Bölüm 61.3 : İddiayı Ben Önerdim, Kaybetmeye de Hazırdım. (3)

avatar
7182 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 61.3 : İddiayı Ben Önerdim, Kaybetmeye de Hazırdım. (3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing kaşlarını kaldırarak konuştu: “Uyarı için teşekkürler. Ama, bizim Prenses Müdiremiz nerde? Bu asiller nasıl bu kadar küstah olabiliyor?”

 

Ye Paopao kahkaha atmadan edemedi: “Sen zeki birisin, nasıl bunu söyleyebilirsin. Eğer Majesteleri, Müdire, olmasaydı, bu insanlar dışarda beklemez, seni çoktan içerde aramaya kalkardı. Ama Müdiremizin bu durumda, bu kadar asil karşısında, böyle bir baskıya direnmesi çok zor. Kendini hazırlaman lazım. Gerçi ben hala akademinin bu durumla mücadele edebileceğine inanıyorum. Sonuçta kararlarını açıkladılar, artık tavırlarını öyle bir anda değiştiremezler.”

 

Zhou Weiqing ruhsuz bir şekilde konuştu: “Buraya gelip beni bilgilendirme zahmetine girdiğin için teşekkürler. Bu iyiliğini unutmayacağım.”

 

Ye Paopao ellerini sallayarak karşılık verdi: “Buraya bir iyilik elde etmek için seni uyarmaya gelmedim. Herhangi sıradan bir insanı uyarmak için zaman ayırır mıydım sence? Bence sen tehlikeli birisin ve gelecekte daha da korkutucu olacaksın. Böyle birinin düşmanım olmasını istemem… o yüzden, ancak arkadaşın olmayı deneyebilirim.”

 

Gözleri buluştu ve Zhou Weiqing gülümseyerek başını salladı. Sağ elini uzatarak konuştu: “Bundan böyle arkadaşız. Ama prensiplerimden şaşmam, halk öğrencilerini benden alabileceğini sanma.”

 

Ye Paopao gülerek cevap verdi: “Arkadaş olduğumuza göre, ha senin altındalar ha benim. Dört yıl içerisinde Yüksek Seviye Birleştirilmiş Ekipman Ustası olacağını iddia ettiğini duydum. Bunu iple çekiyorum! Gelecekte, satacak Birleştirilmiş Ekipman Parşömenin olursa beni bulmayı unutma, kesinlikle iyi bedeller ödeyeceğim. Hadi gidelim, seni yan taraftan sokayım. Bu insanlar aptal, sanki başka bir yerden giremezmişiz gibi ana kapıya dikilmişler.”

 

Dürüst olmak gerekirse, Zhou Weiqing, Ye Paopao’yla arkadaş olmak istemiyordu, en azından şimdilik. Çünkü bu kişiyi okuyamıyordu ve Ming Hua kadar tehlikeli olabileceğini düşünüyordu. Ama şu anda başka şansı yoktu. Fei Li Askeri Akademisine girdiğinden beri birkaç gün içinde fazlasıyla düşman edinmişti. Durduk yere yeni bir düşman daha edinmesi tamamen aptallık olurdu. Üstelik, bir arkadaş eline ihtiyaç duyduğu da ortadaydı.

 

Üçlü, ana girişin etrafından dolaşarak yan tarafa ulaştılar. Fei Li Askeri Akademisinin duvarlarının bir hayli yüksek olduğu söylenebilirdi. Yaklaşık 6 metre uzunluktaydılar ve üzerlerinde keskin metal çubuklar vardı. Yani sıradan bir insanın oraya ulaşması çok zordu, tabii söz konusu Cevher Ustaları olunca, pek de engel oluşturmuyordu.

 

Ye Paopao yukarıyı işaret ederek gülümsedi: “Buradan girelim o zaman.” Bunu söyledikten sonra sağ kolunu kaldırdı ve avuçlarından yayılan mavi ışıkla birlikte, ortaya buzdan bir sütun çıktı. Ve muhteşem bir manzara eşliğinde, bu sütun uzadıkça uzadı, Ye Paopao’nun bedenini de beraberinde yükseltti. Bir an sonra, 6 metreyi geçti ve Ye Paopao da hızlıca iç tarafa atladı.

 

Zhou Weiqing ve Shangguan Bing’er birbirlerine oldukça şaşkın bakışlar attılar. İkisi de Ye Paopao’nun bu buzdan sütunu yaratırken herhangi bir yetenek kullanmadığını fark etmişti. Hiç şüphe yok ki, onun Elementsel Cevheri Su nitelikliydi ve Cennetsel Enerjisiyle sirkülasyon sağlayarak kendisine böyle bir şey yaratmıştı. Cennetsel Enerjinin bu şekilde kontrol edilebilmesi gerçekten etkileyiciydi. Sırf buna bakarak, onun kendilerinden daha yüksek yetişim seviyeli olduğunu anlamışlardı, hatta belki Ming Hua gibi 4- Cevherli bir Cennetsel Cevher Ustası bile olabilirdi. Onun Cennetsel Cevher Ustası olacağını düşünmelerinin nedeni de Elementinin saflığı, sudan buza dönüşümünün kolaylığıydı.  

 

Zhou Weiqing de Shangguan Bing’er’i ince belinden kavradı ve sağ ayağıyla yere vurup kuvvetli  bir *Bang* sesi eşliğinde karşı tarafa sıçradı. Ve böylece Ye Paopao’nun yanına vardı. Tabii ki Şeytani Sağ Bacağının gücünü kullanmıştı, Ye Paopao kendi gücünü sergilediğine göre, Zhou Weiqing de geride kalamazdı. İnsan, Ye Paopao gibi biriyle arkadaş olacaksa, en azından onun dengi olduğunu kanıtlamalıydı ki işler tersine dönmesin.

 

“Cidden yeteneklisin.” Ye Paopao gözlerinde beliren bir şaşkınlık pırıltısıyla Zhou Weiqing’i övdü. Onun atlayışını görmemiş olsa da, havadaki enerjiye bakarak onun hiç Cennetsel Enerji kullanmamış olduğunu anlayabiliyordu.

 

“Sen de oldukça kuvvetlisin, Cennetsel Cevher Ustası Akademisinde bile olsan en üst rütbelilerden olurdun herhalde.” Sonuçta iltifat etmek bedavaydı. Ve herkesin de Zhou Weiqing gibi iyi bir rol kesme başarısı yoktu, söyledikleri çok samimi görünüyordu.

 

Bu sözleri duyan Ye Paopao, kafasını acı bir şekilde sallayarak yanıtladı: “Cennetsel Cevher Ustası Akademisi senin sandığın kadar basit bir yer değil. Zalim bir şekilde dürüst olmak gerekirse, akademimizde benimle rekabet edebilecek pek az kişi var diyebilirim. Ama Cennetsel Cevher Akademisiyle kıyaslayacak olursak, ilk 50 kişisi karşısında zorlanırım, ki sayıları yüzden biraz fazla. Cennetsel Cevher Ustası Akademisinin Müdürü de İmparatorluğumuzun en güçlü Cennetsel Cevher Ustasıdır, kendisi Zong Aşamasını geçti ve İmparatorluğumuzdaki tek 10-Cevherli Kral Aşaması Cennetsel Cevher Ustası. Üstelik, onların odak noktası dövüş becerileri, pek çok da tecrübeleri var. Bizim çalışmalarımızsa genellikle askeri becerilere yönelik, nasıl onlara denk olabiliriz ki. Hiç abartmıyorum, muhtemelen onların 3-Cevherli Cennetsel Cevher Ustalarını bile dövemem.” 

 

“Kral Aşaması Cennetsel Cevher Ustası mı?” Zhou Weiqing de Shangguan Bing’er de bunu duydukları anda derin birer nefes almışlardı. 9 Cevherle 10 Cevher arasında pek fark olmadığını düşünebilirdiniz. Ancak mevzu o kadar basit değildi. Yüksek Seviye Zong Aşaması Cennetsel Cevher Ustaları bile oldukça nadir görülürdü, ama Fei Li İmparatorluğunda onlardan 20 küsür tane bulabilirdiniz. Fakat yalnızca tek Kral Aşaması Cennetsel Cevher Ustasına sahiptiler ve bu bambaşka bir güç seviyesiydi. Basitçe anlatmak gerekirse, tek bir Düşük Seviye Kral Aşaması Cennetsel Cevher Ustası, 10 Yüksek Seviye Zong Aşaması Cennetsel Cevher Ustasını kolaylıkla devirebilirdi.

 

Ye Paopao hafifçe gülümseyerek konuşmaya devam etti: “Bu kadar şaşırmanıza gerek yok. Cennetsel Cevher Ustası Akademisinin Müdürünün başka bir statüsü daha var, kendisi aynı zamanda Fei Li İmparatorluğu Yetenek Depolama Sarayının Efendisi, ve çoktan Orta Seviye Kral Aşaması Cennetsel Cevher Ustalığına ulaştı.”

 

Bir Cennetsel Cevher Ustası, Kral Aşamasına ulaştığında, Yüksek, Orta ve Düşük Seviyeler artık Cevher sayısıyla belirlenmezdi, Cennetsel Enerji yetişim seviyesine göre belirlenirdi. Ve bu saatten sonra ilerlemek de çok zor olurdu.

 

Zhou Weiqing derin bir nefes alarak konuştu: “Cennetsel Cevher Akademisinin bu kadar güçlü ve arkası sağlam bir yer olduğunu bilmiyordum.”

 

Ye Paopao soğuk bir gülümsemeyle karşılık verdi: “Bir Cennetsel Cevher Ustası ne kadar güçlü olursa olsun tek bir bireydir. Bizler gibi gelecekte güçlü generaller olacak insanlarla nasıl kıyaslanabilirler? Bireysel olarak ne kadar güçlü olsalar da, koca bir orduyla baş edemezler. Sonuçta, Cennetsel Enerjilerinin de bir limiti var ve eninde sonunda tükenirler.”

 

“Neyse, yeterince konuştum. Ben sınıfıma dönüyorum. Eğer bir sorun olursa gelip beni bul. Ama birkaç gün ortalıkta olmayabilirim. Mümkünse yakın gelecekte akademiyi terk etme, kendi güvenliğin için bir süre yurtta kalsan daha iyi. Prenses Müdiremiz varken kimse Akademiye girip bela yaratamaz. Dünkü kavgadan sonra senin halk bir sınıfın da çoktan bir itibar kazandı, muhtemelen içeride kimse sıkıntı çıkarmaz.”

 

Zhou Weiqing gülümseyerek cevap verdi: “Sen gelip beni aramadıkça başka birinden korkum olmaz.”

 

Ye Paopao içten bir kahkaha atarak el salladı ve ordan ayrıldı.

 

Zhou Weiqing ve Shangguan Bing’er sınıflarına ulaştıklarında, atmosferin bir hayli gergin olduğunu fark ettiler.

 

Sınıf çok sessizdi. Ming Hua çoktan gelmişti ve kaşlarını kaldırmış bir şekilde yerinde oturuyordu. Zhou Weiqing girdiğinde, herkesin bakışları ona kaydı, hatta öğrencilerin birkaçı ayağa kalkmıştı.

 

“Patron, iyi misin?” Aynı anda bir düzine endişeli ses duyuldu.

 

Zhou Weiqing kahkaha attıktan sonra cevap verdi: “Ne oldu size böyle? Yalnızca ufak bir mesele, bana ne olabilir ki?”

 

Ming Hua sinirli bir şekilde lafa girdi: “Bir düzineden fazla asil aileyle başın dertte, içlerinde iki Dük, 6 Marki, 9 Kont var, gerisi de Vikont. Müdür bile onlarla uğraşmak zorunda, sen nasıl hiçbir şey yokmuş gibi davranırsın?”

 

Sınıf arkadaşlarından biri aniden kalkarak konuştu: “Başkanım, dünkü olay bizim yüzümüzden oldu. Kahretsin, çok gencim ve hiç böyle harika bir his tecrübe etmemiştim. Eğer akademi size ceza verirse beni de katın, sorumluluğu paylaşacağım.”

 

O, bunları söyledikten sonra, tüm sınıfta aynı sesler yükselmeye başladı.

 

“Bu doğru patron! Biz de sorumluluğu paylaşacağız! Daha önce sen söylememedin mi, biz bir aileyiz. Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!”

 

Sınıf arkadaşlarının heyecanlı ifadelerini gören Zhou Weiqing, kalbinde bir sıcaklık hissetti. Şu son günlerdeki çabalarının boşa gitmediğini biliyordu. Hem onlar tarafından onaylanmıştı, hem de onların mücadeleci ruhlarını canlandırmıştı. Bu en önemli kazancıydı.

 

Ming Hua bile tüm sınıfın bu hareketleri karşısında donakalmıştı. Sonuçta o da öğrencilik dönemi geçirmişti, ama hiç böylesine birlik olan bir sınıfa ve herkes tarafından yüceltilen bir öğrenciye tanık olmamıştı. Okul başlayalı yalnızca birkaç gün olmuştu, ne oluyordu böyle? Daha uzun bir süre geçse bu öğrenciler onun için ölmeye falan mı gönüllü olacaktı?

 

Bu noktada, Ming Hua, babasının görüşlerinin doğruluğunu fark etti. Zhou Weiqing basit biri değildi, güçlü ve kurnazdı. Tarif edilemez, garip bir liderlik yeteneğine sahipti. Abisinin liderliğinin aksine, Zhou Weiqing’in liderliği takipçilerini delirtiyor, hatta belki ‘kötü’ yollara sürüklüyordu. Ming Hua bu hissi tam olarak anlatamasa da şunu biliyordu: Artık bu çocuğu daha fazla kışkırtamazlar, Tarikatlarının bir düşmanı yapmayı göze alamazlardı.

 

“Tamam, tamam. Herkes sessizleşsin.” Zhou Weiqing, ellerini kaldırarak herkesi susturdu. Hafif bir gülümsemeyle devam etti: “Yeterince konuştunuz. Dün, müdürümüz kararını açıkladı ve bir değişiklik yapmayacak. Üstelik, eğer bir sıkıntı olursa, sizin sorumluluğu paylaşmanıza gerek yok. Sonuçta ben bunun için sizin temsilcinizim. Bana boşuna mı Patron diyorsunuz? Patronunuz tüm baskıyı karşılayacak!”

 

#Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için! 
Sınıf gerçekten mükemmel bir bağlılık kazanıyor. Hele bir de ekipmanlarını yeteneklerini falan elde ettiler mi tadından yenmez.
Çok güzel ilerliyor bizim kerata. İlişkisinde, arkadaşlıklarında, takipçilerinde, her şeyinde mantıklı adımlar atıyor. Umarım bu şekilde devam eder.

O zaman okumaya devam arkadaşlar! 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44256 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr