherli haliyle nasıl 9-Cevherli Ming Wu’yu yenmişti? Ayrıca… Alexandrite Kedigözü Cevheri… Elementsel Cevheri gerçekten de Alexandrite Kedigözüydü!

 

Zhou Weiqing’in aklı dün geceki kıza gittiğinde bilinçsizce yutkundu ve kendi kendine mırıldandı: “O beyaz giyimli genç kız güzel ve canlı görünüyordu. Ne yazık ki beni bayılttığı için doğru düzgün bakamadım. Yazık oldu … Hmm… Cennetsel Kar Dağından gelen kız neden beni kurtarmak istedi merak ediyorum.”

 

Bu esnada, sandalyesinde kıvrılıp kendisini dinlemekte olan Şişman Kedinin biraz kıpırdandığını fark etmedi.

 

Zhou Weiqing bir süre daha düşündükten sonra omuz silkti ve gülümsedi. Ana noktaları anlamıştı ve gerisini de zamanla çözebileceğini düşünüyordu.

 

Sonuç basitti, Tian Er onu yanında götürmediğine göre tek bir açıklama olmalıydı. Ming Wu ve Ming Hua tarafından dövülmüş ya da korkulmuştu ve bir şekilde intikam almayacağı garantilenmişti. Aksi takdirde, neden onu gecenin bir yarısı kurtarıp evine bırakmış olabilirdi ki?

 

Bunu derinlemesine düşünmüş olan Zhou Weiqing daha fazla üstelememeye karar verdi. Cennetsel Kar Dağından gelen kız onu kurtarmak istemişti, ötesi yoktu. Kız kendisiyle konuşmamış olsa da, tarikattan kurtulduğuna memnundu. Sonuçta kızın sıradışı güzelliğine rağmen, onun da Cennetsel Şeytan Tarikatı gibi bir amacı olmasından çekiniyordu. O zaman tavadan alınıp fırına atılmış gibi olacaktı. Ancak artık hiçbir şey bilmiyor gibi yapma fırsatı vardı ve Zhou Weiqing de doğal olarak öyle yapacaktı.

 

Böylece yataktan kalktı, temizlendi ve yeni kıyafetler giydi. Salona girdiğinde yeni hazırlanmış bir kahvaltı onu beklemekteydi.

 

Basit bir kahvaltıydı, birkaç yumurta, büyük bir kase yulaf lapası, biraz *mantou ve çeşitli sebze meyveler.

*#mantou o kültüre ait yuvarlak, ekmeğimsi bir şey.

 

Shangguan Bing’er işlerini bitirmişken onun içeri girdiğini gördü. “Hızlıca yersen akademiye birlikte gidebiliriz.”

 

Zhou Weiqing bir hışımla kızın yanında belirdi ve kızı kavrayarak dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurdu.

 

“Küçük Şişman! Hmph!” Öpücüğü çalmakta başarılı olan Zhou Weiqing hemen uzaklaştı ve kızın intikam almasına izin vermedi. Onun hassas görünüşü ve masadaki kahvaltı Zhou Weiqing’in içini ısıtmıştı.

 

“Küçük Şişman, böyle kötü olmaya devam edersen yarın sana kahvaltı yok!” dedi Shangguan Bing’er kızgın bir şekilde.

 

Zhou Weiqing sırıtarak bir mantou aldı ve şöyle dedi: “Kıymetli Bing’er’im, buna dayanamaz mısın? Alt tarafı bir öpücük, karı koca arasında çok normal!”

 

Shangguan Bing’er bir süre baktıktan sonra onu görmezden geldi ve oturup kahvaltısına başladı.

 

İkili yemek yerken Zhou Weiqing bir anda lafa girdi: “Bing’er, sana bir hikaye anlatacağım tamam mı? Özür mahiyetinde.”

 

Shangguan Bing’er şüpheli bir şekilde bakarak yemeğine devam etti.

 

Zhou Weiqing elindeki mantouyla oynayarak anlatmaya başladı: “Heh heh. Bir zamanlar bir tahmin oyunu varmış ve bir kişi bundan sorumluyken diğer iki kişi de oyunu oynuyormuş. Sorumlu kişi bir nesneyi oyunculardan birine gösterirmiş, o kişi de diğer kişiye bu nesnenin ismini vermeden, kelime veya hareketlerle ne olduğunu anlatmaya çalışırmış. Eğer ikinci oyuncu doğru tahmin ederse, oyunu kazanırlarmış.”

 

Shangguan Bing’er meraklı bir şekilde dinliyordu.

 

Zhou Weiqing gözlerini devirip mantouya baktıktan sonra devam etti: “Bu kez, iki oyuncu karı-kocaymış. Sorumlu kişi bir mantouyu alıp kadına göstermiş ve tarif etmesini istemiş. Kadın da ellerini yuvarlatarak kocasına şöyle demiş: ‘Yuvarlak, beyaz ve dün gece yedin.’ Bing’er, kocanın doğru tahmin edip etmediğine dair bir fikrin var mı?”

 

Shangguan Bing’er yanıtladı: “Doğru tahmin etmiş olmalı. Kadın çok net bir şekilde tarif etmiş ve bu tarife uyan tek şey de mantou.”

 

Zhou Weiqing cevap verdi: “Hayır, koca yanlış tahmin etti. Karısının sözlerinden sonra verdiği cevap şu oldu –Göğüsler.”

 

Shangguan Bing’er biraz irkildikten sonra kıpkırmızı oldu ve ağzındaki yulaf lapasını püskürttü. Orada oturmuş mantousuyla oynayan ve göğüslerine bakan Zhou Weiqing’in kendisiyle dalga geçtiğini anladı.

 

“Güzel bir kadının yulaf lapası tükürmesi hoş değil! Boğulsaydın ne olacaktı, yavaşla, yavaşla.” Zhou Weiqing pislik bir şekilde gülümseyerek yemeğine devam etti.

 

O andan sonra, ikili Fei Li Askeri Akademisine girene dek Shangguan Bing’er’in ağzını bıçak açmadı ve Zhou Weiqing’i görmezden gelmeye devam etti. Yine de Zhou Weiqing kızın elini sıkıca tutacak kadar umursamaz biriydi.

 

“Karıcım, bugün dersler sonunda başlıyor! Sıkı çalışman lazım!” Zhou Weiqing, kızın elini tutarak girişe ilerlemeye devam ediyordu. Shangguan Bing’er mücadele etmeye çalısşa da kurtulamadı.

 

“Ben mi sıkı çalışmalıyım? Sana ne demeli?” dedi Shangguan Bing’er çileden çıkmış bir şekilde.

 

Zhou Weiqing sırıttı: “Ben farklıyım, ben sahnenin arkasındaki adam olacağım, yetenekli generalleri kontrol edeceğim.” Görünürde çok rahat olsa da, şu an büyük bir stres taşıyordu. Sonuçta Ming Hua onun sınıf öğretmeniydi ve kendisine ne yapacağını tahmin edemiyordu.

 

Konuşurken akademi arazisine girdiler, ancak ana binaya girdiklerinde daha fazla ilerleyemediler.

 

Bir düzinenin üzerinde öğrenci onları durdurmuştu. Hepsi asildi ve havalı üniformalarıyla üstün bir tavırları vardı.

 

Onlara liderlik eden kişi 20 yaşlarındaydı ve Zhou Weiqing’in gözleri ona bakarken şaşkınlıkla parladı.

 

Çocuğun görünüşü oldukça sıradandı, kalabalığın içinde dikkat çekmiyordu. Ancak tüm asil öğrenciler ona oldukça saygılı davranıyorlardı. Bakışları nazikti, yüzü sağlıklı bir pembelikteydi ve neşeli bir insana benziyordu. Başka bir durum içerisinde olsalardı, bu insanı bir tehdit olarak görmezdi.

 

Dünkü törende ortadan kaybolan Ye Lou, şu anda bu gencin arkasında duruyor ve ona yaltaklanıyordu.

 

“Zhou Weiqing sen misin?” Genç lider silik bir gülümseme eşliğinde Zhou Weiqing’e sorusunu yöneltti. Sesi de bakışları gibi barışçıl ve sakindi.  

 

Zhou Weiqing başını sallayarak cevapladı: “Evet, Zhou Weiqing benim. Ya sen? Benimle ne işin var?” Zhou Weiqing dün geceden sonra saldırganlığını azaltmaya karar vermişti. Sonuçta burası Fei Li İmparatorluğunun başkentiydi ve burada baş edemeyeceği pek çok güçlü kişi vardı. Çoktan işaretini bırakmıştı, artık en iyi şey güvenli bir şekilde devam etmekti. Sonuçta burada tek başına değildi, yanında Shangguan Bing’er de vardı.

 

“Günaydın Zhou. Benim adım Ye Paopao ve 3. sınıf öğrencisiyim. Bugün özellikle seni aramak ve küçük kardeşimin dünkü davranışları adına senden özür dilemek için geldim.” Bunu söylerken Zhou Weiqing’e doğru hafifçe eğildi.

 

Ye Paopao? Zhou Weiqing bu isme yabancıydı, ancak hiç şüphe yok ki bu dün konuştuğu Ye Lou’nun patronu olmalıydı. Ye Paopao’nun asil öğrencilerin liderlerinden biri olması gerektiğini tahmin etmişti.

 

“Buna gerek yok. Geçmişte olan geçmişte kaldı.” Zhou Weiqing gülümseyerek bu yanıtı verdi. Şu anda dünkü agresifliğinden eser yoktu.

 

Ye Paopao gülümsedi: “*İsmim sana biraz garip gelmiş olabilir. Bugün burada yalnızca özür dilemek için bulunmuyorum, aynı zamanda seni tanımak da istiyorum. Sonuçta dünkü törendeki hareketlerin oldukça şaşırtıcı ve etkileyiciydi. Ayrıca senin Orta Seviye Birleştirilmiş Ekipman Ustası olduğunu duydum ve gelecekte parşömen satacak olursan, marketin vereceği fiyatın yüzde yirmi daha fazlasına almaya gönüllüyüm. Fiyat problem değil.”

*#Pao pao baloncuk demekmiş.

 

Bu Ye Paopao sıradan biri değildi! Zhou Weiqing sakin bir şekilde karşılık verdi: “Çok iyi, tam da birkaç Birleştirilmiş Ekipman Parşömeni satmayı düşünüyordum. Eğer ilgilenirseniz, alabilirsiniz.”

 

Madem ucunda para var, neden olmasın? Üstelik barış için geldiği kesindi ve Zhou Weiqing birkaç yıl daha akademide kalacaktı, Ye Paopao’yla ters düşüp başına gereksiz sıkıntılar açmaya gerek duymuyordu. En önemli şey de Ye Paopao’nun Ye Lou’dan aşırı farklı oluşuydu, adeta cennet ve dünya gibiydiler. Tabii ki Ye Paopao da iyi biri olmayabilirdi, ama en azından anlaşılmaz ve nefret dolu biri değildi.

 

Zhou Weiqing aklında bu düşünceyle elini Uzaysal Kolyesine attı ve dün yarattığı Orta Seviye Birleştirilmiş Ekipman Parşömenlerini çıkardı.

 

Zhou Weiqing’in ardı ardına Parşömen kutuları çıkardığını gören Ye Paopao afallamadan edemedi. Zhou Weiqing’in dünkü davranışlarından sonra bu kadar ılımlı olmasını beklemiyordu. Sahiden de Zhou Weiqing’in tahmin ettiği gibi bugün buraya barış için gelmişti, ancak  Zhou Weiqing’in kendisine böyle kolayca güveneceğini düşünmemişti.

 

Ye Paopao, Zhou Weiqing’in ellerinden beş kutuyu alarak tek tek açtı. Ve tek bir bakıştan sonra yüzünde şaşkın ve memnun olmuş bir ifade belirdi.

 

“Bir Orta Seviye Birleştirilmiş Ekipman Parşömeni!”

 

 

#Ye lideriyle de tanışmış olduk. Pek sakin birine benziyor ama böyle devam edecek mi bilemeyiz tabii.
Her an bir pislik çıkabilir mi diye gerilerek çeviriyorum , hadi bakalım.
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44294 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr