Bölüm 58.3 : Kan Ayinleri - Karanlık Mühür (3)

avatar
6939 8

Heavenly Jewel Change - Bölüm 58.3 : Kan Ayinleri - Karanlık Mühür (3)


Çevirmen : Clumsy

 

Zhou Weiqing, Lin TianAo’ya bakarak gülümsedi ve elini Yun Li’nin omzuna koyarak konuştu: “Üzgünüm, iddianı reddedeceğiz.”

 

Lin TianAo irkilerek yanıtladı: “Ret mi? Neden? Şartlarım size uymadı mı? Siz saldırırken hiç karşılık vermeyeceğim demiştim.”

 

Zhou Weiqing kafasını sallayarak devam etti: “Kardeş Lin, sanırım bir şeyleri net göremiyorsun, ya da bizi aptal sanıyorsun. Sen Nihai Defans Tipi Cennetsel Cevher Ustasısın…senin ne kadar saldırı gücün var ki zaten? Tabii ki karşı atak yapmayacağını söyleyeceksin, sonuçta gücünün yüzde 90ı defansa yönelik. Doğal olarak cömertlik yapıyor gibi gösteriyorsun. Ayrıca yetişim seviyelerimiz seninkinin altında. Eğer seni kıpırdatamazsak ömür boyu kölen olmak zorunda kalacağız. Böyle bir iddia söz konusu olduğunda kendime güvenmiyorum. Gel Yun Li, dükkana gidelim, alacak şeylerim var.”

 

Lin TianAo da Yun Li de Zhou Weiqing’in bu bahsi kolayca reddetmesini beklemiyordu. Hatta Shangguan Bing’er ve Qin Feng’in bile bir nebze kafası karışmıştı. Ne de olsa az önce Yun Li’yle olan iddiasında kimse Zhou Weiqing'in kazanmasını beklemese de o ısrarcı olmuştu. Şimdiyse, böyle iyi görünen bir iddiada geri çekiliyordu. Kimse ne olup bittiğini anlamamıştı.

 

Diğer taraftan, Zhou Changxi’nin Zhou Weiqing’e olan bakışları değişti ve kafasını sallayarak şöyle düşündü:  Ne kadar zeki küçük bir düzenbaz. Belki de Yun Li’yle olan iddialarından çekilmemiştir.

 

Zhou Weiqing’in Yun Li’yi uzaklaştırdığını gören Lin TianAo ise müdahale etmesi gerektiğini hissetti. “Durun, ne şartlar altında bu iddiayı kabul edersiniz?”

 

Zhou Weiqing içten bir kahkaha attı. Tam ne olursa olsun kabul etmeyeceğini söylemek üzereyken, bir ses işitti, kalbi şokla sarsıldı ve dilinin ucuna gelen kelimeleri yuttu.

 

“Onunla iddiaya gir, sana gizlice yardım edeceğim. Kesinlikle kazanman gerek, bu kişi sana büyük katkı sağlayacak. Ben Tian Er’im.” Zhou Weiqing’in kulaklarında bu ses yankılanmıştı. Sesin nereden geldiğini bilmiyordu, ama sahibi, onu geçen gün Ming Wu’dan kurtaran beyaz giyimli gizemli kadın Tian Er’di.  

 

Zhou Weiqing’in Tian Er’e yönelik hatıraları şu ana dek gerçekçi değildi, bir hayalmiş gibiydi, ancak sonunda varlığı netlik kazanmıştı.  

 

“Eh… bu bahse girmem tamamen imkansız değil…” Zhou Weiqing, Tian Er’den aldığı söz üzerine, fazla düşünmeden harekete geçmişti. Ancak cin fikirli biriydi ve kısacık bir an içerisinde aklına gelen fikri kullandı. “Şartlarım şu şekilde; savaş esnasında tek kolunu kullanacaksın; ve ikimiz aynı anda sana saldırabileceğiz.”

 

Zhou Weiqing’in sözlerini duyan Qin Feng, Yun Li ve hatta Shangguan Bing’er bile onun isteklerinin aşırı olduğunu düşündüler. Bu Lin TianAo 1 set daha fazla Cevherli olsa bile, sonuçta ikiye tek bir dövüşten bahsediyorlardı, karşı atak bile yapmayacakken yine de tek elini mi kullanacaktı yani?

 

Ayrıca Lin TianAo’nun iddiası, ayağının yerden kalkmaması üzerineydi. Yani savaşta ayaklarını bile kullanamayacaktı. Bu şartlar altında, yalnızca tek elini kullanabilecek olması pek adil görünmüyordu.

 

Yun Li gözlerini kapatarak iç çekti. Ahhh, böyle utanmaz bir herife nasıl kaybettim! İtibarım tamamen mahvolacak!

 

Ancak Lin TianAo, herkesi şok edecek şekilde, yalnızca bir an düşündükten sonra kafasını sallayarak teklifi onayladı. Ciddi bir sesle şöyle dedi: “Peki, şartlarını kabul ediyorum.”

 

“En?” Zhou Changxi dışındaki herkes, Lin TianAo’ya şok içinde bakmaya başladı. Zhou Weiqing bile şartlarının kabul edilmesini beklemiyordu.  Ona göre, Lin TianAo bu şartları kabul etmeyecekti, kendisi de ilk şartlarla anlaşacaktı. Sonuçta, Tian Er’in yardımı sayesinde bu iddiayı kazanacağına inanıyordu. O Tian Er güzelliği, Kar Tanrısı Dağı gibi bir yerden geliyordu ve 6 set Alexandrite Kedigözü Cevheri vardı. Böyle güçlü bir varlık, Lin TianAo’nun gücü ne kadar olursa olsun, ona fazla kaçardı. Sonuçta o kız Ming Wu’yu bile korkutmayı başarmıştı. Ama Lin TianAo şaşırtıcı bir şekilde şartları kabul etmişti işte.

 

Bir saniye önce, Yun Li, Zhou Weiqing’in ne kadar utanmaz olduğunu düşünmekle meşguldü. Ancak aynı zamanda zeki biriydi de. Ve Lin TianAo, Zhou Weiqing’in abartılı taleplerini kabul ettiğinde, Yun Li biraz sakinleşti. Belki de bu Orta Seviye Zun Aşaması Cennetsel Cevher ustası düşündüğü gibi biri değildi.  

 

“Yeraltı Arenasına gidelim o zaman. Sonuçta, oraya gittiğimizde artık sözümüzden dönemeyeceğiz. Aksi takdirde, iddiadan sonra kaçmaya çalışırsanız sizi yakalamam mümkün olmaz.” dedi Lin TianAo pasif bir şekilde.

 

Zhou Weiqing meraklı bir şekilde Yun Li’ye sordu: “Bu Yeraltı Arenası da ne?”

 

Yun Li cevapladı: “Ticaret merkezinin altında, Cevher Ustalarının savaştığı bir alan. Genellikle iddialar için kullanılır. Bu Yeraltı Arenası Fei Li İmparatorluğundan gizlidir, girenler de mücadeleye başlamadan önce bir kontrat imzalamak zorundadır. Her şey üzerine iddiaya girilebilir, eşyalar ya da hayatlar üzerine. Mücadele bittiği anda, kontratın gereklilikleri gerçekleştirilmelidir, aksi takdirde arenanın sahibi işe müdahale eder. Bir keresinde 9-Cevherli Yüksek Seviye Zong Aşaması bir Cennetsel Cevher Ustasının sözünden dönüp kaçtığı, iddiayı onurlandırmadığı söyleniyor. Ertesi gün cesedi doğu kapısında bulunmuş.”

 

“Vay, burası harika bir yermiş.” Zhou Weiqing’in gözlerinde bir ışık parladı ve kendi kendine düşündü: Yüksek Seviye Zong Aşaması Cennetsel Cevher Ustası bile kaçamadıysa, bu Yeraltı Arenasının sahibi ne kadar güçlü acaba. Ama öyleyse, Tian Er hile yapmama yardım edebilecek mi ki? Edemezse ve kaybedersem ne olacak?

 

Tian Er’in sesi bir kez daha kulaklarında çınladı, sanki aklını okuyor gibiydi. “Endişelenme, ilerlemeye bak.”

 

Zhou Weiqing onunla konuşmayı denemedi, sözleri özgüvenini tazelemeye yeterli olmuştu. Tian Er’e olan güveni oldukça basitti. Yetişim seviyesi ve gücüyle, kendisini köleleştirmek isteseydi bunu çoktan yapmış olurdu. Ama neden onun için bu kadar derde giriyordu ki?

 

“Lütfen yolu gösterin o zaman.” dedi Zhou Weiqing kibar bir şekilde.

 

Lin TianAo öne geçerek Zhou Weiqing ve Yun Li’ye öncülük etti. Shangguan Bing’er de onları takip etmek üzereyken Qin Feng tarafından durduruldu.

 

“Genç bayan, korkarım ki burada beklemek zorundasınız. Yeraltı Arenası kurallar gereği izleyicilere müsamaha göstermez, yalnızca iddia sahipleri içeriye girebilir. İnanıyorum ki Kardeş Zhou ve Usta Yun Li kazanmakta bir sorun yaşamayacaktır.”

 

Zhou Weiqing arkasını dönerek Shangguan Bing’er’e kafasını salladı, Bing’er ise tatmin olmamış bir suratla dudaklarını büzdü, şöyle demek ister gibiydi: Sürekli beni endişelendiriyorsun!

 

Lin TianAo, ikiliye Ticaret Merkezi boyunca öncülük ederken sessizliğini korudu. Yun Li’nin kaşları da bu süreç boyunca kalkıktı ve garip bir sessizlik içerisinde yolculuklarına devam ettiler.

 

Lin TianAo, çok geçmeden büyük bir binanın önünde durdu. Zhou Weiqing, kendisine söylenmese bile buranın doğru yer olduğunu biliyordu. Bina tek katlıydı ve oldukça anlaşılmaz bir görünümü vardı, ancak parlak kırmızı harflerle şu yazı kazılıydı: Yeraltı Arenası.

 

Kapı sonuna dek açıktı, buradan geçmek insan-yiyici bir canavarın midesine girmek gibiydi. Lin TianAo, Zhou Weiqing ve Yun Li’ye işaret ettikten sonra içeriye girdi.

 

Zhou Weiqing, içeriye girdikten sonra gördükleri karşısında biraz şaşırdı. Tüm zemin siyahtı, ancak duvarlar ve tavan kan kırmızısıydı,, ortalık oldukça tüyler ürperticiydi, mekanın garip bir havası vardı. Ve bir süre konsantre olduktan sonra aşağı inen merdivenleri fark etti.

 

Merdivenlerin önünde, kırmızı bir masa ve onun arkasında da tek gözlü, yaşlı bir adam vardı. Yaşlı adam bir hayli kırılgan görünümlüydü, güçbela yaşıyor gibiydi.

 

Lin TianAo, yaşlı adama doğru bir adım atarak hafifçe eğildi ve konuştu: “Bir iddiaya girerek mücadele etmek istiyoruz.”

 

Yaşlı adam başını sallayarak konuştu: “O zaman kuralları biliyorsunuz, lütfen ödemenizi yapın.”

 

Lin TianAo başka bir şey söylemedi, mavi üyelik kartını çıkartarak yaşlı adama uzattı. Ve kart eşsiz görünümlü bir aletten geçirildikten sonra sahibine geri döndü. Lin TianAo ellerini salladı ve üçlü yoluna devam etti.

 

Yun Li, hızlı bir şekilde Zhou Weiqing’e olanları anlattı: “Arenayı bir kez kullanma ücreti on bin altın, pazarlık yapılamaz. Yeraltı Arenasının sağladığı güvenlik ve sahip olduğu güce dayanarak, bu ücret yüksek sayılmaz.”

 

Zhou Weiqing anladığını belli ederek başını salladı ve merdivenlerde ilerlemeye başladı.

 

Merdivenler, başlangıçta mat siyahtı, ancak bir iki basamaktan sonra parlaklaştı. Ancak ışıklı duvarlar, başladığı gibi kan kırmızı bir şekilde devam etti, ürkütücü atmosfer giderek güçleniyordu.

 

Otuz metreden fazla alçaldıktan sonra önlerinde bir tünel belirdi. Lin TianAo  ellerindeki numaraya bakarak ona uygun olan yola ilerledi. Oldukça hızlıydı, buraya ilk gelişi olmadığı belliydi.

 

Zhou Weiqing, tünelin iki yanındaki duvarları inceliyordu, burada kalın, geniş kapılar vardı ve üzerlerinde numaralar yazılıydı. Hepsinin arkasında ayrı bir ring olmalıydı.  

 

Lin TianAo yedi numaralı kapının önünde durdu ve kapıyı itti, kısacık bir an içinde, hepsi peş peşe içeriye girmişti.

 

Dışarıdaki koridordaki soluk ışıkların aksine, burası oldukça iyi aydınlatılmış, geniş bir odaydı. Zhou Weiqing, bu değişim karşısında istemeden gözlerini kısmak zorunda kaldı.

 

Bu geniş yuvarlak odanın kenarında, kırmızı cüppeli bir adam duruyordu, yüzünü gizleyen kumaş bir maskesi vardı. Üçlünün girdiğini gördüğü anda ciddi bir şekilde sorusunu yöneltti: “Dövüşe başlamadan önce bir kontrata ihtiyacınız olacak mı?”

 

#Bu son bölümlerde bir rahat nefes alamadım, sürekli bir gerilim, bir heyecan.
Sizce de bu ara ilginç şeyler olmuyor mu? 
Anlaşılan burda da duramayacağız, o zaman beni takip edin. Bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr