Bölüm 76.3 : Shangguan Xue’er (3)

avatar
6243 6

Heavenly Jewel Change - Bölüm 76.3 : Shangguan Xue’er (3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Shangguan Tianyue ılık bir şekilde gülümsedi. Yıllardır görmediği kızına karşı yoğun bir sevgi ve özlemle doluydu. “Aptal kız, biz baba-kız yeni buluşmuş olabiliriz, ama senin ona karşı hislerini nasıl anlamam? Sana yardım ediyorum. Bilmelisin ki mükemmel erkekler kılıçlar gibidirler, bir sertlikle karşılaşmadıkları sürece bilenip keskinleşemezler. Yalnızca bir şey uğruna mücadele etmen gerekirse onun kıymetini bilirsin. Tabii ki söylediklerim arasında ciddi olduğum bir cümle de vardı. Benim, Shangguan Tianyue’nin damadı olmak kolay değil. Ben senin babanım, kızımın sevdiği adamı birkaç testten geçiremeyecek miyim yani?”

 

Shangguan Tianyue’nin sözlerini dinleyip sindiren Shangguan Bing’er’in ifadesi yavaşça samimileşti. Bir an sonra onları hafif beyaz bir ışık daha sardı, bir kez daha ilerlemişlerdi.

 

Shangguan Tianyue kızına bunları söylemişti. Eğer samimileşmiş olmasalardı, Shangguan Tianyue, Weiqing’e bu şansı bile vermeyebilirdi.

 

 

Shangguan Tianyue ve kızları ayrıldığında, Zhou Weiqing bir süre bekledi. Nefes alış verişi düzenlileştikten sonra garip bir aşamaya girdi.

 

Sinirli değildi. Şu anda kalbinde hiçbir negatif his yoktu. Gözlerinde daha önce hiç belirmemiş soğuk bir sakinlik taşıyordu.

 

Shangguan Tianyue ona bunca şey söyleyip Shangguan Bing’er’i götürmüş olmasına rağmen, Zhou Weiqing ondan nefret etmiyordu. Sebebiyse çok basitti. Shangguan Tianyue, kendisini boynundan kavradığında Zhou Weiqing bir şeyler düşünmüştü. Eğer kendisi Shangguan Tianyue’nin yerinde olsaydı, aynı durumda olsalardı, onun yaptığından daha kötüsünü yapabilirdi!  

 

Her baba, kızının evleneceği adam konusunda seçici olurdu. Ayrıca Shangguan Bing’er çok güzeldi ve Shangguan Tianyue de çok uzun yıllardır kızından ayrıydı. Ona duyduğu sevgiyi anlayabilirdiniz, yine de durup dururken onun yanında tanımadığı, sıradan bir adam belirmiş ve damadı olduğunu söylemişti, nasıl mutlu olabilirdi ki? ‘Bunca zaman sonra kızımı buldum, nasıl başka bir erkeğe kaptırabilirim!’ diye düşünmüş olmalıydı.

 

Bunları düşünen Zhou Weiqing, Shangguan Tianyue’den nefret edememişti. Tabii ki ondan nefret etmemiş olması sözlerinin canını acıtmadığı anlamına gelmiyordu. Sözleri kalbine bıçak gibi saplanmıştı.

 

Shangguan Xue’er’in göründüğü andan, Shangguan Tianyue’nin Bing’er’i götürdüğü ana kadar geçen sürede Zhou Weiqing pek çok bilgi edinmişti.

 

Şu anda ise çok sakindi, olan biteni analiz ediyordu.

 

Şişman Kedinin garip hareketlerini şimdilik bir kenara bırakmıştı, Shangguan Xue’er ve Shangguan Bing’er’in kardeş oldukları kesindi. Ayrıca, Shangguan Xue’er’in söylediklerine göre bir kardeşleri daha olmalıydı, çünkü Bing’er’e üçüncü kız kardeş demişti, yani üçüzlerdi, ikiz değil! Aynı onlar gibi gözüken Shangguan Fei’er isimli bir kız daha vardı.

 

Shangguan Xue’er, Fei’er ve Bing’er, üç kız kardeşler. Zhou Weiqing şişmiş kırmızı yanaklarına dokunurken olan bitenlere diyecek bir söz bulamıyordu. Bundan sonra Shangguan Bing’er’le karşılaştığında harekete geçmeden önce doğru kız olduğundan emin olmalıydı, bir kez daha böyle bir hata yapıp dövülmeye niyeti yoktu!

 

Bu noktada Zhou Weiqing’in ağzı garip bir gülümsemeyle çarpıldı, kalbindeki acı hafifçe silindi. Kendi kendine şöyle düşündü:  Eğer Bing’er’le evlenirsem bizim de mi ikizlerimiz ya da üçüzlerimiz olacak? Bu olay kalıtsal olabilir!

 

Zhou Weiqing’in aklındaki bir sonraki soru şu oldu: Shangguan Tianyue tam olarak kimdi? Az önce Birleştirilmiş Ekipman Tesisi Yöneticileri ona İkinci Saray Efendisi demişti. Hiç kuşkusuz ki ZhongTian İmparatorluğunda, Birleştirilmiş Ekipman Tesisiyle Yetenek Depolama Sarayının rütbeleri eşitti. Bu yüzden eğer Shangguan Tianyue, Yetenek Depolama Sarayının İkinci Saray Efendisi olsaydı buradaki yöneticiler tarafından bu kadar saygı ve hatta biraz da korkuyla karşılanmazdı.

 

Eğer Yetenek Depolama Sarayında değilse başka nerede Shangguan Tianyue kadar güçlü biri olabilirdi? Bunun tek yanıtı vardı, ZhongTian İmparatorluğunun koruyucusu, Birleştirilmiş Ekipman Tesisinin gerçek patronu, Büyük Aziz Arazilerden olan Cennetin Yayılma Sarayı!

 

Eğer Shangguan Tianyue, Cennetin Yayılma Sarayının İkinci Saray Efendisiyse her şey anlam kazanırdı. Muhtemelen İmparator Shangguan Tianxing’in abisi olmalıydı. Acaba daha yaşlı üçüncü bir kardeş olabilir miydi? Onların da üçüz olma ihtimali var mıydı? O en büyük kardeşin adı  Shangguan Tianri falan mıdır ki? Ne berbat bir isim!

 

Cennetin Yayılma Sarayının İkinci Saray Efendisi. Böylesi bir unvan… bunu düşünmek bile Zhou Weiqing’in kalbini kıpırdattı. Onun Bing’er’i ZhongTian İmparatorluğunun sıradan bir prensesi değildi, ayrıca Cennetin Yayılma Sarayının liderlerinin soyundan geliyordu! Bu Cennetin Yayılma Sarayı ne kadar güçlüydü? Shangguan Xue’er’e bakarak cevap vermek kolaydı. Sonuçta Shangguan Bing’er’le kardeşlerdi, kız yalnızca 19 yaşında olmasına rağmen çoktan 7-Cevhere ulaşmıştı! Bu yaşta! Zhou Weiqing kendi yeteneğinin mükemmel olduğunun farkındaydı ve Ölümsüz İlahi Teknik sayesinde çok hızlı gelişiyordu, yine de 19 yaşına geldiğinde 7-Cevhere ulaşması için mucizeler gerekliydi.

 

Bütün bu analizleri yapan Zhou Weiqing, kendisini bekleyen görevin ve Shangguan Tianyue’nin sözlerinin önemini kavramıştı. Onun damadı olabilmek, daha doğrusu Cennetin Yayılma Sarayının damadı olabilmek kesinlikle kolay bir iş değildi.

 

“Bing’er, bekle beni. Kesinlikle babana gücümü göstereceğim. Sen benim karımsın, kimse seni benden alamaz, baban bile. Üstelik ben Cennetin Yayılma Sarayının damadı olmayacağım, sen benim ailemin gelini olacaksın. ”

 

Kendi kendine mırıldanan Zhou Weiqing silkindi. İnatçı kişiliğiyle babası Amiral Zhou’ya çok benziyordu. Daha önce babasının, Weiqing’in Tanrı Gözlü Pislik Mu En’den eğitim almasını isteme sebebi, oğlunun yetişim yapamaması, ayrıca kendisiyle aynı kişiliğe sahip olduğu için onun başının belaya girmesini istememesiydi.

 

Zhou Weiqing ölümden çok korkan biri olarak tüm hayatta kalma metotlarını öğrenmişti, buna ilave olarak aldığı düzenbazca eğitimlere rağmen içten içe karakterini aynı tutmuştu. Sonuçta bazı şeyler değişmezdi, damarlarında Amiral Zhou’nun kanı akıyordu!

 

 

Zhou Weiqing ine döndüğünde doğruca Lin TianAo’nun odasına gitti. Kapıyı itip girdiğinde Karga dışındaki tüm Fei Li Mücadele Takımı üyelerinin orda olduğunu gördü.

 

Zhou Weiqing’in dönüşünü görmek şaşırtıcı değildi, ancak şişkin suratındaki parmak izlerini görmek oldukça ilginç ifadelere yol açmıştı.

 

Ayyaş Bao kaşlarını kaldırarak sordu: “Weiqing, ne şeytanlık yaptın? Suratının şişkinliğine ve ince parmak izlerine bakılırsa bu bir kadının işi olmalı. Heh heh heh.”

 

Küçük Dört daha da doğrudandı, kuvvetli bir kahkaha atarak lafa girdi: “Weiqing, zaten Bing’er’e sahipsin, bir de başka çıtırları mı kovalıyorsun? Bu çok yanlış, daha takımımızda Karga var, niye gidip başkalarını arıyorsun? Hmmm, gerçi senin için iyi bir seçim olabilir, eğer Karga koca elleriyle seni böyle tokatlamış olsaydı… Hahahahahaha!”

 

Ye Paopao ve Lin TianAo bir şey söylemediler, ancak yüzlerinde hoşnut ifadeler vardı. Şaşırtıcı bir şekilde, konuşan kişi, genellikle sessiz kalan Xiao Yan oldu, gerçi çok basit bir cümle kurmuştu: “Bu şişler üç günde geçer mi merak ediyorum.”

 

Sonuçta üç gün boyunca bu parmak izleri geçmez de Zhou Weiqing dövüş alanına bu şekilde çıkarsa utandırdığı tek kişi kendisi olmazdı, Fei Li İmparatorluğunu da utandırmış olurdu!

 

Zhou Weiqing üzgün bir şekilde karşılık verdi: “Sizin hiç merhametiniz yok mu? Sonuçta size ilk galibiyetinizi getirdim!”

 

Küçük Dört kolunu Ayyaş Bao’nun omzuna atarak kahkaha atar şekilde konuşmaya devam etti: “Kim sapıklara merhamet gösterirmiş! Haha… sana bakıyorum da, suratın tokatlanmış olsa bile gözlerinde nefret yok. Buna bir de kadın parmak izi eklenince başka bir olasılık kalmıyor, bir kadına yürüdün ve sana vurdu, değil mi? Öyleyse sana kim acısın ki?”

 

Zhou Weiqing sinirli bir şekilde cevap verdi: “Hmph, Bu konuda daha fazla konuşmayacağım. Lider, buraya sana bir şeyler söylemeye geldim. Gelecek maçlarda Bing’er bize katılamayacak. Az önce onun kayıp akrabalarıyla karşılaştık, onu eve götürdüler.”

 

Lin TianAo meraklı bir şekilde sordu: “Akrabalarla karşılaşmak mı? Bu turnuvamızı etkilemez mi?” Shangguan Bing’er şahsi saldırı gücü olarak muhtemelen takımın en güçsüzüydü, ama hiç şüphesiz ki ikiye iki mücadelelerde mükemmel okçuluk yetenekleriyle hafife alınamazdı. Düşmanı bastırıp rahatsız etme, takım arkadaşlarını destekleme konularında uzmandı. Böyle bir yeteneği kaybetmek, özellikle de bu şartlarda kesinlikle iyi haber değildi.  

 

Zhou Weiqing üzgün bir şekilde karşılık verdi: “Eğer akrabaları sıradan insanlar olsaydı sıkıntı çıkmazdı. Ama sorun şu ki, bu akrabalar Cennetin Yayılma Sarayından ve uzun süredir görüşmüyorlardı, yani Bing'er'in ne zaman döneceğini bilmiyorum. Onun gelemeyeceği ihtimaline karşı kendimizi hazırlasak iyi olur.”

 

Cennetin Yayılma Sarayı kelimelerini duyan gençlerin ifadeleri değişti. Lin TianAo bir süre düşündükten sonra sordu: “Weiqing, ikinci dövüş hakkında bir plan yaptın mı?”

 

Zhou Weiqing: “Emin olmak adına senin de bize katılmanı isterim. Eğer üçümüz işi halledemeyecek olursak senin harekete geçmen gerekebilir.”

 

Lin TianAo başını sallayarak onayladı: “Muhtemelen en iyisi bu olur. Ee… Weiqing… sen… gidip yüzündeki yaraları iyileştir. Yetenek Depolama Sarayına gidip Hayat Nitelikli bir Cennetsel Cevher Ustası bulursan bir miktar para karşılığında kısa sürede iyileşebilirsin.” Bunu söyledikten sonra buruk bir gülümseme sergiledi.

 

 

#Daha önce söylemiştim, koca şehir niye gidip hayat nitelikli birilerine kendilerini iyileştirmiyorlar diye. E madem böyle bir olay var, hiç mi paraları yokmuş ki turnuvayı riske atmak uğruna gitmiyorlar bu adamlara? Bu arada buna bir hayat bir yaşam niteliği yazıyor olabilirim, öyleyse mazur görün.
Neyse sakinim. Hadi bir sonraki bölümde görüşelim :)






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr